Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

16Eki/180

TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşması 3 Ekim 2009’da Cumhurbaşkanları Abdullah Gül (Türkiye), Kurmanbek Bakiyev (Kırgızistan), İlham Aliyev (Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hıdır Saparaliyev (Türkmenistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı) tarafından imzalanmış ve 23 madde olarak süresiz hayata geçirilmişti. Kısa adı da TÜRK KONSEYİ olarak benimsenmişti.

Buna anlaşmaya göre; Türk Dili konuşan ülkeler Özbekistan (İslam Kerimov), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Mehmet Ali Talat) ve diğerleri Nahcivan Anlaşmasının katılımına da açık olacaktı. Bir millet yedi devlet olarak bu anlaşma tescil edilmişti.

Geçtiğimiz günlerde(3 Eylül 2018) TÜRK KONSEYİ 6. Devlet Başkanları Zirvesi Kırgızistan’daki Çolpon-Ata Kentinde toplandı. Zirveye Recep Tayyip Erdoğan (Türkiye), İlham Aliyev(Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Sooronbay Ceenbekov(Kırgızistan), Şefkat Mirziyeyov (Özbekistan) ve onur konuğu olarak da Victor Orban (Macaristan Başbakanı) katıldı.

Macarlar Türk Kumandan Atila’yı ataları olarak kabul ediyor, ülkelerinde anıtını dikiyor, bulvarlara adını veriyor ve iki yılda bir Macaristan’ın Bugaç kasabasında Turan Kurultayı yapıyorlar.

Kırgızistan’ın Çolpon-Ata Kentindeki TÜRK KONSEYİ’ndeki toplantıda ortak görüş ise “ tarih, kültür ve dil temelinde kurulan TÜRK KONSEYİ’nin gerçekleştirdiği zirve ile Türk Dünyasının yüzyıllarca süren dostluğunun yeni bir seviyeye çıkacağı şekillendirildi. TÜRK KONSEYİ üye ülkeler arasındaki ticaret hacmi de son iki yılda %22 olarak arttı.” biçiminde oluştu.

Türk Devletlerinin 4.733.701 kilometre kare yüzölçümünde yaklaşık 200 milyon insan yaşıyor. En kalabalık nüfus olarak da Türkiye 81 milyon ve Özbekistan 35 milyon ile göze çarpıyor. Çolpon-Ata’da gerçekleştirilen TÜRK KONSEYİ ZİRVESİ’nde liderlerin yaptıkları konuşmalarda Türk Dünyasındaki işbirliği ve dayanışmanın uluslararası sistemin adaletli şekilde işletilmesine katkıda bulunacağına dikkat çekildi.

TÜRKİYE VE ÖZBEKİSTAN’DAN ÖRNEK ADIM

Bu önemli bir tespitti. Çünkü Türk Dünyasının jeopolitik önemi her geçen gün kendini daha da iyi belli ediyor ve diğer ülkelerin dikkatinden kaçmıyor. Sadece Ortaasya’da 75 milyon kadar Türkçe’nin değişik lehçe ve şivelerini konuşan insan yaşıyor. Yıllık milli gelir toplamı da 350 milyar doları aşıyor. Bu topraklar öylesine mümbit ve bereketli. TÜRK KONSEYİ ZİRVESİ’ne katılan liderler bu rakamlara karşılık Türk Dünyasının coğrafi ve demografik ağırlıkla eşdeğer ekonomik bir performans sergilemediğine de işaret ediliyorlar.

Buna göre; uluslararası ticaretin Amerikan parası dolara bağımlılığı gelişmekte olan bu ülkelerin karşısında bir engel olarak duruyor. Türkiye örneğinde olduğu gibi dolar tehdit aracı olarak kullanılıyor. Türkiye buna karşılık önemli bir teklif getirdi ve Türk Dünyasının kendi milli para birimleriyle ticaret yapılmasını önerdi. Çünkü ulaştırma ve iletişim ağları çağımızda ilişkilerin güçlenmesine de yardım edebiliyor ve yeni imkanlar sunabiliyor.

Türk Konseyi toplantısında başta FETÖ olmak üzere DEAŞ, PKK ve YPG gibi farklı terör örgütlerinin takiyye, yalan ve gizlilik içinde yaptıkları eylemlere de işaret edilerek mücadelede geç kalınmaması da hatırlatılıyor. Bu konuda Türkiye ve Özbekistan’ın attığı adımlar örnek gösteriliyor.

Keşke zirveyi takip eden medya mensupları, analizciler ve diplomatlar konuyu çalıştığı kurumun yayın organında daha geniş biçimde aktarsa ve yorumlasalardı da çok daha fazla bilgelere sahip olabilseydik. Esasında ajanslara yansıyan bu hususlar bile çok önem arz ediyor.

AVRUPA BİRLİĞİ Mİ, TÜRK BİRLİĞİ Mİ?!

Birleşmiş Türk Devletlerinin varlığı ortaya çıktığında bu kapı komşu ve civar dost ülkelere de ilerde açılabilir. Belki de Avrupa Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Şanghay Beşlisiyle Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ASEAN gibi yeni birliklerin doğmasına sebep olabilir.

Birlikte olma girişimleri ekonomik ve sosyal alanda ortaya çıkmakta, daha sonra da siyasi sahaya kayarak önemli ekonomik ve barışçıl sonuçlar doğurmaktadır.

Yarım asırdan fazla bir zamandan beri Avrupa Birliği’nin siyasi ve hukuki yapısı içinde, 28 üyeli ülke haline gelmiş bir topluluktan Türkiye’nin tam üyelik isteğinin kabulü sadece tahminlere dayanabilmektedir. Kıbrıs sorunu gerekçe gösteren AB, sekiz faslı açılamaz, tüm fasılları kapanamaz hale getirdi. Avrupa Birliği Türkiye’den terörle mücadele yasasının değiştirmesini istedi!. Vah vah ki ne vah vah! 35 yıldır terörle mücadele eden bir ülkeye yapılan öneri kanları donduracak cinstendi!. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri de Ankara’da terör saldırısı olmuş, 30 insanımız şehit edildiği bir günde, Ankara’ya değil, Diyarbakır’a gidebiliyor!. Avrupa Birliği 15 Temmuz iğrenç FETO darbe girişimi karşısında Türkiye’yi rencide edecek demeçler vermekle kalmayıp, liderlerinden hiç biri Türkiye’ye gelmedi. Ayrıca bazı ülkelerde Türkiye ve İslam düşmanlığı yapılarak hükümet oldular. Bazı sağduyulu batılı liderler bile Emmanuel Macron gibi konuyu kendi iç politika malzemesi biçiminde değerlendirerek Türkiye düşmanlığı yaptılar.

Günümüze dönersek; konjonktürde yer alan öteki birkaç gelişmelere bakılınca Türkiye’ye dövizle, ekonomik savaş açan dost ve müttefikimiz ABD; mağdur ve mazlum Filistinlilere karşılık, her gün bir katliam haberi ile medyada yer alan İsrail’e; hala jandarmalık yapmakta, büyükelçiliğini dünya kamuoyunun tepkisine rağmen ilahi dinlerce kutsal kent olan Kudüs’e taşımakta, Filistin’e Ürdün ile konfederasyon önermektedir!. Dost ve kardeş Pakistan’ın ise askeri yardımını iptal edebilmektedir.

ESKİ BİR TARİH OKUMASI DEĞİL, YENİ BİR TARİH YAZMAK

Görülüyor ki Kırgızistan’daki 6. TÜRK KONSEYİ ZİRVESİ kendimize güvenerek gerçekçi tercihler yaptığımızı ortaya koyuyor. Ankara yarım asırdan fazla uğraş verdiğimiz kazanımlarımızdan vazgeçmeden Avrupa Birliği’den ve müttefik gibi davranmamakta ısrar eden NATO’dan ayrılmadan TÜRK BİRLİĞİ’ne doğru ilerlememizi sürdürmelidir. TÜRK KONSEYİ’nin gelişmesine de ağabeylik yapmadan, kardeş gibi ciddi katkılarda bulunmalıyız. Millet, istiklal ve istikbal şuurumuzu güçlendirerek geçmiş bir tarih okuması değil, yeni bir tarih, yeni bir dönem inşa etmeliyiz.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.