Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

13Haz/170

KARIŞTIRMA ELALEMİN İŞİNİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezKARIŞTIRMA ELALEMİN İŞİNİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

“Kıl beşini, helalinden ye aşını, karıştırma elalemin işini.”

İzmirli Sakız Hoca’nın “nasıl iyi Müslüman olurum?” diye soran bir kişiye verdiği bu cevabı daha önce de yazmıştım. İlk defa İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Yıldırım’dan duymuştum.

Prof. Dr. Mustafa Yıldırım “Yüce Kur’an Açıklamalı- Yorumlu Meali” isimli, günümüz Türkçesiyle ve Maturidi anlayışı ile yazılmış çok değerli eserin üç yazarından biri.

Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, Sakız Hoca’nın bu sözü için, “İslam’ın özü bu cümleden ibarettir” diye ifade etmişti.

Kendisi gibi bilim adamlarının ciltlerle kitapta anlatamadığı İslam’ı bir cümlede özetleyen söz esasen Sakız Hoca’nın şahsi görüşü değildi. Bin yılı aşan bir birikimin, geleneksel Türk irfanının bir yansımasıydı.

Çünkü bu cümle Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberin Sünneti ile beslenen, Orhun anıtlarında yazılan, Yunus Emre’nin şiirleri ile nesilden nesile aktarılan kültürümüzün nihai ürünü idi.

İslam’ın özü olarak nitelenen cümlede “iyi bir Müslüman olmak için” bize üç husus öğütlenmekte:  İstikrarlı olarak farz ibadetlerini yap, kendin ve çocuklarının midesine haram lokma girmemesine özen göster vebaşkalarının özel hayatını merak etme, mahrem konularını karıştırma.

Demek ki çok ibadetten de önce dikkat etmemiz gereken hususlar “helal lokma” ve “elalemin işine karışmamak.”

“İyi bir Müslüman olmanın” üç şartından ikisinin yalnızca kişinin manevi dünyası ile ilgili olmayıp, birey- birey ve birey- toplum ilişkisini içine alan davranışlarla ilgili olması bana önemli geldi.

Haram lokma deyince sadece alkol, domuz eti ve faiz akla gelmesin.

Helal lokma kavramının içinde yaptığımız işlerin haram kılınan işlerden olmaması, çalıştığımız işyerlerinde bize verilen vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek, iş hayatımızda aldatma olmaması, hileli mal satmamak, ölçüde tartıda eksiklik yapmamak gibi hususlara uymak da var. Bu konularda gerekli dikkat ve özeni göstermediğimizde haram lokma yeme riski ile karşı karşıyayız demektir.

************************************

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ

Modern hukuk sistemlerinin temel kuralları ile kitaplı dinlerin ahlaki ve toplumsal düzenle ilgili kuralları genellikle uyumludur.

Dinlerin yasakladığı hırsızlık, adam öldürme, iftira, hakaret, aldatma vb yürürlükte olan fiiller hukuk sistemlerinde de suç ve yasak olarak değerlendirilmiştir.

“Elalemin işini karıştırmamak” konusu da yürürlükteki hukukumuzda “özel hayatın gizliliği” adı altında düzenlenmiştir. Burada esas olan kişilerin mahremiyetinin korunmasıdır. Herkesin “özel hayat” dediğimiz, başkalarıyla paylaşmak istemediği kendine özgü bir alanı vardır. İşte korunması istenen bu gizli hayat alanıdır.

Anayasamız ve uluslararası sözleşmelerle kişilerin özel hayatları güvenceye alınmıştır. T.C. Anayasası 20. Maddesinde, “herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu gizliliğe dokunulamaz” hükümleri yer alır. “Herkesin bu haktan yararlanma hakkı bulunur.”

Anahtardan evin gözetlenmesi, balkondan karşı dairenin izlenmesi, şahsi eşyalarının karıştırılması, ilişkilerinin sürekli araştırılması gibi hareketler özel hayatın gizliliğinin ihlali demektir. Bu hareketlerin görüntü ya da ses kaydı alınarak gerçekleştirilmesi daha ağır bir ihlal olarak görülmüş ve cezası arttırılmıştır.

Ancak siyasetçi, sanatçı, sporcu gibi, toplumu etkileme ve yönlendirme konumları olanların özel hayatın gizliliği sınırlarının daha dar yorumlanması gerektiği kabul edilmektedir.

*******************************

İFTİRA VE GIYBET

Dini açıdan büyük günahlardan olan “gıybet” gibi fiiller ise kanunların değil, etik değerlerin alanına girer. Gıybet bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, başkası hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir.

Gıybet, Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, elbisesi, evi, bineği... dedikodu konusu olabilir. Gözün şaşılığı, saçların döküklüğü, uzun veya kısa boyluluk, siyah veya sarı renkte olmak... Bunlardan alaylı bir şekilde bahsedilmesi gibi söz konusu kişinin kalbini kıracak sözler gıybet kavramı içine girer.

İftirada kişi olmayan bir kusur veya özellik ile itham edilirken, gıybette kişinin var olan bir özelliği alay konusu yapılmaktadır.

Hucurat Suresi 12. ayette “İnsanların gizli hallerini araştırmayın, birbirinizin gıybetini,  dedikodusunu yapmayın” denilmektedir. Ayetin devamında gıybet, kardeşinin ölü etini yemeye benzetilerek, iğrenç bir eylem olarak tarif edilmiş.

Bir de gıybet böyleyse, iftiranın ne kadar iğrenç bir fiil olduğunu düşünün.

İşte Sakız Hocanın “elalemin işine karışma” öğüdünün açılımının “özel hayatın gizliliğine riayet et, iftirada bulunma, gıybet etme” şeklinde olabileceğini söyleyebiliriz.

Kısaca, toplumda birlikte yaşadığımız insanların haklarına saygılı olan, toplumdan rahatsız olmayan, toplumu rahatsız etmeyen insanlar olmak…

Müslüman olmanın da, medeni bir insan olmanın da temel kurallarından biri budur.

07 Haziran 2017

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.