Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
16Nis/130

Atalarımızın bir sözü var; “Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına”.

13İÇİMİZDEN BİRİ - Feyzullah BUDAK

Bu yazının başlığı, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından 3-4 yıldan beri düzenlenmekte olan bir programın adıdır.

Sivas’ımızın şu andaki İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir PÜRLÜ Bey tarafından fikredilerek, uygulamaya konulmuş ve uygulayıcısının adı ile müsemma bir program.

Yani özü “kadir bilme”ye dayanan bir program, yine adı “Kadir” olan bir kamu görevlisi tarafından yıllardan beri sabır ve emek ile yürütülüyor.

Sevgili Kadir Bey, içimizden çıkanların değerini ölümünden sonra takdir etme ritüelimizi bir adım ileri taşıyarak, onlara hayatta iken iltifat etme ve onları yaşıyorken onurlandırma geleneğine dönüştürüyor.

Her yıl 1-2 kişi için düzenlenen bu programlar sistemli bir şekilde devam ettiriliyor.

Programları Sivas’ımızın televizyon kanalları geniş bir şekilde yayınlıyor ve ben de televizyon kanallarımız sayesinde bu programların sanırım tamamını izledim.

15Nis/130

Nereye Gidiyoruz? – Oğuz ÇETİNOĞLU-Ekonomist, Araştırmacı

Nereye Gidiyoruz? - Oğuz ÇETİNOĞLU-Ekonomist, Araştırmacı

Türkiye, 30 yıldır adı konulmamış bir savaşın içindedir. Kundaktaki bebekten, yaşlılık sebebiyle kulağı duymaz, gözü görmez bastonsuz yürüyemez durumdaki kadın-erkak ihtiyarlara kadar mâsum insanlarımız katledildi. Gencecik fidanlar hain pusularda şehit edildi. Analar ağladı, babalar bağırlarına taş bağladı. Asker yolu gözleyen kızlarımız dul, henüz dünyaya gelmemiş yavruları yetim kaldı. Her yaşta evlatlarımız baba özlemi içerisinde başı eğik, gözü daima nem bulutları ile dolu olarak dolaşıyor.

Böyle bir ortamda, adına ister 'barış süreci', ister 'açılım' denilsin, ülkemizde akan kanın durmasını, analarımızın ağlamamasını, bacılarımızın dul kalmamasını, yetimlerin sayısının artmamasını, babaların evlat acısıyla yanmamasını sağlayacak herhangi bir harekete karşı çıkanlar vatan hainidirler. Vatanını-milletini-bayrağını, bağımsız bir ülkede şerefiyle hür yaşamayı hayatının tek gayesi-hedefi bilen insanlarımızın öpülesi elleri, iki cihanda bu hâinlerin yakalarında olacaktır.

Buraya kadar söylenenlere itiraz edebilecek insan bulmak zordur.

Ancaaakk...

12Nis/130

Çok yaşa ama yaşa-ma!… / Mehmet Eryürek

imagesÇok yaşa ama yaşa-ma!... / Mehmet Eryürek

“Yaşama Felsefesi” adlı kitapta şöyle der; Eline bir harita tutuşturuyorlar, “nereye gidersen git, yeter ki bu haritaya uy!” diyorlar.

Gözünü bozan bir gözlük takıp “dilediğin şeye bakabilirsin!” diyorlar.

Kulaklarını tıkadıktan sonra, “işitmene sınır yok!” diyorlar.

Ayağına ille de sıkan pabucu geçirir geçirmez “koş!” diyorlar.

Önüne bir kopya koyuyorlar, “dilediğini yap, gene de bunun kopyası olsun!” diyorlar.

Evet, aslında siyaset için edilmemiştir bu sözler fakat bu kadar güzel tarif edilebilirdi ancak siyasetin hastalık tarafı.

Temsil ettiğin siyasi kimlik adına can siperhane çalışırken birilerinin aslında sana “yaşa-ma” dediklerinin farkına ancak red-di miras eylediğinde varıyorsun.

11Nis/130

Her Gördüğümüz Gerçek Olmayabilir – Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER / Akademisyen

eskifotoraflar101_thumb_thumbHer Gördüğümüz Gerçek Olmayabilir - Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER / Akademisyen

İki cihan güneşi Peygamberimiz (sav), "herhangi bir konu ve durum hakkında en ince ayrıntısına kadar bilgi sahibi olmadan, üzerinde kesin hükümde bulunmayınız" demektedir. Bazen asıl gerçek bayağı saklanmış olabilir. Bu durumlarda ilk görülenlerle varsayımda bulunmaktan kaçınmak gerekir.

Sizlerle bir kaç tane örnek paylaşmak istiyorum izninizle:

1. 12 yaşlarındayım. Abim ve küçük kardeşimiz (7 yaşında) Mehmet ile dağdaki davar evimizdeyiz. Abimle 2 saatlik bir vazifeye gitmek durumundayız. Mehmet'in  çadırda kalması gerekiyor. Zira o kadar yolu yürümesi imkansız. Ben de geleceğim diye bastı feryadı. Yapacak bir şey yoktu. Zorla çadıra koyup üzerine kapıyı kapatıp dışarıdan mandalladık. Feryadı öyle arttırdı ki, bizle gelmek için son gücünü kullanıyor varsayımıyla oralı olmadık. Biz uzaklaştıkça Mehmedin feryadı artıyordu. İki saat kadar sonra döndüğümüzde Mehmet hala aynı tempoda ağlıyordu. Ümit de kalmadığına göre, hala ağlaması garibimize gitmişti. Kapıyı açtığımızda bir de ne görelim: 4 parmağı kapının menteşesine sıkışmış, o vaziyette kalmış. Zavallı ağlamanın sesini yükseltmenin çözüm olacağını zannederek, parmaklarım sıkıştı diye söylememiş. Allah'tan ki, kapı davar evi kapısı olduğu için, esnemiş ve büyük bir problem oluşturmamış.

6Nis/130

SİZDE YÜREK VAR MI? – RİFAT SERDAROĞLU

SİZDE YÜREK VAR MI? - RİFAT SERDAROĞLU

BDP Eşbaşkanı Demirtaş, Anayasa’dan “Türklük” kelimesi çıkarılmasın diye bildiri yayınlayan 300 aydına şöyle yanıt verdi; “Cesaretleri varsa o bildiriyi Hakkâri’de okusunlar.”

Cumhurbaşkanı Gül, Vatandaşlık tanımına Osmanlı formülü getirerek;
“Ben bunun aşılabileceği kanaatindeyim. Elimde bir çalışma var. Bu çalışmada 49 gelişmiş demokratik ülkenin anayasalarına bakılmış. Bunların büyük bir kısmında vatandaşlık tarifi yok.”

Başbakan-Eşbaşkan Erdoğan, Türk-Türk Milleti-Türk Devleti kelimelerini hiç kullanmadığı gibi; Milliyetçiliği-Türk Milliyetçiliğini- Atatürk Milliyetçiliğini, ayaklar altına almış bir partiyiz” demiştir.

Cumhurbaşkanı Gül-Başbakan Erdoğan- BDP Eşbaşkanı Demirtaş;
Üçünüz de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre seçildiniz ve halen yürürlükteki Anayasada bulunan yeminleri ettiniz. Herhalde, bunu inkâr edecek kadar unutkan olamazsınız.

Herhalde, Yemin etmenin-And içmenin, onur sahibi insanlar için önemini biliyorsunuz.

Herhalde, kendi rızanızla ettiğiniz yemini bozmanın en büyük günahlardan olduğunu biliyorsunuz.
Herhalde, ağızdan ses çıkarmak ile yellenmek arasındaki farkı biliyorsunuz?

4Nis/130

Yeni köye eski âdet – YILMAZ ÖZDİL

damat-ferit-pasa_263224  Yeni köye eski âdet
1919’da Damat Ferit hükümetinin “heyet-i nasiha”sı vardı. Bu hükümetin “heyet-i akil”i var.

3Nis/130

KOCA REİS’in ARDINDAN – Rıza Güven USTA

koca_reis_in_ardindan_03042013_1105KOCA REİS’in ARDINDAN

Koca  REİS’in ölümünün üzerinden 4 yıl geçti.

25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş'ta Keş Dağları’nda şüpheli bir helikopter kazası sonucu Koca Reis sonsuzluğun sahibine yürüdü.

Ya da sonsuzluğun sahibi onu yanına aldı.

3Nis/130

Akşam Kaçta Yatıyoruz? – Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER / Akademisyen

eskifotoraflar101_thumbAkşam Kaçta Yatıyoruz? - Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER / Akademisyen

Yaratıcımız, "sizlere gecelerini örtü yaptık, uyuyup dinlenesiniz" diye buyurmaktadır.

Tıp bilimi, vücut hücrelerimizin saat 23 ile 03 arasında yenilendiğini ispat etmiş durumdadır.

Yatsı namazının isminin de yatmakla ilgili olduğundan dolayı, muhtemelen yatma zamanını belirttiği muhtemeldir.

En güzel ve verimli uyku süresinin 7-8 saat arası olduğu, 9 saatten fazla uykunun da metabolizmaya zararlı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir.

Sabah kalkma zamanın da, sabah ezanı ve namazı olduğu bir aşikardır.

Zira, günün en güzel, verimli, etkin, vücudu harekete geçiren, enerji veren, oksijeni bol, ümit veren, çalışmaya başlamak için en uygun zaman, sabah namazı ile birlikte güneşin doğma anıdır.

2Nis/130

Bütün bunlar Orta Asya efsaneleri mi? – Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

Bütün bunlar Orta Asya efsaneleri mi? - Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

Olmayan bir milleti var etmek ne kadar zorsa olan bir milleti yok etmek de o kadar yokuş yukarı bir çabadır. Türkmeniyle, Kürdüyle, Çerkezi ile ve en büyük çoğunluk olan, etnisitesini artık hatırlamayan, etnisitesi umurunda bile olmayan çağdaş halkıyla Türk Milleti bu topraklarda hükümrandır.

Türkiye’nin memurları bir adada barış görüşmeleri yapıyorlardı. Sonunda silahlar susacak, sulh olacak ve analar artık ağlamayacaktı. Nihayet anlaştılar, işlerini bitirdiler, bir gemiye bindiler, yüksek bir moralle, neşeyle rıhtıma çıktılar ve coşkuyla karşılandılar. Başkentte bayram havası esiyordu. Pek de taviz verilmeden barışa ulaşılmıştı. Silahların susmasını, anaların ağlamamasını, barışı istememek için hasta veya sapık olmak gerekiyordu. Yine de kuşkulu davranan birkaç kişi vardı. Böyleleri hep vardır zaten. O günün havasına göre bunlar hastalıklı ruhlardır veya sabotörler…

Döndükleri tarih nedir dersiniz? 1 Kasım 1918!.. Siz ne sanmıştınız?

29Mar/130

Yalancı bahara Sezai Karakoç darbesi!

200-54998fb623Başbakan Erdoğan’ın sık sık şiirlerinden alıntı yaptığı Sezai Karakoç, partisinin il toplantısında hükümetin yalancı barış ve anlaşmalarla halkı kandırdığını belirtti

Sezai Karakoç’un AKP ile yıldızının hiç barışmadığını biliyoruz. Ancak mahalleye şirin gözükme gayretinden olsa gerek Karakoç’a zaman zaman çeşitli ödüller de veriyorlar. Şimdiye kadar Karakoç bu ödüllerin hiç birisini gidip almaya tenezzül etmedi. Bu zamanda zor bulunan bu haslete sahip olup dik durduğu için farklı kesimlerce de takdir ediliyor.

28Mar/131

ALTUNKÖPRÜ Şehitleri duygumuzda yaşamaktadır – Sadun KÖPRÜLÜ

kerkuk-sadun-koprulu  ALTUNKÖPRÜ Şehitleri duygumuzda yaşamaktadır - Sadun KÖPRÜLÜ

Irak Türklerinin tanınan, Türk toprak yerlerinden, Kerkük’e bağlı Türk bölgesi Altunköprü 28 Mart 1991 tarihinde, kıyıcı Saddam tarafından soykırım katliama uğramıştı.

27Mar/130

STRATEJİK AKIL VE DEVLET YÖNETİMİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Devlet yönetimi; ciddiyet ister, bilgi ister, tecrübe ister, tarihi algılamak ister, öngörü ister.

Milli güçler, birikimli yetenekli, kararlı, planlı değilse; küresel güçler, karanlık merkezler, işbirlikçileri yetiştirir, iktidara getirir ve kullanırlar.

İşbirlikçiler; iç ve dış destek ile orada uzun yıllarda oturabilirler. Kullanılma süresi sonrası deliğe süpürülebilirler. Ama ülkeye devlete verdikleri zararı, insanlar çeker.

Tarih boyunca her coğrafyada temel gerçeklik bu algıdır.

Bakın; kanlı iktidar çatışmaları Arap baharı kamuflajı altında Arap dünyasında devam ediyor. Müslümanlar iktidar için birbirlerini katlediyor, kendi kentlerini yakıp yıkıyorlar.

Türkiye; yüzyıllar boyunca başta Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da barışın, huzurun, adaletin temsilcisi olmuştur. Farklı dine mensup olanları ve farklı etnik halkları bir çatı altında tutan çimento Osmanlı devleti dağılınca, 100 yıldır süren kaos, çatışma alanı oldu. İngilizler ve Fransızlar; bölgeyi sömürgeleştirdi, sınırlar çizdi, halkları böldüler

26Mar/130

İnsanlığın Ayıbı: Yaşlı İstismarı – Prof. Dr. Osman Celbiş

İnsanlığın Ayıbı: Yaşlı İstismarı - Prof. Dr. Osman Celbiş

Geçtiğimiz hafta 18-24 Mart yaşlılar haftası idi. Özellikle takip ettim, bu konuda neler yapılıyor diye. Ulusal medyada bir habere rastlayamadım. İnternet sitelerinde birkaç küçük haber, hepsi bu kadar. Yaşlılarımızı yine hatırlamadık…

Yaşlanma ayrıcalıksız her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan kronik ve evrensel bir süreçtir, yani bizde yaşlanacağız…

Ülkemizdeki yaşlı nüfus oranı yükseliyor. Tahminlere göre Cumhuriyetin yüzüncü yılında yaşlı nüfus toplam nüfusun %10’una ulaşacak. Bunun anlamı yaşlı bir nüfusa sahip olacağız.

Peki, yaşlılarımızın durumu ne? Bunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü elimizde yeterli veri yok. Ama ciddi bir risk var, yaşlı istismarı. Tüm dünyada yaşlı istismarı artmakta.

25Mar/130

Diyarbakır’dan Türkiye adı silindi! – Necati Doğru

nonameDiyarbakır’dan Türkiye adı silindi! - Necati Doğru

Diyarbakır’da önemli, anlamlı, tarihi bir gün yaşadık. Cin şişeden çıkartılmıştı. Dün “cinin bir daha şişeye geri girmeyeceği” ilan edildi. Yeni bir dönem açıldı ve “Vur gerilla vur… Kürdistan’ı kur…” isyanı ile başlatılan kopuşu kurgulayanların zafer günü, Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın manevi huzurunda yapıldı.

Meydan silme doluydu.

Türkiye adı silinmişti.

Kardeşlik bitirilmişti.

Aynı caminin…

Aynı kıblenin…

Aynı toprağın…

Aynı tasanın…

Aynı kaderin…

Aynı geçmişin…

Aynı bayrağın…

Aynı vatanın…

Aynı kültürün…

İnsanları kopmuştu.

Türk ile Kürt ayrılmıştı.

24Mar/130

Bilgi Toplumunda Kimliklerimiz – Yunus ÖZEN

Yunus-Ozen-Ahsen-Okyar-Av-Ruhittin-Sonmez753Bilgi Toplumunda Kimliklerimiz - Yunus ÖZEN

(Aşağıdaki yazı 18 Mart 2011 tarihinde sanal kimlikler üzerine benimle yapılan bir röportaj için verdiğim cevapların tamamıdır.)

Sanal Kimlik diye bir tanımlama sizce doğru mu?

Sanal derken interneti kastediyorsak, evet. İnternette bir takım işler yaparken iz bırakıyoruz. Sanal dünyada da bir kimlik inşa ediyoruz yani. Ama zamanla fiziksel dünyadaki kimliğimizle sanal dünyadaki kimliğimiz bütünleşmeye başladı. Gelecekte sanal kimlik tanımlamasına ihtiyaç duyulmayacak kadar iç içe geçmiş kompleks bir kimliğe sahip olacağız.

23Mar/134

Üzülüyorum / Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

indirÜzülüyorum, geriliyorum, kaşlarım çatılıyor... / Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

Diyarbakır'da 21 Mart'ta Türk bayrağı bulundurulmadığına, inanamadım...

Devletimiz neredeydi ve ne kadar da sabırlıydı... ne demekti bu?
Üzülüyorum, geriliyorum, kaşlarım çatılıyor...

Düşünüyorum:
1920' de, İstanbul'un haçlı sürüleriyle işgaline meydan okuyan, yabancı bayrakların asıldığı, sultan Fatih'in Peygamber müjdeli diyarında, esarete meydan okuyan ve "Kara bir gün" yazısıyla kendi idam hükmünü eliyle imzalayan 93 yıl öncesinin Diyarbakırlı yiğidi Süleyman Nazif'ini hatırlıyorum, yine kaşlarım çatılıyor..

20Mar/130

ABD’de birileri Anayasadan AMERİKAN lafını çıkarın desin hele…

image  310 Milyonluk Amerika Birleşik Devletleri nüfusunu oluşturan halklar;

1--Almanlar; 50 Milyon
2--İrlandalılar; 38-40 milyon (İrlanda nüfusundan fazla)
3--İngilizler; 30 Milyon
4--Meksikalı; 25-28 milyon
5--İskoçlar; 25 milyon (İskoç'ya nüfusundan fazla)
6--Amerikalı; 22 Milyon
7--İtalyanlar; 18 Milyon
8--Polonyalılar; 10 Milyon
9--Fransızlar; 10 milyon
10-Hollandalı; 6-8 Milyon

19Mar/130

MİLLET KENDİSİ ADINI KOYAR! – Özcan PEHLİVANOĞLU

SAM_9267_thumbMİLLET KENDİSİ ADINI KOYAR! - Özcan PEHLİVANOĞLU

Kendisinin de kürt olduğu söylenilen Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “Yeni Anayasa” çalışmaları kapsamındaki millet tarifinin nasıl olacağına dair “Millet kendisi bunun adını koyar. Dışarıdan ad koymaya gerek yok” demiş.

Türk Milletinin kendi kendini düşürdüğü hale bakın...

Türk Milleti, oylarıyla ve ezici bir çoğunlukla iktidara getirdiği ve de 11 yıldır iktidarda tuttuğu AKP’nin bakanından neler işitiyorda sesini çıkartmıyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, sanki bu milletin adı “Türk” değilmiş gibi, yeni anayasada milletin kendisine bir ad koyacağını söylüyor.

El insaf! “Türk Milleti” binlerce yıldır adını ve varlığını muhafaza ediyor ama beyefendi yeni bir ad koymaktan bahsediyor.

18Mar/130

MÜTAREKE AYDINLARI MI, MÜZAKERE AYDINLARI MI?–Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

2013-03-17 14.15.15-1MÜTAREKE AYDINLARI MI, MÜZAKERE AYDINLARI MI? – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

Milliyet gazetesinde(15.03.2013) “Barışa omuz vermeye çalışıyoruz!” başlıklı 400 “demokrat” aydının(!) milletimizi İmralı Müzakerelerini desteklemeye davet eden bir ilanı yayınlandı. Sürece destek veren bu “demokrat” aydın grubu verdikleri ilanda “İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen görüşmeler, özlemini çektiğimiz barışın kapısını ciddi bir biçimde aralamıştır. ……TBMM’nden başlayarak, çözüme katkı sunabilecek bütün taraf ve kesimleri sürecin parçası haline getirmek demokratik, adil ve kalıcı çözümü kolaylaştıracak ve hızlandıracaktır. Bizler bu doğrultuda atılacak demokratik adımları, adresine bakmadan sahipleneceğiz” diyorlar.

Bu “Müzakere Havarisi”,Barış Goygoycusu” çok demokrat(!) aydınlarımız ve bunların çöreklendiği sivil toplum kuruluşları bizim malumumuzdur. Bunlar ne kadar, Atatürk, Cumhuriyet, Türklük ve Türk ordusu aleyhinde siyasi girişim olursa, hemen yanında yer alan sivil destekçileridir. Hatta Ermenilerin Türk milletine attıkları soykırım iftirasının bile savunucularıdırlar. Anayasamızı, Avrupa Birliğiyle, Alman Vakıflarıyla ve Öcalan’ın şahsında PKK ile pazarlık konusu yapan bütün girişimlerin başdestekçileridir. Milliyetçiler, vatanseverler, PKK ile savaşan komutanlarımız tutuklanırken “demokratikleşiyoruz” diye bayram edenler bunlardır.

17Mar/131

Türkiye’yi bölüyorlar körmüsün?.. / Yüksel ERCAN

timthumbTürkiye’yi bölüyorlar Körmüsün?.. / Yüksel ERCAN

İçerisinde bulunduğumuz şu günlerde Türk milletinin gözünün önünde cereyan eden hadiseler adeta küçük dilimizi yutturacak cinsten, Türk Milletini paramparça etmek, herkesi birbirine düşürmek adına ismine “Açılım” denilen safsata ile sergilenen oyun akıllara ziyan bir şekilde sergileniyor.

Şehit kanları ile sulanmış vatan topraklarını bekleyen tehlikelere karşı neler yapılacağı daha doğrusu başımıza gelenler ile ilgili yıllar önce OZAN ARİF’in yazdığı şiir galiba durumu en ince detaylarına kadar açıklıyor.

Temennimiz odur ki Ozan Arif’in gördüğü ama Ülkeyi yönetenlerin göremediği bu olumsuzluklar bir an önce ortadan kaldırılsın ve Türk milleti de rahat bir nefes alabilsin.