
Kardeşim Nejat… / Mustafa KÜPÇÜ
Kardeşim Nejat... / Mustafa KÜPÇÜ
Bu yazımda size, kısa süre önce yitirdiğim “kardeşim” Nejat’tan söz edeceğim.
Kuşku yok ki, kimi okurlarım; “ne alaka?” diyeceklerdir.
Bu yazıda, yalnızca Nejat’ı değil, Türk “aile düzeninde” yok olan bir değerden söz edeceğim.
Biz, “Büyük Aile” denilen birkaç kuşak bir arada yaşadık.
Büyükbaba, babaanne, anne-baba, amca-yenge ve çocukları. Üç kuşak on nüfus.
Esnaf bir aileydik. Biz çocuklar, yürümeye başladığımız andan itibaren, ailemizin ekmek mücadelesinde yerimizi aldık.
Bumerang Korelasyonu… / Hakan HACIİBRAHİMOĞLU
Bumerang Korelasyonu… / Hakan HACIİBRAHİMOĞLU
Polisiye romanlarda çok kullanılan bir terimdir “ Bumerang Korelasyonu “ suçlu psikolojisinin, suç sonrası ruh halinin, temel davranış biçimi olarak tanımlanıyor. Yani herkesin bildiği “ Katil mutlaka cinayet mahalline geri döner“ Polisiye romanların klişeleşmiş bu söylemini komplo teorisyenleri de çok kullanır.
2019 Aralık’ta Çin Hubei eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle dünya genelinde 977 binden fazla insan hayatını kaybetti, 31 milyonu aşkın insan salgına yakalandı.
Koronavirüs salgını ortaya çıktığından beri komplo teorisyenleri bu salgının laboratuvar ortamında üretildiğini iddia ederek, olayın bir numaralı faili olarak Bill Gates’i gösterdi. Komplo teorisyenleri Gates'in insanlara koronavirüs aşısı yoluyla çip takacağını iddia ediyorlar.
Rumeli ve Rumelilik – Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA
Rumeli ve Rumelilik – Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA
Türkler, Osmanlı döneminde Rumeli coğrafyası ile ilk defa 1354’te Orhan Gazi zamanında tanışmışlardır. Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa, Lapseki (Çardak) Mevkii’ne gelip önce Çardak beldesinde bir mescit yaptırmıştır. Sonra, Çardak – Salbaş Mevkii’ndeki “Salbaş Ağacı” yani meşe ağacından sallar yaparak, bu sallarda dualar okuyarak Gelibolu Bolayır arasındaki Çimse Kalesi yakınlarına çıkmışlar ve Çimsa Kalesi’ni fethederek bayrağımızı kalenin burçlarına dikmişlerdir. Böylece Türkler, Rumeli’deki ilk temel taşını da koymuşlardır. Bu başarıyı padişaha takdim eden Gazi Süleyman Paşa “ Padişahım, şükürler olsun ki denize seccade serdik, artık Rumeli’deyiz” diye müjdelemiştir. Rumeli’ye geçişi bir namaz ibadeti olarak gören Türkler, bundan sonra fethettikleri Balkan topraklarını Rumeli diye isimlendirerek, bu bölgede yaşayan Müslüman Türklere de “Rumelili” tabirini kullanmışlardır.
İSTANBUL’DA ULUSLAR ARASI ANIT BİR VAKIF KURAN İŞ ADAMI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İSTANBUL’DA ULUSLAR ARASI ANIT BİR VAKIF KURAN İŞ ADAMI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Öyle kişiler vardır ki, herkesin hayatında önemli bir etkisi ve yeri vardır. Bu sanatçı olabilir, kültür adamı, yazar, akademisyen, küçük esnaf, maruf biri veya kanaat önderi yahut her hangi birisi olabilir. Ama kesinlikle “bir müteşebbis, bir iş adamı olur” diyemiyorum. Çünkü günümüzde iş adamlarının önemli bir bölümü istenince veya hatırlatınca, çok düşünerek, kılı kırk yararak size bir katkı verebilir. Bazen içinden gelmez, mahalle baskısı dolayısıyla eli cebine en azı olmak üzere gidebilir. Hele yanına yaklaştığınızda o patron size sürekli borçlarından, hayat pahalılığından bahsediyorsa sizin bir yardım talebi için geldiğinizi fark ettiği içindir. O’na hiç konuyu bile açmayacaksınız. Ama istisna olmak üzere çok güzel örnekler de yok değil. Benim gençliğimde ve üniversite talebeliğim sırasında bu misalleri hala unutmamışımdır.
TEDBİRİNİ AL TAKDİR YÜCE ALLAH’INDIR – Fahri SAĞLIK
TEDBİRİNİ AL TAKDİR YÜCE ALLAH’INDIR - Fahri SAĞLIK /Karesi Müftüsü
Covid-19 salgınında bulaş zincirinin kırılamaması sebepleri arasında tedbir, takdir ve tevekkül anlayışımızın tedbir almamızı engellediği algısının doğru olmadığını gösterebilmek için bu üç temel kavramı izah etmeye çalışacağım.
Yanlış takdir ve tevekkül anlayışı elbette böyle bir sonuç doğurabilir. Peşinen ifade edeyim ki doğru inanç ilkelerimize göre, ne tedbir takdir ve tevekkülü elden bırakmayı, nede takdir tevekkül ve tedbiri terk etmeği gerektirmez. Hiç kimse Hz. Muhammet efendimizden daha fazla tevekkül sahibi değildi, buna rağmen o, karşılaşılabilecek durumlar ve olaylar için alınabilecek tedbirleri almaktan asla geri durmazdı. Hiç kimse onun kadar tedbir ehli olmadığı halde o, takdire razı ve tevekkülün en güzeline sahipti.
Covit – 19 Salgın Hastalığı ve Korkusu – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Covit- 19 Salgın Hastalığı ve Korkusu -Dr. H.İbrahim KAHRAMAN
Ortaya koyduğu şartlar sebebi ile halen covid-19 pandemisi (büyük salgını) ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Bu sorun, konu ile ilgili kesinleşmemiş değişik bilgiler sebebi ile, insanlarımızda endişe yaratmakta ve halkımızda bir de koronafobi diyebileceğimiz duruma sebep olmaktadır. Gerek salgın hastalığının kendisi gerekse bu korku duygusu, konu hakkında farklı, birbiri ile ilişkisiz, hangisi doğru, neresi yanlış anlaşılamayan bilgilerin ve haberlerin, muhtelif kanallar üzerinden insanlarımız tarafından öğrenilmesi sebebiyle konu daha da karmaşık hale gelmektedir.
EGE ADALARININ TARİHÇESİ VE HUKUKİ DURUMU – Ruhittin SÖNMEZ
EGE ADALARININ TARİHÇESİ VE HUKUKİ DURUMU - Ruhittin SÖNMEZ
1832'de kurulan Yunanistan Krallığı’nın sınırları içinde başlangıçta sadece Mora Yarımadası, Kuzey Sporat Adaları, Eğriboz ve Kiklat Adaları bulunmaktaydı. Balkan Savaşları sonunda Yunanistan Makedonya, Selanik ve Kuzey Ege'deki adaları işgal etti.
BATI TRAKYA VE GİRİT: 17 Ekim 1912'de Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu iç siyasi kargaşadan istifade etmek isteyerek savaş ilan etti. Birinci Balkan Savaşında, Bulgar ordusu Çatalca'ya kadar geldi. Barış Antlaşması'yla Bulgaristan Batı Trakya'yı, Yunanistan ise Selanik, Makedonya ve Girit'in dörtte birini ele geçirdi.
Bulgaristan ve müttefikleri arasında yapılan İkinci Balkan Savaşı sonucunda da Yunanistan Epir, Drama ve Kavala'yı topraklarına kattı.
Yunanistan 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıktı. Müttefikleri mükafat olarak Birinci Dünya Savaşı'nı bitiren 27 Kasım 1919 Neuilly Antlaşması'yla, Batı Trakya'yı Bulgaristan'dan aldılar, Yunanistan'a verdiler.
Darağacında 9 Yiğit (12 Eylül Karası) – Cafer GENÇ
Darağacında 9 Yiğit (12 Eylül Karası) - Cafer GENÇ
Eylül... Sizler, eylülü nasıl bilirsiniz, eylülde neler düşünürsünüz, eylül için ne söylersiniz bilemiyorum ama, ben, sizlere eylülün bana düşündürdüklerini, çağrıştırdıklarını söylemek istiyorum.
Eylül, resmi olarak yaz mevsiminin sona erdiğini belirten aydır.
Eylül, yaşlılara, hayatın bitmekte olduğunu fısıldayan aydır.
Eylül, yeşilin, yaprakların solduğunu (hüznü) söyleyen aydır.
Eylül, şaire şiir yazmasını hatırlatan ilham ayıdır.
Eylül, çiftçiyi hasadındaki bereketi yaşadığı bağ, bahçe, tarla işlerine çağırdığı aydır.
Eylül, mahsullerdeki alın terinin tadını, bağbozumu şenliklerinde yaşatan aydır.
Eylül, okulların açılmasıyla zil sesini, öğrencilerin sevinç çığlıklarını duyduğumuz, öğretmenlerin tatlı telaşlarındaki heyecanlarını gördüğümüz aydır...
Eylül, evet, bu güzellikler içerisinde bir başka eylül daha vardır. Bu eylül, hiç de hak etmediğimiz bir zulmü yaşatan, darağacındaki 9 yiğidi hatırlatan kara ve kahpe 12 Eylül'dür...
Kemal Haftacı’nın ölümü ve bir çözüm önerisi – İlker AKŞİT
Kemal Haftacı’nın ölümü ve bir çözüm önerisi… / İlker AKŞİT
Kocaeli’nin birinci gündem maddesi hala koronavirüs….
Koronavirüs vaka sayılarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış yaşanıyor.
Kocaeli’de de vakalar artıyor.
Eskiden çok uzaklardan gelen ölüm haberleri, şimdi çok yakınımızdan geliyor.
Artık tanıdığımız, bildiğimiz, hemen her gün selamlaştığımız insanların koronavirüse yakalandığını, daha kötüsünü öldüğünü görüyoruz.
Dün, İzmit esnafı olan çok geniş bir kesim tarafından sevilen Şen Yuvam Lokantası’nın sahibi Kemal Haftacı’nın vefat haberini aldık.
Kemal Amca, koronavirüse yenildi.
ÖRGÜTLÜ CAHİLLİK – Ruhittin SÖNMEZ
ÖRGÜTLÜ CAHİLLİK – Ruhittin SÖNMEZ
Güncel meselelerimizin hemen hepsinin temelinde cahillik yatar. Devlet yönetimindeki ciddiyetsizlikten kadın cinayetlerine, trafik magandalığından salgın tedbirlerine karşı tavrımıza, her an patlamaya hazır toplumsal öfke birikiminden, siyaset, futbol veya cemaat/tarikat taraftarlığına kadar her alanda şikayetlerimizin temelinde cehaletin izlerini görüyoruz.
Diyebilirsiniz ki, bu şikayetlerimizin temelinde olduğunu söylediğiniz cahilce tavırları gösterenler arasında tahsil seviyesi yüksek olanlar da var.
Bu durumun açıklanması için “tahsil insanın cehlini alır, eşekliği baki kalır” gibi çok veciz atasözlerimize başvurabiliriz.
Veya “Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum" diyen veya “deve sidiği ile tedaviyi” savunan profesörleri ve Necip Fazıl’ın “Bizde profesör derler kitap yüklü merkebe” mısrasını hatırlayabiliriz.
Ömer Seyfettin böylelerine bakıp, “ilim başka irfan başka/ alim başka arif başka” sözünü tekrar etmeyi severmiş. “Anadolu insanı alim değildir ama ariftir” diye söylermiş.
KIZDIĞIMIZ KİŞİNİN HER SÖZÜ HAKARET GİBİ GELİR – Dr. Zülfikar ÖZKAN
KIZDIĞIMIZ KİŞİNİN HER SÖZÜ HAKARET GİBİ GELİR – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Bir korku yaşadıktan sonra, başka tehditlere karşı daha uyanık hale geliriz. Çünkü dünyaya belirsiz olayları tehditler olarak yorumlayan bir fitreden bakmaya başlarız. Birine kızdığımız zaman bizi kişinin söylediği her şeyi bir hakaret olarak algılarız. Tatsız bir duygu durumu, bizi bütün zevklere ve fırsatlara karşı köreltir.
Stresli iseniz dikkat çekme ağınız kötü haberlere duyarlı hale gelir. Şimdi kırmızı alarm halindesiniz. Bu olumsuz duyarlık hayatta kalmanıza yardımcı olabilir ama, aynı zamanda kendinizi kötü hissetmenize ve aşırı tepki vermenize yol açar. Beynimiz kötü yaşantılardan ders almada iyidir, ama iyi yaşıntılardan ders almada kötüdür. Zihni bir bahçeye benzetebiliriz. Bu zihin bahçemizin toprağı çiçeklere oranla, yabanı otlar için daha verimlidir. Bu sebeple iyiliği sürekli özümseyerek içsel güç tohumlarını ekmek gerçekten önemlidir ( Hanson, s. 45 ve 74).
Sapığa Sahip Çıkmak Daha Büyük Sapıklık- Süleyman PEKİN
Sapığa Sahip Çıkmak Daha Büyük Sapıklık- Süleyman PEKİN
En büyük suç, suçun suçsuzlandırılması. Hırsızlık bir suç ama onun doğal karşılanması
daha büyük bir suç. Hırsızlık her toplumda olur, hırsızlığın kanıksanması ise ancak çürümüş
toplumlarda..
Zina günah, taciz ve tecavüz hem büyük günah hem büyük suç, çocukları taciz veya
iğfale/tecavüze teşebbüs ise çok daha büyük bir günah ve suç. Hele hele bunu bir dinî teşekkül liderinin yapması rezilliğin daniskası.
YENİ BİR YURT ARIYORUM… / Hasan KÜLÜNK
YENİ BİR YURT ARIYORUM… / Hasan KÜLÜNK
Sanırım artık herşeyin üstüne bir sünger çekip yeni bir istikamete doğru sıfırdan başlamak, terki diyar edip yeni bir hayata yönelmek zamanı geldi. Hainlerden, kibir budalası salaklardan, gösteriş delisi aptallardan, tembelliğinin sonuçlarını felsefi safsatalara yüklemeğe çalışan entel dantel artıklarından uzak, tabiatın kucağında Tanrı’yla baş başa, sakin, dingin, huzurlu bir hayat. Yarısı istirahat yarısı seyahatle geçecek bir hayat.
KORONAVİRÜSLÜ GÜNLERDE SEYAHAT – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KORONAVİRÜSLÜ GÜNLERDE SEYAHAT - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Tamı tamına 6 aydır covit 19 salğını nedeniyle evden çıkmıyordum 65 yaş üzeri alınan tedbirler çerçevesinde. Hiç bir dönemde bu kadar çok kitap okuduğum, yazı yazdığım, eş dost ile telefonla görüntülü ve görüntüsüz konuşma yaptığımı hatırlamıyorum. Bir incir çekirdeğinden kocaman bir ağaç yaradan Yüce Rabbim, mikroskopla bile görünmeyecek kadar küçük ve hala keşfedilemeyen bir virüs ile milyarları meşgul etti. Maalesef dünyamız da iyi yönetilemiyor. Hala savaşlar, terör, yoksulluk, eğitimsizlik, hukuksuzluk, insan haklarının çiğnenmesi, ırkçılık, siyasi ve çirkin teknik rekabet baş döndürücü biçimde artıyor.
İşte böyle bir ortamda hafta sonu izni için yetkililere yaptığım başvuru olumlu karşılanınca oğlum, kızım, torunlarım ve eşimle birlikte Trakya Istıranca Ormanlarına uzandık. İyi ki yandeks var da kaptanımıza müsait ve yoğunluğu olmayan yolları gösteriyor. Otobandan falan değil köy içlerinden kıvrıla kıvrıla yola koyulduk. Ay çiçekleri hasadı tamamlanmış gibi. Birkaç yerde günebakan çiçekleri sarı sarı size gülse de çoğunda biçer döverler tarlaya girmiş bile. Trakya köylerinin tarlaları ekili, ürünlerinin çoğunda hasat yapılmış, evler muntazam. Bir çok yerde okul mevcut. Zafer Haftası içinde olduğumuzdan çoğu yer Türk Bayraklarıyla süslenmiş.
Covit 19 ile geçen günlerim – Dr. Osman POYRAZ
Covit 19 ile geçen günlerim - Dr. Osman POYRAZ
14.08.2020 Covit-19 Pozitif 28.08.2020 Covit-19 Negatif
-Değerli dostlarım pandeminin ilk günlerinde
“—Ne yaparsak yapalım virüs hepimize önünde sonunda bulaşacak, zayıf bünyeli ve yaşlılarda ağır seyredebilir bu süreci ne kadar geciktirebilirsek o kadar avantajlı duruma geçeriz.
— Yapmamız gereken genel kurallara azami derecede riayet edelim, günde 6-8 saat uyuyalım, bol su tüketelim 35ml/kg -şekerli yiyecek ve içecekleri terk edelim, ev içinde de olsa egzersizleri ailece yapalım,sağlıklı ve dengeli beslenmeye çok dikkat edelim, sabredelim, dua edelim, tevekkül edelim. “ 20.032020 diye bir not düşmüşüm, birkaç gün sonrada buna yakın kısa açıklamalar yapmışım...
“Bu gidişle Corona’dan kaçış yok tek çare beden cephemizi güçlendirmek...” 27.03.2020
“Hazırlıklı olan korkmaz, Mehmet Akif ERSOY” kardeşim... dediğiniz gibi bu virus hepimize bulaşacak bağışıklığı güçlü olanlar yola devam edecek, bağışıklğı zayıf olanlar ise hayata veda edecekler
Kürt katili PKK – Nedim ŞENER
Kürt katili PKK - Nedim ŞENER
Temelleri 1973 yılına kadar giden ve 1978 yılında kurulan terör örgütü PKK’nın ilk kurbanları, bölgede yaşayan Kürtler olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti devletini resmen hedef aldığı 1984 yılına kadar bölgede 250’ye yakın şiddetten uzak Kürt dernek ve sivil toplum temsilcilerini katlettiği biliniyor.
Türk askerlerini hedef aldığı ilk eylem ise bundan 36 yıl önce, 15 Ağustos 1984 akşamı Hakkâri’nin Şemdinli ile Siirt’in Eruh ilçesinde eşzamanlı düzenlediği baskınla başladı. İki askerin şehit olduğu, 9 asker ile 3 sivilin yaralandığı saldırının ardından PKK, hem resmi görevlileri hem de bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşları şehit etti. Binlerce örgüt içi infaz da gerçekleştirdi.
Ve maalesef bugün “Kürt sorunu” diye tartışılan konunun bu yönü göz ardı edilip, PKK terör örgütüne karşı olan herkes “Kürt düşmanı”
adıyla hedef gösterilip iftira ile tehdit ediliyor. Buna, yaşanan olaylara alternatif öneri getirmeye çalışan Kürt kökenli aydınlar, yazarlar ve siyasetçiler dahil.
ŞARKILARIN HİKAYELERİ – Ruhittin SÖNMEZ
ŞARKILARIN HİKAYELERİ - Ruhittin SÖNMEZ
“Yahya Kemal Beyatlı şiirlerinin bestelenmesinden pek hoşnut olmazdı”diye anlatılır. ÇünküO şiirlerinin güzelliği ve ahengindeki yüksek seviyeyi iyi biliyordu. Muhtemelen hissettiği duyguyu yansıtmayan bir melodi giydirilmesiyle şiirinin bir artı değer kazanmayacağını düşünüyordu.
Mesela "dâhî" bir bestekâr ve önemli bir hanende olan Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal'in bazı şiirlerini bestelemiştir. Yahya Kemal, Münir Nurettin sevdiği bir dostu olmasına rağmen, bu bestelere karşı "şiirlerimi ne hale soktu?" diye tepki verirmiş. Musiki meclislerinde hangi eseri dinlemek istediği sorulduğunda "yeter ki benim şiirlerimden bestelenmiş olmasın" dermiş.
26 Ağustos Başkumandanlık Meydan Savaşı – Oğuz ÇETİNOĞLU
26 Ağustos Başkumandanlık Meydan Savaşı - Oğuz ÇETİNOĞLU
20 Ekim 1921'de Ankara Hükûmeti ile Fransa arasında anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre Fransa, İngiltere’ye karşı Türkiye ile işbirliği yaptı. Bu anlaşma üzerine İtalya da Türkiye lehine hareket etti ve Antalya bölgesinden çekildi. Yunanistan ise İzmir’den Eskişehir’e doğru ilerliyordu. Hedef Ankara idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal Paşa'nın başkomutanlık görevini süresiz olarak uzatan bir karar aldı. Türkiye’nin, Yunan ordusunun çekilmesi hususundaki talepleri reddedilince taarruz kararı alındı. Karar gizli tutularak, hazırlıklar da gizlice yapıldı ve 6 Ağustos 1922’de tamamlandı.
Mustafa Kemal Paşa, Akşehir'e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına geçilecek, düşman kuvvetleri tamamen imha edilecekti. Plân aynen tatbik edildi ve düşünülen zafere 30 Ağustosta ulaşıldı. Yunan orduları İzmir'e kadar tâkip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir yunan işgalinden kurtarıldı.
Haluk Dursun ile Belgeselcilik Anılarım – İsmail KAHRAMAN
Haluk Dursun ile Belgeselcilik Anılarım – İsmail KAHRAMAN
Bir yıl önce elim bir trafik kazası sonucu Van’ın Erciş ilçesinde 19 Ağustos 2019’da vefat eden Kültür Bakan Yardımcısı merhum Haluk Dursun ile ilgili bugün de belgeselcilik anılarımı sizlerle paylaşarak, Haluk Hoca’yı bir kez daha rahmet ve şükranla anıyorum
Bundan 21 yıl önceydi, 1999 yılında kısa adı ATİB olan Avrupa Türk İslam Federasyonu Genel Başkanı Musa Serdar Çelebi’den bir davet aldım. Balkan ülkelerinde belgesel çekimi yaptığım için, Almanya’da düzenlenecek olan Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yıl dönümü dolayısı ile Almanya’da, Balkanlar’da Osmanlı medeniyeti konusunda belgesel gösterimi yapmam ve konferans vermem isteniyordu.
Bizimle birlikte Türkiye’den o zamanlar Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Haluk Dursun hocada davetli. İlk kez Haluk Hoca ile Atatürk Hava Limanı’nda yüz yüze görüşüp tanıştık. Birlikte ATİB’in davetlisi olarak Almanya’ya gittik.
Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yıl dönümü dolayısı ile Almanya’nın çeşitli kentlerinde düzenlenen toplantılara katılıp aynı masadan konuşma yapıp belgesel gösterimlerimi sundum.
Bir hafta süre ile aynı otelde kaldık aynı mekanları paylaştık. Birlikte İsviçre’ye geçtik. Beni en çok Haluk Hoca ile Almanya’nın Stuttgart şehrinden 160 km uzaklıktaki Tuna Nehri’nin doğduğu Almanya’nın Dunauesingen şehrine yaptığımız yolculuk etkiledi. O yolculuğu ve Tuna Nehri’nin kaynağında yaşadıklarımı hiç unutamıyorum.
Karlı, buzlu bir havada Haluk Hoca Tuna Nehri’nin kaynağını görmek istiyordu. Yol boyu Haluk Hoca’dan, Tuna Nehri üzerine birçok şey dinledim. Tuna’nın kaynağına yaklaştıkça Haluk Hoca heyecanlanıyordu. Tuna’nın kaynağından doya doya birlikte su içtik. Osmanlı akıncıları gibi elimizde kılıç ve kalkanımız olmasa da kamera ve fotoğraf makinalarımızla Tuna Nehri üzerinden birkaç kez geçerek akıncıların ruhunu şad ettik.
Haluk Hoca ile bir haftalık Almanya arkadaşlığı bana çok şey öğretti. Tarihe ilgim arttı, belgeselciliğin önemini daha iyi anladım. Bugün Tuna Nehri üzerine çektiğim bir çok belgesel ve Tuna’dan Bir Tarih Akar kitabımı Haluk Dursun Hoca ile yaptığım Almanya gezisine borçluyum.
http://www.belgeselyayincilik.com/tunadan-bir-tarih-akar-ki…
Yanarken de haddini bilmek varmış Halûk Hocam… / Esra Öztürk
Yanarken de haddini bilmek varmış Halûk Hocam… / Esra Öztürk
Bir süredir kendisinin çalışma arkadaşlarından biri olan Esra Öztürk, 19 Ağustos'ta bir trafik kazası neticesinde kaybettiğimiz Ahmet Halûk Dursun Hoca'yı anlattı bizlere.
Bu başlığı atıp bir cümle yazmaya elimin gitmemesinin üzerinden iki ayı aşkın zaman geçti. Merhum Prof. Dr. Halûk Dursun’u, Halûk Hocamı ebedî aleme uğurlamamızın üzerinden de…
İnsanoğlu, var iken değerini yeterince bilemediği varlıklar elinden kayıp gidince dizini döver ve geriye dönüp bakınca anıların bir bir gönlünün kapısını çekip çıktığını görür. Fakat bazı anılar vardır ki ne onlar insanın gönlünü terk edebilir ne de gönül onları uğurlayabilir.
İşte ben de bunca zaman yazamadım. Yazarsam anıları uğurlarım sandım. Erteledim. Hem yanarken de haddini bilmek vardı. Haddimi bilmem lazımdı. Halûk Hocamızın yarım asırlık dostları, Galatasaray Lisesi’nde yapılan veda töreninde hıçkırıklara boğulan sınıf arkadaşları, birer çınar olmuş ve “profesör olduklarını gördüm” diye gururlandığı talebeleri, kendisinden el almış, yanında yıllanmış gençleri var iken ben şunun şurasında birkaç yıllık mazimizle Halûk Hocamızı ne kadar doğru anlamış ve gıyabında methiye düzecek hakka ve cürete sahip olmuş olabilirdim?