Çocukluğumu çalıp götüren değişim – Yüksel ERCAN
Çocukluğumu çalıp götüren değişim – Yüksel ERCAN
Biz yedi çocuklu bir ailenin üçüncü ferdi olarak olarak Erzincan’ın Kemah ilçesinde dünyaya geldik, Bizden önce dünyaya gelen üç kardeşimizin doğumdan belli süreler sonra hayatlarını kaybetmesi sonrası dünyaya geldiğimiz için el bebek-gül bebek bakılan orta halli, tek maaşlı, Demiryolcu bir babanın ve okuması yazması olmayan bir annenin yedi çocuğundan birisi olarak gözlerimizi dünyaya açtığımız zamanlarda bambaşka bir dünya bambaşka bir Türkiye vardı.
Okuma yazması olmayan ancak bütün çocuklarını okutmak gibi bir derdi olan rahmetli annemizin o yıllarda olmayan olsa da son derece kısıtlı imkanlar ile bir sürü çocuğu sabah erken saatlerde uyandırıp, hepsinin teker teker elini yüzünü yıkayıp, kahvaltılarını yaptırdıktan sonra evimizden hatırı sayılır bir uzaklıkta bulunan okula gönderirken aldığı keyfi bugün bile hatırlıyor ve o günleri çok ama çok özlüyoruz.
Akşam yemeklerinde kurulan yer sofrasının etrafında daha önceden tandırda pişirilmiş lavaş ekmeğe anne-baba ile birlikte hücum eden yedi çocuğun kocaman bir tencerede kaynamış çoğunlukla çorba yada sulu yemekten biraz daha fazla alabilmek adına ortaya çıkan “kaşık şıkırtılarının” ahengi daha bugün gibi hatırımızdadır.
28. Yılımız kutlu olsun – Fikret GÖKMEN
28. Yılımız kutlu olsun - Fikret GÖKMEN
13 Haziran… Muhasebe Mesleğinin yasal statüye kavuşmasının 28.yılı idi.
81 ilde 77 SMMM Odası, 8 YMM Odası ve toplam 106900 Meslek Mensubu ile TÜRMOB çatışı altında faaliyet gösteren camiamızın bugünü kutlu olsun.
Mesleğimizin 13.06.1989 tarihinde yasallaşmasından sonra meslekte her yönü ile hızlı gelişmeler yaşanmıştır.
Klasik tanımı ile katiplik aşamasından müşavirlik aşamasına gelinmesi, önemli nitelik artışının yaşanması meslek adına olumlu gelişmelerdir.
Bu gelişmeler tabiî ki yeterli değildir. Her yıl mesleğe binlerce yeni meslek mensubu girmekte nicelik bakımından oransal olarak ekonomik gelişmeye göre daha fazla artış yaşanmaktadır.
Bu durumun doğurduğu sonuç da haksız rekabeti körüklemektedir.
Geldiğimi noktada temel olarak saydığımız en önemli sorunların kaynağında ekonomik sonuçlardan kaynaklanan Haksız Rekabet olgusudur.
Bu konunun çözümü için etik eğitimlerin yapılması veya Haksız Rekabet Kurullarının oluşturulması yetmez.
Yanlış Anlaşılmanın Ağırlığı – Kadir DURGUN
Yanlış Anlaşılmanın Ağırlığı - Kadir DURGUN
Yorulmak için geldik hayata. “Çok çalıştın, biraz dinlen.” diyen dostlarıma, zaman zaman, “Yaşarken çalışalım, öldükten sonra, nasıl olsa, bol bol dinleneceğiz.” cevabını verdiğim olmuştur.
Barzani, PYD ve Türkiye’nin akıl almaz işleri – Levent GÜLTEKİN
Barzani, PYD ve Türkiye’nin akıl almaz işleri - Levent GÜLTEKİN
Tayyip Erdoğan’ın çok sık kullandığı ‘tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’ sloganı AK Parti’nin tüzüğüne de yazılmış.
Ne kadar anlamsız bir slogan. Dünyada birkaç vatan olan, birkaç devlet olan ülke mi var?
Sloganla toplumu yatıştırıp onun tersi işler yapmak…
Hakikaten çok ilginç bir politik yöntem.
Ülkeyi yönetenlerin söyledikleriyle yaptıkları arasında her zaman akıl almaz bir fark var.
Bunlardan biri de Kürt meselesinde sürdürdükleri politika.
2000’li yılların başında emekli bir orgeneralle röportaj yapmıştım.
Yaptığı işleri büyük bir gururla anlatırken şöyle demişti: “PKK’yla mücadelede sık sık Kuzey Irak’a girip çıkmak zorunda kalıyorduk. Baktım olmuyor, Barzani ve Talabani’ye ‘Bundan sonra sınırın o tarafından siz sorumlusunuz’ diyerek yazılı bir anlaşma yaptım.”
Ben büyük bir şaşkınlıkla “Nasıl yani? Desenize Kürdistan’ın temelini siz atmışsınız” dediğimde “Nereden bilelim böyle olacağını” gibi anlamsız bir cümleyle geçiştirmişti.
KAFKA’DAN KANDIRA’YA – Mustafa YILDIZ
KAFKA’DAN KANDIRA'YA – Mustafa YILDIZ
“Kafka’yı okurken kimden böyle utanıyorsun? – Sen kendi gücünden utanıyorsun.” (Elias Canetti/ Edebiyatçılar Üzerine)
Sabah uyandım, Kafka okuyorum: İçindeki bir metnin de adı olan Akbaba’yı, kısa metinleri, hikayecikleri. Ya başlıklarından ya da içlerinde geçen bir sözden, bir cümleden kopan çağrışımlarla hafızamın derinliklerinde uyuyan bir olaya gidiyorum, yer ve zaman birliği, bütünlüğü veya herhangi bir sıralama aramaksızın, kendiliğinden.
Sözgelimi, “Vazgeç” başlıklı kısa metin Kandıra çarşısını getirdi gözümün önüne; küçük ayaklarımla Türkocağı Caddesini yukarıdan aşağıya ağır ve yavaş adımlardım, çarşamba akşamüzerleri pazar dağılırken çarşıda gezmeye bayılırdım, birbirlerine karışmış biçimde ezik sebzelerin kokusu, mandalina, portakal kokuları -hâlâ burnumda tüter- çocukluğumun aromalarıydı. Kafka, Vazgeç’te şöyle bir cümle kullanmış: “Yaptığım keşifle gelen korku yolumu şaşırttı, bu şehri henüz çok iyi tanımıyordum”.
Akıllı Limanlar, İnsansız Gemiler..SHIPPING 4.0 – Necmi ÖZDEMİR
Akıllı Limanlar, İnsansız Gemiler..SHIPPING 4.0 - Necmi ÖZDEMİR
“Nesnelerin interneti (IoT)-ENDÜSTRİ 4.0 “derken bir de karşımıza Denizcilik sektörünün verimliliğini artırıcı yeni termonoloji beleğimize girdi.
Konuyu irdelemenin en güzeli doğru örnek yapıyı gözlemekle olacaktır.Bu konudaki en güzel modellerden biri SİNGAPUR’dur.
*1960’lı yıllarda 581 km kare olan olan ülke yüz ölçümü, Malezya’dan alınan milyonlarca metre küp toprak ve taş ile yapılan dolgu sonucunda 710 km çıkmış, 2030’da ise 100 km kare daha büyümesi hedeflenmiştir.
*Resmi dil sayısı İngilizce-Çince-Malayca ve Tamil dilleri olmak üzere 4 adettir.
Sayın YSK Başkanı sizi kutlarım tarihe geçtiniz – Ertuğrul ÖZKEK
Sayın YSK Başkanı sizi kutlarım tarihe geçtiniz - Ertuğrul ÖZKEK
DERGİNİN adı Bloomberg...
Bugüne kadar Economist gibi Türkiye’deki sisteme ters bakmış bir dergi değil.
***
New York Times gibi de değil...
***
Başkalarına, öyle “üst akıl” gibi safsatalarla yutturulabilecek türden bir dergi de değil...
***
Sahibi Bloomberg, ekonominin reel politiğini herkesten iyi bilen bir insan.
***
Bu vicdansızlığa ‘Evet’ diyecek misiniz? – Levent GÜLTEKİN
Bu vicdansızlığa ‘Evet’ diyecek misiniz? - Levent GÜLTEKİN
Başbakan Binali Yıldırım Burdur’da yaptığı konuşmada şöyle demiş: “Bu ülke nice gençleri terör olaylarında kaybetti. Bu anayasayla eğer devam edersek kayıplarımız artarak devam edecek.”
2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidar mensupları şöyle dediler: “Erdoğan’ı seçin, terör bitsin, çocuklarımız artık ölmesin.” “Erdoğan’ı seçin, Gazze kurtulsun, İslam dünyası ayağa kalksın.” “Erdoğan’ı seçin, ekonomi şaha kalksın.” “Erdoğan’ı seçin, Türkiye düşmanları ağır bir yenilgi alsın.”
Size, bize, bütün ülkeye… hepimize böyle sözler veridiler.
Sonunda Erdoğan seçildi.
“Beni Meclis değil halk seçti, bundan dolayı da farklı bir cumhurbaşkanı olacağım” dedi ve işe koyuldu. Bakanlar kuruluna başkanlık etmeye, ekonomi kurmaylarını toplamaya başladı. Merkez Bankası’nın politikalarından güvenlik konularına kadar hemen her konuda tek söz sahibi ve tek yetkili oldu.
7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmedikleri için 1 Kasım’da erken seçim kararı aldılar.
Bizim Türkümüz – Yüksel ERCAN
İstanbul’da bundan çok uzun yıllar önce beraber konuşmacı olarak katıldığımız bir toplantı sırasında yazılarımı severek okuduğumuz Yavuz Bülent Bakiler çantasından” Yalnızlık-Duvak ve Seninle” isimli üç adet kitabı çıkartıp “Yüksel Ercan bunları senin için imzaladım, muhtemelen bu kitaplar sende varsın ama Sen şiiri seviyorsun, bu üç kitabı da biraz daha dikkatli oku” dediğinde Duvak isimli eserin içerisindeki “Bizim türkümüzde gurbet var artık./Hasret var, yürek var, toprak var balam /Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar /Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar /Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar ”diye başlayan Bizim Türkümüz isimli şiiri dakikalar içerisinde kaç kez okuduğumuzu inanın hatırlamıyoruz bile..
Yavuz Bülent Bakiler’in bütün eserlerini çok severiz, Eserlerindeki bütün şiirler muhteşemdir, iki kız babası olan bir Türk evladı olarak kızlarımızın küçüklüğünde ağladıkları zamanlarda onları Yavuz Bülent Bakiler’in şiirleri ile uyuttuğumuzu çok net bir şekilde hatırlıyoruz.
Bütün bunlara rağmen Şairin “Bizim Türkümüz” isimli şiirin bizdeki önemi bir başkadır, Ne zaman bu şiiri okusak, Adriyatik’ten Çin seddine, oradan Buhara’ya, Kerkük’e bir koşu gider, Çinliler tarafından hazırlanmış darağacında idam edilen Osman Batur Han ile birlikte idam sehpasına çıkar, Üsküp’te Ecdadın sefer sırasında kullanacağı köprüleri inşa eden Mimar Sinan ile birlikte inşaata taş taşıyan insanlar gibi hissederdik kendimizi.
Bizim Türkümüz isimli şiir bizi durduk yerde Uçsuz bucaksız Türk dünyasına gitmek mecburiyetinde bıraktı, Manas Havaalanına iner inmez dinlerken heyecandan heyecana daldığımız Manas destanını, Tanrı dağlarının eteğinde çimenlerin üzerine yattığımızda alabildiğine mavi gökyüzünü seyrederken bir taraftan da “Atsız Tanrıdağında “ şiirini mırıldandığımızı hatırlıyoruz.
Menim Anam – Yüksel ERCAN
- Savadsızdır /Adını da yaza bilmir/Menim anam../Ancak mene/Say öğredib/Ay öğredib/İl öğredib/En vacibi dil öğredib/Menim anam./Bu dil ile tanımışam/Hem sevinci/Hem de gamı/Bu dil yaratmışam/Her şiirimi/Her nağmemi,/Yoh men heçem/Men yalanam/Kitap kitap sözlerimin /Müellifi Menim anam..
Toplumsal yönü ağır basan ve Eserlerinde genellikle özgürlük, yurt sevgisi, din gibi temaları işleyen Azerbaycan'da "Halk şairi" olarak tanımlanan Bahtiyar Vahabzade'nin var olan 40'ı aşkın şiir kitabının nerede ise tamamını okumuş, kendisi ile de Lise yıllarında tanışma imkanı bulmuş iflah olmaz bir TURANCI olarak Vahabzade’nin yukarıdaki “Menim Anam” isimli şiirini yıllar yılı okur dururduk, Annemizin yaklaşık iki yıl önce aramızdan ayrılmasından sonra “Menim Anam” şiirini daha duygusal bir ortamda okuduğumuzu ve içlendiğimizi biliyoruz.
Sadece Türkiye’de değil dünyanın bütün ülkelerinde en çok okunan en çok sevilen eserler “Anne şiirleridir”,Sağlıklı, özverili bir anne ile büyümenin dünyanın en muhteşem seyahati olduğunu yaşayarak bilen birisi olarak yaşı kaç olursa olsun hep annelerin dizinin dibinde olmanın sıcaklığının da paha biçilemez olduğunu çok iyi biliyoruz.
Çok sevip saydığımız ve belli bir sürede beraber söyleşilere katıldığımız Yavuz Bülent Bakiler’in “Anam türkü söylerdi bana masal yerine /Hüzünlü, boynu bükük, hep Azeri türküler /Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım. /Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım... /Ya yer yatağımda, ya serin sofalarda /Anamı dinlerken ağlardım. “diye başlayan “Anamın Türküleri” isimli şiiri de Anne şiirleri ile ilgili bir başyapıt gibidir.
MHP: “CUMHURBAŞKANINA 105. Madde ile CEZAİ SORUMLULUK GETİRDİK” DİYOR! SİZ NE DERSİNİZ EY TÜRK EVLATLARI? – Av. Naci KARA
MHP: “CUMHURBAŞKANINA 105. Madde ile CEZAİ SORUMLULUK GETİRDİK” DİYOR! SİZ NE DERSİNİZ EY TÜRK EVLATLARI? – Av. Naci KARA
DOĞRU MU? DOĞRU İSE BU CEZA MÜESSESESİ İŞLER Mİ?
Anayasa 105. Madde değişikliği ile Cumhurbaşkanı (Başkan) suç işlediğinde:
Soru: 1-En az 300 milletvekili Başkan’ın yargılanması için önerge verir mi?
En az 300 milletvekilinin önerge verdiğini kabul edelim.
Soru:2-En az 360 milletvekili soruşturma açılmasına izin verir mi?
Bir mucize ile en az 360 milletvekilinin soruşturma açılmasına izin verdiğini düşünelim.
Soru:3-En az 400 milletvekili Başkan’ı Yüce Divan’a (Anayasa Mahkemesi’ne) sevk kararı verir mi?
Daha büyük bir mucize gerçekleştiğini ve en az 400 milletvekilinin Başkan’ı Yüce Divan’a sevk ettiğini düşünelim.
4-Peki Yüce Divan (Anayasa Mahkemesi) Yargılamasında Başkan’a ceza verir mi? Veya verebilir mi?
CEVAP:
Aynı Anayasa düzenlemesi içinde Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini Başkan’ın seçtiği düşünülürse hiçbir mucize Başkan’ın yargılanmasını sağlayamaz.
Hal böyle iken, MHP Genel Başkanı’nın ülkücüler üzerinde liderlik statüsünü kötü niyetli olarak kullanarak, onları kandırma yolunu seçmesi affedilmeyecek bir aşağılamadır.
Kendi adıma yapılan bu hakareti tüm ağırlığıyla reddediyorum. İade ediyorum.
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -10 / Mustafa YILDIZ
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -10 / Mustafa YILDIZ
Zambo
Bizim dükkânımız vardı, burada, Kandıra’da, Nasip Bakkaliyesi Hasip Güler. Çarşıda, Tüpçü Cemal’lerin sırasında, bakkal açtık. Kâğıtlı şekerler vardı içinden resim çıkan golden cikletler satardık, kırmızı, yassı, üçe dört, dörde dört falan, zenci resmi olurdu üzerinde kulakları küpeli. Zambo, zambo, zambo cikletleri! Cam kavanozlarda kağıtlı şekerler, kapakları da camdandı kavanozların, içindeki şekerler görünecek. Çok yenen şekerlerdi, onları yerdik yerdik, kâğıtlarını arkaya atardık, ulan çöpe atsan ya, çocukluk işte, hep kendimiz yerdik, küllüm zarar.
YOK böleee bii şey… / Kandıralı FETHİ
YOK böleee bii şey... / Kandıralı FETHİ
Sen BÜYÜKSÜN ...
GANDIRA...
KARTAL. da. suikaste uğrayan....
BAŞBAKAN 'ı çıkardı.. .
Nihat ERİM i......
.
AYŞE tatile çıkabilir, diyennn.
DEVRİNİN.
En büyük
DIŞ İŞLERİ bakanı
Turan GÜNEŞ. i....
Milletvekilleri.
..Sedat. AKAY. Beyleri...
Hurşit Güneş leri..
Sağlık Bakanlığı yapmış..
Kazım DİNÇ,abimizi....
KANDIRA yı
O, yıllarda
GANDIRA yapannnnn
Turan SARI yı...
Bideeee bilinmeyen GÜZELLIKLER var...rrrrrr
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -9 / Mustafa YILDIZ
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -9 / Mustafa YILDIZ
Gemi Batıran Bora
1 Mart 1958, gemi battı Körfez’de, Üsküdar gemisi, beş yüz kişi boğuldu, çoğu öğrenci. Aynı gündü, o nedenle aklımdadır daima. Fırın yakılmış o gün, annem ekmek yapacak. Evimizin fırına bakan kuzey duvarındaki tahtalar çürümüş biraz, babam da o çürük dökük tahtaları taflan dalları ile kapattı, taflan çalılarını duvara dizdi. Ben de elimde bir sopa, ateşle oynuyorum, eşeliyorum, tutuşturuyorum, söndürüyorum falan.
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -8 / Mustafa YILDIZ
DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -8 / Mustafa YILDIZ
Tuzlu Muşamba
Defineci Gürcüler gelirler ikide bir, babamı define aramaya götürmek için, annem korkardı o adamlardan, babamın define aramaya gitmesini istemezdi, geri dönmeyecek sanırdı, belki. Çünkü define avcılarının yola ne zaman çıktıkları bilinir de eve ne zaman dönecekleri bilinmez. “Yenge gelür, gelür, gelürüz” derlerdi, çabuk geri döneriz anlamında. Gelirler, annemi yine kandırırlar, babamı alır götürürlerdi.
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti – Yusuf TUNA
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti - Yusuf TUNA
Eski M.H.P Kocaeli il başkanımız, Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.
Ülkücülüğe hizmet eden yiğit canımız,
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.
Nizam-ı Alem aşkı ile yüreği dolan,
Ülkücü teşkilatlar içinde görev alan.
Meral Akşener bacımızın kardeşi olan,
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.
Ülkücünün bu dünyadaki haykıran sesi,
Sevdası ile yiğidin hası idi hası.
Özde İlayı Kelimetullah sevdalısı,
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.
Oğuz Han gibi at koştururdu ata binse,
Nara atarken yer sarsılırdı yere inse.
Binlerce Ülkücüye abilik yapan kimse,
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.
Yusuf onun adına şiir yazıp söylesin,
Siz söyleyin şimdi Ülkücü gençler neylesin?
Rabbimiz ona gani gani rahmet eylesin,
Ülkücü Abimiz Nihat Gürer vefat etti.</DIV>
http://www.antoloji.com/ulkucu-abimiz-nihat-gurer-vefat-etti-siiri/
Bu Diyardan Bir Nihat Gürer Geçti! – İdris TÜRKTEN
Bu Diyardan Bir Nihat Gürer Geçti! – İdris TÜRKTEN
Şu bir gerçek ki, her ölüm erken ve zamansız bir göçüştür. Göçen insanlar yaş itibariyle ne kadar yaşlı olurlarsa olsunlar, çevresindekilerin hala onlardan beklentileri varsa, bu daha da bariz şekilde göze çarpar. Artık dünyanın sizler için ne kadar beyhude olduğunu düşünmeğe başlar, ne tarafa baksanız etrafınızda bir boşluk hissedersiniz, kolunuz kanadınız kırılır, kendinizi manevi bir boşluğun içinde sanırsınız.
İşte Nihat ağabey'in aramızdan zamansız ayrılışı kendisini sevenlerin dünyasında böyle bir boşluk uyandırdı.
Kendisini ve ailesini ne zaman hatırlayacak olsam, gençlik yıllarımda okuduğum ve bana ülkücülüğe ilk adımımı attıran Emine Işınsu Öksüz Hanımefendinin yazdığı "Azap Toprakları" adlı kitap aklıma gelir. Dedelerinin Rumeli'den hazin göç hikâyesini anlatırken, sanki Azap Toprakları'ndaki olayları bire bir onlar yaşamışlardı.
Aramızdaki 42 yıllık ağabey-kardeşlik hukuku, 1975 yılının sıcak temmuz ayında başlar. Petkim Kauçuk Fabrikasına iş başı yaptığımda siyasi görüşümü öğrenen arkadaşlardan birisi: "Komando Nihat'ı tanıyor musun" diye sordu. Çok merak ettim kendisini kauçuk fabrikasının BDX ünitesinde çalışıyormuş. En kısa zamanda tanışmamız gerçekleşti. Anadolu'nun küçük bir şehrinden gelip Kocaeli gibi bir yerde Nihat ağabeyle karşılaşmak, benim için büyük bir moral ve güven kaynağı olmuştu. O unutturmuştu bana gurbetteki yalnızlığımı.
Sağ olsunlarr. – Kandıralı Fethi
Sağ olsunlarr. - Kandıralı Fethi
Biiişee yaptığımı zannnn, etmiyorumm..
GONUŞMA dilimlee.yazıyom..!!
Hocammm.Ipek Sümer den
AF OLA...
LANGIR. sokağı
AŞCI İsmaili...
Çırlak MALlesini...
GAVAK kemal den.
Hatıpınarını
GARA ÜZÜM BAYRINI.
Ahcı Nihat dan.
Manav Muzaffere....
197 P.Al.
Turan Sarı dan
Hüsnü Dinç lere...
Rüştü Uygur lardan
ismail Altan lara...
Lisenin duvarlarını
Ağva köprüsünün ayaklarına..