
Orta Avrupa Gezi Notları (II) Berlin: Yarısı doğu, yarısı batı, arası Türkiye… / Fazlı KÖKSAL
Orta Avrupa Gezi Notları (II) Berlin: Yarısı doğu, yarısı batı, arası Türkiye… / Fazlı KÖKSAL
AMAN NE OLACAKSANIZ OLUN, SAKIN ‘SIRADAN VE SÜRÜDEN’ OLMAYIN! – Prof.Dr. Ahmet Haluk DURSUN
Trafik kazasında hayatını kaybeden Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Haluk Dursun hocadan, gençlere ÇOK ÖNEMLİ 20 öğüt:
AMAN NE OLACAKSANIZ OLUN, SAKIN 'SIRADAN VE SÜRÜDEN' OLMAYIN!
"Sevgili Gençler, gözümüzün bebeği, geleceğimiz gençler! Ne olur:
1- Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın. Merak etmeye kendinizi alıştırın. Öğrenmenin başı merak etmektir.
Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Başta, tabiatı merak edin. Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin.
2- Bir merakınız olsun. Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun. Şiir yazamasanız bile ezberleyin.
Koleksiyoner bir ruha sahip olun. Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun.
3- Soru sorma alışkanlığı edinin. Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet 'Bilmiyorum' demez...
Takipçi olun; konularınızı, işlerinizi takip edin
4- Öğrenmeye doymayın. İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin. Kesin karar vermeden önce şüphe edin.
5- Takipçi olun. Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın. Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın. Eloğlu, elâlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış. Kurda 'Niçin ensen kalın?' demişler, 'Kendi işimi kendim görürüm.' demiş.
SOSYAL MEDYADA ANLAMAK VE ANLATMAK – Ruhittin SÖNMEZ
SOSYAL MEDYADA ANLAMAK VE ANLATMAK - Ruhittin SÖNMEZ
Sosyal medyada yorum yapan herkes bir bakıma “yazar” sayılabilir. Buna WhatsApp gruplarının üyeleri de dâhil.
Ancak yazarlık riskli bir iştir. Yasal ve hatta sosyal açıdan sıkıntılara da yol açabilir.
Nitekim sosyal medyada bırakın farklı dünya görüşünden olanları, aynı görüşten olanlar arasında bile sert, incitici ve yaralayıcı klavye kavgalarına şahit oluyoruz.
Karşısındakine “ayar vermek, lafı gediğine oturtmak, hak ettiği cevabı vermek” gibi kaygıların yılların dostluklarını yıkabildiğini görebiliyoruz.
Günümüzde tamamen benzer görüşleri paylaşanların, bir dernek, siyasi parti veya bir menfaat grubuna dahil olanların oluşturduğu WhatsApp grupları çok yaygın. Üyelerinin haberleşmek, duygu ve fikirlerini paylaşmak için kurduğu bu gruplarda bile dozu kaçmış tartışmaların çok sayıda örnekleri var.
Kalplerin kırıldığı, alınganlıkların, dargınlıkların ve hatta düşmanlıkların oluştuğu bu tartışmalar yüzünden bazen WhatsApp gruplarının kapatıldığı, iletişimsizliğin tercih edildiği görülüyor.
Facebook, Twitter gibi alanlarda arkadaşlıktan çıkarma, engelleme gibi önlemlere başvuruluyor.
Son derece faydalı ve olumlu birer araç olarak kullanılabilecekken, bu mecralar neden öfkelendiğimiz, kızdığımız, alındığımız veya kavga ettiğimiz birer alana dönüşüyor?
“Yadigar-ı Vatan” Işığında Dış Dost ve Düşmanları Seçmek – Ruhittin SÖNMEZ
Vefat haberini aldığımız değerli bilim adamı, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’a rahmet diliyoruz.
Ayasofya Müze Müdürü iken Kocaeli Aydınlar Ocağı heyetimizi ağırlayan Haluk Dursun Bey, müze-konferans dediği bir usulle bizzat bilgilendirerek müzeyi/camiyi gezdirmişti.
Ocağımızda misafir olarak konferanslar vermişti. Boğaziçi gezimizde vapurda sahil boyunca sıralanan bütün tarihi ve sanat değeri olan yapıları anlatarak rehberlik etmişti.
Av. Ruhittin Sönmez kardeşimiz, Körfez ilçesinde verdiği bir konferansı dinledikten sonra aşağıdaki yazıyı yazmıştı.
Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun..
“Yadigar-ı Vatan” Işığında Dış Dost ve Düşmanları Seçmek – Ruhittin SÖNMEZ
Yunanistan'da Aynoroz (veya Aynaroz) denilen bir yarımada ve burada 20 kadar manastır vardır. 10. yüzyılda dini bir topluluk olarak doğan Aynoroz Bizans, Osmanlı ve Yunan egemenlikleri boyunca özerk bir devletçik olarak yaşamayı başarmış. Bu devletçik 20 manastırı temsil eden 20 kişi ve küçük bir meclis tarafından yönetilir ve Yunanistan'a bağlıdır. Nüfusunun çoğunluğu rahiplerden meydana gelir ve 2.250 kişi kadardır. Aynoroz nüfusunun tamamı erkektir. Aynoroz'a kadınların girmesi yasak olduğundan Dünya ve Yunanistan'ın tek kadınsız bölgesidir. Aynoroz'un 20 manastırı da ortak bir plana göre ortak bir mimari yapıda inşa edilmiştir. Hepsi kuleli bir surla çevrilmiş olan geniş avlulu kalelerdir.
Aynoroz'a gidebilmek için önce Yunanistan'dan vize almanız gerekiyor. Bu da yetmiyor Türkiye'deki Fener Rum Patrikhanesi'nden de vize almanız icap ediyor. Ortodoks oldukları için, Aynoroz'daki manastırlar yüzlerce yıldan beri Fener Rum Patrikhanesine bağlılar.
Doç. Dr. Ahmet Haluk Dursun bir Türk'ün girmesinin neredeyse imkânsız olduğu bu yere Ortodokslarca çok önemli olan Ayasofya Müzesinin Başkanı olduğu için girebilmiş ve ayinlerini izleyebilmiş. Ayini yöneten dini lider kendisine (Türklere bakışını gösteren) şu sözü söylemiş: "Sizi kâfir kontenjanından ayinimize dâhil ettik."
ORTA AVRUPA GEZİ NOTLARI (I) : AMSTERDAM ve BRUGGE – Fazlı KÖKSAL
ORTA AVRUPA GEZİ NOTLARI (I) : AMSTERDAM ve BRUGGE – Fazlı KÖKSAL
ABD’de yaşayan kızım, “Baba AB vizem bu yıl dolacak, Avrupa’da Hollanda ve Almanya’yı görmek istiyorum… Amsterdam, Brugge ve Berlin’e gideceğim. Siz de gelirseniz bir de Prag’ı ilave ederiz. 7-8 gün kafi gelir. Gidelim mi?” deyince kabul ettik… Kızım uçak, tren biletlerini, kalacağımız otelleri ayarladı… 21.07.2019 günü Pegasus ile Ankara’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Amsterdam’a uçtuk. Yolculuk süresince Dücane Cundioğlu’nun Ölümün Dört Rengi’ni bitirdim. 14.00 sularında Amsterdam’a ulaştık…
SAGALASSOS’UN İLHAMI İLE – Ruhittin SÖNMEZ
SAGALASSOS’UN İLHAMI İLE - Ruhittin SÖNMEZ
Doğup büyüdüğüm Bucak (Burdur) ilçesine çok yakın, Ağlasun ilçesi sınırlarında, eski
medeniyetlerin önemli tarihi şehirlerinden birinin kalıntıları var.
Bayram vesilesiyle geldiğim memleketimden sadece 36 km mesafedeki Sagalassos isimli bu
muhteşem antik kenti ziyaret ettiğimde derin duygulara kapıldım.
Sagalassos MÖ 6500 yıllarında bile yerleşik düzenin olduğu bir kent imiş. MÖ 3000-2000 yılları arasında daha sonra Pisidia adını alacak olan bölgeye Hititlerin bir kolu olan Luwi’ler yerleşmiş.
MÖ 333’ de Büyük İskender bölgeyi kendi topraklarına katmak istemiş. Bu dönemde bölgeye Helen kültürü hakim olmuş.
Daha sonra antik Grek ve Roma etkisi altında yerel kültür gelişmiş. Doğu Roma
İmparatorluğu’nun egemenliği altına girerek en parlak dönemini yaşamış. O dönemde “Pisidia’nın birinci kenti” ünvanını almış. MS 4. Yüzyıldan itibaren Hıristiyanlaşan bölge, MS 13 yüzyılda Selçuklu Türklerinin hakimiyetine girmiş.
Ferdi ve Toplumsal Sorumlulukla İlgili Ayetler – Ahmet TEKİN
Ferdi ve Toplumsal Sorumlulukla İlgili Ayetler – Ahmet TEKİN
17/11 İnsan hayır dua edip hayrı talep ettiği gibi, beddua da eder, şerri davet eder. İnsan pek aceleci bir tabiata sahiptir.
17/12 Biz gece ve gündüzde, varlığımızı, birliğimizi, kudretimizi, ilmimizi, hikmetli icraatlarımızı gösteren iki önemli fizikî delil planlayıp yerleştirdik. Sonra Rabbinizin nimetlerini aramanız, iş ve ticaret yapmanız, kazanç sağlamanız, ayrıca yılları kayda geçirerek faydalanabilmeniz, zaman planlaması ve vakti belirleyip tayin edebilmeniz için, gece gördüğünüz delilin, ayın aydınlatma ve ısıtma özelliklerini gidererek, evreler halinde dönüşünü sağladık, gündüz gördüğünüz delilin, güneşin eşyayı, kâinatı iyice aydınlatmasını temin ettik. İşte biz kanunlarımızın üzerlerinde cari olduğu her şeyi bütün ayrıntılarıyla anlattık.
17/13 Her insanın, uğurlu ve uğursuz saydıklarının, işledikleri hayır ve şerden paylarının sorumluluklarını, rızıklarını kazanma mükellefiyetlerini, kendi iradî tercihleri sebebiyle boyunlarına yükledik. Kıyamet günü, karşılaşacakları amel defterlerini açılmış halde önlerine çıkarırız.
17/14 “- Kitabını, amel defterini oku. Bugün hesap gören olarak sana nefsin yeter.”
17/15 Kim hür iradesiyle hidayeti tercih eder, İslâm’da sebat ederse, sadece kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederse, yalnızca kendi felâketini hazırlamış, kendisi zarara, ziyana uğramış olur. Hiçbir günahkâr, günah yüklü, suçlu bir kişi, başkasının günahının suçunun cezasını çekmez. Biz, tebliğ ile görevli, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.
17/16 Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz zaman, varlıklı şımarıklarını idareci yapar, iktidara getiririz. İlâhi-İslâmî emirleri uygulamayı emrettiğimiz halde, onlar orada, doğru ve mantıklı düşünmeyi terk ederler, hak dine itaat dışına çıkarlar, günah, isyan, inkâr bataklığına dalarlar. Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, o memleket halkı gerekçeli olarak cezaya müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz.
Ahmet Tekinin Mealinden
Necdet Topçuoğlu beyden derslik bir makale, Üzeyir Garih ile ilgili bölüm daha da ilginç.
Necdet Topçuoğlu beyden derslik bir makale, Üzeyir Garih ile ilgili bölüm dahada ilginç.
1999 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptığım dönemdi. Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) toplantılarının birincisi Ankara Hilton Otelinde yapılmıştı. Bakanlığı temsilen ben katılmış ve “Türkiye’de Tarım” konulu ingilizce bir sunum yapmıştım.
Aynı yıl DEİK toplantısının ikincisi ABD’de Washıngton d.c, Grand Hayat Otelde yapılacaktı. O dönem DEİK eş Başkanı rahmetli Mustafa Koç idi. Bakanlığımıza DEİK eş Naşkanı sayın Mustafa Koç tarafından bir yazı gönderilerek, bakanlığınız müsteşar yardımcısı Necdet Topçuoğlu tarafından birinci DEİK toplantısında yapılan sunumun ABD de yapılacak ikinci toplantıda da yapılması istenmektedir. Her türlü masrafı DEİK tarafından karşılanmak üzere adı geçen müsteşar yardımcısının görevlendirilmesi talep edilmektedir deniliyordu.
KIPIR KIPIR BİR KKTC – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KIPIR KIPIR BİR KKTC - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Birkaç seneden beri Girne’ye değişik vesilelerle gidiyorum. Her seyahatimde KKTC’de olumlu değişimleri gözlemledim. Bu defa Maraş’ta envanter çalışmasıyla turizme açılması hizmetlerinin başlaması, Rumların alışveriş için Türk tarafına daha fazla geçmesi ve Türklerin Akdeniz’de doğal gaz araması hep gündemde kaldı. KKTC’de Maraş’a direkt uçuş, sondajların yapıldığı doğalgaz gelişmesi ve üniversiteler Türk kesimini uçuracak gibi görünüyor.
Halihazırda turizmden bir, üniversitelerden de bir olmak üzere ülkeye iki milyar dolar girdi mevcut ve bu rakam ithalatını karşılıyor. Türk ve Rum kesiminin Akdeniz’de Doğal gaz arayışına “her an savaşa dönüşebilecek bir denge” olarak değerlendirenler de olmuyor değil. Rumlar, Kıbrıs’ın tümünün kendilerine ait olduğu iddiasındalar, dolayısıyla uzlaşmak gibi bir niyetleri de yok.
Kaliteli Yaşamak İçin 100 Altın Öneri – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşamak İçin 100 Altın Öneri - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
1. Sağlığınızı iyi koruyun.
2. Sevgi yüklü bir insan olun.
3. Devamlı tebessüm edin.
4. Tüm çevrenize saygılı olun.
5. Pozitif düşüncelerle bezenin.
6. Haklı olmayı değil, mutlu olmayı tercih edin.
7. Dost ve arkadaş canlısı olun.
8. Naif, nezaketli ve tatlı dilli olun.
9. İyiliksever ve yardımsever olun.
10. Merhametli olun.
Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin çıkardığı Birlik Dergisi’ne röportajı..
28 Şubat döneminin Kara Kuvvetleri Komutanı olan ve ardından Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin çıkardığı Birlik Dergisi'ne konuştu..
MAŞERİ VİCDAN
MAŞERİ VİCDAN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Mâşer” Arapça “kamu, toplum, topluluk” demek. Maşeri vicdan (mahşeri değil) ise “toplumsal vicdan” ya da “kamu vicdanı” demek.“Tüm toplum kesimlerinin benimsediği ortak değerler” anlamında kullanılır.
15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü yapılalı 3 yıl oldu. Bunun 2 yılı OHAL ile geçti. “3 ay bile sürmeyecek” diye başlatılan OHAL (Olağanüstü Hal) yönetimi, 7 defa uzatılarak, 2 yıl sürdü.
Bu dönemin siyasi ve hukuki sonuçları hakkında çok değerlendirme yaptık, yapıldı. Ancak bu dönemde olan vaka ve gelişmelerin toplumsal vicdanda ne gibi yansımaları olduğu en az diğer yönleri kadar önemli.
Vali Yardımcısına soruldu: Görevini neden yaptın!- Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU
Vali Yardımcısına soruldu: Görevini neden yaptın! - Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU
Her şey, iki buçuk yıl önce, havaalanında tesadüfen karşılaştığı Meral Akşener'le fotoğraf çektirmesi ve bu fotoğrafı sosyal medya hesabında paylaşmasıyla başlıyor.
Mesut Taner Genç, o sırada Uşak Vali Yardımcısı.
Önce yandaş medya saldırıyor. Gazeteci görünümlü meşhur tetikçilerden biri, Meral Akşener'le fotoğrafı var ama 15 Temmuz'la ilgili bir cümlesi yok. Ve bu şahıs Vali yardımcısı (en azından idi)" diyerek, Genç'i hedef gösteriyor.
İçişleri Bakanlığı, soruşturma başlatıyor.
Müfettişler, Genç'e soruyor:
- Akşener'le neden fotoğraf çektirdin?
- Hanımefendi, benim mensubu olduğum bakanlığın eski bakanı…
İçişleri Bakanlığı Müfettişlerine göre de "İçişleri eski Bakanı Akşener'le fotoğraf çektirmek ve paylaşmak suç oluşturmuyor", "ama" ;
- Akşener'in, Başkanlık referandumu içinde yer aldığı bu süreçte söz konusu fotoğrafı Facebook'ta paylaşmak, belli bir gruba siyasi mesaj ve destek anlamına gelebilir.
Genç, zaten gizlemiyor:
- Ben, "Hayır" verdim. Bir çok vali ve kaymakam, 'Ben de varım EVET' diye paylaşır ve suç sayılmazken, bu niye suç olsun ki. Sonuçta bir Anayasa değişikliği; siyasi parti seçimi değil!
Ne dediyse nafile; sistem Genç'e karşı "Evet" kampanyasını aktif olarak yürüten mülki amirlere olduğu kadar hoşgörülü davranmıyor. "Kınama" cezası da alarak, "Hukuk Müşaviri" olarak Kahramanmaraş'a atanıyor.
Amerika’da Ünlü Bir Avukatın Kaybettiği Tek DAVA… / Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Amerika’da Ünlü Bir Avukatın Kaybettiği Tek DAVA... / Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu Avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu.
İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Gazeteci, müellif ve muharrir Mehmet Şevket Eygi (1933 Zonguldak Ereğli-2019 İstanbul) hakka yürüdü. Fatih Camii’nde ikindi üzeri Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Topkapı Merkez Efendi’de annesinin yanına defnedildi. Müzmin bekar olan Mehmet Şevket Eyği’nin cenazesi devlet töreni olmasa bile bir miting kalabalığı eşliğinde başta halef selef Cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda bakan, parlamenter, bürokrat, işadamı, akademisyen, meslektaşları, sivil toplum temsilcileri ve gençlerin iştirakiyle kaldırıldı. Cenazeye gönderilen onlarca çelenk arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun ki de göze çarptı.
15 Temmuz, nasıl ‘Allah’ın lütfu!’ oldu? – Rıza ZELYUT
![]()
15 Temmuz, nasıl 'Allah’ın lütfu!' oldu? - Rıza ZELYUT
Görüyoruz ki AKP lideri Erdoğan kendisini 15 Temmuz kahramanı gibi gösteriyor. Gel gör ki tanklar saat 22.00 sularında Boğaziçi Köprüsü’ne geldiğinde biz onu ne gördük ne duyduk.
FETÖ’cü darbe girişimine karşı ilk tepki gösteren isim de Sayın Erdoğan değildi. Darbeye karşı sesini ilk yükselten isim Başbakan Binali Yıldırım oldu. O da Kastamonu’da saklanmıştı. Saat 23.05’te NTV kanalına telefonla bağlanan Başbakan Yıldırım, olayları “kalkışma” diye niteleyerek TSK içerisinde bir grubun darbe girişiminde bulunduğunu duyurdu.
Erdoğan’ın sesini darbenin herkes tarafından görülmesinden tam 2 buçuk saat sonra 00.24’te duyduk. CNN Türk Ankara Haber Müdürü Hande Fırat, akıllı telefonla Erdoğan’ı canlı yayına bağlamıştı.
ORTAK AKIL – Ruhittin SÖNMEZ
Bazı özel yetenekli insanlar yaşadıkları bir sorundan veya meraklarından dolayı icatlar yapar. Yani daha önce bulunmayan bir nesneyi geliştirirler. İcatlar birer hayal gücü, düşünce ve çalışma azminin ürünüdürler.
Ancak ilk başlarda bu icatların insanlık için, toplum için önemi ve değeri kavranamayabilir.
İlk icat edilen ve bir atlı araba hızındaki otomobilin bugünkü seviyeye geleceğini hayal etmek bile çok güçtü.
İlk bilgisayar bir oda büyüklüğünde idi fakat işlemci hızı, kapasitesi sıradan bir cep telefonundan binlerce defa düşüktü. İlk bilgisayarın verdiği izlenimle dünyanın en zeki adamları arasında bile,“bilgisayarların işe yaramayacağını” söyleyenler vardı.
IBM Başkanı Thomas J. Watson, “Dünyada bilgisayar pazarı 5 adedi geçmez” demişti.
Lord Kelvin’in “Havadan ağır uçan makinelerin yapımı imkânsızdır” kehanetine bugün gülüyoruz.
New York Valisi, daha sonra ABD Başkanı olan Martin Van Buren sözü de ilginçtir: “Ülkemizin taşıma sistemi, adına ‘demiryolu’ denen yeni bir taşıma sistemi tarafından tehdit edilmektedir. 24 km/saat gibi inanılmaz bir hızla yol alan ‘makineler’, insanların hayatını tehdit etmektedir. Tanrı elbette insanların böyle korkunç bir hızda gitmesini istememiştir.”
Lee DeForest’in “Televizyonun ticari bir başarı elde etmesi imkânsız, hayal görmeyelim” sözleri de bugün bize gülünç geliyor. Ama bütün bu değerlendirmeleri yapanlar aptal insanlar değildi.
1450’de Gutenberg’in icadı olan matbaa Osmanlı Devleti’ne 1719’da girebilmişti. İstanbul’a matbaanın çok geç gelmesinin sebebi sadece tutuculuk değildi. İstanbul’da yaşayan binlerce hattatın birer sanat eseri niteliğindeki kitapları yanında, matbaada basılan kitapların çok kalitesiz baskısı olması etkili olmuştu.
Fermuardan saate, elektrikli süpürgeden çamaşır makinesine, radyodan telefona kadar her icat ilk yıllarında bugünkü haliyle kıyaslanamayacak kadar ilkel ve kullanışsız idi.
1946’da yapılan oda büyüklüğünde ve 30 ton ağırlığındaki dev bilgisayarın, on haneli 5.000 sayıyı bir saniye içinde toplayabilmesi çok büyük başarı olarak kabul ediliyordu.
Ama bilgisayarlar böyle kalsaydı ne cep telefonları, ne uçaklar, ne otomobiller, ne de üretim, sağlık, bilim, sanat ve eğlence alanlarında kullandığımız otomatik makinelerin hiçbiri olmayacaktı.
Bu konular üzerinde çalışan insanlar, kendisinden önce aynı konu ile ilgili çalışan insanların fikirlerini alarak, o fikirlerin üzerine kendi fikir ve çalışmalarını katarak çalışmalar yaptılar. Bütün bu insanların “ORTAK AKLI” ile icat süreçleri hayallerin bile ötesine kadar gelişimlerini sürdürdü.
ÜÇÜNCÜ YILINDA 15 TEMMUZ – Ruhittin SÖNMEZ
ÜÇÜNCÜ YILINDA 15 TEMMUZ – Ruhittin SÖNMEZ
15 Temmuz darbe teşebbüsünün 3. Yılı doldu. Hala operasyonlar yapılıyor, hala yeni davalar açılıyor. Fakat “15 Temmuz’un iş, medya ve uluslararası ayakları henüz tam olarak çözülmüş değil.”
Siyasetçi ayağına ise hiç dokunulmadı.
FETÖ gerçekten çok karmaşık ve tehlikeli bir yapı. ABD istihbaratı ile iç içe, uluslararası irtibatları olan, büyük para gücüne sahip bir organizasyon.
Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanlarının yaverlerinin bile Fetöcü olduğu, MİT ve Emniyet İstihbarat gibi birimleri dahi kontrol edebilen bir örümcek ağı.
Yargıyı ele geçiren, hukuku silah gibi kullanan, Ergenekon ve Balyoz davaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden Atatürkçü subayları tasfiye eden bir yapı. O zaman birlikte hareket ettikleri R. Tayyip Erdoğan’a, “ben bu davaların savcısıyım” dedirtebilen bir güç bu.
“TSK’da mevcut 300 generalden 150’sinin darbede aktif rol aldığı” bir yapının orduya sızmasından bahsedilemez. “Orduyu ele geçirmiş” bir çete bu.
Bir mücadele görüntüsü var. Ama yandaş yazarların bile sorduğu bazı sorulara bugüne kadar cevap verilememiş olması manidardır:
“15 Temmuz darbe girişiminden hükümet üyeleri ne zaman haberdar oldular, haber aldıktan sonra ne yaptılar, o gece neredeydiler, saat kaçta ortaya çıktılar.”
“Sahi MİT ve Emniyet İstihbarat bu süreçte ne yapıyordu. JİTEM neredeydi, Genelkurmay İstihbaratı ne yapıyordu? Darbe olacağını, bilmesi gerekenler dışında neredeyse herkes biliyordu!” (A. Dilipak)
Böyle bir yapı ile mücadele etmenin ne kadar güçlükleri olduğu açık.
Yine de yıldönümü vesilesiyle hamasi sözler yerine soğukkanlı bir değerlendirme yapmak daha yararlı olacaktır.
Trafik Kazalarını Nasıl Engelleriz? – Ebru Maral MİNARECİ
Trafik Kazalarını Nasıl Engelleriz? - Ebru Maral MiİNARECİ
Malum yaz mevsimi geldi özellikle tatilciler,memleketine gidenler ya da hafta sonu yazlıkçılar yollara düştü.
Her geçen gün daha da artan araç sayısı trafiği daha da yoğunlaştırıyor.
Trafik kurallarına uyulduğu zaman mücbir sebepler dışında kaza olma olasılığı neredeyse sıfır. Lastik patlaması, yola önünüzdeki kamyondan kereste düşmesi, karşı yoldaki aracın sizin güzergaha geçmesi, sürücünün kalp krizi geçirmesi gibi sebepler olmadığı sürece kurallı yolculuklar sizi sevdiklerinize sağ salim ulaştırır.
Ehliyet almakla bitmiyor. Araç kullanabilmek için pratik lazım, tecrübe lazım. Almanya'da 3 ay eğitim sonra sınavla alınan ehliyeti 1 yıl boyunca da denetimli araç
kullanarak pekiştirmeniz gerekiyor.