Nuh’un Çağrısı – Prof. Dr. Hacı DURAN
Nuh’un Çağrısı – Prof. Dr. Hacı DURAN
Nuh peygamber, dokuz yüz yıl yaşadı. Bu süre içerisinde çocuklarını, eşini ve halkını kendine, Allah’ın koyduğu kurallara göre yaşamaya ve bu yaşamın sunacağı kurtuluşa inandıramadı. Ama tek bir çağrı ile, bütün hayvanları kurtuluş gemisine binmeye inandırdı.
Benzer bir durumu Hz. Musa örneğinden de görebiliyoruz. Hz Musa, Allah’ın adalet kuralını çiğneyerek kendi toplumu ve cemaatinden olan birisini kayırdı. İşlediği suç için tevbe etti, Allah’tan bağışlanma diledi. Firavun’un devlet kurallarını, kanunları ve yürürlükteki uygulama biçimlerini çiğnedi. Kendi cemaatini destekledi. Sonra cemaatini Firavun’un baskısından, sömrüsünden, işkencesinden, kötü uygulamalarından kurtardı.
Mehmet Akif Ersoy’u tanıyor muyuz? – Mustafa KÜPÇÜ
Mehmet Akif Ersoy’u tanıyor muyuz? – Mustafa KÜPÇÜ
Bu dünyadan ve bu ülke topraklarından Mehmet Akif Ersoy adında bir bilge insan geldi geçti.
Her canlı, uzayın sonsuz boşluğunda “Dünya” dediğimiz yaşam ortamından gelip geçiyor. Pek çok insan daha yaşarken unutuluyor!
Bedensel olarak yaşamı sonlandığında da geride hiçbir izi, adı sanı kalmıyor!
Ama kimileri de, yaşarken “ürettikleri” ve insanlığa bıraktığı değerleriyle “ölümsüzlük” onurunu taşıyor.
İşte, bugün (27 Aralık) bedensel olarak aramızdan ayrılışının yıldönümünde bu onuru taşıyan Mehmet Akif Ersoy’u anıyoruz.
Çoğumuz, O’nu “İstiklal Marşımızın yazarı” olarak tanıyor. Ama,biliyoruz ki;
O’nu hiç tanımayan o kadar çok insanımız var!
Daha da kötüsü;
“tanıdığını sanıp tanımayan” da çok!
Elveda 2021 – Hoş geldin 2022 / Mesut UĞUR
Elveda 2021 – Hoş geldin 2022 / Mesut UĞUR
İnsan sevmeye ve sevilmeye muhtaç bir varlık. Kendi yaşamını sürdürecek içgüdülerle donatılmış. Müşterek hayat şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonrada riskleri öğretiyor, sevinme, eğlenme, endişe, korku hep var olmuş ve olacak. Mutluluk ise iyi beklentilerin öngörüldüğü gibi gerçekleşmesi galiba. 1 yıl dediğimiz Dünya’nın Güneş etrafında dolaşması süresi. Her birey ister ekvatorda yaşasın isterse kutuplarda kendini mutlu edecek anları yıl denen zaman diliminde yakalamaya çalışıyor. Bulunduğum enleme göre ben kışı, baharı, yazı ve güzü alıştığım ve beklediğim gibi yaşadıysam kendimi hem mutlu hem şanslı hissederim. Alıştığımız ve beklediğimiz gibi yaşamak gene bizim elimizde. Bunun için maddi manevi emek harcamalıyız. Zevk alacağımız farklı renkler, farklı tatlar, farklı şekiller bizim gayretimizle, emeğimizle ortaya çıkmakta. Dünyanın farklı yerlerinde farklı güzelliklere, lezzetlere rastlayabiliriz ama insan en çok kendi yaptığı güzel şeylerden haz duyuyor.
Bir umut olarak yeni yıl – Fahri SAĞLIK
Bir umut olarak yeni yıl – Fahri SAĞLIK
- Bugün koca bir yılın son günü. Acısıyla tatlısıyla ömrümüzden bir yıl daha geçip gitti. Zaman böyle bir şey işte, durmadan akıp gider, geri getirilmesi de mümkün değildir. Bugün sizlere bir yeni yıl yazısı yazayım istedim. İstemesine istedim de bu yazıyı nasıl kurgulayacağıma zor karar verdim. Yeni yıl yazısı iç açıcı, umut verici olmalı diye düşündüm. Tüm ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntılarımıza rağmen bu yazımda sizlere umut verici mesajlar vermek istedim. Yeni yıla girerken insanların kendilerine göre yeni umutları ve hedefleri vardır elbette. Hepimiz yeni yıldan bir şeyler bekleriz. Dostlarımıza “Yeni yılın size ve ailenize…” diye başlayan umut dolu cümleler kurarız. Aslında yeni yıl bir şey getirmez. Biz kendi kendimize getiririz getirmek istediklerimizi. Ama yeni yıldan beklemek umudu artırır diye düşünürüz.
BAŞARININ ÖNÜNDEKİ İKİ BÜYÜK ENGEL! – F. Özge ÇELİK
BAŞARININ ÖNÜNDEKİ İKİ BÜYÜK ENGEL! – Psikolog F. Özge ÇELİK
Psikolog ve Aile Danışmanı F.Özge Çelik, hayatımıza ve başarılarımıza gölge düşüren kararsızlık ve korku üzerine konuştu.
Psikolog F.Özge Çelik, Başarının Önündeki İki Büyük Engel!
Psikolog ve Aile Danışmanı F.Özge Çelik‘in Kararsızlık ve Korku üzerine isimli yazısı;
Hipersonik Dijitalleşme, Mobilite ve Sürdürülebilirlik – Prof. Dr. Kerem ALKİN
Hipersonik Dijitalleşme, Mobilite ve Sürdürülebilirlik – Prof. Dr. Kerem ALKİN
Herkese saygılarımı sunuyorum. Girişte yapılan konuşmaları ve benden sonraki yapılacak olan konuşmaları da dikkate alarak çok kısa değerlendirmeler yapacağım. Ardından TASAM’ın da alanına giren bir konu olması itibariyle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’de Güneydoğu Asya ekonomileriyle ilgili olarak yeni bir toplantıya gireceğiz.
Bu yönüyle bakıldığında OECD, içinde bulunduğumuz dönemde küresel anlamda yükselen yeni coğrafyalarla ilgili olarak çok seri ve oldukça uzun sayılabilecek çok geniş kapsamlı toplantılar gerçekleştiriyor.
TASAM’ın çalışma alanına giriyor olması itibarıyla bilhassa bunu da vurgulamak istedim. Süleyman ŞENSOY ve Sedat AYBAR Hocaların söylediklerinin üzerine şunları eklemek söz konusu olabilir:
21. yüzyıl açısından baktığımızda üç tane kritik mega trend vardır. Bu üç mega trend, genel manada, OECD başta olmak üzere hemen hemen bütün uluslararası ekonomik kurumların da aynı zamanda gündeminde yer alan konu başlıklarıdır.
İstanbul İktisat Kongresi Yapıldı
İstanbul İktisat Kongresi Yapıldı
- İstanbul İktisat Kongresi, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM ile TASAM BGC tarafından “Geleceğin Ekonomisinde Türkiye ve Sosyal Ahlâk Kodu” ana temasıyla 09-10 Aralık 2021 tarihinde gerçekleştirildi...İstanbul İktisat Kongresi, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM ile TASAM BGC tarafından “Geleceğin Ekonomisinde Türkiye ve Sosyal Ahlâk Kodu“ ana temasıyla 09-10 Aralık 2021 tarihinde gerçekleştirildi
- 09 Aralık 2021 Perşembe sabahı saat 09.00’da başlayan ve iki gün süren Kongre’nin açılış konuşmalarını TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY, OECD nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem ALKİN, Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat FERMAN ve İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TASAM Başkan Danışmanı Prof. Dr. A. Sedat AYBAR’ın yaptığı Kongre’nin Sunuş’unu ise TASAM Yönetim Kurulu Üyesi İhsan TOY yaptı.
EĞİTİMDE ŞİDDET OLAMAZ – Seyfettin KARAMIZRAK
EĞİTİMDE ŞİDDET OLAMAZ - Seyfettin KARAMIZRAK
Çocuklar eleştirilmekten, azarlanmaktan değil, kendilerine güzel örnek olunmasından etkilenirler.”
Aksaray’da bir öğretmenin öğrencisini derslikten çıkararak koridorda tekme tokat dövmesi vicdanları sızlatmıştır. Bu olay, eğitim camiası başta olmak üzere herkesi üzmüştür.
Bir eğitimcinin, bir eğitim kurumunda; sevgi, hoşgörü ve güler yüzü seçmesi yerine, şiddete başvurması olacak şey değildir. Emektar, vefalı, yüreğini koyarak özveri ile mesleğinin yıldızları olan saygın öğretmenlerimizin içinde böylesine kötü örnekleri sergileyenler olmamalıdır.
AHDE VEFA TOPLANTILARI – Musa ORDU
AHDE VEFA TOPLANTILARI - Musa ORDU
Bütün dünya ülkelerimde böyle midir bilmiyorum. Bizim memleketimizde yaşayan insanlar ne kadar değerli ve kabiliyetli olursa olsunlar, umumiyetle, hayatta oldukları süre zarfında pek kıymetleri bilinip takdir edilmezler. Hatta öyle ki, bir kimse şahsi kabiliyeti ve çalışkanlığı ile kendi sahasında biraz temayüz edip öne çıkmaya başlamış ise, hemen en başta yakınındakiler olmak üzere, etrafındakiler haklı veya haksız en ağır tenkitlerini acımasızca yapmaya başlarlar. Çok fazla yükselmesine mâni olmak için de amiyane tabirle, paçalarından tutup devamlı olarak aşağıya doğru çekiştirirler.
Bunun günlük hayatımız da birçok örnekleri olduğu gibi, yakın tarihimizde de bir çok müşahhas misalleri bulunmaktadır. Hayatta iken devamlı olarak tenkit edip, yerden yere vurduğumuz kimselerin, öldükten sonra ne kadar değerli olduğunu, yerlerinin doldurulmasının imkânsız olduğunu anlatarak sonradan yasını tutarız.
HASARI DEĞİRMENLER – İsmet AKKAYA
HASARI DEĞİRMENLER – İsmet AKKAYA
Dünkü yazımın devamı.....
Yukarı değirmenin alt kısmında "link" veya "seten" dediğimiz ayrı bir bina vardı. Buradaki taş değirmendeki gibi yatay değil araba lastiği gibi dik ve etrafında dönerdi. Islak olan buğday malalarla taşın altına itilir buğdayın zarı-kapçığı temizlenirdi. Bulgur bu şekilde, kaynatılarak yapılır, değirmende veya evlerde el değirmenlerinde çekilir, farklı eleklerden elenerek iriliklerine göre sınıflandırılır.
Hasarı değirmeninin 3.dünü Kadif dayı açtı. Zayıf, kara kuru, çelimsiz, gariban bir adamdı. Derme çatma bir baraka yatacak bir şilte çalışa çalışa ilaveler yaparak kendini geliştirdi. Değirmeni büyüttü, hayvanlar için ayrı bir bölüm yaptı. Kırçıllı bir katırlı vardı, Salı günleri bizim hana çeker, babama nallatırdı.
HASARI DEĞİRMENLERİ – İsmet AKKAYA
HASARI DEĞİRMENLERİ – İsmet AKKAYA
Sevgili Hemşehrilerim, Değerli Dostlar,
Gıda güvenliği ülkemizin temel sorunlarından biri. Dünya nüfus artışını besleyebilmek iddiasıyla yola çıkan küresel güçler, geri kalmış veya kalkınmakta olan ülkeleri sömürmek için ürün tohumları ile uğraşmışlar, genleri ile oynamışlar, verdikleri hibrit tohumlar ile bu ülkeleri kendilerine bağımlı kılmışlardır. Ata tohumlarımız göz göre göre çalınmış, satışı yasaklanmış ancak mübadele ile ekimleri sağlanmıştır.
Bu takas işlemi son zamanlarda umut verici gelişmelerin habercisidir inşallah. Bazı belediye ve sivil toplum kuruluşlarının gayretlerini ümitle ve takdirle ve takip ediyorum. Yerli tohumlarla yetiştirilmiş ürünlerimizin hasreti içerisindeyiz. Avutmuş'umuzun ince kabuk domatesimizin pazara çıkmasını özlemle bekliyor, inanın o zamana kadar yediğim domatesten tat alamıyorum.
GERİ DÖNDÜRÜLEBİLİR VE DÖNDÜRÜLEMEZ TAHRİBAT – Ruhittin SÖNMEZ
GERİ DÖNDÜRÜLEBİLİR VE DÖNDÜRÜLEMEZ TAHRİBAT - Ruhittin SÖNMEZ
“Geri döndürülemez tahribat” sözüyle kastettiğim ekonomimizin içinde bulunduğu vahim ve hazin tablo değil.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimizden bu yana dolar kuru 4,70 liradan 16,7 liraya çıktı. Yani üç buçuk yılda Türk Lirası yaklaşık olarak dörtte birine düştü. Sadece son üç buçuk ayda yüzde 100 devalüasyon oldu. TL sadece dolar karşısında değil bütün dünya para birimleri karşısında anormal değer kaybetti.
Enflasyondaki hızlı yükseliş yüzünden her türlü malın etiket fiyatları günlük değil, gün içinde birkaç kere değiştirilir oldu.
Öngörülemezlik hali yüzünden malı olan satmak istemiyor, “yarın daha pahalıya olur” diye düşünenler ihtiyaçlarını öne alıp, bozulmayan ürünleri stoklamaya çalışıyorlar. Hiç kimse elinde TL tutmak istemiyor. Çoğu döviz veya altın alıyor. Alabilenler otomobil, emlak gibi alanlara yatırım yapmaya çalışıyor.
Star TV’de döviz büfesinden bir dolar satın alan bir teyzenin videosunu izledim. “Bu bir doları ne yapacaksın?” sorusuna, bu hanımefendi “böyle böyle biriktirmeye çalışıyorum” cevabını verdi. İçim yandı. Çünkü bugün 15 liraya aldığı bir ürünün yarın 20 lira olacağını; yarın bir dolarının 20 lira olacağını görüyordu. Bu teyzemiz bile aslında 15 lirasının değerini korumaya çalışıyordu.
Bir kızıl goncaya benzer dudağın… / Uğur ULUSOY
Bir kızıl goncaya benzer dudağın… / Uğur ULUSOY
Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kim bilir hangi gönüldür durağın
Her gören göğsüme taksam seni der
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kimi billur bakışından söz eder
Kim bilir hangi gönüldür durağın
Kim sevmez ki bu şarkıyı…
Favori şarkılarımdan biri.
Dinlemediğim günler adeta kendimde eksiklik hissediyorum.
Her gittiğim mekanda da muhakkak bu şarkıyı çalmalarını isterim.
Aylin Şengül Taşçı’nın yanı sıra Hande Mehan’ın enstrümantalsiz yorumu ve yine Kurtuluş (Kurtuluş Türkgüven)’un rock versiyonlu yorumu bir başka güzel.
Sözleri Melek Hiç hanımefendiye ait olan bu güzel şarkının bestekarı birçoğunuzun bildiği gibi hemşehrimiz Amir Ateş’dir.
DAMNATİON MEMORİA… (Hatıraların Lanetlenmesi)
DAMNATİON MEMORİA... (Hatıraların Lanetlenmesi)
Hikaye sorunlu bir öğrenci ile öğretmeni arasında geçmektedir.
Öğretmeni öğrenciye; -“Neden arkadaşlarını kıskanıyor ve onların yaptıklarını bozuyorsun" diye sorunca, Çocuk; -“En iyi ben olmalıyım, en başarılı ben görünmeliyim" diye cevap verir.
Bunun üzerine öğretmen tahtaya bir çizgi çizer ve;
-“Bu çizgiyi nasıl kısaltabilirsin" der.
Kıskanç çocuk hemen atılıp bir kısmını siliverir.
-“Olmadı" der öğretmen, "silmek yok".
Bu sefer çocuk eliyle bir kısmının üzerini kapatır. Öğretmen;
-“Yine olmadı, kapatmak yok" der.
-“Başka nasıl yaparsın" diye soran öğretmen, bakar ki cevap yok, daha uzun bir çizgi çizer diğerinin yanına ve; "Bak öteki kısaldı" der.
-“Başkalarının çizgisiyle uğraşacağına, sen daha büyük bir çizgi çiz" der yaramaz öğrencisine.
Eski Roma'da, ''Damnatio Memorai - Hatıraların Lanetlenmesi" denilen bir terim ve uygulama vardır.
Bu uygulama; Sulla, Nero, Commodus gibi bir kaç imparatora ölümlerinden sonra uygulanmıştır.
Yaptıkları eserleri, koydukları kanunları, evleri-barkları, mezarları, heykelleri ve yazıtları günlük yaşamdan, usulca ve sinsice sistematik olarak silinmiştir.
Bu uygulamalar sonunda sanki onlar hiç yaşamamış gibi olmuşlar!
Bugün de bunların benzerlerini görüyoruz Türkiye'de. 21 y.y.'ın elverişli koşulları ve çok gelişmiş imkanları, durmadan 1930'ların Türkiye'si ile karşılaştırılmaya çalışılmaktadır.
O yılların zor şartlarında imkansızı gerçekleştiren bir liderle, 90 yıl sonrasının elverişli koşullardaki değerleri çarpıştırmanın altındaki hastalıklı psikoloji en hafifiyle kıskançlık olmalıdır.
Onuncu yıl marşını duyunca sinirlenenlerin, İzmir marşını duyunca salon terk edenlerin, İstiklal marşında ayağa kalkmayanların, TC'leri silenlerin, üniversitelerin, hava limanlarının, caddelerin, stadyumların adlarını değiştirenlerin bitmeyen hesaplarının motivasyonu, bu kıskançlık olmalıdır.
Aslında bugünün yöneticileri çok şanslıdırlar. Onu anlayabilseler ve özümseyebilselerdi, 21. yüzyılın olanaklarıyla, en az O'nunki kadar uzun ve kalıcı çizgiler çizmenin mümkün olacağını tahmin edebilirlerdi.
Eğer göz bebeklerine sinen o kıskançlık perdeleri olmasaydı, ''Seni geçtik ey Mustafa'' diye bağırdıklarında, en çok O'nun sevineceğini bilirlerdi!
Beş bin ver, beş bin ver! – Mehmet YILMAZ
Beş bin ver, beş bin ver! - Mehmet YILMAZ
Gerçekten ziyade gerçeklik algısının illüzyonu o kadar baskın ki, kapılanlar gerçeğin kendisine tahammül edemiyor. Dokunduğun derin uykudan uyandırılmanın tahammülsüzlüğü gibi tepki gösteriyor. Algıyı yöneten sistem istediği doğrultuda yönlendirmeyi de başarıyor.
Sürekli pompalanan algı “Milletimizi bölemeyeceksiniz. Bayrağımızı indiremeyeceksiniz. Ezanımızı susturmayacaksınız. Vatanımızı parçalayamayacaksınız. Bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz…” Kim bunlar? Milleti bölmek isteyen kim? Bayrağı indirmek isteyen, ülkeye diz çöktürmek isteyen, vatani parçalamak isteyen kim?
Siz hangi pencereden bakıyorsunuz hangi projeksiyonu tutuyorsunuz bunu bilmiyorum ama bilin ki bu milletin %99’dan daha fazlası kutsal değerlere asla söz söyletmez. Artık yeter kendiniz gibi düşünmeyenleri düşmanlaştırma yaklaşımıyla siz kendinizce ülkemize hizmet ettiğinizi mi sanıyorsunuz? Ülkenin geleceği birlik beraberliği için en büyük tehdidi sizin olaylara bakış açınız ve bu yaklaşımınız oluşturuyor.
Namazın farzları – Fahri SAĞLIK
Namazın farzları - Fahri SAĞLIK
- Namazın kişiye farz olmasının şartları, Müslüman olmak, bulûğ çağına ulaşmak ve akıllı olmaktır. Sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için namazın birtakım farzları, vacipleri, sünnetleri ve âdâbı vardır. Farzlara riayetsizlik, namazın bozulmasına yol açar. Namazın vaciplerinden biri sehven (yanılarak, yanlışlıkla) terkedilmişse sehiv secdesi yapmak, eğer kasten terkedilirse, namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması gerekir. Sünnet ve âdâbındaki noksanlık ve kusurlar namazı bozmaz, fakat sevabını azaltır.
TELEFON KULLANIM ADABI – Mehmed Veysi DÖRTBUDAK
TELEFON KULLANIM ADABI - Mehmed Veysi DÖRTBUDAK
Bu da nerden çıktı dediğinizi duyar gibi oluyorum sevgili dostlar. Teknolojiyi getirmişiz fakat kullanımı konusunda hâlâ umursamazlık içindeyiz. Aslında kötü bir niyetimiz yok. Bencillik demeyeceğim. Kişi sevdiğini de kendisi gibi görür ve bilir diyorum. Herkesin bizim gibi olduğunu düşünüyoruz. Biz gecenin 03’ünde uyanıksak diğer kişiler de uyanıktır. Biz emekliyiz ertesi gün işe gitmiyorsak, herkes de işe gitmeyecektir o zaman. Sabah 9’a kadar 10’a kadar rahat uyuyacaktır herkes.
Ya da whatsapp üzerinden gruplara mesaj atıyoruz. E canım kötü bir şey yapmıyoruz ki, etrafı bilgilendiriyoruz. Bu hareketimizden dolayı bize teşekkür etmeliler. Cevap vermiyorlarsa bize karşı nezaketsizlik ediyorlar. Değil mi?
EĞER; – Prof.Dr. Yusuf HALAÇOĞLU
EĞER; - Prof.Dr. Yusuf HALAÇOĞLU
TIP okursan karşına insan DNAsının şempanze ile %98 aynı olduğu çıkar...
BİYOLOJİ okursan karşına evrim çıkar...
FİZİK okursan karşına BİG BANG çıkar...
KİMYA okursan karşına elementlerin kaynaşmasıyla İLK CANLILARIN nasıl oluştuğu çıkar...
TARİH okursan karşına dinlerin nasıl ortaya çıktığı çıkar...
JEOLOJİ okursan karşına dünyanın 4,5 milyar yıl yaşında olduğu çıkar...
ARKEOLOJİ okursan karşına tüm Ortadoğu dinlerinin temelini oluşturan
SÜMER kültürü çıkar...
PALEONTOLOJİ okursan karşına dinozorlar çıkar. Din kitapları yazmaz bunu...
EMBRİYOLOJİ okursan karşına insanın balık atasından kalma solungaçları ve kuyruk çıkar...
Ama hiçbir şey okumazsan sana ne söylenirse ona inanırsın.
Buraya nasıl geldik? – Mehmet YILMAZ
Buraya nasıl geldik? - Mehmet YILMAZ
Bu gün bulunduğumuz noktanın belirleyicisi dünkü tercihlerimizdi. Yarın olacağımız noktayı da bu günkü yapacaklarımız belirleyecektir.
Bu gün, içine düşürüldüğümüz ekonomik bunalım, paramızın pula dönmesi, zamlar, hayat pahalılığı, derinleşen kalıcı yoksulluk, açlık… Dünkü seçimlerimizin bir sonucuydu. Bu gün izleyeceğimiz yol ya bizi bu bunalımdan kurtaracak, ya da daha da fakirleşeceğiz.
Yolsuzluk yoksulluk ve yasakları ortadan kaldıracaktık. “Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğü” esas alınacaktı. Reformlar AB istediği için değil, bizim insanımız buna layık olduğu için hayata geçiriliyordu!
Temmuz ayından itibaren Türkiye ekonomisi atağa kalkarak öyle bir sıçrama yapacaktı ki, etrafımızdaki herkes bizi kıskanacaktı. Eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Programa göre de 2022 yılında dolar 9,27 lira olacaktı, kasım sonunda 14 lira sınırına dayandı.
Şimdi anlıyoruz ki Avrupa Birliğine girme hayaliyle çıktığımız yolda kaptan rotayı Çin’e çevirmiş.
ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDE BABANIN ÖNEMİ-1 – Seyfettin KARAMIZRAK
ÇOCUKLARIN GELİŞİMİNDE BABANIN ÖNEMİ-1 - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bana bir bayram verin. İçerisinde babam olsun…”
Son yıllarda toplumsal hayatta yaşanan değişimler, ailedeki rollerin farklılaşması, çocuğun gelişiminin ve eğitiminin giderek daha önem kazanmasını, baba-çocuk ilişkisinin de hak ettiği ilgiyi görmesine yardımcı olmuştur.
"Çocuğun zihinsel¸ fiziksel ve sosyal gelişimi¸ gelecekteki yaşamı¸ iş ve özel hayatı¸ kuracağı aile yapısı¸ başarılı olması ya da olmaması¸ kişisel ilişkileri ailesinde yaşadığı ortama¸ anne-baba-çocuk ilişkisine bağlıdır."
Etkin bir baba, çocukların her türlü gelişimlerini olumlu etkilemektedir. Babanın çocuğu ile ilişki kurma biçimi, çocuğun kişiliğini etkiler. İlgili ve sevgi dolu bir tavır, çocukların sosyal uyum yeteneklerinin artmasına¸ liderlik özellikleri geliştirebilmelerine etki etmektedir.