Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

ahsen okyar
25Eyl/190

ÜÇ OSMANLI PAŞASININ YURDU LEHİSTAN VE BUGÜNKÜ POLONYA – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2ÜÇ OSMANLI PAŞASININ YURDU LEHİSTAN VE BUGÜNKÜ POLONYA - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Lehistan’ın bugünkü Polonya olduğunu yeni nesil bilmeyebilir. Ama Polonya tarihimizde ciddi bir yer teşkil eder. Çünkü sürekli Çarlık Rusyasının tehdidi altındadırlar. Ancak İstanbul’a sığınabiliyorlar. Tarlabaşında vefat eden Polonya’nın milli Kahramanı Adamawi Mickiavkzavi onlardan biridir. Osmanlı yönetimi, Babıali’de yabancı büyükelçiler toplantısına başlamadan önce işgal altındaki Polonya’ya veya kuşatılmış Varşova’ya destek için “Lehistan Sefiri geldi mi?” sorusuna “Yolda!” diyerek verilen cevap üzerine gündeme geçerlermiş. Polonya’ya hep sıcak ve sorunsuz bakmıştır Türk dış politikası. Öyle ki Adolf Hitler yönetimindeki Almanların Polonya’yı işgali sırasında Türkiye Büyükelçisi Von Papen Türk Hükümetine başvurarak Polonya’nın Ankara’daki binalarının kendilerine verilmesini istemiş, ancak bu talep kesin bir dille reddedilmişti.

2Eyl/190

ŞULE YÜKSEL ŞENLER; YÜREĞİNİ TAM YANSITAMAMIŞ BİR İSTANBUL HANIMEFENDİSİ Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2ŞULE YÜKSEL ŞENLER; YÜREĞİNİ TAM YANSITAMAMIŞ BİR İSTANBUL HANIMEFENDİSİ Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Askerliğimi Erzurum Tabakhane’de; 29.Tümen Topçu Alayı Disiplin Subayı olarak yaptım. Mesai dışı saatlerimi ya üniversite kampüsünde, yahut Erzurum’da rahmetli Ahmet Polat’ın yayınladığı doğunun maruf ceridesi Hürsöz Gazetesinden geçirirdim. Hürsöz’ün Yazıişleri Müdürü ve Akajans’ın Erzurum temsilcisi merhum Durdemir Bilirdönmez bir gün“Mehmet Bey, Bugün Gazetesi’nde Şule Yüksel Şenler Hanım yazısında sizden bahsediyor!” dediğinde önce şaka sanmıştım, sonra doğru olduğunu öğrendim. Hemen Mehmet Şevket Eygi’nin yayınladığı Bugün gazetesini aldım. Sanırım tarih 19 Haziran 1969 idi aklımda kaldığı kadarıyla. Evet Şule Yüksel Şenler yazısında benim de ismimi geçiriyordu. Yazıda bahsedilen olayı hatırladım.

5Ağu/190

KIPIR KIPIR BİR KKTC – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2KIPIR KIPIR BİR KKTC - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Birkaç seneden beri Girne’ye değişik vesilelerle gidiyorum. Her seyahatimde KKTC’de olumlu değişimleri gözlemledim. Bu defa Maraş’ta envanter çalışmasıyla turizme açılması hizmetlerinin başlaması, Rumların alışveriş için Türk tarafına daha fazla geçmesi ve Türklerin Akdeniz’de doğal gaz araması hep gündemde kaldı. KKTC’de Maraş’a direkt uçuş, sondajların yapıldığı doğalgaz gelişmesi ve üniversiteler Türk kesimini uçuracak gibi görünüyor.

Halihazırda turizmden bir, üniversitelerden de bir olmak üzere ülkeye iki milyar dolar girdi mevcut ve bu rakam ithalatını karşılıyor. Türk ve Rum kesiminin Akdeniz’de Doğal gaz arayışına “her an savaşa dönüşebilecek bir denge” olarak değerlendirenler de olmuyor değil. Rumlar, Kıbrıs’ın tümünün kendilerine ait olduğu iddiasındalar, dolayısıyla uzlaşmak gibi bir niyetleri de yok.

22Tem/190

İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteci, müellif ve muharrir Mehmet Şevket Eygi (1933 Zonguldak Ereğli-2019 İstanbul) hakka yürüdü. Fatih Camii’nde ikindi üzeri Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Topkapı Merkez Efendi’de annesinin yanına defnedildi. Müzmin bekar olan Mehmet Şevket Eyği’nin cenazesi devlet töreni olmasa bile bir miting kalabalığı eşliğinde başta halef selef Cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda bakan, parlamenter, bürokrat, işadamı, akademisyen, meslektaşları, sivil toplum temsilcileri ve gençlerin iştirakiyle kaldırıldı. Cenazeye gönderilen onlarca çelenk arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun ki de göze çarptı.

14Tem/190

GAZETECİYİ HEDEF GÖSTERMEK; SETA AYIP VE YANLIŞ YAPTI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2GAZETECİYİ HEDEF GÖSTERMEK; SETA AYIP VE YANLIŞ YAPTI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1990’lı yılların başında dağılan Sovyet Rejiminin hür ve demokrat dünyaya karşı iki stratejisi vardı. Birincisi; bazı açıklamaları Moskova değil de, önce Sofya veya Bükreş, yahut Prag ya da Belgrad’a yaptırırdı. Yok eğer bu açıklama demokrasiyle idare edilen yönetimlerden tepki görürse “Bu Moskova’nın görüşü değil, açıklamayı yapan söz konusu Başkenti bağlar. Çünkü onlar da bağımsız bir devlettir.” derdi. Yok eğer olumlu karşılanırsa “Falan yerde açıklanan görüşler tamamıyla Sovyetler Birliğinin programı içindedir. Sırası geldiği için bu düşüncelerimizi onlar açıklamıştır. Bu strateji tümüyle Sovyetlere aittir” denirdi. Bu diplomatik bir dildi. Özellikle de NATO’ya karşı kullanılırdı.

Sovyetlerin bir başka stratejisi de medyanın zaman zaman Moskova ile aynı dili kullanmaması ve ıska geçici eleştireler yapmasıydı. Fazla detay, ufuk ve hedef görünmezdi. Dünyadaki yandaşları öne çıkarılırdı. En meşhuru gerçek anlamındaki Pravda Gazetesiydi. Ama her şeye rağmen kontrolü politbüro tarafından yapılır ve değerlendirilirdi.

Hür dünya basını ise eleştirilerinden asla vazgeçmez, hem kendi rejimini ve hem de karşıt düzenlerin eksikliklerini hakarete, şiddete baş vurmadan, gerektiği kadar eleştirerek yayınlardı. Hür basın her zaman kendi kendini denetlerdi, ama mutlaka bir ideolojisi de vardı, yok değildi.

19Haz/190

NE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraNE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! -Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Ortadoğuyu kan gölüne çeviren, milyonlarca Müslümanın katili George W. Bush’un yardımcılığını yaptığı, devlet adamı, politikacı ve aktör ABD Başkanı Sanatçı Ronald Reagan (1911-2004)) seçildiği yıl olan 1981’de yaptığı bir konuşmada bir Müslüman aliminden alıntılar yapıyor. Kendi toplumunun ve dünya kamuoyunun dikkatini çekiyor.

Bu alıntı düşünür, devlet adamı ve tarihçi, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden İbn-i Haldun’un (Tunus 1332- Kahire1406) muhteşem eseri Mukaddeme adlı kitabından idi. İbn-i Sina şöyle diyor;

-Yönetimlerin kuruluşunda vergiler düşük, gelirler yüksek olur.. Yıkılışlarında ise vergiler fazla, gelirler az olur.

Mukaddeme’de yönetimlerin, kuruluş, yükseliş ve yıkılışları asabiye kavramı içinde izah edilir. Tasnifi de şöyle yapmış İbn-i Haldun; 1.Zafer ve kuruluş, 2.Otorite ve yükseliş, 3.Refah ve Ümran, 4.Duraklama, 5.İsraf, bozulma ve yıkılma dönemi.

Bir yönetimin çökmesinde israf, sefahat, şehvet ve hırslar etkilidir. İbn-i Haldun’a göre toplumun çöküşünün belirtileri de şunlardır;

1)Toplumda dayanışmanın yok olması, 2. Üretimin zayıflaması, 3. Fiyat ve vergilerin artması, 4.Liyakatın yani ehliyetin demek odur ki uzmanlığın yok olması, 5.Umutların kırılması ve karamsarlığın hakim olması, 6.Göçün hızlanması.

28May/190

İKİ KADİR BEY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraİKİ KADİR BEY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Tarihçi, hukukçu ve yazar Kadir Mısıroğlu’nu(1933 Akçaabat-2019 İstanbul) önce kitaplarıyla tanıdım. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti. 27 Mayıs Askeri Darbesi sonrasında fakültede sosyalist eylemcilerin saldırılarına karşı milliyetçi öğrenci grubunun da başını çekiyordu. Hukuk Fakültesi Derneği’nin Demokrat Parti kökenli, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını öne çıkaran aile çocuklarının kazanmasına Rasim Cinisli’ye arka planda destek verdi. Ayrıca Vefa’da bir talebe yurdu işletiyordu. Bu onun ilk ticari tecrübesiydi belki de.

HALA NETLEŞMEYEN BİR DÖNEM VAR MI?

1966 yılı falandı sanıyorum. Üniversite talebesiyim. Çok kitap, dergi ve gazete okuyorum ve hatta çoğu yayına aboneyim. Yağmur, Büyükdoğu, Sönmez, Hilal, Serdengeçti, Risale-i Nur, Toprak, İnkılap Aka, Remzi, Sander, İstanbul ve Sebil Yayınları da bunların başında geliyor.. Lozan Bir Zafer Mi, Yoksa Hezimet Mi adlı kitap isim ve muhteva olarak hemen dikkatimi çekmişti. Yutarak okudum. Necip Fazıl Kısakürek’in Sahte Kahramanları da öyle.. bu eserlere hemen teslim oluyorduk. Çünkü mekteplerde bilimsel olmayan resmi tarih ve ideoloji dayatması vardı. Karşı ilmi görüşün açıklanması mümkün değildi. Hem yasal olarak, hem de karşıt olarak.

6May/190

DERYAYI GÖREN NEHİRLER VEYA DOSTLUK ÜZERİNE – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2DERYAYI GÖREN NEHİRLER VEYA DOSTLUK ÜZERİNE - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1968 gençliği olmak; hem yaşadıklarım, hem öğrendiklerim, hem tanıdıklarım ve hem de analiz gücünü fark ettiğim için bir ayrıcalık oldu. Dostluğu da bu günlerde yaşadım. Daha öncesinde ise hem dergilerden, gazetelerden, yazarlarından etkilendiğimiz, hem de mekteplerdeki Mehmet Akif ve Tevfik Fikret yanlısı olmak gibi bir ayırıma sonunda yakalandık. İkisini de seviyorduk. Ancak Akif sanki insanı ve toplumu daha fazla yansıtıyordu. Dizelerde kendimizi bulabiliyorduk. Akif’in “Zulmü alkışlayamam”ı daha fazla giriyordu yüreğimize, Fikret’in 95’e Doğru’sunu algılamamız için biraz daha zaman gerekti. Oysa her ikisi de özgürlükten yana, istipdata karşı tavır almıştı! Emperyalizmin ülkemiz ve toplumumuz için olan kurgusunu sanki Akif daha fazla fark etmiş, dikkat çekiyordu.

26Nis/190

TOPARLANILMAZSA VAY HALİMİZE – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2TOPARLANILMAZSA VAY HALİMİZE - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

İlkbaharın cıvıl cıvıl, taptaze, renk renk aydınlığı henüz insanların yüzüne yansımıyor. Dikkatle bakıyorum sokaktaki, otobüsteki, metrodaki, vapurdaki insanlarımızın yüzüne; hep asık. Bir karış suratla süzüyorlar etrafı. Sanki ondan tanımadığı biri borç isteyecekmiş, ya da sataşacakmış da buna olumlu cevap vermemek üzere hazırlanmış kendisini. Yüzlerde aldanmama ve kurulabilecek bir tuzağa düşmeme endişesi var. Herkesin canı sıkkın görünüyor. Hiç biri tebessüm etmiyor her nedense. Yolda bile akıllı telefona kulaklıklarını takıp müzik dinleyenlerin veya mesajlaşanların pek dünya umurunda değil. Ara sıra gözlemliyorum ancak onların gözleri daha fazla açılıyor nasıl bir mesaj duyuyor, okuyor veya alıyorsa. Genelde bir karamsarlık havası yaşanıyor. Kimisi işsizlikten, kimisi geçimsizlikten ve hayat pahalılığından, kimisi hastasını tedavi ettirememekten, hastaneden randevu alamamaktan, kimileri aldığı kredi borcunu ödeyememek endişesi içinde bedbin. İnsanlar hayatın her anının yaşamaya değer olduğunu bile unutmuş. Kim bilir son kahkahayı, gülmeyi, hatta gülümsemeyi ne zaman yaşamıştı farkında bile değil.

18Nis/190

GAZETELER ve MENSUPLARI BİR ARADA MI? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2GAZETELER ve MENSUPLARI BİR ARADA MI? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteciliğe başlayalı 56 yıl olmuş.. Kilis Huduteli’nde yazıyorum(1963).. Faik Muhsinoğlu’nun sahibi olduğu Gaziantep Yeni Ülkü Gazetesinin de muhabiriyim. Kilis’teki Renk Sineması yangını haberini vermiştim. Huduteli Gazetesinde de Pırıltı sahifesini yönetiyor ve yazıyorum. Ama gönlümde Babıali Gazeteciliği yatıyor. Mahir İz’in yönettiği Yeni İstiklal’e de Kilis’teki gelişmeleri yansıtıyorum. Daha ortamektepte iken bile başta Milliyet ve Tercüman’a aboneyim. Sonra aylık Toprak, Hilal, ne zaman yayınlanacağı belli olmayan Serdengeçti dergileri de vazgeçilmezlerim arasında.

5Mar/190

KENDİMİZE DÖNÜP BİR BAKMALI MIYIZ? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraKENDİMİZE DÖNÜP BİR BAKMALI MIYIZ? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Rus Tankları İkinci Dünya Savaşı’nda Berlin’e girene kadar, Almanlar Rusya’yı işgal ettiklerine inanıyorlardı. Çünkü Adolf Hitler’i destekleyen gazete ve radyolar öyle haber veriyorlardı. Ancak gerçek öyle değildi. Eğer bir ülkenin kendi insanlarını aldatan bir medyası varsa o ülkenin belki de başka düşmana ihtiyacı yoktur.

SOSYAL HAYATIMIZDA ÇOK SESLİLİK

Böylesi hatırlatmalar sosyal medyada dolaşırken benim de dikkatimi çekti. Durdum 1961 yılında Kilis’te başlayan fiili, 1967’de İstanbul’da devam eden resmi gazeteciliğim hatırıma geldi. O günden bugünlere kadar tek sesli bir gazetecilik yaşamışız meğer. Hala da devam ediyor. Gazete okumaya başladığım ve Vakıf Akbaba’ya abone olduğum günlerde siyasi partilerin gazeteleri vardı. Demokrat Parti Kudret, Tercüman, Osman Bölükbaşı’nın lideri olduğu Millet Partisi’nin Millet, CHP Ulus, Vatan adındaki gazetelerle önce yandaşı olduğu parti, sonra gazetecilik için yayın yaparlardı.

27 Mayıs Darbesi de öyle oldu. Darbecilerin çıkardıkları bir kanunla gazetelerde darbeyi ima edecek aleyhte bir yazıya bile müsaade etmezlerdi! Adalet Partisi’nin Adalet, Son Havadis, CHP’nin Ulus ve Tanin, Yeni Türkiye Partisi’nin Öncü adındaki gazeteleri yandaşlık örnekleriydi. Daha sonra siyasi hayatımıza katılan partilerin de gazeteleri oldu. Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi, Milli Gazete ile basın tarihimize girdi. Hergün Milliyetçi Hareket Partisi ile paralel gitti. Aykut Edipali’nin Millet Partisi Bayrak ve Sancak ile örtüştü. Böyle oldu da ne oldu?

12 Eylül Askeri Darbesi geldi çattı.

26Ara/180

ASIMIN NESLİ DİRVAS’IN TA KENDİSİ MİDİR?- Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraASIMIN NESLİ DİRVAS’IN TA KENDİSİ MİDİR?- Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

İstiklal Marşı Yazarımız Mehmet Akif Ersoy doğumunun 145( 20 Aralık 1873), vefatının ise 82.yıldönümünde(27 Aralık 1936) değişik programlarla anılıyor. Cumhurbaşkanlığı Vefa Ödülü de bu yıl Mehmet Akif Ersoy’a verildi. Ödülü torunu Selma Argun Hanımefendi gerçekleştirilen bir törenle aldı.

22Kas/180

TEBLİĞ VE TEMSİL – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraTEBLİĞ VE TEMSİL - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Kısa adı İSAV olan İslami İlimler Araştırmalar Vakfı sessiz ama önemli hizmetlere, gelişmelere imza atıyor. İstanbul Laleli’de bir apartmanın giriş katında kurulduğu(1970) günleri hatırlıyorum. Mütevazi bir yerde zaruri bir atılıma hazırlanılıyordu. O günlerden Prof. Dr. Ali Özek ve Sabri Özpala isimleri hala hatırımda. Ağabey-kardeş ilişkilerimiz, dostluklarımız da eksilmeden artarak devam etti. İSAV neredeyse yarım asırlık bir hizmet akademisi. Çok sayıda milletlerarası tartışmalı ilmi toplantı gerçekleştirdi ve bunları kitaplaştırarak yayınladı. Önemli bölümüne de katıldım. Partneri de genelde Üniversiteler. Son toplantısını İstanbul’da yaptı ve “Yeni Usullerle İslami Tebliğ ve Temsil” konusunu gündeme taşıdı. Eresin Topkapı Oteli’ndeki etkinliğe İran, Güney Afrika, İtalya, Fransa, Güney Kore, Çad, Liberya ve Nijerya’dan da Müslüman ilim adamları ve temsilciler iştirak etti.

25Eki/180

CANBAZ İPİNDE DOSTLUK VE VEFA – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraCANBAZ İPİNDE DOSTLUK VE VEFA - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Benim nesil dahil Fethi Gemuhluoğlu’ndan (1922-1977) peşpeşe birkaç nesil etkilenmiştir. Gençleri hep el üstünde tutar, özellikle üniversitede okuyan talebelere her konuda hep öncelik ve ayrıcalık tanırdı. Tek şartı memleketsever olmasının yanında arif, sağduyulu, çalışkan, üretken ve ufkunun açık olmasıydı.

Kendisini sanırım 1965 yılında Ankara’da Milli Eğitim Bakanı Orhan Dengiz’in(1918-1985) kalem-i mahsusası-özel kalem müdürü olarak ziyaret etmiştim. Şikayetimi, müşteki tarafı da onore ederek gerçekleştirdi. Bana da sorular sordu herkese tevcih ettiği gibi “Sen hiç aşık oldun mu? Öyle dostların olmalı ki aileni onlara rahatlıkla teslim edebilmelisin!” Bu kadarla kalsa iyi; “Eski dostluğu devam ettirmek imandandır” dedi. Başka ne dedi hatırlayabildiğim kadarıyla “İnsanı yol değil, yol arkadaşı yorar.” Bunları insanlar yaşamadan tecrübe edemiyor maalesef.

16Eki/180

TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşması 3 Ekim 2009’da Cumhurbaşkanları Abdullah Gül (Türkiye), Kurmanbek Bakiyev (Kırgızistan), İlham Aliyev (Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hıdır Saparaliyev (Türkmenistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı) tarafından imzalanmış ve 23 madde olarak süresiz hayata geçirilmişti. Kısa adı da TÜRK KONSEYİ olarak benimsenmişti.

Buna anlaşmaya göre; Türk Dili konuşan ülkeler Özbekistan (İslam Kerimov), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Mehmet Ali Talat) ve diğerleri Nahcivan Anlaşmasının katılımına da açık olacaktı. Bir millet yedi devlet olarak bu anlaşma tescil edilmişti.

7Eyl/180

TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON – ATA ZİRVESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşması 3 Ekim 2009’da Cumhurbaşkanları Abdullah Gül (Türkiye), Kurmanbek Bakiyev (Kırgızistan), İlham Aliyev (Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hıdır Saparaliyev (Türkmenistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı) tarafından imzalanmış ve 23 madde olarak süresiz hayata geçirilmişti. Kısa adı da TÜRK KONSEYİ olarak benimsenmişti.

Buna anlaşmaya göre; Türk Dili konuşan ülkeler Özbekistan (İslam Kerimov), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Mehmet Ali Talat) ve diğerleri Nahcivan Anlaşmasının katılımına da açık olacaktı. Bir millet yedi devlet olarak bu anlaşma tescil edilmişti.

30May/180

BU DA NEREDEN ÇIKTI?. – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2BU DA NEREDEN ÇIKTI?. - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Cağaloğlu’nda Beyan Yayınları her Cumartesi öğleden sonra İstanbul’un aydınlarıyla bir konuyu gündeme taşır ve tartışır. Ancak önce çiğköfte ve çay ikramı yapılır, düşün ziyafeti daha sonra. Yurt içinden ve dışından konuklar da katılır zaman zaman. Oturum yönetici de umumiyetle yazar, fikir adamı Bayram Karaçor’dur. İsteyen herkese söz hakkı verir, konuşmacı eteğindeki taşları döker. Sanıyorum gündemdeki her tema bu toplantıda görüşüldü. Bir defasında gençlerimizin de bulunduğu sohbette ferasetli bir arkadaşımız “deizmi” tartışalım diye teklif etti. Bu ismi ilk defa duyan dostlarımız da vardı. Kabul edildi. Altı ay sonra önemine binaen yeniden bir kere daha müzakere ettik bu konuyu. Toplantıda büyük bir alaka gördü ve görüşler dile getirildi.

12May/180

ANADOLU MEKTEBİ’NDE İNECEK VAR – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2ANADOLU MEKTEBİ’NDE İNECEK VAR - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1960’lı yıllarda Fatih’te Vefa Lisesi’nde okuyordum. İstanbul’da o yıllarda İstanbul Liseleri Edebiyat ve Kültür Kolları Başkanlarının iştirak ettiği bir platform vardı. Her ay bir lisede toplanarak hem tanışır ve hem de sohbetler eder, tartışırdık. Toplantının yapılacağı lise ev sahipliği yapardı. En son Kuleli Askeri Lisesinde bir araya gelmiştik. Mümkün olursa maruf bir edebiyat öğretmenimiz de bize iştirak ederdi. Bu konuda rahmetli edebiyat öğretmenimiz Şair Bekir Sıtkı Erdoğan hatırlıyorum; yol gösterir, kapı aralardı. Edebiyat ve kültür lezzetini öğretmenlerimizden aldık, arkadaşlarımızla ileriye götürmeye çalıştık. Liselerarası münazaralar ve münakaşalara iştirak ettik. Çok da faydasını gördüm. Hala da hatırladıkça mutlu oluyorum.

Peki bu husus nereden aklıma geldi?

29Nis/180

SİVİL TOPLUMDA AYDINLAR NE İŞ YAPAR? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraSİVİL TOPLUMDA AYDINLAR NE İŞ YAPAR? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Mana ve tefekkürle yoğrulmuş bir hekimi andık geçenlerde.

Bu aydınımız İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Süleyman Yalçın(1926-2016) idi. Aynı zamanda Aydınlar Ocağı Genel Başkanlığı yaptı. Çanakkale Anafartalar Köyünde doğmuş, Karesi Türkmenlerinden bir ailenin çocuğu. İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oluyor, ihtisas yapıyor, sonra da fakültesine intisap ederek öğretim üyesi oluyor, uluslararası şöhrete sahip bir akademisyenlik de bunu takip ediyor. Önce Amerika bırakmak istemiyor Süleyman Yalçın’ı, ancak Hoca ülkesine, Türkiye’ye dönüyor, İstanbul’da görevinin ve sivil toplum kuruluşlarının başına geçiyor.

17Mar/180

HENRİK İBSEN’İN BİR BEBEK EVİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2HENRİK İBSEN’İN BİR BEBEK EVİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Norveçli Yazar Henrik Ibsen’i (1828 - 1906) Yaban Ördeği ve Peer Gynt adlı eserlerinden tanıyorum. Tiyatroda sahnelenmişti yıllar önce. Belki de 40-50 yıl falan olabilir. İdeolojik çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde tanıdı Türkiye Henrik İbsen’i. Ankara Sanat Oyuncularını Rutkay Aziz ile Bir Halk Düşmanı adlı eserini sahneye koymuştu Başkentte(1978). Büyük de bir alaka görüyordu. Aynı yıl George Schaefer Bir Halk Düşmanını filme aldı, Steve McQueen, Bibi Andersson, Charles Durning, Richat A. Dysart gibi ünlü sanatçıların yanında bir çocuk sanatçı Ham Larsen de olarak görev almıştı. Henrik İbsen bu yıllarda şöhretin daha da zirvesine çıktı. Gerçi Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı iken İbsen’in eserlerini doğudan-batıdan klasikleri serisinde bizzat kendisi tercüme etti ve yayınlamıştı. Bu yıllardan gelen bir tanıtım olsa da gülmece ve dram ögeleriyle birlikte öne çıkan Bir Halk Düşmanı adlı eserinin sinemaya aktarılması Henrik İbsen ve eserlerinin tanınması açısından söz konusu yıllarda en önemli bir şanstı.