
Biiiiiip Ulan Biiiiiip! – Süleyman PEKİN
Biiiiiip Ulan Biiiiiip! - Süleyman PEKİN
2 haftadır motor soğutuyorum, soğumuyor. 'Sağıma ve soluma bakmadan ben varım' dememeye çalıştım, olmuyor. Bu topraklarda 1000 yıldır görmediğimiz küfür Anadolu kıtası büyüklüğünde orta yerde duruyor.
Delikanlılığımız Bahçecik kahvehanelerinde sin - kaflı küfürlerin arasında geçti. Ama ailenin, kadının-kızın yanında edilmesine de müsaade edilmezdi. Kim olursa olsun edenin kafasının kırılmasına kimse bir şey demezdi. Zira mahalle kanunu buna cevaz verirdi.
Hafızasının fabrika ayarları 2 yıla bile ulaşmayanlara göre çok eski zamanda merhum başsavcı Nusret Demiral'ın ezanla ilgili kanaati hem kendi adaylığına hem de Milliyetçi Hareket Partisi'ne epey bir oya ve ön / son yargıya malolmuştu. Oysa kanaati de hakaret taşımıyordu; katılırsınız -katılmazsınız o başka.
BU KIBLELER DEĞİŞMEDİKÇE İŞİMİZ ZOR – Av. Tevfik Karabulut
BU KIBLELER DEĞİŞMEDİKÇE İŞİMİZ ZOR - Tevfik Karabulut
Çağımız insanlarının (Müslüman olanı da olmayanı dahil) büyük çoğunluğunun iki tane kıblesi var.
-Menfaatleri,
-Korkuları.
Kısaca ya menfaatlerinin veya menfaat umduklarının peşine gidip dokuz takla atıyorlar, ya da korktuklarının kendilerine zarar vermemesi için, önünde eğilip bükülüyorlar. Onun için de kafaları pislikten çıkmıyor.
Bu kıbleler değişmedikçe insanlığa kurtuluş umudu yok. Korkuları ile menfaatleri arasında gel-git yapan insanlığın huzuru ve barışı yakalaması mümkün değil.
İşimiz zor vesselam.
Yine de doğruların, iyiliklerin ve güzelliklerin, hakkın ve hukukun yanında olanlarımızın çoğalması dileğiyle.
Havuz Sistemi ve Asrı Saadetten Bir Sayfa! – Ali Bulaç
Süleymoğulları kabîlesine zekat tahsildarı (âmil) olarak gönderilen İbn Lutbiyye, vazifesini bitirip Medine’ye döndüğünde hesabını Resulullah’a verirken şöyle der: “Ey Allah’ın Resulü! Şu sizin zekât mallarınız, bunlar da bana verilen hediyelerdir.”
Hz. Peygamber (sas) hayretle sorar: “Tuhaf şey! Sen doğru adamsan söyle bakalım, ananın babanın evinde otursaydın bu mallar sana hediye edilir miydi? Bunu bir dene bakalım!” Sonra âmillerin hediye almalarını kesinlikle yasaklar. (Buhârî, el-Hiyel, 15).
Belli ki İbn Lutbiyye zekat toplama görevlisi olduğu için hediye (bağış) almıştır, evinde otursaydı kimse ona bağışta bulunmazdı. Bu olay için “alınan para devletin kasasını soymuyorsa yolsuzluk değildir” veya “rüşvetten farklıdır” denemez.
Sonuçları itibarıyla kamu görevlisinin yönlendirdiği, hatta yönettiği “bağış” kamunun zararınadır. Bir bağış yapan bunun onlarca katını çıkarır, bu da ülkede yaşayan herkesin cebinden çıkar.
İnternete düşen konuşmalardan da anlıyoruz ki zoraki bağışçı “Bu milletin bilmem neyine koyarım.” der. Dahası havuz sistemi ile partiler kurulur, haksız rekabet yapılır, sivil cemaat ve dernekler kamuya bağlanır. Bunun sakıncalarını 27 Ocak tarihli yazımda sıralamıştım.
Sonuç itibarıyla “temiz ve helal suyun üç şartı (rengi, tadı ve kokusu) ile kaynağı” itibarıyla bu havuza akan su temiz sayılmaz. Sistemin İslam’la ve İslamcı siyasetle de uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Ali Bulaç
Microsoft Şirketinin Yeni CEO’su Satya Nadella
Microsoft'ta Steve Ballmer'dan CEO'luk koltuğunu Satya Nadella devraldı.
Microsoft'un efsanevi kurucusu Bill Gates başkanlık koltuğunu John Thompson'a bırakırken yönetim kurulunda teknoloji konusunda danışmanlık göreviyle kaldı.
Microsoft böylece yeni CEO'sunu yine şirket içinden belirlemiş oldu. Satya Nadella 22 senedir Microsoft'ta çalışıyor. Hindistan'ın Hiderabad şehrinde 1967 yılında doğan Nadella 1992 yılında Microsoft'a Windows NT işletim sistemi projesinin yürütüldüğü sırada katıldı.
Nadella şirketin yeni lideri olarak çalışanlarına gönderdiği ilk epostada şunları yazdı: “22 yıldır evliyim ve 3 çocuğum var. Herkes gibi benim de ne yaptığımı ve nasıl düşündüğümü, ailem ve tüm yaşam deneyimlerim şekillendiriyor. Yakın tanıdıklarım beni merak ve öğrenme açlığı ile tanımlıyorlar. Bitirebileceğimden daha fazla kitap satın alırım. Tamamlayabileceğimden daha fazla online kursa kayıt olurum. Temelde şuna inanıyorum: Yeni şeyler öğrenmiyorsanız, güzel ve yararlı şeyler yapmayı bırakmışsınız demektir. Kendimi kısaca aile, merak ve bilgi açlığı ile tanımlayabilirim.”
TARİHTE KALMAYAN TARİHİ HEDEFLER
Savaş Bakanı Winston Churchill'in İngiliz Hükümeti Bakanlar Kuruluna Vermiş Olduğu - 24 Aralık 1919 Tarihli Gizli Bildirisi ; (özet)
"Türkiye ile yapılan savaşta İngiltere'nin oynadığı başrol göz önüne alınırsa, Türkiye ile ilgili barış şartlarının uygulatılması hususu en başta İngilizleri ilgilendirmektedir. Benim görüşüme göre barış şartlarının yerine getirilmesini sağlamak İngiliz Komutanının elindedir. Genel Kurmay, "Karadeniz Bölgesindeki birliklerimizin, ya İngilizlerce, ya da Müttefik Güçlerce takviye edilmesi gerekebilir" ifadesinde bulunmuştur.
Askeri destekle ele geçirilmesi hedeflenen bölgeler şöyledir;
1. Çukurova Bölgesinin Erivan'a bağlanması ve daha büyük bir Ermenistan yaratılması (The Creation Of A Greater Armenia),
2. Bağımsız Kürdistan yaratılması (The Creation Of İndependent Kurdistan),
3. Grek Devleti'nin (yani Türkiye'de ezberletilen adıyla Yunanistan'ın) Pontus Bölgesinin (Karadeniz Bölgesinin) herhangi bir yerini ele geçirilmesi,
4. Grek Devleti'nin Aydın Vilayetinin herhangi bir parçasını daimi olarak işgal etmesi,
5. Grek Devleti'nin Doğu Trakya'yı ele geçirmesi,
6. İtalya'nın Güney Anadolu'nun herhangi bir yerini, ya da Konya'yı daimi olarak işgal etmesi,
7. Türklerin İstanbul'dan atılmaları."
-İngiltere'nin ve onun kolonilerinden oluşan ABD'nin ve de Avrupa Birliğinin, "Türkiye İle İlgili Tarihi Hedef ve Planları" yani "Sevres Anlaşmasını Hayat Geçirme Kararlılıkları" hiç değişmemiştir ve asla değişmeyecektir de...
Bu hayati derecede önemli ikazlarda bulunan gerçek bilim insanları, gazeteciler, araştırmacılar, vatanseverler vs... " Batının sadık ve hararetli kriptoları tarafından "paranoya olmakla suçlanıp" hep susturulmak istenilmiştir... Gelinen nokta ve daha da vahim olan gelecek ortadır...
"Görünen Köy Kılavuz İstemez" - denir, Ancak Uyanık Olana, Gözü Açık Olana ve Görene...
Bulgar İsyanı ve Gaflet – Erdoğan ASLIYÜCE
YESEVİ Aylık Sevgi Dergisi Yıl 20, Sayı 230, Şubat 2013
Bulgar İsyanı ve Gaflet – Erdoğan ASLIYÜCE
Bugün Türkiye’de yaşayan herkes bilir ki Balkan Savaşlarının 100. Yıldönümüdür. Fazla değil 100 sene önce bizim olan toprakları nasıl kaybettiğimizin sadece bir örneğinden bahsedeceğim. Bulgaristan ayaklanmasını da kısaca özetleyeceğim.
1) Bulgar Merkez ihtilal komitesi 26 Nisan 1876 tarihinde Oboriçte denilen yerde toplanır.
2) 13 Mayıs 1876 tarihinde Fibbe’de ayaklanmanın başlatılmasını tespit ederler. Türk yetkililer tarafından yakalanma olursa ayaklanmanın hemen başlatılmasını karara bağlarlar.
3) Ayaklanmanın perde arkasındaki mimarı Filibe’deki Rus Konsolosu Bulgar asıllı Nayden Gerov 1857- 1876 yılları arasında devamlı çalışan kişidir. Bu arada İstanbul’daki Rus elçisi İgnatiev’i de unutmamak gerekir.
4) Alın size bir işbirlikçi, Osmanlı Devleti’nin Sadrazamı Mahmut Nedim Paşa’dır, Rus elçisi İgnatiev’in avucunun içindedir. Yani “Nedimof” 1975’de Zagora ayaklanmasındaki tutukluları himaye ederken Edirne Valisi Hurşit Paşa ile Fibbe Mutasamfi Tosun Paşa’nın görev yerleri değiştirilir.
Edirne Valiliğine getirilen Akif Paşa’nın asker talebine Sadrazam Mahmut Nedim Paşa “Siz gidiniz, sonra gereği düşünülür” der, işte bağıra çağıra gelen isyana asker bile göndermeyen bir sadrazam!..
TÜRKİYE’DEKİ MEDYA KURULUŞLARINDAN UTANIYORUZ!…
İSTANBUL'UN GÖBEĞİNDE GÜN ORTASI BİR TÜRK GAZETECİ VURULARAK ŞEHİT EDİLİYOR, AÇILIM SÜRECİNE ZARAR VERECEK DİYE HABERİ YAPILAMIYOR. TÜRKİYE' DEKİ MEDYA KURULUŞLARINDAN UTANIYORUZ!...
Cenazeme bekliyorum sizleri. Biliyorum; hiç beklemiyordunuz bu daveti. Birden geliverdi değil mi.. / Foto-Muhabiri Cengiz Yücel Akyıldız
Foto-Muhabiri Cengiz Yücel Akyıldız Esenyurt'ta MHP seçim bürosuna yönelik yapılan saldırıda şehit edildi. Rabbim rahmeti ile muamele eylesin. Yazmış olduğu şiiri:
Benim Ağabey, benim. Devam et! – Alptekin CEVHERLİ
Benim Ağabey, benim. Devam et! - Alptekin CEVHERLİ
Adamın biri yeni aldığı son model süper lüks arabasıyla kırmızı ışıkta beklerken oldukça eski kamyonun biri arkadan buna çarpmış.
Bizimkisi sinirli bir şekilde arabadan inmiş bakmış, direksiyon başında garibanın biri oturuyor. Kamyon şoförü yalvarmaya başlamış:
- Ağabey kurbanın olayım, affet beni. Benim kazandığım para nedir ki? Şu külüstür kamyonu satsam ben bunun tamponunu bile tamir ettiremem. Lütfen ağabey, yalvarırım beni bağışla. Çoluk çocuğum sefil perişan olur...
Adam bakmış olacak iş değil. İçi elvermemiş ve affetmiş yoluna koyulmuş.
Aradan 10 dakika geçmeden bizim kamyon gelmiş kırmızı ışıkta yine buna çarpmış. Adam burnundan soluya soluya araçtan inmiş bir bakmış aynı kamyon.
- Kardeşim bela mısın? Niye önüne bakmıyorsun?
Kamyoncu yine yalvarmaya başlamış:
- Ağabey lütfen, az önceki kazayı düşünürken dalmışım. Ağabey bir eşeklik ettim. Ben ettim, sen etme ağabey; yalvarırım bağışla beni...
TARİHİ BİR BELGE – Guzide Filiz Tuzcu
TARİHİ BİR BELGE
Türklere "Avrupa Birliğine Girme Süreci" olarak empose edilen süreç, aslında adım adım "Sevres Antlaşmasını" uygulama sürecidir. "Türkiye Avrupa Birliği İlerleme Raporlarını" orijinal halinden - yani İngilizce olarak okuyan, bunları "İngilizce Sevres Anlaşması Maddeleri" ile kıyaslayan herkes bunu rahatlıkla görebilecektir.
Emperyalist Batılılar söz konusu "Sevres Antlaşması'ndan" hiç bir zaman vaz geçmemişlerdir; onlar, sadece pusuda bekleyerek Büyük Atatürk'ün bu dünyadan ayrılmasını, kendileri için zaman ve mekan şartlarının olgunlaşmasını beklemişlerdir. Onlar "balık hafızalı değildirler", onlar gayet sabırlı, kurnaz, kararlı, planlı ve programlıdırlar ve onlar istediklerini koparmadan asla - kesinlikle vaz geçmezler.
1938 sonrası adım adım gelişen siyasi ve askeri olaylar da bunun en büyük kanıtlarıdır... Elbette görmek isteyene...
Şimdi sizinle "1919 tarihli tarihi gizli bir belgeyi paylaşarak" emperyalist Batılıların "Türkler için öngördükleri gelecekten" bir örnek sunuyorum:
"Llyod George ve M. Clemenceau, İngiltere ve Fransa olarak tam bir anlaşma ve uzlaşma içindedirler. Söz konusu bu anlaşma "Dünya Barışı ve Avrupa'nın Geleceği" için elzem sayılmalıdır. Sadece Türkiye ile ilgili olarak aramızda ufak tefek fikir ayrılıkları mevcuttur ancak bunlar aşılmayacak sorunlar değildir. Her iki tarafta Türk Ordusunun bastırılmasına, hatta Türk Ordusunun tamamen yok edilmesine karar vermişlerdir. Türklerle yapılacak olan anlaşmada, İngiliz ve Fransız çıkarlarına saygı duyulacak ve bunlara öncelik verilecektir.
Şark Fatihi Kazım Karabekir Paşa (1882 – 26 Aralık 1948)
Vefatının 66.yıldönümünde, Milli Mücadele Kahramanlarından Şark Fatihi Kâzım KARABEKİR Paşa’yı saygı ve minnetle anıyoruz.
KÂZIM KARABEKİR (1882-1948)
1882 Yılında İstanbul’da doğan Kâzım Karabekir Paşa, Jandarma Alaybeyi Mehmet Emin Bey’in oğlu olup soyu Konya-Karaman’dan gelmektedir.
Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında (Doğu Cephesinde ve Çanakkale Cephesinde) ve Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlıklar göstermiştir. Mart 1919’da Erzurum’daki 15.Kolordu Komutanlığına atanmış, Erzurum Kongresi Kâzım Karabekir Paşa’nın destek ve himayesinde yapılmıştır. İstanbul Hükümetince görevinden azledilerek tutuklanması talimatına rağmen Mustafa Kemâl Atatürk’e “Ben ve Kolordum emrinizdeyiz Paşam” diyerek en büyük desteği verenlerden biri olan Kâzım Karabekir Paşa, İstiklâl Harbinde Şark Cephesi Komutanlığı yapmış, 1920’de Rus destekli Ermenileri yenerek Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü geri almıştır.
Doğu’daki Ermeni tehlikesini yok eden Kâzım Karabekir Paşa’nın, Batı Cephesine sağladığı asker ve silah desteği ile de Yunanlıların mağlûp edilmesinde önemli katkıları olmuştur.
Kâzım Karabekir Paşa, Milli Mücadeledeki bir grup arkadaşıyla Kasım-1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuş, ancak bu fırka Ankara ve Şark İstiklâl Mahkemelerinin kararıyla Haziran 1925’te kapatılmıştır.
Kâzım Karabekir Paşa, Aralık-1927’de diğer arkadaşları ile birlikte Askerlikten emekliye sevk edilmiştir.
12 yıl aradan sonra Ocak-1939’da İstanbul’dan Milletvekili seçilmiş, 1946’da tekrar CHP’sinden İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM Başkanlığına getirilmiştir. Bu görevde iken 26 Ocak 1948’de vefat etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran çekirdek kadronun içinde olan Kâzım Karabekir Paşa’nın, İstiklâl Harbimizin Esasları, Ermeni Mezalimi, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Ülkümüz Kuvvetli Bir Türkiyedir gibi eserleri bulunmaktadır.