
Madde Maksat, İnsan Amaçtır * -Alptekin CEVHERLİ
Madde Maksat, İnsan Amaçtır * -Alptekin CEVHERLİ
Günümüzde insanlık, bir girdabın içerisinde çırpınıp duruyor. Çırpındıkça daha çok batıyor. Enerjisi tükeniyor. Özerlikle genç nesiller tamamen hayattan bezgin ve geleceğe yönelik hiçbir amacı olmayan bir şekilde, günübirlik yaşıyor. Mutlulukları, hüzünleri, umutları birkaç günde geçiyor, unutuluyor.
Bu hızlı yaşam koşturmacasında insanlık, amaçsız ve hedefsiz olarak bir o yana bir bu yana savruluyor.
İnsani değerler unutulmuş, kavramlar karışmış; herkeste bir bencillik, bir vurdumduymazlık almış başını gitmiş. Okulda okuyan çocuklar eğitim görmeden (!) öğrenim gördükleri için sıkıntılı ve kendilerinden -ne yazık ki- bir haber vaziyette yetişir olmuş. Okullarda esas olarak öğretilmesi gereken insanlık bilimlerinin adı bile geçmezken, sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde pek çok teori ve kuram somut gerçek gibi öğretilip duruyor.
İnsanlar mutlu yaşamak hülyasıyla, zengin olmak ve güzel yemekler yemek maksadıyla yanıp tutuşuyorlar. Oysa amaç olan insanın elbette güzel yemeklere, şık kıyafetlere, paraya, otomobile, villaya kaliteli yaşam standartlarına, gülmeye, eğlenmeye ihtiyacı var.
Ama bu maksatları gerçekleştirmesi, kendisinin huzurlu bir şekilde amaçlarına ulaşabilmesi için gerekli. Yoksa bunların hiç biri nihai amaç değildir. Bunlar insanın dünyaya geliş amacına ve ömürlük davasına ulaşabilmesi için gerekli olan lojistik ihtiyaçlar.
GERİLİM, MAĞDURİYET VE KAZANIMLAR – Yrd. Dr. Sakin ÖNER
GERİLİM, MAĞDURİYET VE KAZANIMLAR – Yrd. Dr. Sakin ÖNER
30 Mart 2014 seçimi mağlubu olmayan, fakat eşkazananlar arasında tek galibi olan bir seçim olarak siyaset tarihimize geçecek. Bu galip AKP’dir. Bu galebesini de; izlediği sanal bir düşmana karşı gerilim stratejisi ve buna bağlı mağduriyet edebiyatı, halkın kazanımlarını kaybedeceği korkusu ve son çıkardığı “bütünşehir yasası”na dönüşen Büyükşehir Yasası’dır.
SONUÇLARIN ANALİZİ
Bu seçimlerin sonucunu önce oy oranlarına göre değerlendirelim;
v AKP, 2009’daki yerel seçimlerde % 39 olan oyunu % 4 arttırmış, 2011’deki genel seçimlerde % 49 olan oyunu % 5-6 geriletmiş görünüyor.
v CHP, 2009’daki yerel seçimlerde % 23 olan oyunu % 4, 2011’deki genel seçimlerde % 26 olan oyunu % 1 arttırmış görünüyor.
v MHP, 2009’daki yerel seçimlerde % 16 olan oyunu % 1, 2011’deki genel seçimlerde % 13 olan oyunu % 5 arttırmış görünüyor. MHP; 3 büyükşehir ve 5 ilde birinci, 29 ilde ikinci parti durumundadır. Bunun parti kurmaylarınca iyi değerlendirilmesi gerekir.
v BDP, 2009’daki yerel seçimlerde %5,7 olan oyunu korumuş görünüyor. Bu parti 2011’deki genel seçimlere bağımsız adaylarla katıldığı için bir mukayese yapamıyoruz.
KARAMSARLIK ZAYIF İNSANLARIN ÖZELLİĞİDİR – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
KARAMSARLIK ZAYIF İNSANLARIN ÖZELLİĞİDİR - Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Hasret duyulan zafere, çiçekli yollardan gidilmez.
Her ideoloji, her ideolojik olan din, istismarcılar nedeniyle inandırıcılığını kaybeder.
İnsanın nefsi; hırsızlığa, yalana, aldatılmaya, güdülmeye daha yatkındır.
Rekabetin hat safhada olduğu bir yerde insanlığın değerleri anlamını yitirir.
İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek.
Halkın çoğu cahildir, okuması bilmesi anlaması sınırlıdır.
Halk; kim daha iyi aldatırsa ona yönelir ve güdülmeyi kabullenir.
Her yenilgiden sonra, zafere duyulan özlem biraz daha artar.
Aldatmaya, yanıltmaya dayalı zaferler geçicidir.
Kararsızlık insanı tehlikeye, korkaklık başarısızlığa, cesaret zafere götürür.
Aydınlanma karamsarlık bulutlarının dağıtılmasıyla gerçekleşir.
Aydınlanan insanlar, sorumluluk bilinciyle karanlıkları aydınlatırlar.
Umutsuzluk, karamsarlık yok.
Başarının yolu da, siyaseti yapanın becerisindedir.
Gıda ve Süt Hakkında Hatalı Bilgiler ve Bilimsel Gerçekler – Prof. Dr. Nevzat Artık / Prof. Dr. Atila Yetişemiyen
Gıda ve Süt Hakkında Hatalı Bilgiler ve Bilimsel Gerçekler
Prof. Dr. Nevzat Artık - Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Atila Yetişemiyen - Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt
Teknolojisi Bölümü
Tüketicilerin gıda ve gıda güvenliği konusunda aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi açısından gıda ile ilgili yayın ve programlar son derece yararlıdır. Ancak “Gıda ve Beslenme”konusunda “gıdaların güvenli üretimi” kadar“doğru bilgi” ile doğru bilgilendirme de, çok değerli ve önemlidir. Tüm kesimlerin, toplumun sağlıklı bireylerden oluşması için sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumlulukların başında da halkımızın “Uzman kişilerce doğru bilgilendirilmesi” gelmektedir.
Maalesef son yıllarda medyada 'tarım ve gıda sektörü' ile ilgili sağlıklı gıda konusu, çok yoğun olarak tartışılmaya başlandı. Artık insanlar gıdalara kuşku ile bakar hale geldiler. Bu noktada tam anlamıyla kavram karmaşasıyla kafaları karıştırma, deyim yerindeyse bir bilgi kirliliği başladı. Ne yazık ki bu bilgi kirliliği giderek de artmaktadır. Önce korkutuluyor, ardından endişeye sevk ediliyoruz, özellikle de hayvansal gıdalar konusunda.
İnsan düşünmeden edemiyor; “Acaba Türk toplumunun hayvansal gıdalarla beslenmesinin önüne geçilerek, geri zekalı bir toplum mu yaratılmaya çalışılıyor?” Çünkü özellikle zihinsel gelişim için hayvansal gıdaların önemi, dünya çapında çok sayıda araştırma ile ortaya konulmuş bulunmaktadır.
ALÇAKLARI-ALÇAKLARA – Feyzullah Budak
ALÇAKLARI-ALÇAKLARA - Feyzullah Budak
AKP’nin 30 Mart seçimleri için hazırladığı bayraklı reklam filmini izlediniz değil mi? Hani fonda Sayın Başbakan İstiklal Marşının 5.kıtasını okuyor. Daha ilk mısrada ne diyor Sayın Başbakan hiç dikkat ettiniz mi?
“Arkadaş! YURDUMU ALÇAKLARA uğratma, sakın;”
Halbuki o mısranın Mehmet Akif tarafından yazılmış olan doğru şekli nedir?
“Arkadaş! YURDUMA ALÇAKLARI uğratma, sakın;
Neden böyle oluyor dersiniz? Çünkü Koca Akif, “Yurduma, dışarıdan gelen alçakların tasallut ettiğini” biliyor ve bunun için “Yurduma alçakları uğratma” diyordu.
Ama Sayın Başbakan’ın bilinç altı başka bir şey söylüyor ve defalarca yapılan çekimlerden sonra kesinleşen reklam filminde bile bu bilinç altı düzelmiyor ve;
“Arkadaş!. Yurdumu zaten içerde var olan alçaklara uğratma, sakın:” diyor…!
Daha ne desin?
Amerika’dan AKP’ye kırmızı kart – Savaş SÜZAL
Amerika’dan AKP’ye kırmızı kart - Savaş SÜZAL
Bu köşeyi okuyanlar bilir, yıllardır, “Amerika, ülkelerin başına geçirdiklerini, gene kendi götürür” diye yazarım.
Özellikle, siyasi yaşamımızda, ABD tarafından hazırlanıp, başımıza geçirilen, ülkenin uyanığı, yüzde 51’in de kazığa seve, seve katlandığı, AKP ve Erdoğan konusunun sık, sık altını çizmiştim. Konu, zaman içinde, tepki göstermeyen, Türk halkı için önem taşımayan, ancak planı hazırlayanların, çıkarlarına tehdit olmaya başlayınca, arkadaşların altından sandalyeyi çekmesi.
Evet, aklınıza neden böyle bir kanıya kapıldığım gelebilir. Hepinizin iyi bildiği olayları, başka gözle taramak gerektiğine inanıyorum. Bir kere Erdoğan ve yandaşları, kendilerini, akıllı sanıyor. Kendilerine iktidar verenlerin çizdiği yolun, sağına ve soluna taşarlarsa verilen emirlerin dışına çıkarlarsa kimse anlamaz, aldırmaz diye düşünüyor. Tam şarklı ve Arap kafası. Suriye, İran, İslami radikallerle ilgili, Washington’dan gelen talimatları kendi kafalarına göre çevirdiler. Patronun koyduğu ekonomik ambargoları delip, kara para aklayıp ceplerini doldurdular.
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR’İ 5,5 MİLYAR KİM BORÇLANDIRDI? SİRMEN Mİ, KARAOSMANOĞLU MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR’İ 5,5 MİLYAR KİM BORÇLANDIRDI? SİRMEN Mİ, KARAOSMANOĞLU MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
GİRİŞ: Kocaeli’de Belediye Başkan adayları seçim çalışmalarına tam gaz devam ediyor. Adaylar halka kendisini anlatmaya çalıştığı her fırsatta, ne türlü hizmetler yapacağını anlatmaya çalışıyor.
Başkan adayları son derece iyi niyetle hazırladıkları projelerle kendilerini diğerlerinden farklarını ortaya koymaya çalışmakta. Ancak bütün bu projelerin gerçekleşmesi kaynak yani para bulunmasına bağlı. Belediyelerin bütçeleri de yüksek maliyetli parlak projeleri gerçekleştirmek için yeterli değil.
Özellikle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin durumu oldukça sıkıntılı. AKP’li Başkan İbrahim Karaosmanoğlu yönetimindeki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin ilk dönemi epeyce yatırımların yapıldığı hareketli bir dönemdi. Buna karşılık ikinci döneminde tam bir rölantide olmasının ana sebebi bu ekonomik sıkıntı olsa gerek.
Yaklaşık dört ay önce yazdığım köşe yazısında bu konuya dikkat çekmek istedim.
CIA’NIN ERDOĞAN’I NASIL ÇÖZDÜĞÜNÜ ANLATIYOR. / SİBEL EDMOND
CIA'NIN ERDOĞAN'I NASIL ÇÖZDÜĞÜNÜ ANLATIYOR. / SİBEL EDMOND
(Not: Sibel Edmond Türk-İran asıllı, eski FBI çevirmenlerinden, ve ABD'nin örtülü Gladyo operasyonlarını basına sızdıran, Ulusal Güvenlik Muhbirler Birliği (National Security Whistleblowers Coalition) kurucusu bir Amerikalı. Yazdığı Classified Woman-The Sibel Edmonds Story: A Memoir adlı kitapta bu olaylarin ic yuzunu yazmis.
Şaşırtıcı olan bir konu da şu, Türkiye'yi son derece yakından ilgilendiren bu kitap Türkçe'ye çevrilMEmiş durumda!!! Edmond kısaca şunu yaziyor: "Susurluk kazasının ardından taktik değişikliğine giden ABD artık askerleri, laik aşırı milliyetçileri kullanmaktan vazgeçerek yerine İslamiyet'i, Fetullah Gülen'i kullanmaya başladı. Fetullah Gülen'in varlık nedeni ve CIA tarafından desteklenmesinin, hala Amerika'da yaşıyor olmasının nedeni bu" diyor.)Turkiye nasil bir bir komplo ile karsi karsiya!!!!!
Uzun süre Türkiye'de yaşadım ve Türkiye iç politikasını çok yakından takip ediyorum. Ve doğrusu, benim FBI muhbirlik davamın konusu aslında ABD-Türkiye arasındaki gizli görüşmeleri deşifre etmemden kaynaklanıyor.
...
Bu yüzden hem ABD'de, ABD çıkarlarına zarar verdiğim, hem de Türkiye'de Türkiye çıkarlarına zarar verdiğim gerekçesiyle iki ülkede de tamamen dışlandım.
...
DUR BE GÖNÜL – Av. TEVFİK KARABULUT
DUR BE GÖNÜL - Av. TEVFİK KARABULUT
Hele dur be gönül yüksekten uçma
Kibir kitabından sayfalar açma
Gururun zehrinden sakın ha içme
Kendine kalplerde yer bulsan yeter
Hani nerde Karun, nerde Süleyman
Nice sultanları kaybetti zaman
Gelip geçiciye meyletme aman
Sevgiyle sulanmış çim olsan yeter
Kırdığın gönülde ev kuramazsın
Zaman akıp gider durduramazsın
Devranı geriye sardıramazsın
Ölünce hayırla anılsan yeter
YÜZLERİ YOK Kİ – Rifat Serdaroğlu
YÜZLERİ YOK Kİ - Rifat Serdaroğlu
Cumhuriyet Tarihimizin en büyük “Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet” olayını yaşadığımız bu günlerde, her gün yenisi çıkan ses kayıtlarıyla şimdiye kadar hiç görmediğimiz densizlikleri-pislikleri-çirkinlikleri görüyoruz.
Siyasi Parti hüviyetine bürünmüş bir “Hırsızlık Çetesi” devlet gücünü kullanarak, ülkeyi soyup soğana çevirmiş, maalesef.
Çevremde ki insanlara, “böyle bir şey gördünüz mü” diye sorduğumda, aldığım cevap hep aynı;
“Böylesini hiç görmedik, duymadık…”
Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın anlattığı bir fıkra vardır;
“Köylünün biri pazarda kaz satıyormuş. Biri hariç tüm kazları satmış. Elinde kalan kazı koltuğunun altına kıstırıp, sinemaya gitmiş. Kazla sinemaya giremezsin, demişler. Köylü köşeye çekilip, kazı şalvarının içine saklamış ve içeri girmeyi başarmış. Karanlıkta bir koltuğa oturmuş.
Yan koltuktaki yaşlıca kadın fındık yiyormuş. Fındığın kokusunu alan kaz, kafasını şalvardan dışarı çıkarıp, kadının elindeki kâğıt poşetten bir tane fındık kapıp tekrar şalvara girmiş.
Kadın ağzı açık bir halde şunları söylemiş; Kırk yıllık çaça’yım. Her türlüsünü gördüm ama bunun gibi fındık yiyenini şimdiye kadar görmedim…”
Bölükbaşı bu fıkrayı, rahmetli Özal’ın çocuklarının karıştıkları yolsuzluk olayları üzerine anlatmıştı. Bu günkü rezillikleri görseydi, kim bilir neler söylerdi!
HIRSIZLIK İDEOLOJİSİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
HIRSIZLIK İDEOLOJİSİ – Prof. Dr. Nurullah AYDIN
Doğada denge vardır. Hayvanlar aleminde; güçlü olan, güçlü olmayanı yer.
İnsanlar aleminde de, hırsızlık ideolojisine sahip olanlar; olmayanı sömürür, yer.
Tarih boyunca; dürüst diye halkın güvendiği birçok yönetici hırsız damgasını yemiştir.
İnsanlar büyük bedel ödeyerek hukuk düzeni oluşturarak; hırsızlık ideolojisini etkisizleştirmek için yasalarla kurallar getirmiştir. Ancak uygulama; halkın alt tabakalarında ki hırsızlık yapanları etkisizleştirmeye yönelik olmaktadır.
Yönetici sınıfının hırsızlık eylemlerinde; hukuk kuralları işlemez.
İş dünyasının hırsızlık eylemlerinde; bahşiş, bağış hediye ön plandadır.
Gelişmemiş toplumlarda demokrasi; hırsızlık ideolojisinin örtülü rejimidir.
KIRIM’IN İLHAKINI TANIMIYORUZ – Süleyman Pekin
KIRIM’IN İLHAKINI TANIMIYORUZ - Süleyman Pekin
Yalnızca Rus asıllıların katıldığı bir referandumla alınan sonuç, hele hele işgalci Rus askerlerinin güvenliğini sağladığı bir seçimin yüzde 93 buçukluk neticesi asla tanınamaz, tanınmamalıdır. Bu noktada – kendi adıma söyleyeyim – ilk defa Obama, Kerry ve Rasmussen’le aynı düşünüyoruz.
Bir ülke seçim tantanası ve yolsuzluk / ahlaksızlık kampanası içinde için içini yerken yenir asıl tarihî goller dedik; yiyoruz. Yarın 30 Mart sonrasında bizim Güneydoğu’muzdan da oldu-bittili bir özerklik / otonomi golü, 1 ay sonrasında da Kıbrıs’ta “Birleşik Cumhuriyet” golü yersek maç 3-0’dır. Kim gelirse bunları 3–5 senede çıkaramaz.
Yunanistan kaç senedir krizdeydi; Ege’de ihtilaflı adaları bile zilliyetimize geçiremedik, aksine eller (Elenler) aldı. Çeçen davasında hem Rus yanlısı Ramzan Kadirov’un keyfine uygun camileri, sarayları TOKİ’ye yaptırdık hem de Çeçen mücahitleri ülke dışına kovaladık.
GELİN CANLAR – Av. TEVFİK KARABULUT
GELİN CANLAR - Av. TEVFİK KARABULUT
Serap, Berkin, Burak, adı fark etmez
Acı aynı acı, bu böyle gitmez
Ateş suyla söner, körükle bitmez
Gelin canlar gelin, eller birleşsin Dualar birleşsin, diller birleşsin
Yine aynı oyun kondu sahneye
Her gün aynı filmi seyretmek niye
Müthiş bir ilaç var kardeşlik diye
Gelin canlar gelin eller birleşsin
Gönüller birleşsin kollar birleşsin
Başka ülkemiz yok,bu ülke bizim
Acılar da bizim,sevinç de bizim
Matemler de bizim övünç de bizim
Gelin canlar gelin eller birleşsin
Kol kola yürünen yollar birleşsin
ÜLKEMDEN İNSAN MANZARALARI! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
30 Mart 2014 tarihinde, bir yerel seçimden öte sonuçlar ortaya çıkaracak olan yani Türk Milleti’nin istiklalini ve istikbalini belirleyecek bir seçimi yaşayacağız.
Lafı evelemenin gevelemenin hiç gereği yok. 1938 yılında Atatürk’ün ölümünden başlayarak günümüze kadar gelen sinsi politikalar nedeni ile Türk Milleti vatanını kaybetmek üzeredir.
Türk Eğitim Sistemi, Atatürk sonrası CHP ve Adnan Menderes’in Demokrat Partisi ile başlayan Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi, askeri dönemler ve AKP ile devam eden bu aralıksız süreçte, Türk çocuklarını dumura uğratmıştır. Gerçi buna paralel olarak “Aile Sağlığı ve Nüfus Planlaması” ile başka dumur vaziyetleride söz konusudur.
Bunun sonucu olarak milletine yabancı, ne yapacağını bilmez halde ve mankurtlaşmış insan yığınlarının; bugün toplumumuzun önemli bir bölümünü oluşturduğunu görüyoruz.
Böyle bir insan yapısının ortaya çıkışına neden olan politikaların uygulayıcısı olan Gayri Türkler; galip gelmiş gibi gözükmektedir. Çünkü Türk Milleti halen büyük çoğunlukla ne yapacağını bilmez haldedir...
BİR YALNIZ ADAM: BAŞBAKAN ERDOĞAN – Av. Ruhittin SÖNMEZ
“Başbakan Erdoğan geçen hafta bir TV programında Ak Partili vekil ve bakanlara da sitem etti. Çünkü çoğu, hükümeti, partiyi savunma işini Erdoğan'ın üzerine yıkıp, arazi oldu.”
Bu bilgiyi Facebook’ta paylaşan bir arkadaştan öğrendim. Bu arkadaş, hani AKP’nin sosyal medyada algıları yönetmek için Türkiye çapında görevlendirdiği 6 bin kişiden bahsediliyor ya, muhtemelen onlardan biri. El hak vazifesini iyi yapıyor.
Başbakan bu gözlemi yapmış ve kendi vekillerini ve bakanlarını harekete geçirmek için bu cümleyi söylemiş.
Benim de gözlemim de aynı. Yani Başbakan kendisini ve partisini savunmak konusunda yalnız kaldı.
Mehmet Metiner gibi kimsenin kendisini ciddiye almadığı birkaç biatçı dışında, Başbakan’ın 17 Aralıktan bu yana geliştirdiği söylemlere gönülden destek veren bakan ve milletvekili yok.
BU PAKET PKK’YI KESMEZ – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER
BU PAKET PKK’YI KESMEZ – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER
“Demokratikleşme paketi" olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM seçim tatiline girmeden kabul edilen son kanun oldu. Ama bu paket, “30 Mart Seçimlerinden sonra Hükümeti beklemeden özerkliğimizi ilan edeceğiz” diyen PKK güdümündeki BDP’yi kesmez.
Bu son “Demokratikleşme paketi" ile bölücü odaklara hangi ikramlarda bulunulmuş, şöyle bir göz atalım:
*Pakete göre, hem yerel, hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılabilecek. Artık meydanlarda siyasiler, sadece Kürtçe değil, yerine göre farklı dil ve lehçeler kullanılabilecek.
*Kanunun, "Türkçeden başka dil ve yazı kullanamazlar" ibaresi madde metninden çıkarılarak, ön seçimler esnasında yapılacak propagandalarda Türkçeden başka dil ve yazı kullanılması yasağı kaldırılıyor ve adayların ön seçim propagandasında kendilerini Türkçeden başka dil ve yazıyla da ifade edebilmelerine imkan sağlanıyor. Bununla sadece Kürtçe değil, yerine göre farklı dil ve lehçelerle de propaganda malzemesi kullanılmasının önü açılıyor.
KIRIM TÜRK YURDU, ‘DELİ PUTİN’E DİKKAT – Süleyman PEKİN
KIRIM TÜRK YURDU, ‘DELİ PUTİN’E DİKKAT - Süleyman PEKİN
Saka İmparatorluğunun, Aktaş Hanlığının, Sabar Hakanlığının, Büyük Bulgarya Devletinin, Hazar İmparatorluğunun, Kuman-Kıpçak Federasyonunun, Altın Orda İmparatorluğunun, Kırım Hanlığının ve özerk yada bağımsız Kırım Cumhuriyetlerinin yurdu; Milattan Önce başlarsanız 27-28 asırlık, Milattan Sonra başlarsanız 17-18 asırlık Türk diyarıdır “Ey Güzel Kırım”.
1944 Sürgünü’nü gören, vagon vagon Sibirya’ya gönderilen, istasyon istasyon öldürülen, Stalin - Brejnev demeden inatla mücadele veren, sürgünde doğan umudun yani Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun liderliğinde SSCB sonrası anavatana dönüş hamlesini peyderpey gerçekleştiren bir halkın hazin ama umutlu hikâyesidir Kırım Türklerinin / Tatarlarının son 70 yıllık tarihi.
Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde kendi Millî Meclislerine bile sahipler. Kırım genelindeki 2 milyon nüfustan 320 bin nüfusa ulaşmıştır Tatar / Türk nüfusu şimdilerde. Çoklukla da Akmescit (Simferepol), Akyar, Kefe, Yalta, Kerç, Gözleve gibi yerlerdeler.
Karadeniz’in öbür yakasında Türkiye’nin simetrisi gibi uzanan 45 milyonluk Ukrayna’yla ne Türkiye Türklerinin ne de Kırım Türklerinin bir derdi yok. Bütün problem Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde çoğunluğu oluşturan Rusların ‘son çar’ Putin’in hegemonik hırslarına mektup yazması. Putin’in de Suriye başarısından sonra her yakın hadiseden askerî zafer çıkarma saplantısı yakında bir tarafına batar.
KENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME ÇALIŞMASI – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan
KENDİNİ DEĞERLİ HİSSETME ÇALIŞMASI - Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan
Kendini değerli hissetme çalışmasına başlarken, gerçekten kendimizin değerini artırma gayreti içerisinde olmalıyız. Bu bizim temel amacımız olmalıdır.
İnsan, Yüce Yaradan tarafından onurlandırılmıştır. Ona en büyük onur verilmiştir. Bu onur, hayatına hükmetme fırsatıdır. Kişi, hayatın sonsuz kaynaklarını akıllıca kullanma sorumluluğuna sahiptir. Evrenin en vazgeçilmez kaynağı insandır.
Kendimizi değerli hissedebilmek için işe “kendini kabullenme” çalışmalarıyla başlayabiliriz. Her gün kendimizi reddetme düşüncelerine yer vermeden, bir saat için kendimizi olduğu gibi kabul edebiliriz. Bu çalışmayı yapabilmek için korku dolu düşüncelerden arınmalıyız. Bencillik, gurur, sürekli kendini haklı görme takıntısı, kıskançlık, kendini suçlama, kendini sürekli eleştirmek, güvensizlik, düşmanlık gibi düşünceler içindeyken kendimizi değerli hissedemeyiz. Bu olumsuz düşünceler korkunun çocuklarıdır. Günde bir saat için bunların yerine olumlu düşüncelere yoğunlaşabiliriz.
Korku bize Tanrı tarafından verilmedi. Korkuyu ve onun çocuklarını biz üretiyoruz. Tanrı bize sevgiyi verdi. Sevginin olduğu yerde korku barınamaz. Tüm yaradılışı, Yaradan’dan ötürü sevmeliyiz. Bu sevgi büyüdükçe kendimizi daha çok değerli hissederiz.
UMUT ÇİÇEĞİM – Av. TEVFİK KARABULUT
UMUT ÇİÇEĞİM - TEVFİK KARABULUT
Kaç bahar oldu açmadın
Aç artık umut çiçeğim
Her tarafa hoş duygular
Saç artık umut çiçeğim
Seherle gönül bahçemde
Göz açtığım o ilk demde
Kasveti delip sinemde
Uç artık umut çiçeğim
Delip sisli ufukları
Aşarak yüce dağları
Görerek yeni bağları
Göç artık umut çiçeğim
İSLAMI 20 PENİYE SATMAK – Feyzullah BUDAK
İSLAMI 20 PENİYE SATMAK - Feyzullah BUDAK
Londra’daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve evinin bulunduğu yere fazla sayıda sefer olmadığı için, çoğu zaman aynı otobüse denk geliyormuş. Bir gün, otobüsün biletçisi imama para üstü verirken yanlışlıkla 20 Peni fazla vermiş. (Peni: Sterlinin %1’idir, yani bizim kuruşumuz gibi) İmam yanlışlığı ancak yerine oturup parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine “bu 20 Peniyi biletçiye geri versem mi? diye düşünmüş… Ama içinden bir ses diyormuş ki “bu çok küçük bir para ve zaten biletçinin de umurunda değil. Koskoca otobüs şirketi için de 20 Peni ne fark eder ki?. Bu parayı Allahtan gelen bir hediye gibi düşünebilirim”
İneceği durağa gelince, imam bu 20 Peniyi biletçiye iade etmeme kararlılığı ile yerinden kalkıp kapıya yönelmiş ama tam inecekken aniden fikrini değiştirip biletçiye dönmüş ve “paranın üstünü fazla vermişsiniz” diyerek 20 peniyi biletçiye iade etmiş. Bunun üzerine biletçi gülümsemiş ve demiş ki : “Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır İslam’ı öğrenmek için sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum ve bilerek size fazla para verdim, nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim.”
İmam inerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmışçasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış. Gözlerinden yaşlar dökülerek kendi kendine mırıldanmış; “Allah’ım beni affet! Az daha İslam’ı 20 Peniye satıyordum!”
Şimdi: İslam adına, İslam bayrağıyla, İslam referansıyla siyaset yapanlar haram paraları ayakkabı kutularında saklıyor, rüşveti elbise torbaları içinde alıyor… Haram yoldan toplanan paraların suçüstü yakalanmaması için bu paralar sabaha kadar sağa sola dağıtılarak saklanmasına rağmen ertesi sabah elde bir yerlere taşınamamış 30 milyon Aurolar kalıyor. Eh artık herhalde bu zevatın da “Allah’ım az daha İslam’ı 20 Peniye satıyordum!” gibi bir pişmanlığı olmayacaktır!