Bölünüyor muyuz? – İsmet ÇİĞİT
- Ortalıkta dolaşan iktidar milletvekillerinin bu konuda görüşleri var mı?
- Veya Onlara bu konularda soru soran vatandaş varmı?
- Sorulursa politikamı yapmış olunur?
- Sahi hiç politikacı oğlu bu ülkede şehit oldu mu? (35 yıl içinde geçerli)
- Sorular uzar gider, İsmet Bey ne yazmış? okuyalım…
Bölünüyor muyuz? - İsmet ÇİĞİT
Dün sabah, ülkemizin Güneydoğusu’ndan, hassas bölgeden gelen son haberleri dinlerken, bütün keyfimin kaçtığını, derin bir umutsuzluk ve karamsarlık içinde yuvarlandığımı hissettim..
Ne önemi vardı Olimpiyat Oyunlarında bir altın madalya kazanmanın?..
Ne önemi olabilirdi önümüzdeki çarşamba günü Fenerbahçe’nin Rumen rakibini yenip, elemesinin..
Bundan sonra ne fark ederdi, AKP’liler Kocaelispor’a sahip çıksa da, bu sezon şampiyon yapsalar?..
Ya da yıllık enflasyon yüzde 6 değil de, yüzde 60 olsa ne fark ederdi?..
Hatta Merkez Bankası’nın rezervinde 100 milyar Dolar değil de, bir delikli kuruş kalmış olsa ne fark ederdi?..
Frito Lay defolup Düzce’ye gitse; ya da Sumotaş onurlu derinişinin sonunda haklı davasını kazansa ne değişirdi?..
Bize neydi ki, Suriye’de Esat devam etse, ya da muhalifler Libya Lideri Kaddafi gibi Suriye’de de Esad’ı katletse?
IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek hale gelmiş olmaktansa, hala IMF’den borç almak zorunda kalıyor olsak da, şu sabah işe gelirken arabanın radyosundaki ajansta dinlediğim haber yalan olsa tercih etmez miydim?
Güzel pazar sabahında radyo ajansında ilk duyduğum haber şu oldu: “Teröristler Hakkari’de üç sınır karakolumuza gece saldırdı. İlk çatışmalar sırasında Hakkari Merkeze 25 kilometre mesafedeki sınır karakolunda nöbet tutan 6 asker ile, 2 korucu şehit oldu..”
Sıradan bir haber gibi okuyordu radyodaki ajansı okuyan spiker..
Eminim, pazar sabahının mahmurluğunda bu haberi dinleyen milyonlarca vatandaş da çok fazla umursamamıştı.
Benim gözlerim karardı. İçimin derinliklerinde bir acı hissettim.
Hani işe geç kalmış olmasam, çekeyim arabayı kenara, hıçkıra hıçkıra saatlerce ağlayayım istedim.
6 askerimizin, 6 fidanın daha şehit olması kadar, Türkiye’nin artık bu haberleri kanıksamış olması, bu haberlere alıştırılmış olması vahimdir.
Türkiye’nin, Misak-ı Milli sınırlarımız içindeki bir bölgemizin üzerinde bir süreden beri tam anlamıyla savaş yaşanıyor.
İddialar muhtelif; küçük de olsa bir bölgeye artık Türk askerinin, güvenlik güçlerinin giremediği, devlet otoritesinin bu bölgede tamamen kaybolduğu, bu bölgeyi terör örgütünün tamamen kontrol adlına alarak, Arap Baharı benzeri bir isyanı başlattığı öne sürülüyor.
Doğru mu, değil mi? Ya da ne kadar doğru, ne kadar abartılı bunu bile bilemiyoruz.
Ana muhalefet partisi CHP’den 5 milletvekili bölgeye gidiyor. Hakkari il merkezinde
5 milletvekili, neredeyse bir tümen askerin çemberi içinde yürüyebiliyor..
Ne oluyor benim memleketimde?.. Neler oluyor benim ecdadımın kanlarını vererek kazandığı Misak-ı Milli toprakları içinde?..
Bugün Türkiye’ye yöneten AKP iktidarı 10 yıldan buyana ülkenin kaderini elinde tutuyor.
Çok güçlü bir iktidar var. Çok güçlü, bırakın Türkiye’ye, bölgeyi ve hatta dünyayı yönetmeye soyunmuş bir Başbakanımız var.
Esip gürlediğinde, Suriye sallanıyor, Libya’da, Mısır’da liderler devriliyor.
Bir Dışişleri Bakanımız var ki, adeta dünya haritasını yeniden çiziyor. Bir gün Erbil’de peşmerge ile, ertesi gün Halep’te muhalif Türkmen liderleriyle oturuyor, görüşüyor.
Ama Türkiye topraklarındaki terör tablosu, 2002’dekinden çok daha dehşet verici görünüyor.
Üstelik bu iktidar, devlet içinde kendisine en dik duran kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerini bile dizayn etmiş.
“Hükümeti devirmek için darbe yapmayı aklından geçirdiği” iddiasıyla, bu ülkenin omuzu en kalabalık komutanları cezaevlerinde hücreye tıkılmış.
Komutanlar istifa edip, hükümetin önünü açmış. Artık, askeri birliklere, kışlalara erkekler sakallı, kadınlar türbanlı girebilir hale gelmiş.
Ama dün, benim vatanımın 6 fidanı daha şehit düştü.
Ne anlamı var bu ortamda YAŞ’ın, kurunun?..
Türk Silahlı Kuvvetlerinin helikopterlerini düşürüyorlar. Suriye’de, Kuzey Irak’ta değil.. Türkiye topraklarında Türk askerinin kışlasına baskın yapıyorlar. Öldürüyorlar. Devlet erkanı, hemen hergün şehit cenazelerinde yan yana saf tutuyor.
Hani Başbakan bu işleri çözecekti. Hani “Anneler ağlamayacak”, “Şehit cenazelerinde ağıt tutulmayacaktı?” Hükümet yetkilisi, dün 6 fidanın şahadet haberinin ardından açıklama yapıyor:
“-Ramazan ayında bu hain saldırıyı yapanları nefretle kınıyorum” diyor.
Vakit Ramazan olmasa, 6 askerimizin şahadeti normal mi sayılacaktı?
Gittiler, terör örgütünün lider kadrosu ile Oslo’da buluştular.
İmralı’ya gittiler, Terör Örgütünün lideri ile pazarlık yaptılar.
“Bitti” dediler, “Eşkıya tükendi” dediler. “Türk Hava Kuvvetlerinin uçakları, terör yuvalarını başlarına yıktı” diye anlattılar.
İyi de şimdilerde benim vatanımın Güney Doğu’sunda neler oluyor?.. Bu nasıl bir savaştır.. Bu memleket nereye gidiyor.
Açık söylesinler, doğruyu söylesinler, bilelim:
Bu vatan bölünüyor mu?.. Hükümet, Türk Silahlı Kuvvetlerini de tam istediği gibi dizayn etmiş. Darbe yok, muhtıra yok. Başbakan’a, bakanlarına yan bakan, buna cesaret edebilen bir asker bile yok.
Ama savaş kızışıyor. Savaş büyüyor. Bu ülkenin canı yanıyor. Bu ülke, hergün şehit haberleri ile uyanmaya alışmadı, alışamıyor.
Çıksın birisi söylesin; yoksa Türkiye bölünüyor mu?
http://medya.ozgurkocaeli.com/2012/03/4193.jpg" itemprop="photo">
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.