
Mehmet Nusret Esi üstad İzmit’te..
22 Ocak 2017 Pazar / Mehmet Nusret Esi üstad; eski Erenköy Ülkü Ocakları Başkanı, eski MHP Kadıköy İlçe Başkanı, Marmara Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Mezunu…
Sosyal medyayı en iyi kullananlardan… Benim de facebook arkadaşım…
Nihat Gürer ağabeyi ebediyete uğurlayanların arasındaydı.. Sağolsun..
Eski Dostların 358. toplantısı KYÖD’te
27 Ocak 2017 Cuma / “Eski Dostlar” grubunun 358.toplantısı KYÖD’te yapıldı.Toplantıya Mehmet Emiştekin ev sahipliği yaptı.
Rahmetli Fikret Balcı ve Mustafa Ersoy ile Emin Saka tarafından 1966 yılında İzmit’te 50 sene önce kurulan “Kocaeli ve Kocaelispor’u seven Eski Dostlar Grubu” 358.toplantısını KYÖD’te yaptı. Toplantının açılışında eski İTO Başkanı Nihat Gürer, Gazeteci-Yazar Savaş Poyraz ve Eski Dostlar gurubundan ebediyete intikal edenler için saygı duruşunda bulunuldu.
6-7 EYLÜL’Ü BİLİYORSUNUZ YA 29 OCAK’I? – Av.Özcan PEHLİVANOĞLU
6-7 EYLÜL’Ü BİLİYORSUNUZ YA 29 OCAK’I? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
“Yunanistan 8 haini iade etmeyip, Ege Denizindeki Türk Adalarını işgal etmeye ve Kıbrıs'ta Türk hakimiyetine son vermeye çalıştıkça bende unutan veya hiç bilmeyen akıllara bir hatırlatayım dedim. Malum bugün 29 Ocak!”
Türk Milleti, tarihi sorunlar içinde boğuşup duruyor ve bu sorunların içinden akıl ve bilgi yolu ile değil de, yumurta kapıya geldiğinde kaba kuvvet ile çıkmaya çalışıyor.
Vereceğimiz örnekte bunun bariz bir göstergesi...
Ülkücülerin Nihat Abisi… / Yavuz Selim DEMİRAĞ
Ülkücülerin Nihat Abisi... /Yavuz Selim DEMİRAĞ
Bizim yitik kuşak için "12 Eylül 1980" milat gibidir. Aradan 36 yıl geçmiş olsa da gerek sohbetlerimizde, gerekse yazılarımızda istem dışı "12 Eylül öncesi" ya da "12 Eylül'den sonra" deriz. Öncesi ve sonrasında yaşanan acıları yüreğinde halen hisseden, o günlerin kimsesizliği ve çaresizlik anlarını; duyanlar, okuyanlar değil yaşayanlar bilir. Ankara ile İstanbul arasında iki sığınma alanı vardı bizim kuşağın. Biri Kocaeli, diğeri Adapazarı (Sakarya). İstanbul'da başı derde giren, poliste kaydı olup kaçağa düşen İzmir'e, Ankara'dakiler de Adapazarı'na sığınırdı. Adapazarı'na sığınıp orada yıllarca sabır ile saklanıp finalinde olağanüstü eylemler yapanların öykülerini umarım Hamdi Kılıçaslan'ın anlatımları ile sevgili Yalçın Demir yazar. Hele Sapanca Hendek köylerindeki derin muhabbetler ile kırık aşk hikayeleri bellidir. Günün birinde sinema filmi olur.
İzmit'e gelince... Haydarpaşa-İzmit arasındaki trenlerin dili olsa da konuşsa... Gebze ile İzmit arasındaki kamyon ve otobüslerdeki kimlik kontrolleri.. Kaçış istikametlerinde yaşanan soluk kesici maceralar... Köşe başlarında simitçi ve kahvehanelerde garson kılığındaki istihbaratçıları atlatıp, manav dükkanına sığınıp, "Nihat Başkan'a ulaşmak" için yaşananlardan kaç roman çıkar ama; bizim yitik olduğu kadar yazma konusunda tembel kuşağımız için, edebi anıların ortaya konması gereken eserleri, koyu sohbetlerin hüzünlü anıları olmaktan öteye varamamıştır.
Siyah-beyaz filmleri hatırlatan o ateşten günlerde, bir değil, iki değil, üç-beş değil; bazı günler 8-10 ayrı vakanın yaşandığı firar maceralarının menzilindeki Nihat Gürer, birgün olsun "Üf!.." dememiştir. Bazılarının cebine harçlık koyup, bazılarına günlerce, aylarca barınacağı mekânı bulup yerleştirirken aileleri ile haberleşmeleri, bağlı bulundukları teşkilatı bilgilendirmek, hukuki durumlarına çare aramak gibi aynı anda farklı işleri bir koltuğa sığdırıp, öte yandan o göreve gelenin peşinen giydiği kefen ile görevini başarıyla yerine getirmek gibi bir mucizeyi başarıyla gerçekleştirirdi.
KUDÜS PERİŞAN, MÜSLÜMAN PERİŞAN! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
KUDÜS PERİŞAN, MÜSLÜMAN PERİŞAN! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
Bu hafta İsrail'e bir seyahat yaptım. Tabii ki İsrail'e gidip Kudüs'e gitmemek olmazdı bizde oralara giderek Mescid-i Aksa'yı ve Peygamber makamlarını ziyaret ettik. Falih Rıfkı Atay'ın “Zeytindağı” adlı eserinde anlattıklarını bizzat yerinde müşahade ettik. Hatta Cuma namazımızı da Mescid-i Aksa'da kıldık.
Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz Mirac Hadisesini Mescid-i Aksa'da yaşamıştır ve bir Hadislerinde “Oraya gidin ve içinde namaz kılın” demiştir. Yani o topraklar bizim için kutsal olan; gidilmesi, ziyaret edilmesi ve elde tutulması gereken topraklardır.
‘Türkiye toplumuna format atılıyor’ – ‘Türkiye toplumuna format atılıyor’ – Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi YÖRÜK
'Türkiye toplumuna format atılıyor' - Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi YÖRÜK
Naomi Klein'ın “Şok Doktrini”ni hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi Yörük, "İçine girdiğimiz yıl, şiddetli şoklarla sarsılmış topluma ‘format atma’ hamlesinin başlangıcına sahne olacak" dedi.
Nuray Almaç
İZMİR – 2016 siyasal ve ekonomik açıdan zorlu bir yıl oldu. Peki gelen yıl gideni aratacak mı yoksa bu kaos, korku ve travma atmosferinden kurtulacak mıyız? 2017’nin olası siyasal gelişmeleri ile ilgili öngörülerini Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi Yörük ile konuştuk.
Yörük, psikanaliz ve kültürel çalışmalar alanlarına olan ilgisiyle bilinen bir siyaset bilimci. Siyaset teorisi ve Ortadoğu siyaseti alanlarında Londra Üniversitesi’ndeki lisans eğitiminin ardından yüksek lisans ve doktorasını Essex Üniversitesi’nde Ernesto Laclau’nun yönettiği ‘İdeoloji ve Söylem Analizi’ kürsüsünde tamamladı. Yörük, Türkiye’de kimlik krizi ve Türk kimliği üzerine yaptığı yayınların yanı sıra, Ortadoğu’daki siyasal gelişmeler üzerine yorumlarına da medyada sıklıkla başvurulan bir araştırmacı. Dr. Yörük halen İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak çalışıyor.
Yörük, Türkiye toplumunun son iki yıldır ‘şok doktrini’ uygulamaları ile sarsıldığını belirterek, bundan sonraki adımın ise, 2017’nin başından itibaren devlet örgütlenmesi ve siyasal yapılardan başlanarak toplumun tümünü içeren bir ‘format atma’ hamlesi olacağını öngörüyor.
ABD’Lİ DİPLOMAT VE TÜRKİYE’NİN BAŞBAKANI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ABD’Lİ DİPLOMAT VE TÜRKİYE’NİN BAŞBAKANI – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Recep Tayyip Erdoğan daha Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı iken, dönemin ABD büyükelçisi Morton Abromowitz’le tanıştırılmıştı. 1996’da Abromowitz Erdoğan’a “Türkiye’nin geleceği sizsiniz” demişti.
“1999 yılında ise Av. Münci İnci’nin evinde çok farklı kesimlerden önemli isimlerin katıldığı özel bir toplantı yapıldı.”(İntermedya yayın grubunun sahibi olan Av. Münci İnci’nin, Samanyolu TV’nin gizli ortağı olduğu gündeme gelmiş, İnci bunu yalanlamamıştı.)
Bu toplantıda kimler yoktu ki?
“Fehmi Koru(gazeteci, yazar. Milli Gazete, Zaman, Yenişafak, Star, Habertürk de çalıştı), Emin Şirin (iş adamı, siyasetçi, Nazlı Ilıcak’ın eski eşi), Nazlı Ilıcak (gazeteci, yazar), Yalçın Doğan (solcu gazeteci, yazar. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah, T24 de çalıştı). Bülent Akarcalı (ANAP dönemi Sağlık ve Turizm Bakanı, Türkiye Demokrasi Vakfı ve Bilgi Üniversitesi kurucusu), Fehmi Gültekin (Vakıflar Bankası E. Genel Müdürü), Tezcan Yaramancı (Kamu Ortaklığı İdaresi E. Başkanı, Türk Amerikan İşadamları Derneği, İstanbul Rotary Kulübü, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı üyesi), Güler Kömürcü (Akşam Gazetesi E. köşe yazarı ve Washington temsilcisi) vardı.”
YESİ’DEN TAŞMAK TUNA’DA AKMAK: DEDEDEN TORUNA FETİH – Prof.Dr. Taner TATAR
YESİ’DEN TAŞMAK TUNA’DA AKMAK: DEDEDEN TORUNA FETİH – Prof.Dr. Taner TATAR
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla,. Mustafa gibi ili gezip yetim ara. Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir. Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte. Hoca Ahmed-i Yesevî
Mazi-hâl-istikbâl sürecinde halde yaşarken bir elimizle maziye bağlanır, diğer elimizle de istikbâle uzanırız. Her bir gün yeni ise de bir önceki günün devamıdır. Sabah, yeni bir günün başlangıcı ise de karanlığın perdesini açan önceki günlerin güneşidir ve ışık geçmişten gelir, ufka doğru seyreder. Dolayısıyla geçmiş ve gelecek birbirinden bağımsız kesitler değil, biri diğeriyle ilişkili süreçtir. Geçmiş “yaşanmış” olması itibariyle değişmezdir. Ancak geçmişe her bir bakış onu yeniden inşa etmek demektir. Geçmişin sürekli inşasını en iyi anlatan kavram gelenektir. Gelenek geçmişten gelen ama geçmişte kalmamış olandır. Yani geçmişin bugünde yaşanıyor olmasıdır.
TÜRKLERE UYUMAK YASAK – Celal ERDÖL
TÜRKLERE UYUMAK YASAK – Celal ERDÖL
İki Türk, “Hac” için kutsal topraklara giderler,
Bir süre dolaşıp, gerekli yerleri zayaret edip, lazım gelen ibadetleri yaptıktan sonra yolulurlar.
Hava oldukça sıcak olduğu için herkes gibi biraz “Öğle arası” uyuyup dinlenmek için bir Camiiye girip uzanırlar.Tam bu sırada kıyadetlerinden bunların “TÜRK” olduğunu anlayan ve yeni uykudan kalkan iki “Arap polis “gelir bizimkileri dürter. Aralarında şu konuşma geçer,
-Kalkın
-Niçin kalkalım,
-Yasak
-Burada çok yatan var niye onlara değilde bize yasak
-Siz Türksünüz, Müslümanların başına ne geliyorsa siz uyuduğunuz için geliyor, o yüzden size uyumak yasak”
Camide tüm müslümanlar uyuyor, polisler öğle uykusundan yeni uyanmış, biz Türkllere on dakika dinlenmek yasak. Türk olmak kolay değil, Türkün İlahi Kelimetullahı yayma, cihan nizam verme, mazlumlara önder olma görevi var. Bu görev bizzat yüce Allah tarafından verilmiştir. Dünya tarihi buna şahittır.
TÜRK’ÜN (İNSAN) HAKLARI GÜNÜ!.. / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
TÜRK’ÜN (İNSAN) HAKLARI GÜNÜ!.. / Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
Halep'teki masum çocuklara ithaf olunur!
Bu yazıyı dört yıldır her 10 Aralık'ta yayınlıyorum. Sizce değişen bir şey var mı?
Haydi Buyrun… / Tuğrul GÖK
Hep aşığım diyorum ya… ama kime? Hazır olun açıklıyorum.
1. Ahmed ARVASİ “Gönlünüzde yatan en büyük sevgi ne ise Tanrı’nız odur.” Demiş. Gönülde yer eden sevgiliye erişmek hep aşıkların amacıdır. Ve haliyle bu amaca ulaşmak için çalışır ve hatta savaşır.
Şimdi bırakın benim ne için savaştığımı da siz ne için yaşıyor neyi aziz bilip koruyup, saklıyorsunuz? Yani neyin uğrunda malınızdan, mülkünüzden, makamınızdan, canınızdan ayrılsanız da üzülmezsiniz? İşte o sizin sevgilinizdir.
Kandıra Kaymakamı Mehmet Sarıcan’ın ebedi makamında..
3 Aralık 2016 Cumartesi / 4 Mart 2007 Tarihinde elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz Kandıra Kaymakamı Mehmet Sarıcan’ı (13 Ekim 2003 – 4 Mart 2007) kabri başında ziyaret etme imkanı bulduk.
İNSAN MESELEMİZ!.. / Av.Özcan PEHLİVANOĞLU
İNSAN MESELEMİZ!.. / Av.Özcan PEHLİVANOĞLU
“İnsan, Havva ve Adem’den bu yana gündemdeki ilk meselemiz. Ancak ne var ki, bu mesele olumlu bir çizgide gelişme göstereceğine, devamlı surette geriye doğru gidiyor. Belki bu da, kıyamet alametlerinden biridir.
Dünyanın her yerinde insan denilen mahlukata ilişkin sayısız sorun bulunuyor. Ancak hayatın doğası gereği biz ilk önce toplumumuza, ailemize ve kendimize bakmak ve insana ilişkin sorunları bu noktadan çözmeye başlamak zorundayız.
Tunus’ta Arapların Kimlik Bunalımı – Prof.Dr. Hacı DURAN
Tunus’ta Arapların Kimlik Bunalımı
Tunus’ta, Akdeniz’in içine sızmış olan burnu ile önemli bir tarih ve turistik kent olan Manastır, iki gün sürecek olan “Kimlikler, Kökenleri ve Etkileri” konulu, uluslararası sempozyuma ev sahipliği yapıyor. Toplantıyı, Tunus, Küresel İncelemeler ve Araştırmalar Merkezi ile Tunus ve Akdeniz Tarih, Toplum ve İktisat Araştırmaları Cemiyeti birlikte düzenliyor.
Murat Altun ve Şahlanış Hareketi – İsmet KOYUNCU
Murat Altun ve Şahlanış Hareketi - İsmet KOYUNCU
Geçtiğimiz günlerde İzmir, Antalya ve Aydın şehirlerinde bir takım ziyaretlerde bulunmuştum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında Merhum Adnan Menderes'in köyü Çakırbeyli'de mevlit etkinliğine katılmıştım. Programa davet edilenler arasında Şahlanış Hareketi Genel Başkanı Murat Altun ve Teşkilat Başkanı Mehmet Mahmut Yıldız'da vardı. Dört yıl sonra yeniden karşılaştığımız Murat Altun ile en son Buttim'de görüşmüştük. Her ne kadar telefon ile sohbet etsek de yüz yüze görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. Sohbet esnasında Şahlanış Hareketi Teşkilat Başkanı Mehmet Mahmut Yıldız bizi ısrarla Üsküdar'da yemekli bir sohbete davet etti.
TÜRK’ÜN AĞZINA BAL ÇALMAK! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
TÜRK’ÜN AĞZINA BAL ÇALMAK! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
“Milli şairimiz merhum Mehmet Akif, Türk milletini İstiklal Mücadelesi’ne razı etmek için gittiği Kastamonu’da 19 Kasım 1920 tarihinde şöyle der: “Milletler topla, tüfekle, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır.” Bu ifade doğru değilmidir?
Eğer buna doğru diyorsak; hem kendi halimize hem de etrafa, çok dikkatlice bakmamız gerekir.
TÜRKLER ŞİMDİ NE YAPACAK ? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
TÜRKLER ŞİMDİ NE YAPACAK ? – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU
“Türkiye’de yaşayan herkes rahatlıkla “ben, Kürdüm, Çerkezim, Çeçenim, Rumum ya da Ermeniyim, Süryaniyim, Keldaniyim, Romenim” diyebilir. (Ben buna Arnavutum, Boşnakım, Pomakım, Arabım, Lazım ve benzerleri ni de eklemek istiyorum.) Bu tabii ve doğru kimlik belirleyiştir. Ama asla ve asla Türk’üm diyemez.
Hangi etnik gruptan olursan ol, onunla övünmek ve bunu “kültür mozaiği” söylemleriyle dayatmak, müstakbel oluşumlara filiz açmak haktır, doğrudur ve ilericilik addedilir. Ancak tek bir grup bundan istisnadır. Türk’ten, Türklükten bahsedersen anında “çağdışı” damgasını yersin, paranoyak ve şovenist olarak vasıflandırılırsın. Nedir insanımızı böyle düşündüren? Kimler bu söylemleri bıkıp, usanmadan, dillendirip zihinlere kazıyor? Her şey bir tarafa da; insanımızın öz benliğini, Türklük bilincini keşfetmesi neden faşizm oluyor?” diyor geçen ay yayınlanmış olan “Osmanlı Türkmüydü?” kitabının araştırmacı yazarı Necati Gültepe…
Aynalar kırık şimdi! – Prof.Dr. Taner Tatar
Aynalar kırık şimdi! – Prof.Dr. Taner Tatar
Batı dünyasında kendisini Tanrı’nın kölesi görenler bu dünyanın hükümranlığını talep etmişlerdir.
Kilise kurumu ve onun mensupları kendilerini Tanrı’nın kölesi ilan ederken insanların da efendisi olma rolünü fedakârca (!) üstlenmişlerdir. Tanrı’nın köleleri, Tanrı adına iktidarın sahibi olurken işgal ettikleri taht sorgulanmazlık makamıyla kendilerine sınırsız bir güç tevdi etmiştir.
“Tanrı’nın ölümü”yle kölelik sona ererken iktidar tahtı ruhbanların rahminden sancılı bir doğumla dünyaya gelen varislerine geçti. Sorgulanmazlık makamının postnişinleri “yanılmazlık” statüsüne terfi ettiler.
Ne yazık ki Tanrı’ya köle olmaksızın iktidar sahibi olmak tam özgürlük getirmedi. Muktedirler bizatihi iktidar kölesi oluverdiler. Üstelik de kendilerini “yaratıcı” vehmederek! Öyle ki Tanrı’nın yapamadıklarını yapabilme iddiasını taşıyorlardı. Böylece “dünyevî İncil”ler kaleme aldılar.
Tabiatın, insanın ve toplumun kanunlarını keşfederken hepsini bir bütün halinde kavrayabileceklerini dolayısıyla da onlara şekil verebileceklerini hatta yaratabileceklerini vehmettiler.
“Bilmek” onları öldürmedi. Sahte bir “dirilik” iddiasıyla her şeye meydan okudular. Aklın aciz kaldığı noktalar, sadece henüz keşfedilmemişlerden ibaretti. Acziyet akılda değil aklı daha fazla kullanmamakta görüldü. Zaten her şeye muktedir akıl için acziyet söz konusu olamazdı.
Öyle ki aklı yaratan da onu kullanan insanın bizatihi kendisiydi. Bir zamanlar kölesi olmakla iktidarı elde eden ruhban sınıfının zalim mensuplarının aynasında Tanrı’yı seyredip aynayı kırmakla Tanrı’yı da yok edeceklerine iman eden “Bilimizm”in kölesi “ehl-i cehl”, şimdi zulmünü iman ettiği bilim adına yapmaktadır.
Elbette ki ilme ehl-i cehlin aynasından bakmak, Tanrı’yı zalim ruhbanların aynasından görme vehmiyle aynıdır. İlim hangi kaynağa dayandırılırsa dayandırılsın -bu ister Tanrı isterse tabiat olsun- faydasız ilimden Allah’a sığınmak her zamankinden daha fazla farzdır.
Kendini bilmeyenlerin daha nice okumaları gerektiği ayan beyan iken “kendini” okumanın lüzumu aşikâr oldu. Tanrı’nın köleleri kulluk makamına eremediler, onların varisleri de köleleştikçe özgürlük yanılsamasına kapıldılar.
Kendimizi kendi kalbimizin aynasında seyre ne de çok ihtiyacımız var! Ah minel aşk. Aynalar kırık şimdi!
Eski Dostlar’ın 355.toplantısı
4 Kasım 2016 Cuma / Rahmetli Mustafa Ersoy ve Fikret Balcı ile Emin Saka tarafından 50 sene önce 1966 yılında kurulan “Kocaeli ve Kocaelispor’u seven Eski Dostlar Grubu” 355.toplantısını yaptı.