
Türkiye’de kıtlık baş gösterir mi? – Arzu ERDOĞRAL
Türkiye'de kıtlık baş gösterir mi? - Arzu ERDOĞRAL
Koronavirüs nedeniyle tarımın can çekiştiğini ve üretim teminat altına alınmazsa gelecek yıl tarım ürünü bulunamayacağını savunanlar da var.
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs tehlikesi ile ilgili ülkemizde de her açıdan mücadele ediliyor.
Halkımız ise bazı ülkelerde olduğu gibi marketleri yağmalamıyor ama doğal olarak alacağının fazlasını temin ederek stok yapıyor. Bazı kesimlerce duyulan endişe ise birkaç ay içerisinde bazı gıdaları vatandaşın temin edemeyeceği yönünde…
Tarım ve hayvancılık sektöründe üretimin yapılamaması sonucu kıtlık yaşanabileceği ve halkın gıdaya ulaşamayacağını savunanlar, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın üretimin nasıl sürdürüleceğini planlaması gerektiğini belirtiyor.
“Mevsimlik işçiler ile ilgili de bir dizi önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor” denilirken üretimin devamı için çalışmaların durmaması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Bir alkış da öğretmenlere – Rüyam Alankuş KARGILI
Bir alkış da öğretmenlere - Rüyam Alankuş KARGILI
- Covid 19 sebebiyle evde gönüllü karantina uyguladığımız bu günlerde kimi zaman sıkılıyoruz kimi zaman bunalıyoruz kimi zaman da yaratıcı uğraşlar bularak günlerimizi evde geciriyoruz. Eğitimci olmam sebebiyle ülke çapında yapılan eğitim çalışmalarına, uğraşlarına farkındalıkla ve objektif olarak bakabilme imkanı buluyorum.
6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kurulmuştu.
Heyet i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişinden üç ay sonra, 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kurulmuştu.
Medya her anlamda insanları bilgilendiren hatta yeri geldiğinde algı oluşturup yönlendiren iletişim organlarıdır.
İnsanlar üzerinde etkisi son derece büyüktür ve iyiye kullanıldığında yararı çok....
Medya ve sosyal medyanın hakim güçlerin denetiminde olduğu son yaşanan vakıalar da daha da bir su yüzüne çıktı.
*İşyerlerinde Coronavirüs Vakalarında İşverenin Yükümlülükleri*
*
İşyerlerinde Coronavirüs Vakalarında İşverenin Yükümlülükleri*
4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çeşitli yönetmeliklerden doğan yükümlülükleri çok kısa ifadelerle şöyle belirtebiliriz.
İlk olarak risk değerlendirmesinin yapılmasıdır. Bu başlık çok önemli olduğu için açarak diğer başlıkları sıralayabiliriz.
Risk analizi; “İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla gerekli çalışmaların yapılması” şeklinde tanımlanmıştır.
ÇİFTBOZAN – Ruhittin SÖNMEZ
ÇİFTBOZAN - Ruhittin SÖNMEZ
Osmanlı Devleti tarım arazilerini üç yıl üst üste, mazeret bildirmeden, ekim için kullanmayan çiftçilerden “Çiftbozan Vergisi” denilen bir vergi alırdı.
Bilindiği gibi, Osmanlı Devletinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Bu yüzden vergiler halktan daha çok bu mal varlıkları üzerinden alınırdı. Tarım vergilerinden biri de çiftbozan vergisi idi.
Bu verginin maksadı sadece devletin bütçesine katkı değildi. Birinci hedef halkın gıda maddesi sıkıntısı yaşamaması, ikincisi ise şehirlere göçü önlemekti.
Bu arazilerin ekilmemesinin temel sebebi çiftçilerin tembelliği değildi. Devletin doğru dürüst bir üretim planı yapmaması, üretici ile pazar arasında yeterli ulaşım ve ticari ağın olmaması idi. Tarımla uğraşan köylü, bol ürün alınan yıllarda ürün para etmediğinden, kurak yıllarda da kıtlık gerekçe göstererek ekim yapmaz, şehirlere göçerlerdi.
Kaynaklarda “Ev Göçü” olarak geçen bu hareketlilik, bir yandan gıda üretiminin azalmasına yol açarken, diğer yandan göç alan şehirdeki düzeni de sıkıntıya sokardı. Devlet bu durumu önlemek için, ekonomik plan ve programlar ile gerekli yatırımları yapmak yerine, kolay olanı seçmiş ve Çiftbozan Vergisi koymak zorunda kalmıştı. (Günümüzde köyden şehre göç için alınan hiçbir tedbir yok. Osmanlı Devletini yönetenlerin en azından böyle bir derdi varmış!)
Fakat daha Sultan 1. Ahmed (1590-1617) döneminde bile yoksul köylüler çiftini bozar, “çiftbozan” olurlar. Vergi ödeyecek hatta karınlarını doyuracak durumları da olmadığından, Büyük Tarihçi Halil İnalcık’ın ifadesiyle “büyük kaçgunlara veya asilere katılır, Celali olurlar.”
Yani asker kaçakları ve işsiz medrese öğrencisi gibi isyancılara dâhil olurlar veya “dağlara, ormanlara, imparatorluk güçlerinin ulaşamayacağı yerlere, İran’a doğru kitlesel kaçışlara katılırlar.”
Bu tarihi olayların arkasında 1500’lü yılların ikinci yarısından itibaren Doğu-Batı ticaret yollarının güney güzergâhlara kayarak, Osmanlı hâkimiyetinin dışına çıkmış olmasının yarattığı etki çok önemlidir.
Ayrıca aynı dönemden itibaren denizaşırı ülkelerin sömürgeleştirilmesi ve oralardan getirilen kölelerin üretimde kullanılması Avrupa ekonomisinin öne çıkmasına sebep oldu.
Değişen şartlara göre yeni üretim modelleri ve ticari ağlar oluşturmayı başaramayan Osmanlı devlet maliyesi daha 2. Beyazıt (1447-1512) döneminde dahi iflasın eşiğine gelmişti. Devlet çareyi hep vergiye yüklenmekte bulmuştu.
Yüksel Başer Başkanımızı da kaybettik
Kocaeli Ticaret Odası eski başkanlarından 88 yaşındaki Yüksel Başer beyin kanaması sonucu tedavi edildiği hastanede vefat etti.
Yüksel Başer’in cenazesi 7 Nisan Salı günü Kirazlıyalı Camiinde kalınacak öğle namazından sonra Kirazlıyalı Mezarlığı’na defnedilecek.
Yüksel Başer, Rezzak Başer’in eşi, Mert ve Berk’in babasıydı.
İzmit Ticaret Odası Başkanlarımızdan Yüksel Başer ağabeye Allah rahmet eylesin, Ailesi ve sevenlerine de başsağlığı ve sabır dilerim.
Allah rahmet eylesin..
Başbuğ Alparslan Türkeş’e Rabbim rahmet eylesin..
Osman Ceylan Başbuğun enson İstanbul İl Başkanı.. Sinop Milli Eğitim Müdürlüğünden sonra Kandıra’ya sürgün edilmişti.
Dr. Kemal Karataş’ın hazırladığı yazı
Sevgili arkadaşlar,
Aşağıdaki Dr. Kemal Karataş'ın hazırladığı yazı, bu güne kadar gördüğüm en kapsamlı ve öğretici paylaşımıdır
Sonuna kadar dikkatlice okumanızı öneririm.
Selam ve sevgiler...
A. GÖK
*[ÖNEMLİ - ilave bilgiler]*
Hekim kardeşimiz Dr. Kemal Karataş'ın çok önemli ilave paylaşımı;
Önceki yazdığım spot bilgilerin devamı ve güncel halidir;
*1)* Yurtdışından gelene, gelenle temas edene, Koronavirüslü hastayla temas edene vs. hiçbir şartta profilaktik (önleyici) olarak önerilen bir ilaç yok.
*2)* Hastalığın başlangıcında;
• % 95 ateş
• % 70 yorgunluk
• % 60 kuru öksürük
• % 40 iştah kaybı
• % 35 kas ağrıları
• % 31 nefes darlığı
• % 27 balgam
şikayetleri, en sık şikayetler..
Bulantı-kusma-ishal gibi sindirim sistemi şikayetleri de varsa (bağışıklık zayıf olduğu için olur); bu,infeksiyonun daha ağır geçeceğini gösteriyor genelde.
Zoom’da video konferans deneyiminizi zenginleştirecek 13 özellik
Zoom'da video konferans deneyiminizi zenginleştirecek 13 özellik
Görüntülü iletişim ve video konferans uygulaması Zoom, koronavirüs salgınında giderek popüler hale geldi. Uygulama, her gün çoğu evlerinden çalışan ya da eğitim gören milyonlarca kişiyi internet ortamında bir araya getiriyor.
ABD merkezli teknoloji sitesi Cnet, uygulamayı yıllardır kullananlar ve yeni başlayanlar için video konferans deneyimini renklendirebilecek 13 özellik ve kısa yolu derledi:
ÖLMÜŞ KALPLER – Hayrettin BARUT
ÖLMÜŞ KALPLER - Hayrettin BARUT
Kıymetli dostlar, Tarih ve İslâm Felsefesi okudum.Ancak,dini bilgi konusunda hiçmi hiç iddialı değilim. Aslında dinle ilgili topada girmem.Çünkü ,benim konum değil.
Bahsettiğim gibi İslâm felsefesi okudum. Sizlerle, büyük alim İbrahim Ethem Hazretleri’nin bir hatırasını ,daha doğrusu bir kıssasını paylaşacağım.
"İbrahim Ethem hazretleri , bir ara Bağdat’tan sonra Basra’ya uğrar.
Etrafını saran halk sorar;
-Ey İbrahim..!
-Musibetlerden bir türlü kurtulamıyoruz
-bu konuda dua ediyoruz ama kabul olmuyor.
- Acaba neden duamız kabul olmuyor?
-Büyük Veli bunlara hemen cevap vermez;
izin verirseniz bir müddet içinizde kalayım, durumunuzu tetkik edeyim sonra cevabını vereyim, der.
Gereken araştırmadan sonra onları topladığı mescitte şöyle hitap eder ;
- Ey Basra halkı, halinizi inceledim. Kalbinizin günahlarla ölmüş olduğunu anladım. Ölmüş kalplerin duası kabul olmaz, der.
Halk sorar;
-Ne türlü günahlarla kalbimiz ölmüş?
Felcin tanımlanmasında üç test: "S.T.R."
Bir Kan Pıhtısı = Felç/İnme - Şimdi Tanı için Dördüncü bir Endikatör var: Dil
Felç (STROKE): İlk üç harfini hatırlayın: S: Smile/ Gülümse. T: Talk/ Konuş. R: Raise/Kaldır.
FELÇ TEŞHİSİ
Barbekü esnasında, bir kadın tökezledi ve düştü, paramedikleri çağırmayı önerenlere kendisinin iyi olduğunu, yeni ayakkabıları nedeniyle taşa takıldığını söyledi.
Onu temizlediler ve yeni bir tabak yemek verdiler. Biraz sarsılmış görünse de Jane akşamın geri kalanını eğlenerek geçirdi.
Jane'in kocası daha sonra telefonla arayarak eşinin hastaneye kaldırıldığını söyledi (akşam 06:00'da Jane öldü.)
Barbekü'de felç geçirmişti. Eğer felç'in işaretlerini tanımlayabilselerdi, belki de Jane şu anda aramızda olacaktı; bazıları ölmüyor, ama çaresiz ve ümitsiz bir durumda kalıyorlar.
Bunu okumak sadece bir dakikanızı alır.
Bir nörolog felç vakalarını inmenin geldiği zamandan üç saat içinde müdahale edebilse felcin etkilerini tamamen geri çevirebileceğini söylüyor.
Püf noktasının felcin tanımlanması, teşhis edilmesi ve üç saat içinde hastanın medikal bakımının başlaması olduğunu söylüyor.
Felcin tanımlanmasında üç test: "S.T.R."
Bazen felcin semptomlarının tespit edilmesi zordur.
Bilinçsiz olmak maalesef felakettir. Felç hastası, eğer yakınındaki kişiler tarafından felcin semptomları teşhis edilemezse, ciddi beyin hasarına maruz kalır.
Doktorlar yakında bulunan herhangi birinin üç basit soru sorarak felci teşhis edebileceğini söylüyor:
S *Gülümsemesini söyleyin (Smile)
T *Basit bir cümle kurmasını söyleyin (Talk) (örn. Bu gün dışarısı güneşli.)
R *Her iki kolunu kaldırmasını söyleyin. (Raise)
Hasta bu görevlerin herhangi birini yapmakta zorlanıyorsa, derhal acil servis numarasını arayın ve semptomları almaya gelenlere söyleyin.
Felcin yeni işareti: Dilinizi çıkarın!
Dikkat: Felcin birbaşka işareti şudur: Hastaya dilini çıkarmasını söyleyin. Eğer dil kıvrılmışsa veya bir tarafa doğru yatmışsa bu da felç işaretlerindendir.
