Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

22Mar/140

YÜZLERİ YOK Kİ – Rifat Serdaroğlu

YÜZLERİ YOK Kİ - Rifat Serdaroğlu

Cumhuriyet Tarihimizin en büyük “Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet” olayını yaşadığımız bu günlerde, her gün yenisi çıkan ses kayıtlarıyla şimdiye kadar hiç görmediğimiz densizlikleri-pislikleri-çirkinlikleri görüyoruz.

Siyasi Parti hüviyetine bürünmüş bir “Hırsızlık Çetesi” devlet gücünü kullanarak, ülkeyi soyup soğana çevirmiş, maalesef.

Çevremde ki insanlara, “böyle bir şey gördünüz mü” diye sorduğumda, aldığım cevap hep aynı;
“Böylesini hiç görmedik, duymadık…”

Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın anlattığı bir fıkra vardır;
“Köylünün biri pazarda kaz satıyormuş. Biri hariç tüm kazları satmış. Elinde kalan kazı koltuğunun altına kıstırıp, sinemaya gitmiş. Kazla sinemaya giremezsin, demişler. Köylü köşeye çekilip, kazı şalvarının içine saklamış ve içeri girmeyi başarmış. Karanlıkta bir koltuğa oturmuş.

Yan koltuktaki yaşlıca kadın fındık yiyormuş. Fındığın kokusunu alan kaz, kafasını şalvardan dışarı çıkarıp, kadının elindeki kâğıt poşetten bir tane fındık kapıp tekrar şalvara girmiş.

Kadın ağzı açık bir halde şunları söylemiş; Kırk yıllık çaça’yım. Her türlüsünü gördüm ama bunun gibi fındık yiyenini şimdiye kadar görmedim…”
Bölükbaşı bu fıkrayı, rahmetli Özal’ın çocuklarının karıştıkları yolsuzluk olayları üzerine anlatmıştı. Bu günkü rezillikleri görseydi, kim bilir neler söylerdi!

Gerçekten, dünya kuruldu kurulalı, böylesine utanma duygusunu tatmamış, yüzleri kızarmayan bir topluluk görülmemiştir. Bana soruyorlar; “Bunlar utanmaz mı, yüzleri kızarmaz mı” diye.

Yanıt bellidir; Yüzleri olsa, elbette ki utanırlardı. Ama bunların yüzleri yok ki!
Türk Milletinin kendisine, “Başbakanlık” Makamını emanet ettiği zat, işi gücü bırakmış, televizyon yayınlarına müdahale, gazeteci ve televizyoncuların işten atılmaları, çocuklarıyla beraber yasa dışı para trafiğini yönetmek, polis operasyonlarıyla ve Savcı tayinleriyle birebir uğraşmaktadır.

Türk Milletinin kendilerine, “Bakanlık” Makamını emanet ettiği kişiler, rüşvet almışlar, yolsuzluk yapmışlar ve içlerinden biri, “Ben ne yaptıysam Başbakan emrettiği için yaptım” demiştir.

Bir Bakan, hiç utanmadan-sıkılmadan kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in en faziletli sûresi olan Bakara Sûresi ile alay etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Bakanları, İranlı bir ajan tarafından dağıtılan rüşvetlerle maymuna çevrilmişlerdir. İ

nsan sormadan edemiyor; “Suçsuz olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Size montaj-dublaj yapıldığını söylüyorsunuz. O zaman TBMM’ de fezlekeleri niçin saklıyorsunuz? Savcıyı değiştirdiniz, polisleri dağıttınız, neyi saklayacaksınız, nasıl saklayacaksınız?”

Allah Aşkına, sizler insan mısınız? Her şeyi bir kenara bırakalım. Eşinizin ve çocuklarınızın yüzlerine nasıl bakacaksınız? Başınızı yastığa koyduğunuzda hiçbir şey olmamış gibi uyuyabilecek misiniz? Sizin ve çocuklarınızın boğazlarından geçen haram lokmaları hazmedebilecek misiniz?

Değerli Okurlar;
Suçluyu yaratan, çok büyük bir olasılıkla soyaçekim değil, toplumdur.
Yani hırsızın beyni ile âlimin beynini birbirinden ayırt etmek mümkün değildir. Toplum, kendi âlimini de, kendi katilini de, kendi hırsızını da yaratır.

Bunlar da AKP’nin yarattığı hırsızlar. Yakala, yakalayabilirsen…

Eyy, Tayyip;
Madem ki abdestinizden şüpheniz yok, madem ki namazınızdan da şüpheniz yok, neden fezlekelerin Türk Milleti önünde okunmasından korkuyorsunuz?...

TBMM’ deki parmak çoğunluğundan faydalanıp, yolsuzluk yapanları şimdilik koruyabilirsiniz. Ama 30 Marttan sonra ne sen, ne de koruduğun “Haram Sofrasında” oturan arkadaşların, insan içine çıkamayacaksınız…

Yazıyı bir soru ile bitirelim;
MEZDEKE’ yi bu kadar güzel kıvırtarak oynayan AKP’ liler, FEZLEKE’ den niçin korkarlar?

Sağlık ve başarı dileklerimle..

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.