Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
14May/24Kapalı

Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki:

362236119_768759178584237_5744887547951118916_n

Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki:
Bir kez daha düşünün, Bu ülkede;
-Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı?
-Neden varlıklarımız satıldı?
-Neden altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı?
-Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı?
-Neden Londra mahkemeleri yetkili kılındı?
-Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı, 30 yıllık garantiler verildi hem de enflasyona indeksli kur ile?
-Neden Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor?
-Neden T.C. tabelası kaldırıldı?
-Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu?

14May/24Kapalı

ÜRKİYE VE BULGARİSTAN’DA HUKUK VE REFAH İLİŞKİSİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

TÜRKİYE VE BULGARİSTAN’DA HUKUK VE REFAH İLİŞKİSİ - Ruhittin SÖNMEZ

“Hukuk devleti talebi” sadece aydın kesimi ilgilendiren soyut ve felsefi bir konu değildir. Doğrudan ülkenin ve insanların refahını ilgilendirir. Bu yüzden zaman zaman “ne kadar hukuk o kadar refah” mesajlı yazılar yazıyorum.

Bu yazdıklarımın önemini kısa bir gezi yaptığım Bulgaristan’da daha iyi anladım. Bu gezi esnasında çeşitli gözlemler, görüşmeler ve okumalar yaptım. Bulgaristan hakkında öğrendiğim bazı bilgileri özetliyorum:

Bulgaristan Avrupa Birliği üyesi ve AB’nin vizesiz seyahat bölgesi Schengen’e dahil bir ülke. Fakat “Bulgaristan’da yaygın yolsuzluk önemli bir sosyoekonomik sorun. Bulgaristan AB’de en çok yolsuzluk olan ülkelerin başında gelmekte.

Ülke ayrıca nüfusun 1990’dan bu yana her yıl azalması sorunu nedeniyle demografik bir krizle karşı karşıya. 1988’de yaklaşık 9 milyonu gören ülke nüfusu şu anda 6 milyonun birazcık üzerinde.”

Araştırmalara göre dünyada nüfusu en fazla azalan ülke Bulgaristan. 2050’ye kadar nüfusunun dörtte birini daha kaybedeceği hesaplanıyor. Şu anki trend devam eder ise Bulgaristan'ın nüfusu bu yüzyılın sonunda 3 milyonun altına düşecek.

Şu anda resmen 6 milyonun üzerinde olduğu bildirilen nüfus gerçekte 6 milyonun da hayli altında imiş. Çünkü “bazı siyasi amaçlar yüzünden” ölen kişilerin hepsinin nüfustan kaydı düşülmezmiş.

Bulgaristan, gezilerimde gördüğüm kadarıyla, cennet gibi tabiata sahip bir ülke. Müthiş verimli topraklara sahip, yemyeşil bir ülkenin bu kadar göç vermesi akıl alır gibi değil. Tek izahı kötü yönetim olabilir.

Nüfusun neredeyse üçte birinin kaybı korkunç bir durum. Bunun iki temel sebebi var: İlki doğurganlığın azalması, ikincisi hukuku ve ekonomisi gelişmiş ülkelere yoğun göç.

Bulgarlar Bulgaristan’da yaşamak istemiyorlar.

Göçenler daha çok genç ve işgücü olarak nitelikli nüfus. Mesela çok sayıda doktor göç etmiş. Bu bakımdan aktif nüfus oranı düşüyor. Bulgaristan nüfusunun üçte birden fazlası 60 yaşın üzerinde.  Doğurganlık azalırken ölüm oranları yükselmekte.

12May/24Kapalı

İNSANLIĞIN İLK DİLİ TÜRKÇEDİR – Muazzez İlmiye ÇIĞ

imagesMuazzez İlmiye Çığ yazmış:

Dün gece geç saatte kişinin biri boyundan büyük söz etmiş:

“Türkçeden arapça ve farsça sözcükleri çıkarırsanız Türkçe kalmaz!”

Gibi köksüz bir söz savurmuş…

Bayramı da unutmamış, kutlamış.

(Önce yine farsça, arapça sanılan Bayramını BAY’ladım!

Bey BAY Eden,

Ay gibi görünen ışık/kişi olur.

AY-ET (delil-kanıt) olur!

RAM rama’dan gelir. Barış/Mutluluk…

11May/24Kapalı

Dün ve bugün kendi ülkesinde esir alınan paşalar – M. Tanzer ÜNAL

tanzer-unal (1)

Dün ve bugün kendi ülkesinde esir alınan paşalar - M. Tanzer ÜNAL

O günleri hatırlıyor musunuz?

*Herkesin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üstüne çullandığı…

*Darbeci diye general ve amirallerin sabahın köründe evlerinden toplandığı…

*Tüm ordu mensuplarının itibarsızlaştırıldığı…

*Yandaş ve yalaka basının tetikçilik yaptığı…

Günleri…

Yok Balyoz, yok Ergenekon!

Çok zaman geçmedi, yaşananların “kumpas” olduğu ortaya çıktı, adalet yerini buldu.

Adalet yerini buldu bulmasına da, ölen öldüğüyle, Silivri zindanında yatan yattığıyla kaldı.

Dört yıl, beş yıl suçsuz yere cezaevi çilesi çektiler.

Mesleklerinden, terfilerinden oldular.

Adli sicilleri lekelendi.

Emekli olmayıp çalışmak zorunda olanlar, iş bulamadı.

Çoluk çocukları sefil oldu.

Operasyon günlerinde “Ben bu davanın savcısıyım” diyen dönemin başbakanı, baktı pabuç pahalı, “Biz de aldatıldık” numarasına yattı.

Beraat kararı çıkınca, bir de baktık, dünün “cellatları” bir anda “demokrasi kahramanı” oluverdi.

Dünün “kan emicileri”, askere yapılan haksızlıkları savunmaya başladı.

Dün yapılan zulümleri “Askeri vesayet kalkıyor” diye göbek atarak karşılayanlar, “sahte bir üzüntü” içine giriverdi.

10May/24Kapalı

Kırk Kuyu’dan – Fahri TUNA

    images 

Kırk Kuyu’dan -  Fahri TUNA

"Bir Gün Şehre Efsane Bir Kaymakam Gelir; Adı Yusuf Ziya Çelikkaya"

Rivayetlere göre, bir ilde yarı meczup orta yaşlı bir yazar yaşamaktaymış. Mühendis kökenliymiş bu yazar abimiz. Son yıllarda her şeyin proje ile anılır olmasına gıcık oluyormuş. Yürüme projesi, sağa bakma projesi sola bakma projesi. Proje adı birçok saçma sapan işler yazılıp devletten para koparma projesi. Nefret ettiği iki şey varmış olgun yazarımızın: Bir, her sosyal faaliyete proje denmesi, iki, her güzel düşüncenin parasızlığa toslaması.

10May/24Kapalı

VİCDANLARINIZI KANATMAYA DEVAM EDECEĞİM – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sVİCDANLARINIZI KANATMAYA DEVAM EDECEĞİM - Ruhittin SÖNMEZ
Milli görüş geleneğinin ilimizdeki önemli isimlerinden olan, fakat çok sonraları Ak Parti’li olan bir dost beni
yazılarım hakkında uyardı. Özellikle gündemde olan “yolsuzluk ve rüşvet” iddiaları sonrası yazdığım
yazıların üslubu hakkında.
Bu dostumuz parti içinde bir kısım yetkililerin, ahlaki zafiyet içinde olduklarını ve çok yanlış işler yaptığını kabul ediyor. Kendisinin ve yakın arkadaşlarının partideki bu yanlışlara ortak olmak için değil, düzeltmek için orada bulunduklarını ifade ediyor.
Bana uyarısı ise şöyle: “Bizi ayakkabı kutuları, yatak odalarındaki çelik kasalar gibi sembol kavramları kullanarak düzeltemezsiniz. Bu kavramlarla yazılan yazıla kumpasçıların ve CHP’lilerin üslubudur. Bizler ‘ayakkabı kutusu’ ibaresini gördüğümüz anda yazının gerisini okumayız. Oysa siz AK
Partililerle aynı manevi iklimden beslenmiş bir kitleyi temsil ediyorsunuz. Bizi düzeltmek istiyorsanız bu üslubunuzu değiştirmelisiniz.”

7May/24Kapalı

İTİBARDAN TASARRUF – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

İTİBARDAN TASARRUF - Ruhittin SÖNMEZ
AKP döneminde etkili ve yetkili makamları işgal edenlerin “itibardan tasarruf olmaz” ilkesine sadakati gözlerimi yaşartıyor. Devletimizin önemli makamlarında oturanların bu makamların itibarını yüceltmek adına yaptıklarını takdirle karşılama gerek. Ama tam tersine bir kısım kıskanç münafıkların eleştiri yağmuruna tutmasını anlamak mümkün değil.
Mesela son günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kiraladığı 25 milyonluk Alman otomobili (Audi A8) muhalif basının dilinde. Ne yani bunun yerine milyonlarca Müslümanın temsilcisi 1-2 milyonluk arabalara mı binsin?
Aslında biz bu sorunu 2015 yılında çözmemiş miydik?
Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e de böyle pahalı bir zırhlı makam aracı tahsis edilmişti. O zaman da bazıları “İsraf haramdır” anlamındaki ayetleri ve hadisleri hatırlattılar. Diyanet İşlerinin başında bulunan zatın örnek olma gibi bir sorumluluğu olduğunu söylediler.
Diyanet yayınlarında Müslümanlara şu telkinde bulunulmakta olduğunu ortaya çıkardılar: “İsraf; fert,
aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açar ve toplumsal bozulma ve çürümeye sebep olur. Her israf haramdır, büyük günahtır, tövbe edilmesi gerekir.”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de yanlış yaptığını düşünerek “bu aracı kullanmayacağım ve ibret-i âlem için iade edeceğim” dedi.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyanet İşleri Başkanına bu araçtan daha pahalı olan zırhlı bir Mercedesi makam aracı olarak tahsis etti.
Zırhlı Mercedes yetmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e bir de uçak tahsis edileceğini söyledi.
İlginç olan bir başka husus uçak tahsis etmenin gerekçesi idi: “Vatikan”da dini liderin özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyorsunuz? Biz sıradan bir ülke miyiz?
Vatikan’da yapı bu olacak, bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek.”
Zamanın CeHaPe Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Sayın Cumhurbaşkanımıza, “Papa’yı niye örnek gösteriyorsun? Sevgili Peygamberimizi niye göstermiyor, nasıl yaşadığını niye anlatmıyorsun?” deme küstahlığında bulundu. Tabii ki ilk seçimlerde halkımız O’na gereken cevabı verdi.
Türkiye’de bunlar olurken, Vatikan utanmadan bir de resmi kanaldan, Papa’nın özel uçağı olmadığını, İtalya Hava Yollarından kiralanan uçakla yurtdışı seyahat yaptığını, Papa hariç yolcuların kendi uçak biletlerini ödediklerini açıkladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini yanıltan bürokratlara
gereken dersi vermiştir sanıyorum.
Galiba bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir özel uçak tahsis edilmedi. Ama Sayın Cumhurbaşkanı tarafından özel uçak bile layık görülmüş böyle mübarek bir makamda oturan
muhterem zata 25 milyon TL’lik bir makam aracı çok görülebilir mi? Dolar veya Euro bile değil, nihayet 25 milyon liracık bu.
Yok efendim! Bu aracın günlük kiralanma değeri 25 bin lira imiş. Bu da her bir gün için 2 buçuk aylık emekli maaşı veya bir buçuk aylık asgari ücretinin ödenmesi demekmiş.
“Biz sıradan bir ülke miyiz?” Bizim dini liderimiz ucuz araçlara mı binsin? Bakın Papa Hazretleri İstanbul’a geldiğinde, küçücük ucuz mu ucuz bir araca bindi. Adamda itibar mı kaldı? Bizim dini liderimizi o hale düşürmek bize yakışır mı?
Yok efendim! Muhterem D.İ. Başkanımızın 6 makam aracından biri yerli ve milli aracımız TOGG iken neden bu aracı kullanmıyormuş? Ne yani bizim dini liderimizin şehirler arası yolculuk yaparken aracının şarjı biter ve şarj istasyonunda kuyruğa girerse bize yakışır mı?
Biz bu meseleyi 2015 yılında çözdük efendiler. Çözümü “itibardan tasarruf olmaz” vecizesi ile gösteren Sayın Cumhurbaşkanımızı halkımız iki defa daha seçti. Bu desteği veren halkımız bugün de muhterem Diyanet İşleri Başkanımızın “itibardan tasarruf olmaz” ilkesine katkısını
alkışlayacaktır.

5May/24Kapalı

ANNELERİMİZ – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrak

ANNELERİMİZ - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir.”
Her kadın anne adayı olarak dünyaya gelir. Sosyal çevre, eğitim ve kalıtım bu kavramı estetikleştirerek, “nadide ve eşsiz” hale getirir. Daha bir doyumsuz olur anne duygusu.
Anne olabilmenin “olmazsa olmazları” vardır. Bu duygu ve davranışlar sadece onlara özgüdür: “Merhamet, paylaşma, yaşama sevinci, olumlu davranışları kazandırma azmi ve
isteği, sınırsız ve koşulsuz sevgi, koruma kollama duygusu, şefkat, sahiplenme, inanılmaz bir bağlılık ve özveri, empati, değer verme, samimiyet, halden anlama, yardımlaşma, özenme, gıpta etme, gurur duyma, özlem, sorun çözme, rehabilite etme becerisi, vb.”
Aklımıza gelebilen en anlamlı ve değerli vasıfları sıralasak da, “anne” sözcüğünün içerdiği ve taşıdığı önemi anlatmamız yetersizdir.
Çünkü bir anne, bunlardan çok daha fazla güzelliklere, bulunmaz eşsiz hazinelere maliktir. Annelik bunlardan da öte, erişilmesi, anlaşılması ve anlatılması çok zor, fakat en
zevkli, nadide bir sanattır.

3May/24Kapalı

DÜNDEN BUGÜNE TÜRK YARGISI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sDÜNDEN BUGÜNE TÜRK YARGISI - Ruhittin SÖNME

53 yıllık kıdemli bir avukat olan Zeki Hacıibrahimoğlu çok önemli davalarda avukatlık yapmış değerli bir hukukçudur. Nokta TV’de yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığım “Geniş Açı” programında ikinci defa konuğum oldu.

Üç ay önce yaptığımız ilk programda, avukat olarak görev yaptığı, önemli siyasi davalara dair anı ve görüşlerini paylaşmıştı.

Av. Zeki Hacıibrahimoğlu 1980 darbesi sonrası Alparslan Türkeş ile MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerinin idam talebiyle yargılandığı “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nın devamlı avukatlarından biriydi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır DGM’de yargılandığı, mahkum ve siyasi yasaklı olduğu davada avukatlığını üstlendi.

Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın yargılandığı İmralı’daki davaya 3 bin şehit yakınının müdahil avukatı olarak duruşmalara devamlı katıldı. Dava sonucunda teröristbaşı Öcalan’a idam cezası verildi. Dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aşamasında, elli şehit yakınıyla birlikte gittiği Fransa’nın Strasburg şehrinde yapılan yargılamaya müdahil vekili olarak katıldı.

Dönemin siyasi davalarına dair anlattıkları 1975- 2000 arası Türk yargısının siyasi davalar açısından bir aynası gibi idi. 1 Mayıs’ta yaptığımız programda ise 2000 yılı öncesi şahit olduğu ilginç siyasi olmayan davalara dair hatıralarını anlattı. İşte onlardan üç tanesi.

30Nis/24Kapalı

İYİ PARTİ KURULTAYINDAN İZLENİMLERİM – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s
İYİ Parti’nin, 27 Nisan’da yapılan Olağanüstü Kurultayında, Kurucu Genel Başkan Meral Akşener veda etti. Yapılan seçimde yerine Müsavat Dervişoğlu Genel Başkan olarak seçildi.
Medyanın ilgisi olağanüstü idi. Yarışan adayların birbirlerine ve taraftarlarının diğer tarafı destekleyenlere karşı herhangi bir nahoş hareketi olmadı. Son derece sakin, medeni ve gerginliğin olmadığı bir kurultay izledik.

26Nis/24Kapalı

ANLAŞILMASI GÜÇ SİYASİ MANEVRALAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

ANLAŞILMASI GÜÇ SİYASİ MANEVRALAR - Ruhittin SÖNMEZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Mardin Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ‘İstiklal Marşı’nın okutulmadığına’, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ise ‘Türk bayrağının kaldırıldığına’ ilişkin haberler üzerine tepki gösterdi.
Bahçeli “Türk bayrağını kabullenemeyen şerefsizlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından derhal
çıkarılması, mallarına-mülklerine el konulması, bunun yanında DEM Parti hakkında kapatma davasının
açılarak bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesiyle oyalanmaktan ve zamana oynamaktan vazgeçilmesi, tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur” dedi.

24Nis/24Kapalı

YEREL HALK – Zahide UÇAR

ZAHIDE-3 ·

YEREL HALK - Zahide UÇAR

İngiliz Şimşek T.C. Devletini işgal ettiklerini itiraf etti. Nasıl mı?

Türklere “yerel halk” tanımını koydu. Peki İngilizlerin yerel halk tanımı nedir?

Avrupa’nın beyaz adamı Afrika’ya gitti. Sömürdü. Afrika’nın gerçek sahipleri zenciydi. Kara derili oldukları için insan olarak bakmıyorlardı. Beyaz adam için sömürdükleri ülkelerin gerçek sahipleri kara derili insanlar yerel halktı.

Avustralya’ya gittiklerinde Avustralya’da Aborjinler vardı. Katlettiler. Katlettiklerini kabul ediyorlar ama özür dilemeyi reddediyorlar. Geride çok az nüfusu kalan Aborjinlere “yerel halk” diyorlar.

Amerika’ya gittiklerinde milyonlarca nüfusu olan Kızılderili vardı. Avrupa’nın aç beyazları Kızılderililere soykırım yaptı. Hem de en ahlaksız bir biçimde. Oysa Kızılderililer bu cani ruhlu beyaz adamı el üstünde tutmuştu. Kış ayında KITAYA ÇIKANLAR AÇ KALDI. Kızılderililer onlara yiyecek götürdü. Çok yüzlü Amerikalıların Şükran Günü nedir biliyor musunuz? Kış mevsiminde kıtaya çıktıklarında aç kalırlar, Kızılderililer bunlara hindi götürüp doyurur. Kızılderili soykırımı yapan beyaz adam, o yılların anısına Şükran Günü yapıyor. Kızılderililer tepki gösteriyor. Hem bizleri öldürdünüz, bir de bizimle alay edercesine Şükran Günü mü yapıyorsunuz diyorlar.

İşte o beyaz adam Amerika kıtasının soykırıma uğrayan gerçek sahibi Kızılderililere “yerel halk” diyor.

MR. Şimşek İngiliz ve ABD vatandaşı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Mr. Şimşek İngiliz devletinin çıkarına ters bir eylemde bulunursa İngiltere tarafından yargılanır. Amerikan vatandaşı olurken ettiği yemine uymazsa yargılanır. Kırmızı bültenle aranılan bir kişi olur. Bu konumda bir kişi Türkiye’de ekonomiden sorumlu bakan yapılmışsa, Duyun-u Umumiye imaj değiştirerek işleme konmuş demektir.

23Nis/24Kapalı

KORAY AYDIN’IN VERDİĞİ MESAJLAR – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

KORAY AYDIN’IN VERDİĞİ MESAJLAR – Ruhittin SÖNMEZ
İYİ Parti’nin Genel Başkan adaylarından Koray Aydın’ın İstanbul Üst Kurul Delegeleriyle yaptığı toplantıya davetliydim. 27 Nisan’da yapılacak olağanüstü kurultay öncesi düzenlenen bu toplantıdan izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle salona gelen partililerin, seçim sonu ruh halini ve moral bozukluğu üzerlerinden büyük ölçüde atmış, yeni bir umut ve heyecan kazanmış oldukları görülüyordu.
Koray Aydın ile birlikte salonda bulunan kuruculardan 27. Dönem Milletvekilleri Hayrettin Nuhoğlu ve Naci Cinisli ile İstanbul Eski İl Başkanı Coşkun Yıldırım da Koray Aydın’a destek açıklamalarını yaptılar. Delegelerin iradesi elbette kimsenin tekelinde değildir. Ama bu destek açıklamalarının
delegeler üzerinde önemli bir etki yaratabileceği biliniyor.

22Nis/24Kapalı

İki konferans Bir davet – Ramazan BAKKAL

ramazan bakkal
İki konferans Bir davet - Ramazan BAKKAL

Birleşmiş Milletler Bilim Kültür kuruluşu UNESCO Fuat Sezginin 100. Doğum yıldönümünde etkinlikler yapılması kararı almış. Bu kararı uygulayan Bozüyük Kütüphane Müdürü Mukaddes Gündüz ile Pazaryeri Kütüphanesi yöneticisi Emin Cingöz bey bizi buldular…

24 Nisan Çarşamba günü 14.00 te Pazaryeri kütüphanesinde, 25 Nisan Perşembe günü 14.00 te Bozüyük Fen Lisesinde Fuat Sezgin’le bilime yolculuk konferansımızı sunacağız.

“Bilim her şeyden, bilim insanı herkesten önemlidir” sözümüze inananlar davetli.

Konferansın son cümleleri:

18.Bu konferanstan sizde bir şeyler kalsın isterim:

20Nis/24Kapalı

BAYRAMIN ARDINDAN… – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrakBAYRAMIN ARDINDAN… - Seyfettin KARAMIZRAK
Eski bayramların özlenen tadını vermese de, bu yılki bayram yine de birçok mutluluğu birlikte yaşamamıza vesile oldu. Geçici olsa da çekirdek aileleri birleştirdi. Torun, dede, nine,
akraba ve dostları bir araya getirdi. Özlemlerin hüznü, sevince dönüştü. Değerli duygular paylaşılarak huzurun tadına varıldı. Ramazan ayında topladığımız güzel hasletleri bir nebze birlikte paylaştık.
Hele yalnızlıktan bunalan yaşlılarla cıvıl cıvıl torunların kavuşması tadına doyulmaz bir durumdu. Az da olsa çocukların şeker toplaması, büyüklerin harçlık dağıtmaları da
unutmaya yüz tutmuş mutluluk kırıntılarıydı doğrusu.
Bunlarla birlikte akrabaların, arkadaşların ve komşuların buluşması, yemeklerin topluca yenilmesi de ayrı bir huzur paylaşımıydı.

19Nis/24Kapalı

HAYRETTİN NUHOĞLU VE İYİ PARTİ’DE GELİŞMELER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHAYRETTİN NUHOĞLU VE İYİ PARTİ’DE GELİŞMELER - Ruhittin SÖNMEZ
Nokta TV’de yaptığım Geniş Açı programının konuğu bu hafta Hayrettin Nuhoğlu idi. Çünkü son günlerde siyasetin en dikkat çekici konusu İYİ Parti’deki gelişmeler idi ve bu gelişmeleri en iyi yorumlayabilecek yetkin kişilerin başında Hayrettin Nuhoğlu geliyor.
Hayrettin Nuhoğlu genç yaşlarından beri siyasetin içinde olan tecrübeli bir siyasetçi. İYİ Parti hareketini başlatan ilk birkaç isimden biri. İYİ Parti’nin programını hazırlamada görev yaptı. Partinin tüzüğünü yazan (ben, Tolga Akalın ve Günay Kodaz’ın da içinde bulunduğu) 22 kişilik tüzük
komisyonunun da başkanı idi. İYİ Parti’nin ilk Başkanlık divanında (Genel Başkan Yardımcısı statüsünde) Genel Muhasip idi. 27. Dönem İstanbul milletvekili olan Nuhoğlu halen Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi.
31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinden sonra İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin oy kaybının sorumluluğunu üstlenerek 27 Nisan’da Olağanüstü Kurultay yapma ve bu kurultayda aday
olmama kararı verdi.
Seçim başarısızlıklarından sonra parti liderlerinde görmeye alışık olmadığımız bir tavırdı bu. Bu karar her kesimi ilgilendiriyor. Çünkü İYİ Parti’nin varlığı ve yokluğu Türk siyasetindeki dengeleri tamamen değiştirebilecek bir olgu.
Mayıs 2023’te yapılan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra seçimin kaybedenlerinin başında gelen CHP’nin, örgütleri ve seçmeninde de müthiş bir moral bozukluğu yaşanmıştı.
CHP Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası kongre yaptı ve tekrar aday olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel Genel Başkan seçildi.
Cumhuriyet tarihimizde (Bülent Ecevit’in İsmet İnönü’ye karşı seçilmesi hariç) pek rastlanmayan böyle bir değişim sonrası, CHP 31 Mart Yerel Seçimlerinde büyük bir başarı kazandı. Yüzde 25’lik cam tavanı kırıp yüzde 38’e yakın bir oyla birinci parti oldu. Türkiye ekonomisinin yüzde 70’ini üreten il ve ilçeleri yönetir hale geldi.

16Nis/24Kapalı

İYİ PARTİ VE AK PARTİ’DE DEĞİŞİM ŞART – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

İYİ PARTİ VE AK PARTİ’DE DEĞİŞİM ŞART - Ruhittin SÖNMEZ
İdeoloji partileri hariç, partilerin sadık seçmen kitlesi genellikle lideri için oy verir. Seçmen, partisinin
“karizmatik liderine” çok geniş bir kredi açar ve bu aşamada çok sayıda hatasını görmezden gelir.
Bu durum zaman içinde parti liderlerini birer “seçilmiş kral” haline getirir. Liderin konumu ve gücü tartışılamaz hale geldiğinde “parti içi demokrasi” söylemleri lafta kalır.
Liderin her kararı, O’nu denetlemesi gereken partinin organları tarafından, “hikmetinden sual olunmaz” anlayışı ile kabul edilir. Zaten parti içindeki siyasi gücü dengelemesi ve denetlemesi gereken organların üyeleri de bizzat lider tarafından belirlendiği için bu durum yadırgatıcı değildir.
Karar Gazetesi’nde Semra Alkan’ın köşe yazısında belirttiği gibi bu aşamaya gelen partilerde “nevrotik bir örgüte doğru dönüşme eğilimi başlayabilir.” Yani bu partilerde “yaratıcılık yerine ya da değer katan ekipler yerine örgüt içinde ‘iç çekişmeler, çatışmalar, iletişim kopuklukları’ yaşanabilir.”
Semra Alkan “nevrotik örgüt belirtilerini AK Parti üzerinden örneklerle” anlatmış. Ben bu örnekleri son seçimin iki kaybedeni AKP ve İYİ Parti üzerinden anlatılabileceğini düşünüyorum.
Bugüne kadarki başarıların (ve son seçimdeki başarısızlığın) en büyük payı AKP’de R. Tayyip Erdoğan’a ve İyi Parti’de ise Meral Akşener’e aittir.

5Nis/24Kapalı

İYİ PARTİ VE MERAL AKŞENER – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

İYİ PARTİ VE MERAL AKŞENER - Ruhittin SÖNMEZ
31 Mart 2024 Yerel seçimlerine “hür ve müstakil” başka bir ifadeyle “özü başına” girme kararı alan İYİ Parti seçimden büyük kayıpla çıktı. 14 Mayıs 2023 Milletvekili Genel Seçimlerinde yüzde 9,9 oy alan İYİ Parti yerel seçimlerde yüzde 3,8 oy alabildi.
Sade bir vatandaş gözüyle bakınca, bana göre, oy kaybının sebebi seçim işbirliği yapılmamasından ibaret değil.
28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Genel Başkan Meral Akşener’in konuşmalarında gelecek değil, hep geçmiş konu edildi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrar etmesi, altılı masada kendisine karşı bir nevi tuzak kurulmasının yani “Millet İttifakı’nın CB adayını 6 parti oy birliği ile belirleyeceğiz” diye yapılan mutabakata uyulmamasının Meral Akşener’de derin gönül kırıklığı ve
öfke yarattığı görüldü.
Bu duygularında haksız değildi. Ancak seçmen partilerin kendi içlerindeki ve birbirleriyle ilişkilerindeki olaylarla pek ilgilenmez. Seçmen geleceğe dair umut veren, heyecan veren ve devleti başarıyla yöneteceğine inandığı parti ve liderleri sever ve izler.
“Muhalefete muhalefet etmek” bir muhalefet partisine hiçbir şey kazandırmaz.
Son bir yılda, İYİ Parti Genel Başkanı, vatandaşa umut ve güven vereceğine, hırçın bir görüntü verdi.
CHP’nin sembol isimleri, iki büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’na karşı sert sözler ters etki yarattı. İstanbul ve Ankara’daki İYİ Partililerin neredeyse tamamının bu isimlere oy vermesine sebep oldu.

2Nis/24Kapalı

YUMUŞAK ATIN ÇİFTESİ PEK OLDU – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

YUMUŞAK ATIN ÇİFTESİ PEK OLDU - Ruhittin SÖNMEZ
Seçimden bir hafta önce yazdığım yazımın başlığı “SEÇİMİN KADERİ EMEKLİLERİN ELİNDE” ve son cümlesi “Yumuşak huylu atın çiftesi pek olur” idi.
Sessiz, sakin, mülayim ve uysal olan kesimlerin sinirlendiklerinde kendilerinden beklenmeyen şiddetli tepkiler verebileceklerini bu atasözümüzle hatırlatmıştım.
Dar ve sabit gelirli kesimlerin gelirleri hemen tamamı açlık ve yoksulluk sınırının altına düşmüştü.
Bunların içinde en kötü durumda olan emeklilerdi ve 16 milyon emeklimiz vardı.
Bunların çoğu Mayıs 2023’te AKP+ MHP’ye oy vermişti. Şimdi tavırları neden değişti?
Bu soru önemli. Çünkü AKP en düşük oy oranını gençlerden, en yüksek oy oranını da emeklilik yaşındaki seçmenlerden alıyordu. Bu seçimde muhtemelen en düşük oy aldığı yaş grubu emeklilerin yaş grubudur.
Çünkü Mayıs 2023’te “beka sorunu” olduğuna ve fakat yakın gelecekte ekonomik sıkıntılardan “Reis” sayesinde çıkacağına inandırılan bu kesim “aldatıldığını” gördü. Son seçimden bu yana geçen 10 ayda hayat pahalılığı dar gelirlileri / emeklileri silindir gibi ezdi. İktidar (Hazine tamtakır olduğu için) iyileştirici hiçbir önlem almadı / alamadı. Büyük çoğunluğu açlık sınırının ve asgari
ücretin altında ücret alan bu kesim sokağa çıkamaz oldu, adeta hayattan tecrit edildi.
Artık bardak dolmuştu, iktidara verilen kredi tükendiği gibi öfke ve “ders verme” duygusu yerleşti.
Demiştim ki, “Emekliler genellikle çalışma dönemlerinde iyi günler görmüş, yoksulluğu tatmamış insanlar. Bu yüzden emekliler ömür boyu yoksulluk içinde yaşayan, sosyal yardımlarla bağımlı hale getirilen kitlelere benzemezler.”
Elbette bu duyguya sahip olanlar sadece emekliler değildi. En yüksek ilk gelir grubundaki yüzde 20’lik bir kesim haricindeki herkeste az veya çok bu duygu oluşmuştu. Ancak en güçlü tepki emeklilerde idi. Ve her 4 seçmenden biri emekli idi.

29Mar/24Kapalı

RAMAZAN’DA SİYASİ AHLAK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

RAMAZAN’DA SİYASİ AHLAK - Ruhittin SÖNMEZ
Uygar insanların ve inanmış Müslümanların “adalet, ahlak, eşitlik, kul hakkı” gibi kavramlarla özdeşleşmiş kişilikleri olması gerekir.
Adalet ve eşitlik talep etmeyen, ahlaksız bir dindarlık ve insanlık olabilir mi? “Kul hakkı” kavramını görmezden gelen bir hukuk sistemi veya dini inanca saygı duyabilir misiniz?
Ramazan ayında bu tür sorulara cevap arayıp duruyorum. Nokta TV’de yaptığım dini içerikli iki programımda konuk ettiğim Osman Oktay ve Doç. Dr. Banu Gürer’le sohbetlerimde de benzer sorular sordum.
Mübarek Ramazan ayının feyiz ve bereketinden anlamamız gereken ilk şey yaptığımız ibadetlerin ahlakımızı güzelleştirmesi olmalı.
Zira Hz. Peygamber “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diyerek İslam’ın temel amacını ortaya koymuş. Yani İslam’dan önce de güzel ahlaklı olanlar vardı, İslam bu güzel ahlakı daha da geliştirmek için gönderildi.
Oysaki toplumumuzda namaz, oruç gibi dini ritüelleri yapmanın dindar olmaya yeteceğine inananların oranı hayli yüksek. Ama bu çok değerli dini ritüellerin amacı güzel ahlakı beslemektir.
Bir Müslüman’ın en temel özelliği “güvenilir” olmasıdır. Hz. Peygamberin kendisine vahiy gelmezden önce sıfatı “Güvenilir Muhammed” (Muhammed-ül emin) idi. Oysaki, kendisine güvenilen, emin olunan insan olmayı başarabilenlerimizin oranı çok düşük. Toplumumuzun çoğunluğu sözüne güvenilmeyen, kendisine bir şey emanet edilemeyen, yalan söyleyen, aldatan, kandıran,
zulmeden bireylerden oluşuyor.
“Dosdoğru olması” emredilen bir ümmetin, “güvenilir” olması gereken Müslümanların “yaşadığı gibi inanmak yerine inandığı gibi yaşaması; verdiği sözlere sadık olması” gerekir. Ama yüzde kaçımız böyle?
Diyanet İşleri E. Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu bir araştırmadan bahsetmişti:
Araştırmada “Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?” sorusuna cevap verenlerin yüzde 80’i “hayır, gerektirmez” cevabını vermiş. “Ahlaksız bir dindarlık” olabileceğini söyleyenlerin bu kadar yüksek oranlı olması vahimdir. “Bu soruya bir Müslüman ülkede “hayır efendim, bir insan dindarsa ahlaklıdır” denilmesi gerekirdi.”