Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

12May/180

ANADOLU MEKTEBİ’NDE İNECEK VAR – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2ANADOLU MEKTEBİ’NDE İNECEK VAR - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1960’lı yıllarda Fatih’te Vefa Lisesi’nde okuyordum. İstanbul’da o yıllarda İstanbul Liseleri Edebiyat ve Kültür Kolları Başkanlarının iştirak ettiği bir platform vardı. Her ay bir lisede toplanarak hem tanışır ve hem de sohbetler eder, tartışırdık. Toplantının yapılacağı lise ev sahipliği yapardı. En son Kuleli Askeri Lisesinde bir araya gelmiştik. Mümkün olursa maruf bir edebiyat öğretmenimiz de bize iştirak ederdi. Bu konuda rahmetli edebiyat öğretmenimiz Şair Bekir Sıtkı Erdoğan hatırlıyorum; yol gösterir, kapı aralardı. Edebiyat ve kültür lezzetini öğretmenlerimizden aldık, arkadaşlarımızla ileriye götürmeye çalıştık. Liselerarası münazaralar ve münakaşalara iştirak ettik. Çok da faydasını gördüm. Hala da hatırladıkça mutlu oluyorum.

Peki bu husus nereden aklıma geldi?

BİR ZAMANLAR GAZETELER DE AKADEMİYDİ

Değerli devlet ve ilim adamımız, Tarım ve Köy İşleri eski Bakanı ve benim aziz dostum; Anadolu Mektebi Yürütme Kurulu Başkanı Prof.Dr. Sami Güçlü beni Düzce Anadolu Mektebi açılışına davet edince bu husus düştü aklıma. İlk defa böylesi bir etkinliğe katıldım. Program “Doğumunun 100. Yılında Edebiyatımızın Yerli ve Milli Sesi Tarık Buğra” olarak seçilmişti. Rahmetli Tarık Buğra ile 5 yıl kadar Tercüman Gazetesinde birlikte çalışmış, bu süre içinde sanatçının tüm yazılarının redaksiyonunu yapmıştım. Tercüman’da o yıllarda ayrıca Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Prof.Dr. Şükrü Baban, Prof.Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Reşat Ekrem Koçu, Murat Sertoğlu, Necip Fazıl, Rauf Tamer, Güneri Cıvaoğlu, İslam Çupi gibi düşün ve kalem ustaları vardı. Onlarla birlikte olmanın hazzını yaşadım. Hepsinin ayrı özelliği ve güzelliği yansırdı.

Ayrıca daha ortaokulda iken Tarık Buğra’nın yazı işleri ve neşriyat müdürü olarak yayınladığı Yol Dergisinin iyi bir okuyucusu idim. Hala unutmadığım Yol’un spot olarak kullandığı Yunus Emre’nin “Dağ ne kadar yüce olsa, yol onun üstünden aşar” dizeleri oldu. Yol haftalık fikir, sanat ve siyaset gazetesi olarak anons etti kendisini ve 31 sayı yayınlandı. “Seçtiğiniz Sözler” köşesi ile de okuyucusuyla hızlı bir iletişim kurdu. Ben de buraya ayet, hadis ve kelam-ı kibar olarak hazırladığım bir metni göndermiştim.

BİREYİ TOPLUMUN ÖNÜNE KOYAN SANATÇI

Merhum Balıkesir Milletvekili İsmail Dayı Bey’den dinledim. Tarık Buğra Küçük Ağa adlı muhteşem romanını yayınlatmak üzere çok uğraşmış. Buna İsmail Dayı Bey Tarık Buğra’dan daha fazla üzülmüş ve kendisi Yağmur Yayınları arasında neşretmişti. Sonra küçük boy Gagaringrad Moskova Notlarını olarak yayınladı. Bu gelişmeleri biliyordum. Yıllar sonra ne İsmail Dayı Bey ile Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nı 14 arkadaşımızla birlikte kuracağımız, ne de Tarık Buğra ile aynı gazetede sorumluluk alacağımız aklıma bile gelmezdi. Dahası da var, kurucusu olduğum Türkiye Yazarlar Birliği olarak “Tarık Buğra 75 Yaşında” programını hazırlayacağımız(1993) ve hakkında Türkiye Gazetesi’nde bir yazı kaleme alacağımı da düşünemezdim bile. Ama oldu. Mutluyum. TRT’de çalışırken de Küçük Ağa filme çekiliyordu. Yönetmen Yücel Çakmaklı da TRT’deydi, Ankara’ya geldiğinde gelişmeleri platodaki; çadırlardan, atlardan, tahta kılıçlardan vs hepsinden konuşurduk.

GENÇLER KOŞARAK GELİYOR

Anadolu Mektebi’nin Düzce açılışındaki davet beni neredeyse yarım asırlık gerilere götürdü.

Kastamonu 2018 Türk Dünyası Başkenti etkinliklerinden ayağımın tozuyla indiğim İstanbul’da, Dudullu’dan bindiğim otobüs beni 3 saat sonra Pelemir Otel’de indirdi. Yerleştim. Anadolu Mektebi düşünce, sanat ve kültür hayatımızda büyük etkileri olan ve katkısı bulunan yazarlarımızın bütün eserlerinin ve hakkında yazılanların okunması, değerlendirilmesi ve yorumlanması temeline dayanıyor. Daha sonraki süreçte ise okuma sonuçlarının yazı ve konuşma ile ifade edilmesi, anlatılması gerekiyor. Bunun için de panel, açık oturum, sempozyum gibi programlar tertip ediliyor.

20 ilde okuma grubu oluşturan Anadolu Mektebi Yazar Okumaları Projesi kapsamında Düzce Valiliği ve belediyesinin katkılarıyla Düzce Milli Eğitim Müdürlüğünün koordinasyonunda 3 gün sürecek “Doğumunun 100. Yılında Edebiyatımızın Yerli ve Milli Sesi Tarık Buğra” programının açılışı Pelemir Otelde yapıldı. Açılışa Adana, Ankara, Bolu, Çorum, Edirne, Kahramanmaraş, Karaman, Kayseri, Konya, Niğde ve Düzce dahil 13 ilden gelen öğrencilerle 80 panelist talebe katıldı ve Tarık Buğra’yı anlattılar. 400 kişilik salon doluydu.

Açılıştaki panel protokol konuşmalarının hemen akabinde başladı. Sevim Uluer yönetti paneli. Öğrenciler Şevval İnaloğlu (Düzce), Ebrar M. Albayrak (Adana), Beyza Bıçak (Kahramanmaraş), Hümeyra Yerlikaya (Niğde) öyle şık bir konuşma yaptılar ki gerek güzel Türkçemiz ile anlatımları ve gerekse içi dolu dolu olan sunumlarıyla akademik panellere fark attılar.

İNSAN ENDEKSLİ SUNUMLAR

Daha sonra öğretmenleri ve bir yazarın katılımıyla konuk öğrenciler gruplar halinde çalışmalara başladılar. Akşam da tanışma ve birliktelik faslı oldu, sohbetler edildi. İkinci günün oturumu yine gruplar halinde değişik okullarda gerçekleşti. Değerlendirme yapmak üzere beş ayrı şehirden gelenlerle birlikte Zekeriya Güzeldal’ın müdürü olduğu Ömer Seyfettin Okuluna gittik. Elif Yılmaz(Çorum), Gönül Parlak(Kahramanmaraş), Naciye Betül Demiral(Çorum), Zeynep Sare Dost(Zonguldak) ve Buğra Sarımcı(Zonguldak) bir doktora savunması gibi bize Tarık Buğra hakkında görüşlerini açıkladılar. Dip notlarına kadar verdiler. Dilerim bu çalışmalar yayınlanır. Değerlendirmeyi yapmak üzere yerimi aldığımda salondaki gençlere önce “İslam’ın ilk emri nedir?” diye sordum. “Oku” diye bağırdılar. Bir daha sordum sesleri çok daha fazla yüksek ve gür çıktı “Oku”. Tarık Buğra’dan yola çıkarak insan endeksli sunumlar yaptı gençlerimiz. Peşinden de idealizme giden yolu anlattılar. Talebelere göre; Tarık Buğra umut demek. Umut ise inanç ve hayat ile örtüşür, hayallerle süslenir. Dolayısıyla umudu yitirmek hayattan yüz çevirmektir. Osmancık’ta Osman Bey böyle bir figürdür.

Tarık Buğra sanatı sanat için yapmış, bireyi öne almış, sarıp sarmalamış, toplum için değerlendirmiş, halka yansıtmıştır. Bireyi öne çıkarması toplumdan kaçması anlamına gelmez. Tarık Buğra’yı keşfeden edebiyat öğretmenidir. Tıp ve hukuk öğrenimini bırakarak yazı hayatını tercih etmiştir. Hüküm vermez, hüküm vermelere kapı aralardı. Gazete yazarlığı ayrı bir üslup ister. Tarık Buğra kitaplarında aşkı, yalnızlığı önde tutar, milliyetçilik ve bağımsızlık üzerinde durur, yozlaşmaya karşı tavır geliştirir. Tarih ve medeniyeti örtüştürerek götürür. Ancak hem yaşadıklarını ve hem de yaşayamadıklarını yazdı. Başarılı olmak için bağımsız bir kafaya sahip olmayı gerektirir. Ayrıca bireylerin ve toplumun değerler manzumesine bakmak icap etmektedir. İnsanların ve toplumun sanatla birlikte yaşaması gerek. Okumak ise aydınlanmak demektir.

BİR DE ÖĞRENCİLERİN HOBİSİ OLSA

Ben bu gençleri tuttum. Yaşasın gençler.

Bana göre Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi önemli ama anlaşılması zor olan yazarlarımızdandır. Fakat öğrenciler öyle güzel anlamış ve analiz etmişlerdi ki ancak bu kadar olabilirdi. Kendimi bir ara, bir fakülte amfisinde hissettim.

Buradan yola çıkarak şuraya gelinebilir; 1)Okullarımızda yıl boyunca her sene bir Türk yazarının kitapları ders olarak okutulmalı. 2) Eleştirel düşünce öne çıkarılmalı; öğretmen, yazar ve sanatçı nezaretinde tartışılmalı. 3)Güzel Türkçemiz için öğrencilerimiz radyo, televizyon spikerleri ve tiyatro sanatçılarıyla tanıştırılarak motive edilmeli. 4) Konuklara, katılımcılara, panelistlere ve öğrencilere görüşülen konudaki program hazırlanarak verilmeli. 5) Bürokratik bekleyişlerle açılışlar geciktirilmemeli. 6)Kız öğrencilerin neden daha fazla başarılı ve gönüllü oldukları araştırılmalı. 7) Öğrenciler konuk edildiği otel veya misafirhanelerdeki sosyal tesislerden istifade etmeli, hobilerini hayata geçirmelidir. 8) Değişik illerden gelen öğrenciler ve öğretmenler için bir tanışma ikramında bulunulmalıdır.9) Etkinliklerdeki uzun bekleyişlerde gençlerin hobilerini gösterme ve tanıtma fırsatı verilmelidir. 10)Talebeler aralarına katılan konuk akademisyen ve yazarla alakalı internetten hemen bilgilenerek kitap imzalatıyor. Eğer eser sanatçının yanında değilse boş kağıt veya yanındaki başka bir kitaba imza alıyor. Bir eser sahibini tanımaktan gençler moral buluyor, yürekleniyorlar.

KIZ ÖĞRENCİLER KÜLTÜRÜ İKTİDARA TAŞIYOR

Kız öğrencilerimizin alakası daha fazla ve sürekli. Bu toplantıdan sonra gördüm ve umut ediyorum ki bazı partileri iktidara taşıyan kadınlar, bu defa kızlarıyla edebiyatı, sanatı ve medeniyet hareketini de iktidara taşıyacaklardır.

Anadolu Mektebi yöneticilerini kutluyorum. İyi talebe yetiştiren edebiyat öğretmenlerimizi de tebrik ediyorum. Anadolu Mektebi öğrencileri siz sağ olun, iyi olun e mi?!

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.