Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

14Ağu/120

BÖLÜNMEK KADERDE VAR MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

2012730122718  BÖLÜNMEK KADERDE VAR MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

PKK terörünün artışı ve Kuzey Suriye şehirlerinde PKK uzantısı PYD’nin hâkimiyet sağlamasından sonra psikolojik hava ağırlaştı. Kamuoyunu etkilemekte öncü olan birçok yazar “artık bölünme mukadder, ancak bunun maliyetlerini Kürt halkına anlatalım” havasındalar.

YAZARLAR NE DİYOR?

Hürriyet’ten Taha AkyolÇözmek Ama Nasıl?” başlıklı yazısında PKK’nın amacının dört parçada totaliter bir hakimiyet kurmak” olduğunu anlattıktan sonra şunları söylüyor: “Gelin hepimiz totaliter usullere karşı demokratik usulleri savunalım. Demokratik usullerin uygulanmasıyla, Avrupai anlamda özerklikse özerklik, hatta ayrılmaksa ayrılmak… PKK’nın kendi totalitarizmini bütün Kürtlere dayatmaya ne hakkı var?”

Taha Akyol’un “TSK’nın operasyonlarına destek verirken” de gerekçesi açık: “Totaliter tehdit aradan çıksın, Kürtlerin gerçek özgür iradeleri ancak o zaman netleşir… Bireysel demokrasi mi, Avrupa tipi özerklik mi yoksa ayrılmak mı?

Yine Hürriyet’te Ege Cansen “Bölünme, olmasına olacak da, kanlı mı kansız mı?” ara başlığından sonra “Doğru, bugünlere kanla gelinmiştir. Ama adına çözüm denilen bölünmenin yaratabileceği sorunlar hesaba katılmazsa bundan sonra ortaya çıkabilecek yeni sorunları çözerken akabilecek kan geçmişe rahmet okutabilir.”

Bölünmenin “özerk bölgenin sınırlarının çizilmesi” ve “oluşacak ortamda etnik temizlik gibi iki hayati sorun yaratacağını” vurgulayan Ege Cansen, bugüne kadar çözülmüş gibi görünen kültürel meselelerin bu konuların yanında çok hafif kalacağını ifade ediyor. Özerk yönetim oluşunca “kamu finansmanı” meselesinin alt başlıkları olan vergi toplama, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının (barajlar ve petrol) paylaşımı, SGK primleri, maaş ödemeleri gibi problemlerin ortaya çıkacağını ve bunlara benzer meselelerin de ‘yeni anayasa’ çalışmaları sırasında düzenlemenin şart olduğunu anlatıyor.

Zaman Gazetesinden Hüseyin Gülerce de “Ne yapıp edip bu yangını söndürmeliyiz. Sadece güvenlik politikaları ile değil, gönül köprüleriyle, öfkelerimizi yutarak, sevgiyi hatırlayarak, yeni anayasayı fırsat bilerek...” dedikten sonra meseleye Taha Akyol gibi yaklaşıyor: “PKK'nın kurmak istediği despot, otoriter, totaliter rejiminin tehlikelerini gören, hisseden ve Türklerle birlikte yaşamayı tercih eden makul Kürt çoğunluğu neden KCK sözleşmesini kabul etsin? PKK, gerçekten şiddet yoluyla bir çözüm olacağını düşünüyor mu? Kürt sorununun çözümü, diğer sorunlar gibi vesayet rejiminden demokratikleşmeye geçmekle olur. Bunu BDP'liler görmüyor mu? PKK'nın, barışçı Kürt siyasetini esir aldığının farkında değiller mi?”

Hüseyin Gülerce bir yandan PKK’dan bağımsız ‘barışçı Kürt siyaseti” olmadığını vurgularken diğer taraftan “yeni anayasa”yı fırsat olarak görmekte.

HÜKÜMET NE YAPIYOR?

Hükümet bu arada “terör örgütüyle müzakere” sürecinden vazgeçip, “terörle mücadele, terör örgütünün siyasi uzantısıyla müzakere” anlayışına geçerken, “yeni anayasa”dan Türk kavramının çıkarılması için teklif sundu. Böylece “Türk’süz Türkiye” için çalışanların değirmenine su taşımakta.

Hükümetin, PKK ile terör eylemleri devam ederken, Oslo’da masaya oturması skandaldı. Söz konusu görüşmede, devlet adına masaya oturan kişi PKK temsilcilerine, “Rahatsız olduğunuz vali, kaymakam, jandarma komutanı, emniyet müdürü var mı? Bize bildirin, gereğini yapalım” diyebilmişti. Terör örgütünün bu anlayıştan aldığı güçle, Şemdinli benzeri kalkışmalara giriştiği tezine yanlış demek mümkün mü?

Hükümetin son dönemde terör örgütü ve KCK yapılanmasıyla mücadele için attığı adımlar cesaret verici. Ancak bu mücadele sadece masada pazarlık kozunu artırmak maksatlı gibi görünüyor.

Üstelik Suriye konusunda hükümetimizin fazla acul davranması yüzünden Suriye, İran ve Rusya’nın düşmanlığını kazanmamız terörle mücadelede işimizi çok güçleştirdi.

MİLLET NE DÜŞÜNÜYOR?

Son kamuoyu araştırmalarından birinin sonuçlarına göre, “Türklerin % 98’i Kürtler için bağımsız devlete hayır diyor. Türklerin % 95’i demokratik özerkliğe hayır diyor. Türklerin % 90’ı Öcalan ile görüşülmesine hayır diyor. Türklerin % 87’si Türklerle Kürtlerin sahip olduğu haklar arasında fark görmüyor. Türklerin % 82’si Kürtlere daha fazla hak (ana dilde eğitim gibi) verilmesine karşı.

Buna mukabil, Kürtlerin % 23’ü bağımsız devlet istiyor. İşin en ilgi çekici tarafı üç yıl önce bu oranın % 6 olması idi.”

SONUÇLAR:

1- Yöneticilerimizden ve aydınlardan önemli bir kesim devletimizin PKK terörünü bitirebileceğine inanmamaktadır.

2- PKK’nın silah bırakmasını sağlamadan Kürtlerin özgür iradesinin ortaya çıkmasının mümkün olmadığını bile bile “yeni anayasa yapılarak Kürt/PKK meselesinin çözülmesi” fikrine destek vermektedir.

3- “Çözüm” denilen şey, adı ne tür “özerklik” olursa olsun bölünme demektir.

4- Türklerin yüzde 90’lar seviyesinde karşı olduğu bir bölünmenin alt yapısını oluşturacak “yeni anayasa”nın referandumla kabul edilmesi imkânsız gibidir. Bu durumda AKP hükümeti de iktidarda kalamaz.

5- Bölünmenin “kansız” gerçekleştirilmesi ihtimali sıfıra yakındır.

6- Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ve devletin tek bir seçeneği vardır: PKK terör örgütünü yenmek.

7- Terörle süren mücadele Oslo ve benzeri müzakere süreçleri ile yıpratılmış, sözde müttefikimizin önemli kurumlar üzerinde uyguladığı operasyonlar terörle mücadeleye darbe vurmuştur.” Bu hatalar tekrar edilmemelidir.

8- Türkiye Cumhuriyeti devleti, etnik ve mezhepsel gruplara kolektif haklar veren değil, her bir vatandaşının en gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi ferdi haklara kavuşması için demokratik gelişmesini hızlandırmak durumundadır.

ÇARE VAR:

Bugün ortaya çıkan “Bölünmüş Türkiye, Büyük Kürdistan, Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail haritaları” yeni değil. Yüz sene önce ortaya çıkarılan bu haritaları Türkiye en zayıf anında yırtabildi. Bugün aynı devletler ve onların maşaları aynı haritaları çıkarmış, masa başından “Arap ve Kürt baharları” üretmekte.

Türkiye yüz sene öncesinden çok güçlü. Bu meselelerin üstesinden gelebiliriz.

Bütün meselelerimizin çözümü için ilk şart, Türk milleti olarak ihanet içinde olanları affetmemek, gaflet ve dalalet içinde olanları uyandırmak, uyanmayanları tasfiye etmektir.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.