Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
12Eki/130

Lütfü Türkkan bursiyerleri ile buluştu…

 DSC_0343  11 Ekim 2013 Cuma / 2011 seçimlerinde MHP’den aday gösterildiğinde, “Milletvekili seçilince, maaşımı ihtiyaç sahibi öğrencilere burs olarak vereceğim” diyen Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan karşılıksız burs verdiği öğrenciler ile İzmit Öğretmenevi’nde yemekte buluştu.

12Eki/130

Ev hizmetlisi çalıştıran ile fabrikatör aynı bürokrasiye tabidir / Ali TEZEL

Ev hizmetlisi çalıştıran ile fabrikatör aynı bürokrasiye tabidir / Ali TEZEL

Sosyal Güvenlik Mevzuatı gereğince, evinde ev hizmetlisi çalıştıran ile 2000 işçisi olan fabrikatörün yapacağı bürokratik işlemler aynıdır… Bunun tıpkı Avrupa’daki gibi basitleştirilmesi gerekir..

Ali bey, evde çalışan kadınlar konusunda cevabını bulamadığım bir sorunum var. İnternette cevap bulamadım ama sizi buldum. Maalesef Kayseri şubeniz yokmuş, umarım buradan yardımcı olabilirsiniz.
Olay şu:
-Ben ve eşim çalışıyoruz. Mahalleden bir ev hanımı ile anlaştık, hafta içi beş gün ve günde iki saat bizim eve gelip ortalığa çeki düzen verecek, yemek yapacak, çocuğu giyindirip okula gönderecek.
- Biz bu kadınla en düşük yasal fiyat üzerinden kısmi zamanlı sözleşme yapmak istiyoruz. Hem o sigorta ve emeklilik hakkı kazanacak hem de bizim içimiz rahat edecek. Bu sözleşmeye isabet eden tutar kadar SGK - maaş vs. ödemelerini yapacağım.
SORU 1: Benim aylık toplam masrafım kaç TL olur, Bu masraf kalemleri neler olur ve ne kadarı kadının cebine net maaş olarak girer,
SORU 2: Bu kadının tam sigortalı olabilmesi için, sözleşme dışında kalan saatlerin ücretini nereye ve nasıl ödeyecek, aylık ne kadar ek ödeme yapması gerekiyor.
Faik AĞAÇ / KAYSERİ

12Eki/130

Misafirlerimiz Çakıcaali Divanından…

SAM_6649   10 Ekim 2013 Perşembe / Hüseyin Ergül Çakırcaali Divanı Karasakallar Köyünden, Kandıra’da ortakları ile birlikte kuaförlük yapıyor. Sezgin Gülekim’de Cicilli Köyünden ve Kandıra Belediyesinde  çalışıyor. Oğlum M. Murat Okyar’ın arkadaşları…

12Eki/130

Geçmişten Günümüze Cahiliyye Dönemleri – NAZIM PEKER

Geçmişten Günümüze Cahiliyye Dönemleri - NAZIM PEKER

Sevgili okurlarım cahil: bilmeyen, habersiz, okumamış, öğrenmemiş, tecrübesiz, acemi, inatçı gibi geniş bir manayı kapsar. Cahiliye ise; puta tapanlar, İslam’dan önceki Arap zamanı, cahilliğe ait demektir.

Dünyamız, yaratılışından bu yana önemli cahiliyye dönemleri yaşamış/geçirmiştir.

Bu dönemler çok önemlidir. Bu dönemleri Kuran, pek çok yerde kıssa olarak bizlere anlatır. Anlatır ki, ibret alalım, pay çıkaralım, akıllanalım, inatlaşmayalım. Amma neredeeee!!

Kısaca bu cahiliye dönemlerine bir bakalım:

1-Hz. Lut dönemi: Bu dönemde Sodam isimli kabile terbiyesizlik ve ahlaksızlıkta öyle ileri gittiler ki; hanımları bırakıp erkek erkeğe ilişkiye girdiler. Livatacılık aldı başını gitti. Genç ve parlak erkek çocukları, iffetlerini koruyamaz oldular.

Sonuçta, Allah bu kepazeliğe daha fazla izin vermedi ve bu kavmi helak etti. Yani ortadan kaldırarak cezalandırdı.

2- Firavun dönemi: Kuran’da bahsedildiği ve bildiğiniz gibi Firavun, beni tahtımdan edecekler diye doğan erkek çocuklarını öldürtmekteydi. Erkek çocuklar, feryat ve figanına aldırılmadan analarını şefkatli bağrından alınarak öldürülmekteydi.

Sonuçta ne oldu? Allah bu cahilliğe fırsat vermedi. İbret olsun diye saraya alıp besleyip, büyüttüğü Musa tarafından alaşağı edilmedi mi?

11Eki/130

Lütfü Türkkan’dan burs öğrencilerine yemek

 indir Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, 2011 seçimlerinde MHP’den aday gösterildiğinde, “Milletvekili seçilince, maaşımı ihtiyaç sahibi öğrencilere burs olarak vereceğim” demişti.

50 öğrenciye 200’er TL. olmak üzere eğitim burs için Üniversitelerin Tıp, Hukuk, Siyasal. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde okuyan ve ailesi Kocaeli ilinde ikamet eden 284 öğrenci başvurdu.

Milletvekili maaşını yükseköğrenim öğrencilerine burs yardımı olarak vereceğini ifade eden ve bunu 29 Ağustos 2011 tarihinde imzalanan protokol ile resmileştiren Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın bursuna hak kazananlar belirlendi.

11Eki/130

Kandıra’da bir lahza..

SAM_6647  09 Ekim 2013 Çarşamba / Kocaeli Kandıralılar Derneği Başkanı Elektrik Elektronik Mühendisi Harun Reşit Kocagöz, Sigortacı Erdal Baykara, Tesisat Teknikeri Salim Yaşar ile birlikte Kandıra’ya gittik.

11Eki/130

BEŞ PARALIK ADAM: REŞİT GALİP – Mehmet Saral

BEŞ PARALIK ADAM: REŞİT GALİP - Mehmet Saral

Sayın Başbakanım, Salı gün ki grup konuşmanızı dinledim, artık ölünceye kadar oyumu size vereceğim. Müthiş tespitler yaptınız. Bir kere andımızı yazan Reşit Galip’in halkına nasıl “zülüm” yapan bir zalim olduğunu bir güzel anlattınız.

Neymiş efendim:

Türküm…

Doğruyum…

Çalışkanım…

Böyle bir yemin olur mu? Hem bu Türklerde kim? Alçak, zalim, katliamcı bir göçebe sürüsü. Anadoluya gelmişler,kendilerinden olmayan herkesi öldürmüşler, Kürtçe konuşan bir tane bile kürt bırakmamışlar. Ben Malatya’da, İstanbul’da ve Ankara’da yaşadım. Kürtçe konuşan bir tek insan evladına rastlamadım.

Yalnız Sayın Başbakanım kafama takılan bir sorum var size: Madem bu alçak Türkler herkesi katletmişler, Bekir Bozdağ, Ömer Çelik, Mehdi Eker, Zafer Çağlayan, Mehmet Şimşek, Muammer Güler, Cevdet Yılmaz, Egemen Bağış, Beşir Atalay kürt oldukları halde nasıl Türkleri atlatıp bakan olmuşlar? Doğrusu anlayamadım.

11Eki/130

Mete Domaç’a, “BİR ZAMANLAR KANDIRA Anılar – Anlatılar” kitabı

SAM_2053

Türk Eğitim Sen Kandıra Temsilcisi Mete Domaç’a, “BİR ZAMANLAR KANDIRA Anılar – Anlatılar” kitabı takdim edildi.

11Eki/130

Umuttepe Camiinde Cuma Gecesi

SAM_666810 Ekim 2013 Perşembe / Akşam ezanı sonrası arkadaşım  Yüksel Özdemir aradı. Büroda olduğumu söyledim. Hazırlan almaya geliyorum dedi. Birlikte Umuttepe Camii ve Kültür Merkezine çıktık. Tam yatsı ezanı okunurken otomobilimizden indik. Mubarek Cuma akşamının Yatsı namazında değerli hocamız Sadi Göktepe’nin arkasında saf tuttuk.

10Eki/130

PAKETTEKİ ROMANLAR – Feyzullah BUDAK

PAKETTEKİ ROMANLAR - Feyzullah BUDAK

Bazı dillerde, bizim dilimizde de olduğu gibi aynı sözlerin birbirinden çok farklı anlamları ifade ettiği durumlar vardır. Bu yazının başlığında olduğu gibi… Yukarıdaki başlık “kütüphanemizdeki kitaplar arasından seçilen bazı romanların bir pakette toplandığı” durumu ifade etmek için de kullanılabilirdi. Ama bu başlıkta kast edilen o değil. Burada Sayın Başbakan’ın açıkladığı demokratikleşme paketindeki Romanlar’dan bahsediyoruz.

Terör örgütünün siyasi uzantısı BDP’ye, zaten uygulamakta olduğu eşbaşkanlık sistemini yasallaştırma, istediği şekilde Kürtçe propaganda yapma ve Hazine’den yardım alarak Türk Devletinin parasıyla Türk Devletini yıkma imkanı gibi bir dizi kıyaklar sunan, bu arada bir yandan şimdilik özel okullarda Kürtçe eğitime imkanı verirken diğer yandan 80 yıldır çocuklarımıza okutulan ANDIMIZ’ı yasaklamak suretiyle TÜRK adının mümkün olduğunca az duyulması için gerekli tedbirleri alan demokratikleşme paketindeki ilginç bir husus karambole geldi ve pek fazla dikkat çekmedi.

Bu durum yazının başlığında kast edilen ROMANLAR’la ilgili. Sayın Başbakan Demokratikleşme Paketini sunarken  bir yerde aynen şunları söyledi : Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kuruyoruz. Roman vatandaşlarımızın dil ve kültürleri ile, karşılaştıkları sorunlara ilişkin araştırmalar yapmak, çözüm önerileri üretmek amacıyla, bir ilimiz üniversitesi bünyesinde, Roman Enstitüsü kuracağız.”

Peki bu düzenleme hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor? Böyle bir düzenlemeyi kim istiyor? Senin sırf Romanya’dan geldiği için ROMAN dediğin bu insanlar kendileri için Romanya’da bile “BİZ TÜRKÜZ” diyorlar. Bu iddialarını yaşatmak ve hayata geçirmek için Romanya’da bile dernekler kurup, mücadele ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin istihbarat örgütü yok mudur? Bu kadar açık ve basit bir gerçeği (sıradan bir vatandaşın bildiği bu gerçeği) Türkiye Cumhuriyeti Devleti bilmez mi? Bilmemesi mümkün mü? Pekala bunu bile bile “Ayrı dil ve kültür enstitüleri kurarak” onları dışlama, başkalaştırma ve onlara zoraki ayrı kimlik kazandırma çabasının sebebi nedir?

10Eki/130

Kandıra Belediye Başkanı Cengiz Kan ziyareti

DSC_0046   Kocaeli Kandıralılar Derneği Başkanı Harun Reşit Kocagöz, Başkan Yardımcısı Erdal Baykara, Yönetim Kurulu üyesi Salim Yaşar ile birlikte Kandıra’ya gittik.

10Eki/130

Haklı çıkmaktan bıktım artık!../ Murat YILMAZ

20091025164537   Haklı çıkmaktan bıktım artık!.. / Murat YILMAZ

Geçen gün BDP milletvekili İbrahim Binici Urfa'da düzenlediği bir mitingte "Türkiye'nin Abdullah Öcalan'dan özür dilemesi gerektiğini" söylemiş.

Bizde; Yıl 25 Ekim 2009 tarihinde yani bundan 4 yıl evvel Kocaeli Aydınlar Ocağı için aşağıdaki karikatürü çizmişim. Murat YILMAZ

Kategori: Karikatür Yorum yok
10Eki/130

‘Andımız’ın ırkçılıkla ilgisi yok’

2725   ‘Andımız’ın ırkçılıkla ilgisi yok’ Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2009′da yaptığı savunmada ‘Öğrenci andı, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken temelinde hiçbir ayrım gözetmemektedir’ dediği ortaya çıktı

9Eki/131

Bu akşam; Mekke-i Mükerreme ve Meral Akşener

1374052_550970301635720_699916020_nBu akşam; Mekke-i Mükerreme  ve Meral Akşener

9Eki/130

Zevkten Dört Köşe Olanlar!.. / Murat YILMAZ

zevktendortkose-renkli-yazılı-kucuk

Kategori: Karikatür Yorum yok
9Eki/130

BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA, AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM – Prof. Dr. Atilla ÇETİN

Resim (58)

Prof Dr. Atilla Çetin’in elyazısı ile hatıraları (Bayramdan sonra bilgisayarda yazılacak.) Üzerine tıklayarak büyütme imkanı var..

9Eki/130

Demokrat Parti MKK Üyesi Fevzi Canbaz ile Yürüyüş Yolunda..

SAM_6640  07 Ekim 2013 Pazartesi / İlimizin renkli simalarından biri olan Demokrat Parti MKK(Merkez Karar Kurulu) üyesi Fevzi Canbaz ile Yürüyüş yolunda karşılaştık.

9Eki/130

ORYANTALİZMİN ÜÇ KUŞAĞI – Yrd. Doç. Dr. Sait BAŞER

Oryantalist Mankurtlara Dair

ORYANTALİZMİN ÜÇ KUŞAĞI - Yrd. Doç. Dr. Sait BAŞER 11 Eylül 2009

“Orientalisme”, bizim telaffuzumuzla oryantalizm, önceki kuşakların şarkiyatçılık dedikleri bir araştırma alanı, kendine has gaye ve yöntemleri olan bir “sosyal bilim!” İnter disipliner karakteriyle burnunu sokmadığı sosyal saha kalmamış olan kancık bir “bilim siyaseti!”. Daha adının tespiti aşikar kılmaktadır ki, bu faaliyet “Doğu”ya “Batı”dan yönelen bir bakışı niteliyor.

“Doğu”, binlerce yıldan beri insanlık, hikmet ve medeniyetin kaynağı olagelmenin engin kendine güveni içinde, çok uzun süre “it ürür kervan yürür” rehavetinden olsa gerek, Batı’nın bu münafık bilimsicilerine cevap yetiştirmeye tenezzül etmedi. Nasıl önemsesindi ki! Londra’ya göre “Uzak Doğu” adlandırmasındaki küçümsemenin zıddı, bir zamanlar “Batı” kavramını “vahşiler diyarı” diye anlamlandıran Taoculuk’ta vardı. Çile, “Batı’ya yolculuk” demekti. Vahşi, menfaatçi ve bencil Batı, madde bağlamı dışında bir zenginliğe belki de hiçbir zaman aşina olmamıştı. Dilimizdeki “mal bulmuş magribî” deyiminin dile getirdiği ruh sefaleti, “mal” dışında değer tanımayan, onu elde etme adına “etnik temizlik (!)”, “soykırım”, “Jenosid” gibi kavramların gerisindeki aşağılık ahlâkını meşrulaştırabilen bir kitleyle asırlardır mücadele eden bir milletin tecrübesini vasf eyliyor.

9Eki/130

Kapanönü’nde..

SAM_6636   07 Ekim 2013 Pazartesi /  Ahmet Görgün Küçük Fevziye Camii Müezzin Kayyumu.. Uzun süren Balkan seyahatinden yeni döndü. Hoşgeldin demek için aradığımda Kapanönünde olduğunu ve hemen beklediğini söyledi.

8Eki/131

Andımız Ayet mi? – Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN

Şaşı ve göz kusuru olmadığı halde, kör numarası yapanlara tavsiye edilmemiştir... Ahsen OKYAR

Andımız Ayet mi? - Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN 02 Ekim 2013         

Son zamanlarda özellikle İslamcı diye bilinen çevrelerde Andımız üzerine itirazlar, eleştiriler yoğunlaşmaya başladı. 02 Şubat 2012 tarihli gazetelerde çıkan bir habere göre AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, şöyle demiş: “Gençliğe Hitabe konusunu da kamuoyunun oturup tartışması lazım. Şimdi, Reşit Galip andımızı getirmiş değil mi? Ayet mi bunlar? Reşit Galip böyle bir şey yapmamış olsaydı olmayacaktı. 12 Eylülcüler hatırlar mısınız Andımız’a ilavelerde bulundular. Sonra tekrar değiştirdiler. Böyle bir şey olmaz.”  (http://www.haberturk.com/polemik/haber/712139-ataturkun-genclige-hitabesi-ayet-mi)

Mümtaz’er Türköne adlı bir yazıcı da andımızı faşistlik, ırkçılık, böbürlenme, âdeta İslam’a karşı çıkarılan beşerî mahiyette bir dinî söylem, medeniyet dışı bir şey, ilkel ritüel, kişiliksizleştiren disiplin ritüeli, ciddi bir saçmalık olarak yorumluyor. (Zaman, 24 Eylül 2013)

Kazım Güleçyüz ve Hilal Kaplan gibi yazıcılar da Andımıza eleştiriler getirerek kaldırılmasını istemişler. Basın yayın organlarında, değişik mahfillerde bu ve bunlara benzer eleştiriler var. Bu eleştirilerin ortak yönü, Andımızın İslam’a aykırı, hatta dine karşı üretilmiş faşist, ırkçı bir metin olduğu yönünde. Yapılan eleştirilerle insanların kafasında Andımızın sanki dinsizlik telkin eden bir metin olduğu algısı yayılıyor.