ADALET KİMLER İÇİN? – Ruhittin SÖNMEZ
ADALET KİMLER İÇİN? - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkemizde ciddi bir adalet tartışması, arayışı ve hatta özlemi olduğu muhakkak.
Çok partili hayatımızın en güçlü iki partisinin birinin adının Adalet Partisi, diğerinin Adalet ve Kalkınma Partisi olması geçmişten gelip devam eden bir adalet arayışının var olduğunu gösterir.
15 seneden beri tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yargıya güvenin dip yapması ve adalet özleminin en üst noktaya çıkmasının sebebi ne?
Ana muhalefet partisi liderinin başlattığı, fakat parti amblemi ve başka sloganların taşınmadığı, sadece “adalet” teması üzerinden devam eden “Adalet Yürüyüşü” bugün 22. gününde.
Ankara’dan İstanbul’a devam eden “Adalet Yürüyüşü”nün, adında “adalet” bulunan iktidar partisi (AKP) tarafından “FETÖ ve PKK ile işbirliği, şiddet çağrısı, ülkeye ve şehitlere ihanet” gibi ağır ithamlarla tanımlanması ibret vericidir.
Ak Parti iktidarı öncesindeki yargıyı muhafazakâr kesim “vesayet yargısı” olarak tanımlardı. Mesela 28 Şubat dönemi yargı kararları bu sıfatı hak ettirmekte idi. Bu sebeple bugünkü Ak Parti’nin tabanı olan muhafazakâr kesim o dönemde yürüyüşler yapmıştı. Laik kesim ise bu adaletsizliklere duyarsız kalmıştı.
Özellikle 2010 Referandumu ile Cemaat ve AKP işbirliği yargıyı “cemaat yargısı” haline getirdi. Şimdi de Cemaat/ FETÖ mensuplarının tasfiyesi ile “iktidar yargısı” dönemi başladı.
Bunlar oldu da ne oldu? Her biri bir öncekini aratan “kötünün kötüsü” dönemleri yaşıyoruz.
İktidar ve yandaşları yapılan adaletsizlikleri görmezden gelirken, muhalifler çığlıklarını duyurmaya çalışıyor.
Çünkü her dönemde gücü elinde bulunduranlar ve bunları destekleyen siyasi, fikri ve itikadi kesimler olaya hep “biz” ve “ötekiler” açısından baktılar.
“Benim için adalet, bizimkiler için adalet” dediler, “HERKES İÇİN ADALET” diyemediler.
Muktedirler ve yandaşları “hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” ilkelerini benimsemediler. Siyaseti adaletin üstünde tuttular.
İktidarla imtihan olunan muhafazakâr kesimin devlet anlayışı ve değer yargıları değişti. Makyavelist bir anlayışa evirilerek “egemenliği ele geçirmek” hedefine kilitlendiler.
Bu insanlar için artık “din, ahlak, hak, adalet vd. değerli buldukları her şey bu amaca hizmet ediyorsa değerlidir. Yönetici devletin egemenliği tesis edebilmek için her yola başvurabilir.”
Özellikle Cumhuriyet devrinde hiçbir partiye nasip olmayan bir siyasi gücü eline geçiren AKP döneminde Anayasa ile Ceza Kanununda yapılan değişikliklerin birçoğu hukukun üstünde siyasetin egemen olmasına yönelikti.
HSYK/ HSK yapısında oynamalarla “yandaş yargı” oluşturmaya yönelik kadrolaşma çok dikkat çekici boyuta tırmandı.
Nitekim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yeni oluşturulan HSK’nın ilk icraatını eleştirdi: “Hâkimler Savcılar Kurulu seçildi. Yeni göreve başladılar beş altı günlük görev süresi içerisinde bir kararnameyle 780 hâkim ve savcının yerini değiştirdiler. Niçin hangi otoriteyle, hangi gerekçeyle? Siyasi otoritenin beklentilerine uygun yeni hâkimler görevlere başlasınlar diye. Adaleti siyasetin emrine verirseniz Türkiye'nin başı beladan kurtulmaz. Adaleti siyasetin eline verirseniz Türkiye'de demokrasi olmaz. Adaleti siyasetin emrine verirseniz insan hakları ihlalleri olur.”
Yeni hâkim savcı atamalarının ne kadarının “adaleti siyasetin emrine vermek” için yapıldığını bilemiyoruz. Ama toplumda böyle bir algının oluşması bile toplumsal vicdandaki adalet duygusuna darbe vuracaktır.
***************************************
ADALET İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Kendisi de bir hukukçu olan Taha Akyol son dönemde bu konularda, benim de çok yararlandığım, çok değerli köşe yazıları yazıyor. Sadece şikâyetle yetinmeyip kamuoyuna ve iktidara somut teklifler de sunuyor.
Vicdanı, adalet duygusu ve birazcık da olsa hukuk kavrayışı olan hiç kimsenin itirazı olamayacak teklifleri de içeren şu cümlelerini paylaşmak istiyorum.
Bugünkü Türkiye’de görülen adalet ve hukuk özlemine iktidar ve muhalefet gözlüğüyle değil, hukuk gözlüğüyle bakmak gerekiyor.
Hayati mesele şudur: 21’inci yüzyıl Türkiye’sinde kuvvetler ayrılığı hâlâ kâğıt üzerindedir! Adalet sorunlarının çözümü için olmazsa olmaz şart, iktidarların yargı üzerinde asırlardır süren egemenliğinin sona erdirilmesidir!
Adalet İçin Neler Yapmalı?
Adalet ve hukuk kavramlarında samimi isek...
Bu yüksek kavramları siyasi araç olarak kullanmak istemiyorsak, çözüm bellidir: Kuvvetler ayrılığını “kâğıt üzerinden” hayata geçirmek... Yani bu yönde yeni bir anayasa, bu yönde adli teşkilat kanunları ve evrensel seviyede hâkim teminatı...
HSK’nın şimdi olduğu gibi sözde değil, gerçekten tarafsız olması için Venedik Kriterleri’ne göre oluşması...
Ceza Kanunu’nda “yargıya emir ve talimat vermenin” yeniden suç sayılması için değişiklik yapılması...
Görüyor musunuz, güvenilir bir yargı için, adaleti yollarda aramaya gerek kalmaması için yapılacak ne kadar çok şey var.
Bakalım “adalet yürüyüşü”ne kızan iktidar bu yönde bir adım atacak mı?
05.07.2017
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.