Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

6Kas/220

Prof. Dr. Harun Demirkaya hocamın paylaşımı

indir

Prof. Dr. Harun Demirkaya hocamın paylaşımı

Değerli dostlar,

Covid 19 süreci ile ilgili yaptığımız araştırmamız sonuçlandı. Anketlere yanıt veren dostlara teşekkür ediyoruz. Söz verdiğimiz üzere çalışmamızın sonuçlarını paylaşmak istiyorum.

Çalışmamıza toplam 243 kişi katılmıştır. Katılımcıların 6’sı kriterleri sağlayamadığı için elenmiş ve sonuçta tüm analizler 237 katılımcıdan elde edilmiş verilerle gerçekleştirilmiştir.

Katılımcıların 102 si COVID-19 geçirmiş, 135’i de geçirmemiştir. Ayrıca katılımcıların 101’i kadın, 136’sı da erkektir. Katılımcıların yaş ortalaması 40,17 olarak tespit edilmiştir.

Elde ettiğimiz verilerle iki çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan ilkinde COVID-19 ile işten ayrılma arasında olası bir bağıntıyı, ikincisinde ise COVID-19’un çalışanların ruhsal sağlıkları üzerindeki etkiyi araştırdık.

İlk çalışma Frontiers in Psychology dergisinde, ikincisi ise Nature tarafından çıkartılmakta olan Scientific Reports dergisinde yayınlanmıştır. Her ikisi de SSCI Q1 düzeyinde çok prestijli dergilerdir. Özellikle Scientific Reports dergisi etki bakımından tüm disiplinler dikkate alındığında dünyada 26. sıradadır.

Ayrıca araştırma kapsamında yaptığımız taahhütün gereğini 24 Mayıs 2022 tarihinde yerine getirdik ve Darüşşafaka’ya katılımcı başına 5,00 TL değil, 10,00 TL (toplam 2.370,00 TL) bağışta bulunduk.

Her iki bilimsel makalenin özet sonuçlarını aşağıda paylaşıyorum:

1.Makale: COVID-19 and Quitting Job (Covid 19 ve İşten Ayrılma)

Elde ettiğimiz koronavirüs korkusu ile ilgili analiz sonuçları, insanların kendilerini risk grubunda görmediklerini veya koronavirüsten ölmeyeceklerine inandıklarını göstermektedir. İnsanların en büyük korkusu, aile üyesi olsun ya da olmasın, birinin ölümüne neden olmaktır.

Sonuçlar ayrıca hem içsel hem de dışsal sıkışmışlık hissinin ve depresyon düzeylerinin cinsiyetle ilişkili olduğunu göstermektedir. Literatürdeki çalışmalar, çalışmamızın da ortaya koyduğu cinsiyetler arasında depresyon düzeyleri ve sıkışmışlık hislerinin farklılığını desteklemektedir.

Sonuçlara göre kadınlar erkeklerden daha yüksek sıkışmışlık hissine sahip olma ve depresif bozukluk yaşama olasılığına sahiptirler.

COVID-19 geçirenlerin yaşam kalitelerinin geçirmemiş olanlara göre çok daha düşük olduğu tespit edilmiş ve bu fark istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur.

Ayrıca yaşam kalitesi orta veya yüksek düzeyde etkilenmiş olanların işten ayrılmaları veya işten ayrılma niyetleri daha yüksektir.

Eğitim düzeyine gelince: Hem korelasyon hem de regresyon analiz sonuçları göstermektedir ki eğitim düzeyi işten ayrılmayı etkilemektedir. Literatürde bu bulguyu destekleyen herhangi bir araştırma olmamasına rağmen, yüksek eğitim seviyesinin durumsal farkındalığı arttırdığı, bunun da daha yüksek düzeyde duygusal tükenmeye neden olduğu ve dolayısıyla da işten ayrılmaya etki ettiği söylenebilir.

Bunun yanı sıra yüksek eğitim düzeyine sahip olan çalışanların mali durumunun diğerlerine göre daha iyi olması ve dolayısıyla da birikimlerinin de olma olasılığı da neden olabilir.

Önceki çalışmalar evden çalışmanın çalışan üzerindeki etkisiyle ilgili birbiriyle çelişen sonuçlar vermesine rağmen, diğer çalışmalardan farklı olarak koronavirüs geçirmiş olan çalışanların depresyon düzeyleri ile çalışma yerleri (ev/işyeri) arasındaki korelasyon istatistiki düzeyde anlamsız çıktı ama koronavirüs geçirmemiş olanlarda bu istatistiki düzeyde anlamlı olmaktadır.

Koronavirüs geçmişi olmayanlar evden çalışırken kendilerini güvende hissediyor olabilirler ancak sadece evden çalışanların depresyon düzeyleri diğer gruplara göre anlamlı derecede yüksektir. Literatür bu sonucu desteklemektedir, çünkü daha önceki araştırmalar evden çalışmanın çalışanlarda olumsuz duygular ve agorafobi geliştirmelerine neden olduğunu göstermiştir.

İlginçtir ki, koronavirüs geçmişi olanların korku ve depresyon seviyeleri diğerlerine göre çok daha düşüktür. Bu da onların “gördüm geçirdim, bana bir şey olmadı” gibi bir ruh hali geliştirmeye başladığını gösteriyor olabilir.

Ayrıca, çalışanların “artık COVID-19'dan kurtulduklarına göre, vücutlarının tekrar bulaşmaları durumunda virüslere karşı savaşmak için yeterli antikora sahip olduğuna” dair güvence vermesiyle de ilgili olabilir.

Regresyon analizi sonuçları, COVID-19 geçmişinin ve içsel sıkışmışlığın işten ayrılmayı etkilediğini göstermektedir. Ayrıca, işten ayrılma ile COVID-19'un yaşam kalitesi üzerindeki etki düzeyi, içsel sıkışmışlık, dışsal sıkışmışlık ve depresyon arasında da anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuçları karşılaştıracak daha önce yapılmış bir çalışma olmamasına rağmen, bunun nedeni koronavirüsün neden olduğu sıkıntı ve psikolojik durum olabilir.

İşten ayrılma ile depresyon arasında yüksek düzeyde ve istatiksel olarak anlamlı bir korelasyon tespit edilmesine rağmen, regresyon analizinde depresyonun işten ayrılmaya etkisi belirlenememiştir. COVID-19 ile ilgili belirsizlik, haberler ve söylentiler kaygıyı ve dolayısıyla da kaygı ile ilişkili olan depresyonu körüklüyor olabilir.

2. Makale: The efect of COVID‑19 on employees’ mental health (Covid 19'un çalışanların ruh sağlığına etkisi)

Bu çalışmanın amacı, COVID-19 pandemisi sırasında korkunun aleksitimi (duygu körlüğü) duygu boyutlarını ve sıkışmışlık hissi boyutlarının, çalışanların depresyon düzeylerine ve dolayısıyla da ruhsal sağlıkları üzerindeki etkisini araştırmaktı.

Araştırma sonuçları göstermektedir ki; genç çalışanlar ve yalnızca evde çalışan kadınlar, ruh sağlığı sorunlarından en çok muzdarip olan iki gruptur.

Bir işyerinde yaratılan uygun koşullar, çalışanları derinden motive eder, meşgul eder ve ruh hallerini, motivasyonlarını ve ruhsal sağlıklarını olumlu etkiler.

Öte yandan ev, profesyonel çalışmayı kolaylaştıran bu tür olumlu özelliklerden yoksundur ve bu nedenle ev işyeri olarak kullanıldığında çalışanın ruh halini olumsuz yönde etkileyebilecek zorlukları da beraberinde getirmektedir.

Ayrıca evden çalışmak, iş ve özel hayat arasındaki çizginin ortadan kalkmasına neden olabilir.

Evle ilgili bu olumsuzluklar akılda tutulduğunda, işletmelerin sadece evden çalışan iş görenlerine uygun çalışma ortamı sağlamaları ve çoğunlukla fark edilmeyen bu sorunları ele almaları gerekir. Çalışanların evdeki fiziki koşullarının iyileştirilmesi için maddi veya gerekli görülen diğer yollarla desteklenmesi, onları rahatlatacak ve daha az depresif hissetmelerini sağlamaları, onların daha az ruhsal sorun yaşamalarını sağlayacaktır.

Bu arada mümkünse hibrit çalışma koşullarının sunulması (hem evden hem de işyerinden çalışma) veya sadece evden çalışanların iş yükünün azaltılması (çalışma saatleri dahil) düşünülmeli ve değerlendirilmelidir.

Genç çalışanlara ve kadın çalışanlara ek olarak, koronavirüs geçmişi olan çalışanların da ruh sağlığı sorunlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu kategorilerdeki çalışanların zihinsel sorunları, özel bakım veya belirli politikalarla ele alınmalıdır.

Öte yandan, özellikle COVID-19 pandemisi sırasında psikologlarla birlikte çalışanların problemlerine çözüm aramak veya çalışanların psikologlara müracaat etmelerini teşvik etmek de başka bir çözüm olabilir.

Son olarak, pandemi sırasında ruh sağlığı sorunları yaşayanlar için işletmeler çalışanlarına karşı daha esnek olmalı, politikalarını ve temel performans göstergelerini buna göre değiştirmelidir.

Sonuçlar içsel sıkışmışlık ve duyguları tanımlamada güçlük çekmenin depresyonun anlamlı yordayıcıları olduğunu, duyguları tanımlama güçlüğün ise içsel ve dışsal sıkışmışlık hissinin anlamlı yordayıcısı olduğunu göstermektedir.

Korku ise içsel sıkışmışlık, duyguları tanımlamada zorluk ve depresyonun önemli yordayıcısıdır.

Öte yandan, kötü etkilenen yaşam kalitesi ise duyguları tanımlama ve ifadedeki güçlükler, depresyon, dışsal ve içsel sıkışmışlık ve korkunun önemli bir yordayıcısıdır.

Sonuçlar ayrıca, duyguları tanımlamadaki zorluğun, depresyon üzerindeki etkisini esas olarak içsel sıkışmışlık yoluyla gösterdiğini ortaya koymaktadır.

Bu çalışma aynı zamanda sadece evden çalışan işgörenlerin depresyon düzeylerinin diğer çalışanlara göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

Ayrıca kadınların, genç çalışanların ve koronavirüsten yaşam kalitesi olumsuz etkilenenlerin depresyon düzeyi diğerlerine göre daha yüksek bulunmuştur.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.