
TÜRKLER VE ARAPLAR; HAÇ GÖLGESİNDE İSLAM ZİRVESİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
TÜRKLER VE ARAPLAR; HAÇ GÖLGESİNDE İSLAM ZİRVESİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Haç işgalinde olan Vahhabi Suudi Arabistan da Mekke’de 4. Olağanüstü İslam Zirvesi toplanıyor.
Zirve mi zırva mı belli olmayan toplantıda temel konu Suriye.
Oysa; Kaymakamının, askerinin, polisinin, milletvekilinin kendi topraklarında kaçırıldığı, askerlerinin şehit olduğu, bağımsızlıkçı askerlerinin, milletvekillerinin, akademisyenlerinin, gazetecilerinin, siyasetçilerinin esir altında olduğu, adaletsizliklerin yaşandığı, yeraltı ve yerüstü kaynakları yabacılara devredildiği, topraklarının yabancılara satıldığı bir Türkiye gerçeği var.
ÇOK GÜZEL SÖZLER (1) – Derleyen: İsmail KARA
ÇOK GÜZEL SÖZLER (1) - Derleyen: İsmail KARA
* ÇÜRÜME DE BİR DEĞİŞİMDİR; LÂKİN GELİŞİM DEĞİLDİR.(Cemil Meriç)
* Cihan ahlaksızlarla harap olmaz. Cihanı alimlerin(!) dalkavukluğu harap eder. (İzzet Molla)
* ÜLKELER KILIÇLA ALINIR, ANCAK ADALETLE KORUNUR.(Timurlenk)
* Beni mahveden şey; bana yalan söylemiş olman değil, sana bir daha inanmayacak olmam. (Victor Hugo)
* GERÇEĞİ KAPAR, YER ALTINA GÖMERSENİZ 0 YİNE BÜYÜYEREK PATLAYACAK YALANI YOK EDECEKTİR. (Emile Zola)
BÖLÜNMEK KADERDE VAR MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BÖLÜNMEK KADERDE VAR MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK terörünün artışı ve Kuzey Suriye şehirlerinde PKK uzantısı PYD’nin hâkimiyet sağlamasından sonra psikolojik hava ağırlaştı. Kamuoyunu etkilemekte öncü olan birçok yazar “artık bölünme mukadder, ancak bunun maliyetlerini Kürt halkına anlatalım” havasındalar.
CASUS BİLGİSAYAR VE CASUS CEP TELEFONU – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
CASUS BİLGİSAYAR VE CASUS CEP TELEFONU - Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Yazılımlar ve cihazlarla bilgisayarınızdaki bilgi akışı takip edilebilir, dosyalarınız okunabilir, cep telefonunuz dinlenebilir, mesajlarınız okunabilir.
Çeşitli amaçlar için kullanılan casus yazılım ve ürünlerle istenilen kişi ve kurumların bilgisayar iletişimi takip edilebiliyor.
Kişilerin bilgileri dışında yüklenilen bir yazılımla, cep telefonu kapalı olsa bile cihazın bulunduğu ortamın dinlenmesini sağlanabilir. Bir başka programla ise cep telefonlarındaki mesaj trafiği ele geçirilebilir.
GSM baz istasyonunun yakınına kurulan bir cihaz ise hiç iz bırakmadan o bölgedeki tüm cep telefonlarının iletişimi takip ederek, aynı anda yüzlerce konuşmayı kayıt altına alıyor.
MÜNAFIKLIK HASTALIĞINA MÜPTELÂLAR–Süleyman PEKİN
MÜNAFIKLIK HASTALIĞINA MÜPTELÂLAR – Süleyman PEKİN
Müslümanların gayrimüslimlerle ilişkilerini düzenleyen Mâide Suresinin 52. âyetini okurken “Münafıklık hastalığına müptelâ olanların “Başımıza musibet yağacak bir devrin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek kâfirlerin yanına koştuklarını görürsün” hitabı içte ve dışta olan bitenin açıklaması gibi geldi bana.
Müslüman kanıyla abdest alan zangoçlar!
Müslüman kanıyla abdest alan zangoçlar! -
Geçtiğimiz Ramazanlarda Irak ve Libya’da olduğu gibi bu Ramazan ayında da Suriye’de oluk oluk Müslüman kanı akıtılıyor!
Akıtan malum: Karar verici konumda, AB-D yani Avrupa Birliği ile Paxamericana!
Uygulayıcı, yani figüranlar ise başta Türkiye, pardon Erdoğan-Gül devleti olmak üzere Suud Kralı ile Katar Emiri!
Sorsanız bunların tamamı güya İslam ama Müslümanların katliamına ortak olmak adeta temel misyonları!
Osmanlı’ya ihanetlerinin mükafatı ile Kral ve Emir yapılan çöl bedevilerini pas geçip Tayyip Erdoğan’a sormak istiyorum; Sayın Başbakan senin varlık nedenin Bush’un ilan ettiği malum Haçlı Seferinde bugünün Arslan Yürekli Rişar’ı olmak mıdır?
Değilse ne işin var bu küresel vampirlerle?
Mütevazı mı? Mütevazi mi?
Bugün 16:30 sularında Genel Müdürlük yapan çok değer verdiğim bir kardeşim aradı.
Konuşmasından www.ahsenokyar.com blogumu takip ettiği anlaşılıyordu..
Talebeliğinde Çınarlı’da bizim büronun altında faaliyet gösteren himmet ehli rahmetli Lokantacı Emin amca ile ilgili konuştuk. Çocuk yaştaki gençlere nasıl önemli ve rütbeli insanlarmış gibi davrandığını da hatırlattı. Birlikte Emin amca için Allah’tan (c.c.) rahmet diledik..
Türkçeye çok hakim ve iyi kullanan sevgili Genel Müdür, daha yeni bloga aktarılan bir haberde geçen mütevazi mi? mütevazı mı? ya lafı getirdi..
Başka konularda da konuştuk.. Bir dost sesi duymanın mutluluğu ile birlikte, konuştuklarından da çok istifade ettim.
Hatalı yazdığım kelimeyi Siz doğru kullanınız diye hemen bu notu hazırladım..
mütevazı
Çocuklarını İstismar Eden Anneler – Prof. Dr. Osman Celbiş
Çocuklarını istismar eden anneler - Prof.Dr. Osman Celbiş /www.khaber.com.tr
Çocuğa istismar yapanlar arasında pek bahsedilmeyenlerden bir gruptan bahsedeceğim. Bunlar eşleriyle sorun yaşayan ve genellikle boşanma aşamasına gelmiş anneler. Bu anneler, eğitim seviyesi düşük, alt gelir grubundan kimseler. Eşlerini boşanma istekleri ve kendilerine yaptıkları için cezalandırma amacıyla çocuklarını kullanıyorlar.
Genellikle çocuklarını babaya karşı dolduruyorlar, babalarının onları sevmediğini, onun için boşanmayı istediğini, vb. sözlerle telkinlerde bulunuyorlar. Çocuklar iki ateş arasında kalıyorlar. Aile içinde bir çatışma ve bu çatışmanın mağdurları çocuklar oluyor. Bazen fiziksel, çok zaman duygusal istismara ve ihmale maruz kalıyorlar.
Bölünüyor muyuz? – İsmet ÇİĞİT
- Ortalıkta dolaşan iktidar milletvekillerinin bu konuda görüşleri var mı?
- Veya Onlara bu konularda soru soran vatandaş varmı?
- Sorulursa politikamı yapmış olunur?
- Sahi hiç politikacı oğlu bu ülkede şehit oldu mu? (35 yıl içinde geçerli)
- Sorular uzar gider, İsmet Bey ne yazmış? okuyalım…
Bölünüyor muyuz? - İsmet ÇİĞİT
Dün sabah, ülkemizin Güneydoğusu’ndan, hassas bölgeden gelen son haberleri dinlerken, bütün keyfimin kaçtığını, derin bir umutsuzluk ve karamsarlık içinde yuvarlandığımı hissettim..
Necati Doğru: Ne olur!
Necati Doğru: Ne olur!
Türk ordusunun en iyi komutanları “darbe yapmayı düşündüler” iddiasıyla savcıdan önce getirilip “pusucu gazeteciliğe” verilen bir “balyoz bavulu” yayıncılığı ile 1.5 yıldır içerde tutuluyor.
Hukukçular söylüyor:
Balyoz davası çöktü.
6 ağustos da Silivri’de 1.5 yıldır tutulan komutanlar, tıpkı Atabeyler Davası’ndan yatanlar gibi “beraat etmiş” olarak eşlerine-çocuklarına- ailelerine kavuşabilirler.
Silivri süreciyle ordu hırpalandı.
Analar ağlamasın propagandası çalıştı, halk terör bitecek diye umutlandı. Sonunda elinde “ordusu hırpalanmış Türkiye” kaldı.
Ordusu hırpalanmış Türkiye!
Ülkücünün Kanı Haramdır Ülkücüye – Rüstem Fırat
Baştaki ülkücü kelimesini çıkartıp yerine; Akraba, Dost, Meslektaş, Komşu, Müslüman vb yazarakta okuduğumuzda bizim için bir ders varmı?
Ülkücünün Kanı Haramdır Ükücüye-Rüstem Fırat
Ülkücünün nasıl bir servet, o gün Ülkücülüğün nasıl bir nimet olduğuna iman ettim. Ve o gün siyasetin güncel çekişmeleri uğruna, hiçbir ülküdaşımın namusuna, haysiyetine laf söylememeye yemin ettim.
Üniversiteyi bitirir bitirmez MHP Beyoğlu’nda kongre ile yönetime geldik. İki liste yarıştık kongrede. Kaybeden ekiple aramızda soğuk rüzgârlar esiyordu. Edilmemesi gereken laflar ediliyor, asla yaşanmaması gereken olaylar yaşanıyordu.
İÇME- KULLANMA SUYU VE DAMACANALAR – Prof. Dr. Recep Akdur
İÇME- KULLANMA SUYU VE DAMACANALAR - Prof. Dr. Recep Akdur (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı)
Türkiye de su konusu, çok yanlış bir biçimde aktarılmaktadır. içme suyu ile kullanma suyu farklı şeylermiş gibi anlatılmaktadır. İçme-kullanma suyunu ikiye ayırıp içme suyu ve kullanma suyu şeklinde tanımlanması kesinlikle yanlıştır. Kavram olarak yanlıştır, halk sağlığı açısından yanlıştır.
Bu yanlış anlatımın bir sonucu olarak; bugün evimize bir damacana su alırsak sağlıklı suya sahip olduğumuz/olacağımız gibi bir algı oluşmaktadır. Sağlıklı(hijyenik) su kavramında böyle bir şey yoktur. Her şeyden once içme suyu diye bir kavram yoktur, içme-kullanma suyu diye bir kavram vardır. İkisi beraber söylenir ve de algılanır. Çünkü, halk sağlığı açısından kullanma suyunun da içme suyu niteliğinde olması gerekir. Meyvelerimizi, bulaşıklarımızı yıkadığımız, dişimizi fırçaladığımız suyun içme suyundan farklı olması düşünülebilir mi? Banyo yapılan suyun gözümüze ve ağzımıza kaçmaması veya cildimizdeki bir yara ile temas etmemesi olası mıdır? Bu nedenle tüm amaçlarla kullanılan suların en az içme suyu kadar temiz olması bir zorunluluktur.
Her on yılda bir Türkiye’nin üstüne atom bombası atılıyor, bir kent yok oluyor – Prof. Dr. Recep Akdur
TÜKİYE’DEKİ TRAFİK KAZALARININ TEMEL ÖZELLİKLERİ - Prof.Dr Recep Akdur Ankara Üniversitesi Tıp Fakültresi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı
( Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından daha beter- Her on yılda bir Türkiye’nin üstüne atom bombası atılıyor, bir kent yok oluyor)
-Trafik kazaları verilerine/ bakıldığında; 1970-2009 yılları arasındaki son kırk yılda Türkiye’de toplam 10.778.354 trafik kazası meydana gelmiştir. Bu kazalar nedeniyle 3.359.234 kişi yaralanmış, 207.521 kişi ölmüştür.
-Türkiye’de 1970 yılında yıl boyunca 19.207 trafik kazası meydana gelmiş iken, 2009 yılına bu sayı 1.053.346 yükselmiş olup, geçen bu kırk yıl zarfında yıllık trafik kaza sayısında yaklaşık 55 kat bir artış meydana gelmiştir. İhmal edilmemesi gfereken önemde bir halk sağlığı sorunudur.
YALNIZ ALLAH’A KULLUK EDİP, YALNIZ O’NDAN YARDIM DİLEMEK – Ruhittin Sönmez
YALNIZ ALLAH’A KULLUK EDİP, YALNIZ O’NDAN YARDIM DİLEMEK - Ruhittin Sönmez
Günde beş vakit namaz kılan bir Müslüman günde 40 defa Fatiha suresini okur. Ülkemizde namaz kılmayanlarımız bile çeşitli vesilelerle (güne başlarken, araba kullanırken, cenazelerde) Fatiha suresini okurlar.
Yani Türkiye’de Müslümanlar her gün defalarca (İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în) “Ancak sana (Allah’a) kulluk eder ve yalnız senden (Allah’tan) yardım dileriz” cümlesini tekrar etmektedir.
Müslüman olmanın ilk şartı “Allah’tan başka ilah olmadığına” iman etmiş olmak ve bunun bir sonucu olarak “yalnız Allah’a kulluk etmek ve yalnız O’ndan yardım dilemek”tir.
Benim bu ayetten çıkardığım iki ilke var:
1- Müslüman Allah’la arasına ilahlar, kişiler veya kurumlar koymaz. İradesini başkasına teslim etmez.
2- Müslüman güçlüden yana değil haklıdan taraftadır.
Solun Namusu – Prof. Dr. Namık Açıkgöz
Solun namusu - Prof. Dr. Namık Açıkgöz
Solun namusu buraya kadarmış...
O demokrat(!), o liberal(!), o insan hakları savunucusu(!) güruhun namusu, 3. Yargı Paketi ile 3-5 Ülkücü'nün tahliye edilmesine kadarmış...
12 Eylül'den önce, Rauf Tamer'in "Solun Namusu" adlı bir kitabı yayınlanmıştı. Biz matrak olsun diye, sol yayınlar satan kitapçılara gider, "Solun Namus'u var mı?" diye sorardık. Kitapçı da "Yok!.." derdi ve çok gülerdik.
Şimdi böyle nükte kurgulamalarına gerek yok. Solun namusu, 3-5 Ülkücü'nün tahliyesiyle meydana çıktı.
YIL 1919; ERZURUM’DAN MİLLİ SES ve 2012 – Nurullah AYDIN
YIL 1919; ERZURUM’DAN MİLLİ SES ve 2012 - Nurullah AYDIN
1919 yılında Türk Milleti’nin topyekün batı haçlı saldırıların hedefi olmuştu. Şimdi 2012, Türkiye kaos ortamında. Tarih tekerrür ediyor. Yöntemi farklı, ancak işbirlikçi kanı bozuk tipleri devşirme yöntemi aynı. Türk Milleti, tarih boyunca, iç ve dış tehditlerle karşılaşmış ancak milli ve manevi değerlerle vatan millet bilincindeki evlatlar her zaman başarıya ulaşarak bağımsızlığı korumuştur.
Batı; yüzlerce işgal için proje yaptı. Avrupa-Haçlı güçleri, Osmanlıyı paylaşma anlaşmaları yaptı. En sonunda başarıya ulaştı.
İNSANLARDA DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM – Nurullah AYDIN
İNSANLARDA DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM - Nurullah AYDIN
Her insanda ve her kesim de yeni bir slogan var. Değiştim, değişiyoruz, yenileniyoruz. Gerçekten öyle mi? Yoksa insanlık tarihi boyunca insanda var olan zaman zaman öne çıkan veya bırakılan tekrarlanan kısırdönüye dayalı düşünce ve davranış hali mi?
Yeni dünya düzeni, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de; anlayışları, ilişkileri, yaşam biçimlerini, ideolojileri, din algısını değiştirirken, internet ağı ile mesafeler kalkmış, dünyanın hemen her coğrafyasındaki insanlar birbirleri ile haberleşme ağı ile içiçe geçmiştir.
Yeni dünya düzeni hazırlayanların belki de tahmin ettiklerinden öte değişim ve dönüşüm insanlığı sarmalıyor. İnsan ve olgular doğal değişim ve dönüşüm yerine mutosyona uğruyor. Bu da insanlardaki istek arzı talep benzeşmesini de beraberinde getiriyor.
Kuşkusuz bu benzeşme; yeni insan tiplerini de şekillendiriyor.
FİTNE…/ OĞUZ ÇETİNOĞLU
FİTNE… OĞUZ ÇETİNOĞLU
Bir milletvekili, TBMM Başkanlığı’na dilekçe vererek Meclis binasında Cemevi açılmasını istemişti. Başkanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan aldığı mütalaa üzerine dilekçe sâhibine olumsuz cevap verdi. Cevabı beğenmeyenler Türkiye’yi, yeni ve gereksiz bir tartışmanın içerisine itelediler.
TBMM Başkanlığının verdiği cevapta; Alevilik yoktur. İbâdet etmek isteyen Müslüman, câmiye gider’ anlamına gelecek ifâdeler bulunmamasına rağmen; cümlelere kışkırtıcı anlamlar yüklenmesi, asıl maksadın üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğu izlenimi veriyor. Hele;
Alevileri binlerce yıldır sizin ağababalarınız olan Muaviyeler, Yezitler, Yavuzlar bile Camiye sokamadı’ Sözü, küçücük bir dumanın çıktığı zannedilen yerin, kasırga şeklinde alev-alev yanmakta olduğunu iddia etmektir.
Öncelikle belirtilmeli: Muaviye ve Yezid, hiçbir Müslüman’ın ağababası değildir. Bilinmektedir ki Türkiye’de çocuğuna Ali, Hasan, Hüseyin adını veren milyonlarca aile vardır da bir tek Muaviye ve Yezid ismine rastlanamaz.
ÜÇÜNCÜ FETRET DEVRİ – Salim DOĞAN
ÜÇÜNCÜ FETRET DEVRİ - Salim DOĞAN Kayseri Pınarbaşı Ülkem Ajans Haber Müdürü Gazeteci - Yazar salimdogan38@hotmail.com
Tarihte birinci fetret devri Göktürklerin 630 yılında Çinlilerin 51 yıl süren esaretine girmesiyle başlamıştı. İşte bu 51 yıl süren fetret devri büyük Türk devrimcisi Kürşad adlı bir Türk askerin başlattığı kanlı isyan sonucunda birleşerek Çinlileri yenen Kutlug Kağan ikinci Göktürk devletini kurarak yeniden bağımsızlığını kazanmıştı. Kara kağan Çinli prenseslerin cazibesine kapılarak gösterdiği zayıflığın bedelini koskoca bir ulusun Çin esaretine girmesine neden olmuştu.