Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

10Oca/170

ABD’Lİ DİPLOMAT VE TÜRKİYE’NİN BAŞBAKANI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezABD’Lİ DİPLOMAT VE TÜRKİYE’NİN BAŞBAKANI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Recep Tayyip Erdoğan daha Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı iken, dönemin ABD büyükelçisi Morton Abromowitz’le tanıştırılmıştı. 1996’da Abromowitz Erdoğan’a “Türkiye’nin geleceği sizsiniz” demişti.

“1999 yılında ise Av. Münci İnci’nin evinde çok farklı kesimlerden önemli isimlerin katıldığı özel bir toplantı yapıldı.”(İntermedya yayın grubunun sahibi olan Av. Münci İnci’nin, Samanyolu TV’nin gizli ortağı olduğu gündeme gelmiş, İnci bunu yalanlamamıştı.)

Bu toplantıda kimler yoktu ki?

“Fehmi Koru(gazeteci, yazar. Milli Gazete, Zaman, Yenişafak, Star, Habertürk de çalıştı), Emin Şirin (iş adamı, siyasetçi, Nazlı Ilıcak’ın eski eşi), Nazlı Ilıcak (gazeteci, yazar), Yalçın Doğan (solcu gazeteci, yazar. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah, T24 de çalıştı). Bülent Akarcalı (ANAP dönemi Sağlık ve Turizm Bakanı, Türkiye Demokrasi Vakfı ve Bilgi Üniversitesi kurucusu), Fehmi Gültekin (Vakıflar Bankası E. Genel Müdürü), Tezcan Yaramancı (Kamu Ortaklığı İdaresi E. Başkanı, Türk Amerikan İşadamları Derneği, İstanbul Rotary Kulübü, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı üyesi), Güler Kömürcü (Akşam Gazetesi E. köşe yazarı ve Washington temsilcisi) vardı.”

Durun hele sadece bunlar değil.

“Ardından Tayyip Erdoğan yanında bir adamıyla birlikte geldi. Onun peşinden ise dönemin ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı (Kate Schertz) hanımefendi ile birlikte Tuğrul Türkeş el ele birlikte içeri girdiler. Aynı otomobille geldiler.”

Bu sözler Erol Mütercimler’e ait. Nisan 2016’da Halk TV'de Ayşenur Arslan'ın 'Medya Mahallesi' programında anlatmış.

Erol Mütercimler, son kitabı 'Hayat Bir Tesadüf' de anlattığı o hatırayı canlı yayında izleyicilerle paylaşmış. Ben sosyal medyada yapılan bir paylaşım sebebiyle yeni öğrendim ve internette izledim.

Erol Mütercimler, Tayyip Erdoğan için “muhtar bile olamaz” denildiği bir dönemde gerçekleşen bu tanıtım toplantısının ardından Münci İnci'nin kendisine,“Tayyip Bey bu ülkeye Başbakan olacak, ne tavsiye edersiniz?” diye sorduğunu anlatıyor.

Mütercimler “madem Başbakan olacak 5-6 ay yurt dışına gönderin dinlensin, mümkünse İngilizce öğrensin, madem Başbakan olacak üniversite hocalarıyla çalışsın” cevabını vermiş.

Münci İnci’nin buna karşılık, “demek ki stratejik olarak doğru yapmışız. Tayyip Bey zaten hapishanede iken günde 7-8 saat üniversitelerden taşınan hocalarla birlikte oldu. İngiltere'de bir koleji ayarladık” dediğini anlatıyor.

Bu toplantı esnasında ve sonrasında iki ayrı danışmanı Erol Mütercimler’e “Tayyip Bey bu ülkeye Başbakan olacak” siz de yanında bulunun. Sizin Tayyip Bey’in danışmanı olmanızı istiyoruz” diye teklif getirmişler.

Bu anlatılan toplantıda dikkat ederseniz her düğünün kamberi Nazlı Ilıcak ve eşi Emin Şirin gibi isimler yanında Refah Partisi, Merkez Sağ ve sol partilerin fikriyatına yakın insanlar bir araya gelmiş. Buraya kadar normal karşılanabilir.

Tuğrul Türkeş’in de orada olmasını anlamak zor. Üstelik ABD’li kadın diplomatla samimi bir şekilde aynı araçla gelip, birlikte dönmesi ilginç.

Ama Türkiye’de siyasi yasaklı birinin Başbakan olması için düzenlenen toplantıda ABD’li diplomatın işi ne olabilirdi?

Biraz araştırınca bu toplantının 24 Ekim 1999’da yapıldığını öğrendim.

İki gün sonra 26 Ekim 1999’da Bülent Eczacıbaşı’nın evindeki benzer maksatlı yemekte de, çoğunluğu iş dünyasından olan önemli isimler bir araya gelmişti. Feyyaz Berker, Tuncay Özilhan, Korkmaz İlkorur, Erdoğan Gönül, Can Paker ve Cüneyt Zapsu.

Erdoğan’ın kendi ifadesiyle “Bugüne kadar bulunmaktan hep kaçındığı zengin sofralarına” oturmaya başladığı, TÜSİAD kapılarının açıldığı bu toplantı için, ABD diplomatlarının bir katkısı oldu mu bilemiyorum.

Ama Erdoğan ve daha sonra Ak Parti’ye dönüşecek olan “Yenilikçi Hareket” için kapılar açılmaya başlamıştı.

EKMEL BEY’İ CHP VE MHP’YE KİM KABUL ETTİRDİ?

Neredeyse unuttuğumuz bu konu başlığı da nereden çıktı demeyin. Bu soruyu sormanın şimdi tam zamanıdır.

Devlet Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan’ı Başkan yapma ve Türkiye’yi tek adam yönetimine götürme gayretkeşliğinin arka planını anlamakta zorlanıyoruz.

Bahçeli’nin önceki savunduğu ilkeleri tamamen çiğneme ve partisini yok etme pahasına ülkeyi otoriter Başkanlık sistemine sürüklemesinin sebebini açıklayabilmemiz lazım.

Şimdi gelelim başlıktaki sorumuza…

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu kuşkusuz değerli ve nitelikli bir isim. Kendisi Cumhurbaşkanı seçilebilseydi yaşadığımız felaketlerin çoğu olmazdı. Birçok şey şimdiki durumdan daha iyi olurdu kanaatindeyim.

Ancak Ekmel Bey’in Cumhurbaşkanı adayı oluş mekanizması bugüne kadar pek açığa çıkmadı.

Türkiye’de ilk defa halkın oyuyla Cumhurbaşkanını seçilecekti. Ak Parti’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında CHP ve MHP’nin adayları kim olacaktı?

Milliyetçi Hareket Partisi içinden Meral Akşener’in aday gösterilmesi halinde şansının olabileceğine dair genel bir kanaat vardı.

Cumhuriyet Halk Partisi tabanında ve yetkili organlarında Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in aday gösterilmesi yönünde bir temayül vardı. Deniz Baykal ve Mustafa Sarıgül isimleri de konuşulmuş ama Büyükerşen ismi öne geçmişti.

Ancak bir gün yetkili organları toplayan CHP Genel Başkanı ilk cümlesinde “adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu’dur. İtiraz ve tartışma istemiyorum, örgütümüzün adayımızı desteklemesini bekliyorum” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de parti organlarında hiçbir görüşme ve tartışmaya fırsat vermeden Ekmel Bey’i CHP ile birlikte “çatı aday” gösterdi.

Ekmel Bey, değerli ve seçkin nitelikleri olan bir adaydı. TBMM’de seçilecek olsa şansı yüksek olurdu. Ama halkın seçeceği bir Cumhurbaşkanı adayı olması kaybetme riski büyük olan bir kumardı.

Her türlü avantajı elinde bulunduran Tayyip Erdoğan ile aynı yarışa girmesi bir “haksız rekabet” idi.

Üstelik bir emrivaki ile karşılaşan CHP ve MHP parti teşkilatları seçimde hiç çalışmadılar.

Sonuç kaçınılmazdı. Ekmel Bey elinden geleni yaptı. Fakat R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi.

Parti teşkilatlarına danışmadan, hatta tabanların fikrine aykırı şekilde sadece iki kişi, iki genel başkan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdiler.

Kazanmayacağını bile bile Ekmel Bey’i “çatı aday” gösteren Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye bu fikri kim kabul ettirdi? İşte bunu bilmiyoruz.

Bunu öğrenemezsek, Tayyip Erdoğan’a Başkanlık yolunu açan Devlet Bahçeli’ye bu fikri kimin empoze ettiğini de bilemeyeceğiz.

Muhtemelen her iki olayda da ikna eden aynı üst akıldır.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.