Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
1Oca/150

YENİ YILDA NELER OLACAK? – Mustafa KÜPÇÜ

mustafa küpcüYENİ YILDA NELER OLACAK? - Mustafa KÜPÇÜ

Yeni yılda neler olacağına dair ne fal açacağım ne de aklıma gelenleri sıralayacağım!

“Perşembenin gelişi Çarşamba’dan bellidir” sözünden hareketle, ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel sürece bakarak, mütevazı bir yorum yapacağım.

Bir önceki yazımda, ülkemizin içinde bulunduğu koşulları ve sorunları büyük ölçüde sıralamış ve son 12 yılın “siyasal sorumlusu” Erdoğan’ın bu sorunları geniş halk kitlelerinin görmemesi için “Cambaza bak” misali, “yapay gündemlerle” kamuoyunu meşgul etmeye çalıştığını belirtmiştim.

Şimdi, konuyu biraz daha somut hale getirelim;

· Maliye Bakanı’nın açıkladığı 2015 Bütçesi’nde, yalnızca BORÇ FAİZİ ödemeleri için 48.8 milyar lira ayrılmış! ( İMF borcu bitti, şimdi biz borç veriyoruz yalanlarına inanan saflara özellikle hatırlatalım!)

· Cari Açık için de geçen yıllardan farksız tahminler var! Ama önümüzdeki yıl Cari Açığın 2014’ün üstünde olacağı, tüm ekonomistlerin ortak kanısı.

· Yalnızca Rusya’da yaşanan ve iki yıl sürmesi beklenen ekonomik kriz de gerek tarım ürünleri ihracatımıza gerekse turizm gelirlerimize büyük zarar verecek.

30Ara/140

2014 TÜRK KİMLİĞİNE SALDIRI YILI OLDU – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez av2014 TÜRK KİMLİĞİNE SALDIRI YILI OLDU – Av. Ruhittin SÖNMEZ

“O bir Alman.” / “Biz Almanlar hayatı fazlasıyla ciddiye alırız.” / “Benim tercihim bir Alman otomobili.”

Bu sözler ünlü Alman manken oyuncu Claudia Schiffer’in, Opel için hazırlanan reklamında dile getirilen sloganlar.

Dikkat ediniz. Almanyalı değilAlman, Almanya malı değil “Alman malı” deniyor.

Reklamda vurgulanan en önemli husus, Almanya’daki vatandaşların ve şirketlerin “Almankimliğine olan aidiyet duygusunun ne kadar güçlü olduğu ve bu kimlikten Almanların ne kadar çok gurur duyduğunun açıklanmasıdır.

Oysa bu marka uluslararası rekabete açık, bütün dünyada satan, yeni pazarlar arayan dev bir şirket.

“Alman malı” olmasının gurur ve güvencesini vurgulayan reklam filmlerini Mercedes, BMW, Bosch, Siemens vd dünyaca ünlü Alman markaların reklamlarında da sıkça görüyoruz.

G. Kore, Japonya gibi dünya markaları çıkarmış ülkelerin de kendi kimliklerini öne çıkaran markalar (Hyundai, Samsung, Honda, Sony, Hitachi vd) kullandığını ve tanıtımlarında milli kimliklerini öne çıkardıklarını görebiliyoruz.

26Ara/140

SORUMLULUKLA İLGİLİ YARGISIZ İNFAZDAN VAZGEÇİN! – Dr.Yahya ARIKAN

Picture-2715-1SORUMLULUKLA İLGİLİ YARGISIZ İNFAZDAN VAZGEÇİN! - Dr.Yahya ARIKAN İstanbul SMMMO Başkanı

Beyannameler, bildirimler, formlar, defterler, belgeler, raporlar, muhasebe kayıtları, karışık vergi mevzuatları ile ilgili danışmanlık hizmetleri, Maliye Bakanlığı'nın yüklediği tüm diğer görevler… Meslek mensuplarının yapması gerekenleri saymakla bitiremeyiz.

Kamu adına yapılan bütün bu görevler başlı başına büyük fedakarlık gerektiriyor. Ancak, devletimiz bu fedakarlıkla yetinmiyor, ayrıca sorumluluk istiyor.

Bu sorumluluk, Vergi Usul Kanunumuzun mükerrer 227. maddesinde düzenleniyor. Buna göre, beyannameleri imzalayan serbest muhasebeci mali müşavirler ile tasdik raporlarını düzenleyen yeminli mali müşavirler, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmaması nedeniyle ortaya çıkan vergi, ceza ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutuluyorlar.

Aslında Kanun ile öngörülen sorumluluk, sınırlı bir sorumluluğa benziyor. Meslek mensupları, imzalanan beyanname veya düzenlenen raporu, defter ve belgelere uygun olarak düzenlemişlerse herhangi bir sorumluluk ile karşı karşıya kalmıyorlar.

26Ara/140

NOEL, İSA ve HIRİSTİYANLAR – Nurullah AYDIN

NOEL, İSA ve HIRİSTİYANLAR - Nurullah AYDIN

Ortadoğu kökenli üç dinden; Museviler Musa'nın, Hıristiyanlar İsa'nın, Müslümanlar Muhammed'in ne zaman doğduğuna ilişkin ortak bir karara varamamışlardır. Bunun yanında her din, kendi peygamberinin doğum gününü kutlarken diğer din peygamberinin doğum gününü kutlamaz.

Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa'nın doğumunun kutlandığı Hıristiyan bayramı. Ayrıca Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu olarak da bilinir. 20. yüzyılın başlarından itibaren Noel, Hıristiyan olmayanlar tarafından da kutlananan, dinî motiflerinden arınmış, hediye alışverişi etrafında yoğunlaşan bir bayram olarak da kutlanmaya başlamıştır. Bu seküler Noel versiyonunda mitolojik figür Noel Baba temel bir rol oynar.

Noel, her yıl dünyadaki Hristiyanların çoğunluğu tarafından 25 Aralık'ta kutlanır. Kutlamalar 24 Aralık'ta Noel arifesiyle başlar ve bazı ülkelerde 26 Aralık akşamına kadar devam eder. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodoks Kiliseleri, Jülyen takviminde 25 Aralık'a denk gelen 6 Ocak'ı Noel olarak kutlarlar. Hristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde pratik olarak Noel tatili yılbaşı tatiliyle birleştirilir.

Bazı Ortodoks kiliselerinin Noel'i Jülyen takvimine göre kutlamasının nedeni, şu an kullanılan Gregoryen takviminin Katolik bir din görevlisi olan Papa XIII. Gregory tarafından düzenlettirilmiş olmasıdır.

25Ara/140

17 – 25 ARALIK ŞİKÂYETNAMESİ – Süleyman PEKİN

süleyman pekin17 – 25 ARALIK ŞİKÂYETNAMESİ – Süleyman PEKİN

Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar.
Saat gösterdim, hiç oralı bile olmadılar.

Yolsuzluk normal bir şeymiş gibi davrandılar,
Gördüğüm şu ki hallerinde bir pişkinlik var.

Dedim: Arkadaşlar; bu ne iştir, bu durum nedir?
Dediler: Bu memlekette siyaset böyledir.

Dedim: Beni memur etmişler, maaş bağlamışlar
Ayda bir onu alayım da eve ekmek girsin.

Dediler: Ey zavallı, seni güzel tavlamışlar;
Üç kuruşluk ömrünü bankalarda geçirirsin.

Dedim: Raporlarımın gereği niçin yapılmaz?
Dediler: Sigortada para yoksa mümkün olmaz.

25Ara/140

Bir Kitap ve ‘Hatır Adamı’ Erol Köse – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN

20141242211-kBir Kitap ve ‘Hatır Adamı’ Erol Köse - Dr. H. İbrahim KAHRAMAN

14 Aralık 2014 de bir kitap tanıtım toplantısı davetiyesi almıştım. Bu davet hekimliğimin kendisini tanımamı sağladığı Erol Köse Beyin ’62 yıllık siyaset hayatında Erol köse’ adı ile Sn. Mustafa Küpçü’nün kaleme aldığı bir kitabın tanıtımı ile ilgiliydi. Her iki isim benim için kıymetli ve hele birde kitap tanıtımı ile ilgili olması daha da önemsenmesi ve iştirak etmeyi mecburi hale getiriyordu.

Tanıtım toplantı adresi KYÖD idi. Burası İzmit sosyal hayatında önemli bir sivil toplum kuruluşunun yeri olup bu STK’mızın bazı etkinliklerine gitmişliğim vardır. Ama bu tanıtım toplantısı salonun çok nadir gördüğü bir davetli yoğunluğuna ev sahipliği yapıyordu. Değişik siyasi görüşlerden ve toplumun her kesiminden insanlar salonu lebaleb doldurmuşlar ve vefa duygusu içinde bir alicenaplığı paylaşmakta idi. Erol Köse beyinde içinde bulunduğu Türk Sanat müziği konseri ise kitap tanıtımında bile güzel bir farklılığın olabileceğini göstermiştir.

24Ara/140

Erdoğan, “Cambaza bak” diyor! – Mustafa KÜPÇÜ

mustafa küpcüErdoğan, “Cambaza bak” diyor! - Mustafa KÜPÇÜ

Ülkemizin içinde bulunduğu koşullara “insaf” ve “ciddiyetle” bakalım;

· İç ve dış borçlarımız süratle yükseliyor, “bütçe açığı” büyüyor, 2015’de, 48.8 milyar “borç faizi” ödenecek!

· İşsizlik, tehlikeli boyutlarda, gençler bunalım içinde, işini yitiren insanların yuvaları yıkılıyor, dört gençten üçü yurt dışına kaçıp kurtulmak istiyor,

· Paramız mum gibi eriyor,

· Küçük esnaf 12 yıldır, “Perakende Yasası” çıkacak diye avutulurken, yabancı sermayeli AVM’ler son raundu da kazanıyor! 2015’de 17 yeni AVM daha geliyor! Esnafımızın gözü aydın!

· Vatandaş, borç ödeyemez durumda; kredi kartı borçları hızla yükseliyor, Yediemin depoları icralık araçlarla dolmuş,

· Emekli ve memura yüzde 3’lük zam verirken, çöp vergisine yüzde 50 zam yapılıyor! Elektrik faturamız - çaktırmadan- yüzde 9 zamlandı! Kaçak elektrik kullananların bedelini namuslu vatandaşa ödetiyorlar!

· Yeni yılda vergiler daha da bel bükecek,

Üstelik, vergiyi çok kazanan zengin değil, “dolaylı vergilerle” dar ve orta gelirli vatandaş ödüyor,

· Türkiye’de yolsuzluk var ve giderek artıyor!

23Ara/140

HOŞ BİR SADA İSE KALAN GERİYE – Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut avHOŞ BİR SADA İSE KALAN GERİYE – Av. Tevfik KARABULUT

Hoş bir sada ise kalan geriye
Bu azgınlık niye bu nefret niye
Bu da gelir geçer üzülme diye
Konuşan tatlı bir dil olsun yeter

Gerçek dostlar çok az ahir zamanda
Kendini çaresiz gördüğün anda
Yere düştüğünde durup yanında
Sevgiyle uzanan el olsun yeter

Sevgi ile doldurursa yelkeni
Nice derya aşar küçücük gemi
Bülbül bekler gibi hazan mevsimi
Senin için açan gül olsun yeter

Ufuklara koşmak varsa sevdanda
Üzülme dağları gördüğün anda
Varılmaz hedefler yoktur dünyada
Zor olsa da kabul yol olsun yeter

23Ara/140

ÇOK YAŞLI NÜFUSLU TÜRKİYE’YE HAZIR MIYIZ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avÇOK YAŞLI NÜFUSLU TÜRKİYE’YE HAZIR MIYIZ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Genç nüfus oranı azalırken, yaşlı nüfus oranı artıyor. Hem Türkiye’de ve hem de Dünyada eğilim böyle.

Dünya Sağlık Örgütü’nde 65 yaş ve üzeri, Birleşmiş Milletler çalışmalarında ise 60 yaş ve üzeri yaşlılık dönemi olarak kabul ediliyor.

Dünyada 2000 yılında 605 milyon civarında olan 60 yaş ve üzeri nüfusun 2025 yılında 1,2 milyara; 2050 yılında ise 2 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir.

2020 yılında Çin'de 274 milyon 65 yaş ve üzeri nüfusun yani ABD'nin bugünkü nüfusundan daha fazla yaşlı insanın yaşayacağı tahmin ediliyor.

DPT tarafından hazırlanan raporlar; Türkiye'de 2005 yılında 6,1 milyon olan 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının, 2015 yılında 8,5 milyon, 2025 yılında ise 12 milyon olacağını bildirmekte. Hayatta kalma beklentisi 2015 de 72,3 yıl, 2023 de ise 74,1 yıl olacağı öngörülmekte.

Bu verilerden hareketle, Türkiye'nin yaşlı nüfus açısından yakın gelecekte Avrupa'nın en kalabalık ülkesi olacağı ifade ediliyor.

Şimdiden hanelerin %21,7’sinde en az bir yaşlı bulunmakta olduğunu düşünürsek, yakın gelecekte her üç haneden birinde, orta vadede ise her iki haneden birinde yaşlı insanların bulunduğu bir Türkiye olacağını ön görebiliriz.

21Ara/140

Gasp: Evlerimizde Esir Alındık – Zahide UÇAR

Bütün insanlık kahpe bir savaş ile karşı karşıyadır. İnsan olmayanların insan ırkına açtığı karanlık bir savaştır bu savaş.

Bu savaşta bildiğimiz yöntemler uygulanmıyor. Er meydanına çıkan yok. Karanlığın çocukları, insanlığı evlerinde esir alıyor. Derviş’in ekonominin başına oturtulması ile hızlandırılmış süreç başlatılmıştır. Sonra onlar, karanlığın çocukları geldi. Din-iman diyerek geldiler. Onlar gelmeden önce önlerine çıkabilecek engellerin önemli bir kısmı yok edildi.

Merkez sağ bitirildi. Eski siyasiler her nasılsa ölüp ayakaltından çekildi. Partilerin başına uyumlu siyasi başkanlar ge(tiri)ldi.

ABD derin devletinin telkinleri doğrultusunda, en büyük silah olan medya, Türk Milletini evlerinde esir almak için dizayn edildi. Yemlenen sivil toplum kuruluşları kozadan çıkıp, karanlık güçlere askerlik yapmak için görev başına geçti. Soros’un 2005 yılında; “8 milyon dolar dağıttım” dediği maaşlı GAZ-teciler, savaş silahlarını Türk halkına doğrulttu. Türk Milletinin beynini pelteleştirip, sanal bir yalana hapsetmekle görevli medya kuruluşları, öylesine azgınlaştı ki, izleyen birçok beyin felç oldu. Türk Milleti evinde, oturduğu koltuk ve kanepesinde esir alındı. Alnının ortasından vuruldu. Şuur kaybına uğradı.

21. Yüzyıl… Şeytanın hakimiyet savaşı… İnsanlığı yok etme savaşı…

İnsan ırkını değiştirip dönüştürerek yok etmeyi planlayan karanlık güçlerin savaşına malzeme olan, yakıt olan zavallı insanlık.

19Ara/140

BÜYÜK YALAN = YENİ OSMANLICILIK … / Dr. Hasan GÜNAYDIN

BÜYÜK YALAN = YENİ OSMANLICILIK … Dr. Hasan GÜNAYDIN

Devlet – i Aliyye – i Osmaniyye (1299 – 1922) Oğuzların 24 boyundan biri olan (Bozok Koluna mensup) Kayı Boyu tarafından Söğüt’te kurulmuş (bir başka görüşe göre 1302’de Yalova’da kurulmuş) büyük bir Türk Devletidir. Devletin resmi dili Osmanlıca değil OSMANLI TÜRKÇESİDİR ki İslam dininin etkisiyle Arapça ve Farsçadan giren kelimeler çoktur. Osmanlı Devleti en güçlü olduğu dönemde Balkanlardan Afrika’ya kadar 5.200.000 km2 lik bir alana yayılmış ancak 1914 yılına gelindiğinde elinde sadece 1.800.000 km2 kalmıştır. 1914’te nüfus 23.800.000’dir.

Osmanlı İmparatorluğu hüküm sürdüğü 600 yıl boyunca hiçbir zaman Avrupalılar gibi sömürgeci ve emperyalist olmamış, olamamış, olmak istememiştir. Aksi olsaydı; 1453 yılında fethedilen İstanbul’da bugün Rum Ortodoks kilisesinin esamesi dahi kalmazdı. Bu nedenle devletin zafiyete düştüğü ilk fırsatta güçlü bir şekilde ayrılıkçı başkaldırılar olmuş, maalesef bunların birçoğu basiretsiz yöneticiler yüzünden toprak kaybıyla sonuçlanmıştır.

Örneğin; zengin bir ailenin çocuğu olarak bugün Arnavutlukta bulunan Tepelena kasabasında doğan Tepedelenli Ali Paşa, Yanya Valisi yapılmış olmasına rağmen belli ki bunu az bularak oğullarıyla beraber Osmanlı Devleti’ne başkaldırmış ve bağımsız bir devlet kurma teşebbüsünde bulunmuştur. Bu isyan Hurşit Ahmet Paşa tarafından bastırılmış ancak isyan o dönemde Filiki Eterya Derneği gibi dernekler kuran Rumların işine yaramış, örgütlerini güçlendirmiş ve Yunanistan’ın 1829 yılında bağımsızlığını kazanması ile sonuçlanmıştır.

17Ara/140

“ONUN ARABASI VAR”, BUNUN DA SARAYI – Süleyman PEKİN

süleyman pekin“ONUN ARABASI VAR”, BUNUN DA SARAYI – Süleyman PEKİN

Mustafa Sandal bir şarkısında; “Onun arabası var güzel mi güzel / Şoförü de var özel mi özel / Maalesef ruhu yok / Onun için hiç mi hiç şansı yok” derken acaba kimi yada hangi kurumu kastediyordu? Diyanet İşleri Başkanlığını mı, Cumhurbaşkanlığı mı?

Bir insan 700 bin liralık (700 milyar) saat niçin takar? Bir din önderi 1 milyon liralık (1 trilyon) araca niçin biner? Bir devlet adamı 1150 küsur odalı bir sarayda niçin oturmak ister? “İtibar” diyenlerin ne bu dünyada ne öbür dünyada ‘hiç mi hiç şansı yok!

Dünya şatafat şampiyonu maalesef doğan görünümlü pardon Müslüman görünümlü Bruney Sultanı Hassan El-Bolkiyah. Som altından Rolls Royce’dan altın kaplama Boeing’e, 7 bin tomofilden 8 özel tayyareye ve 1790 odalı, 260 banyolu Nur’ul-İman Sarayı’na kadar pek bi büyük itibarı var. Hepi topu Düzce kadar yer..

ABD’nin dünya üzerindeki itibarı sıfır (rakamla – 0). White House dedikleri yapıya Beyaz Saray demeye bin şahit lazım.. 5 bin metrekarelik ve 130 odalık yeri bizim İbram Tatlıses bile beğenmez. Tabi ki bizle yarışmaya yıllık GSMH’sı 16,8 trilyon dolar olan Amerika yetişemez.

Gayrisafi Milli Hâsılası 2,8 trilyon dolar olan Fransa’nın o meşhur Versailles Sarayı’nın bile oda sayısı 700; metrekaresi ise 70 bin. 2,5 trilyon dolarlık GSMH ile peşinden gelen İngiltere’nin daha meşhur Buckingham Sarayı 775 odalı ve 77 bin metrekare. Amerikalılarınki 220 yıllık, Fransızlarınki 330 yıllık, İngilizlerinki 310 yıllık; bizimkisiyse SIFIR kilometre.

16Ara/140

CEMAATİN GÜNAHLARI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avCEMAATİN GÜNAHLARI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Cemaat mensubu olduğu iddia edilen bazı emniyet görevlileri, savcı ve hakimler vasıtasıyla “Ordumuza kumpas kurulduğu” artık Cemaat mensupları hariç herkesçe kabul ediliyor.

Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Oda TV vd davalar ile Türkiye’de çok önemli siyasi sonuçları olan operasyonlar yapıldığı bir gerçek.

Bu davalar sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri kadroları istenildiği şekilde tanzim edildi. Devletin stratejik kararlarında TSK etkinliği yok edildi. Sivil toplum susturuldu, refleksleri köreltildi. Meydanlarda yapılabilecek “sivil itaatsizlik” eylemlerinin önüne geçilebildi.

Bu davalar olmasaydı, “çözüm süreci” bu haliyle uygulanabilir miydi? PKK meselesinde hükümet yetkililerince de itiraf edildiği gibi, ülkemizin bir bölümünde “egemenliğin terör örgütüne devredildiği”, “kamu düzeninin kalmadığının” bir noktaya gelir miydik?

Bu davalar olmasaydı, dış politikada, özellikle Suriye, Irak ve Mısır politikalarında, vahim yanlışlıklar yapılabilir miydi?

Bütün bu operasyonların/ davaların bir “üst akıl” tarafından planlandığı ve bugün çarpışan AKP/Erdoğan ve Cemaat kadrolarınca uygulamaya konulduğu görüşüne herhalde itiraz edemeyiz.

15Ara/140

FERYATLAR YÜKSELMEYE BAŞLADI – Nevzat LALELİ

image   Bundan altı sene önce yani 2008 yılında üç yazı yazmıştım. Bunlar; “Tohumculuk yasaklandı – Tohumculukta korkunç boyutlar – Ari ırk yaratmak” başlılarını taşıyordu. Orada da belirttiğim gibi “Tarihin en asil bir milleti yok ediliyor” diyerek tohumculuk yasasına ve olaylara dikkatinizi çekmiştim. Yok, yok… Milletimiz tankla, tüfekle, topla değil… Onun, evlatlarının ve sevdiklerinin her gün üç öğün yediği gıdalarla bu yok oluş gerçekleştiriliyor demiştim.

11Ara/141

PARA, BENCİLLİK, SÖMÜRME – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

PARA, BENCİLLİK, SÖMÜRME – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Kapital yani para odaklı düşünce anlayış ve yaşam, insanoğlunun varolma sebebini dönüştürmeye devam ediyor.

Yaşamı için gerekli besini daha sonra maddeyle elde ettiği araç ve gereçleri paylaşımda, ideolojik düşüncelerle ve din’i görüş ve bakışlarla kurallar, sistemler oluşturdu.

Merakla başlayan ilgi, bilimsel düşünce yöntemleri geliştirdı. Ancak yaşamında var olan beslenme ve diğer insanlarla paylaşım ve her canlıda olduğu gibi insanda da var olan bencillik, insanları sömürme, öldürme, etkisiz kılma anlayışını da geliştirdi.

Tarih boyunca, akıllı olanlar bilgili olanlar yanında cahil olanlarda sahip oldukları iktidar gücü ile silah gücü ile insan gücü ile inanç gücüyle istediklerini yapmayı başarmışlardır.

Bilgili veya cahil insanların içiçe yaşadığı dünyada, beklentilerde kuşkusuz farklı olacaktır.

Bunalım, açmaz veya kriz çağımız da yaşanan siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik hemen her konuda dile getirilmektedir. Bazıları çözüm önerir, bazıları uygular, bazıları da tartışır. Kavrama acizliği içinde olanlar, sorunları çoğu kez içinden çıkılmaz hale sokabilir.

İnsan yaşadığı çaresizlik karşısında inançları doğrultusunda çare aradığını düşünür. Ancak okumuş kesimin, yaptıkları ise cehaletten öte, aldıkları pay karşılığında güçlü sömürücüleri korumadır. Halka dönük olarak da duyarsızlıktır.

Kapitalizmin son dönem düşünürleri ve sistem kurucuları Keynes ve Friedman’dır.

1929 Krizi’nden ve İkinci Dünya Savaşı/Paylaşım Savaşı sonrası 1970’lere kadar Keynes politikaları uygulandı. Bir yandan Keynes politikalarına dayalı sosyal devlet politikaları, diğer yandan da savaş sonrası hızla geliştirilen yeni teknolojiler kapitalist dünyaya pembe dönem olarak tanımlanan ortam oluşturur.

10Ara/140

Eski Türkçe, Ne Zaman Osmanlıca oldu? – Alptekin CEVHERLİ

alptekin cevherliEski Türkçe, Ne Zaman Osmanlıca oldu? - Alptekin CEVHERLİ 

Çok iyi hatırlıyorum, ortaokul yıllarımdı…

3 arkadaş, henüz divan edebiyatı görmüyorduk ama Türkçe derslerinde öğretmenimizi kelimelerin kökleri ve eski dönemde yazılmış edebî eserler konusunda oldukça sıkıştırıyorduk. Hocamız fazla bunalmış olacak ki sonunda, “Çocuklar, siz en iyisi bu yaz tatilinde Eski Türkçe öğrenin. Seneye inşallah yine bir arada olursak, o zaman ince a, ince i, ince u konusunu ve kelimelerin köklerini size daha iyi anlatırım. Şu anda sorduklarınız bu sınıfın seviyesinin çok üzerinde” diyerek bizi Eski Türkçe’ye yönlendirmişti. Gerçekten de o yaz Eski Türkçe öğrenmek için ciddi bir çalışma içine girmeme rağmen sadece ince seslileri öğrenebildim. Ama o bile, yazı hayatında bana pek çok meslektaşıma göre bir adım önde olmamı sağlamıştı.

Kelimelerin köklerini bilmeden, o dili layıkıyla biliyorum diyemezsiniz. Rahmetli dedem, anneannem, onun annesi ve daha pek çok aile büyüğümüz o yazıya “Eski Türkçe” derdi. “Osmanlıca” ifadesi ise son 25-30 yılın ürünü olarak giderek yaygınlaştı ve Eski Türkçe’nin yerini aldı.

Şunu bir kez kesin olarak tespit etmek lâzımdır ki, Osmanlıca diye bir dil yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır!

Sadece Arap alfabesi kullanılarak Türkçe yazılmıştır. Aynen bugün Kazakistan’da Kiril alfabesi kullanılarak Kazak Türkçesi yazıldığı gibi…

10Ara/140

“OSMANLI’NIN TEMELİNDE ‘ERTUĞRUL’ GAZİ VAR”–Dr. Kemal TEKDEN

kemaltekden1.3234061.240547  Tekden Film’in yapımcılığını üstlendiği Diriliş ‘Ertuğrul’ dizisi 10 Aralık’ta TRT 1 ekranlarında yayınlanmaya başlanacak. Biz de bunu fırsat bilerek filmin yapımcılarından Kemal Tekden ile dizi hakkında söyleştik. Tekden, ‘Neden Ertuğrul Gazi?’ sorumuza “Çünkü Osmanlı’nın temelinde Ertuğrul Gazi var” yanıtını verdi.

7Ara/140

DEĞİŞEN KİŞİLİKLER – Nurullah AYDIN

DEĞİŞEN KİŞİLİKLER - Nurullah AYDIN

Siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar, iş adamları, akademisyenler, halk nezdinde kimlikleri, kişilikleri ile değerlendirilir. Yine insanlar birbirlerine bakışlarını anlamlandırır.

İnsanlar arası değerlendirmelerde; olumlu tanımlama yanında, kaba söz, iftira, nefret, yalan ve toplum ahlakının hoş görmediği ifadeler de kullanılır.

Tutarsız davranışlar, aniden değişen duygular insanların birçoğunda hayal kırklıkları doğurur.

İnsanlar karşıdakini tanımlamada hayvanların özelliklerini düşünerek hareket ederler.

Birbirinin her halini bir hayvanla tarif ederler.

Asalak olana sırtlan,

Başarı gösterene ise aslan,

Boş boş bakana angut,

Çok çalışana Arı,

Çok yemek yiyene fil,

Ders çalışana, inek,

Erkeğin irisine ayı,

Erken yatana tavuk,

Geç anlayana öküz,

Geç yatana gece kuşu,

Güzel sesliye bülbül,

Hiçbir şeye itiraz etmeyene koyun,

7Ara/141

BU KERVAN GİDER GÜNEŞE – Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut avBU KERVAN GİDER GÜNEŞE – Av. Tevfik KARABULUT

Görürsen kem birisini
Heba etme nefesini
Duyunca dostun sesini
Göz bebeği gülen gelsin

Kavga düşlerken biriyle
Çıkar ortaya sürüyle
Zorlukların bin türüyle
Savaşmayı bilen gelsin

Engel olsa dört tarafta
Pes etmek yok bu kitapta
Hem varlıkta hem zorlukta
Mutluluğu bulan gelsin

5Ara/140

ORTA ASYA’ YI YENİDEN KEŞFETMEK – S. FREDERICK STARR

unnamed (1)   ORTA ASYA’ YI YENİDEN KEŞFETMEK - S. FREDERICK STARR