
ARTIK BU KADARI DA OLMAZ DİYEMİYORUZ – Ruhittin SÖNMEZ
ARTIK BU KADARI DA OLMAZ DİYEMİYORUZ - Ruhittin SÖNMEZ
Şaşırma duygumuzu kaybetmek üzereyiz. Hukuka ve demokratik teamüllere aykırı olaylar hayal edebileceğimizin de ötesine ulaştı.
“Artık bu kadarı da olmaz” dediğimiz bir olayı tartışamadan peş peşe daha da beterlerini yaşıyoruz. Sanki bu yapılanlar normalmiş gibi bir şaşırma duygusu, bir demokratik tepki gösteremiyoruz.
Mesela geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan cami mihrabından Sezen Aksu’ya yönelik linç kampanyasına katılmıştı. “Hz. Âdem’e hakaret edenlerin dilini koparmak görevimizdir” cümlelerini kullanmıştı.
Tam “bu kadar da olmaz” diyecekken, bu hafta olanlar öncekileri arattı.
****
İYİ Parti, Yeniden Aydınlanma Derneği’ni ziyaret etti.
27 Ocak 2022 Perşembe / İYİ Parti, Yeniden Aydınlanma Derneği’ni ziyaret etti.
Dr. Pelin Coştur Filiz Başkanlığındaki İYİ Parti İzmit İlçe yönetimi, Yeniden Aydınlanma Derneği’ne ziyarette etti.
Ziyarete; Başkan Yardımcıları Tuğba Kahyaoğlu, Erol Derin, Ali Osman Aydın, İlçe Sekreteri Cemil Uslu, Kadın Politikaları Başkan Vekili Ünzile Yılman, Gençlik Kollarından Taner Yurtbay katıldı.
Yeniden Aydınlanma Derneği’nden; Kocaeli Şube Başkanı Selçuk Pınar, yöneticilerden Ertan Kaptan, Kıymet Satar, Ali Aydın, Mutlu Yurt, Mehmet Kılıçarslan ile Ömer Tombaklar ile Adem Arı ziyarette hazır bulundu.
Kocaeli’yi Ziyaret Eden Gezginler – Bihter GÖRDÜ
Kocaeli’yi Ziyaret Eden Gezginle - Bihter GÖRDÜ
Kocaeli’yi ziyaret eden gezginler hayli fazla sayıda. Bu gezginlerin isimlerini bir bir saymadan önce sizleri Kocaeli’de küçük bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.
İzmit’i seyrediyorum gözlerim açık. Gökyüzü masmavi. Deniz pırıl pırıl. Sanayisi, karlı dağları, güzelim yolları ile adeta beni çağırıyor. Kocaeli’yi ziyaret eden gezginler hakkında sayıca bilgi vermeden önce düşüyorum şehrimin yollarına. İzmit’i kuşbakışı seyrediyorum. Kimi zaman dağların üzerindeyim. Kimi zaman da Körfez’in serin sularında sürdürüyorum yolculuğumu. Haydi siz de düşün peşime birlikte gezelim.
SÜLEYMAN NAZİF
SÜLEYMAN NAZİF’i 95.vefat yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Süleyman Nazif, 29 Ocak 1869’da Diyarbakır’da doğdu.
Edebiyatçı ve yönetici bir aileden gelen Süleyman Nazif, Serveti Fünun şairlerinden ve Mutasarrıf Faik Ali Ozansoy’un da ağabeyidir.
Büyük bir şair ve edebiyatçı olan Süleyman Nazif, aynı zamanda 1909 ~ 1914 yılları arasında Konya, Kastamonu, Trabzon, Basra, Musul ve Bağdat valiliklerinde bulunmuş bir devlet adamıdır. I.Dünya Savaşı başlarında emekli olup İstanbul’a gelir.
SEVGİ, ÇOCUKLARA NASIL KAZANDIRILIR?-2 – Seyfettin KARAMIZRAK
SEVGİ, ÇOCUKLARA NASIL KAZANDIRILIR?-2 - Seyfettin KARAMIZRAK
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira onlar size benzeyeceklerdir! Kendinizi terbiye edin.
“Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler hiçtir.”
İnsanlığın her dönemlerinde “doğruluk, iyilik, güzellik, adalet, yardımseverlik, erdemlik” yaşamın bir gereği olarak kabul edilip savunulmuştur. “Yalan söylemek, çalmak, öldürmek, ikiyüzlülük, saldırganlık, dolandırıcılık vb.” ise genelde istenmedik davranışlar olarak benimsenmiştir.
Eğitim ortamında öğretmen ve öğrenci duygu ve düşüncelerini hiç saklamadan ileri sürmelidir. Bu ortamın sağlanması için önce öğretmen verdiği sözü yerine getirmeli; yerine getirmediği zaman da nedenini olduğu gibi açıklamalı ve öğrenciden özür dilemelidir. Öğrencinin sorduğu sorulara kızmamalı; eğer cevabı bilmiyorsa, bunu açık seçik söylemeli; diğer yollara başvurmamalıdır.
Eğitim ortamı ile ilgili kuralları baştan belirtmeli; bazı kuralları, yazılı ve ödev günlerini, öğrencilerle birlikte saptamalı, bunlardan taviz vermemelidir. İlkelere kendisi de uymalıdır. Hatalı olduğu zaman hatasını kabul etmeli, eleştiren öğrencilere ceza vermemelidir.
Eleştiriyi davranışla yönetmeli; hatayı öğrenciye buldurmalı; eleştiriden sonra öğretmen, “seni seviyorum, sen iyi insansın, bu davranışını düzeltirsen, mutlu olurum!..” gibi tümceler söylemelidir.
Dr. Anooshirvan Miandji’den (Anuşirvan Miyancı’dan) insana ve hayata dair ibretlik tespitler!
İranlı (Güney Azerbaycanlı) bir Türk olan ve halen Ülkemizde yaşayan kimyacı ve felsefeci Dr. Anooshirvan Miandji'den (Anuşirvan Miyancı'dan) insana ve hayata dair ibretlik tespitler!
"">Beyin bir donanımdır, her insanda vardır! Akıl bir yazılımdır, her insanda yoktur.
"">Evrendeki en mükemmel laboratuvar insan beynidir! İstediğini düşünerek sentezler.
"">Bilim insanı olmanın birinci şartı, bilmediğini yüreklice söyleyebilmektir.
"">Bir toplumun okuyup geçenlere değil, okuyup düşünenlere ihtiyacı var!
AZ KURU..!
AZ KURU..!
Üniversite'ye yeni başlamıştı. Ekonomik durumu iyi değildi. Ailesi yeteri kadar para gönderemiyordu. Mühendislik okuyordu.
Çarşıda bir lokantaya girdi;
- "Az kuru alabilir miyim? “ dedi.
- Lokantacı hali anladı. Ağzına kadar dolu bir tabak kuru, bir de 1 pilav getirdi.
Para ise, sadece az kuru parası aldı.
Talebe hergün "az" dedi; lokantacı çoook verdi.
GEÇMİŞTE SAĞLIK HİZMETLERİ VE MİSYONERLİK – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
GEÇMİŞTE SAĞLIK HİZMETLERİ VE MİSYONERLİK - Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Türk Tarih Kurumunca basılan ve İdris Yücel’in ‘’Anadolu’da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri’’ isimli kitap böyle bir yazıyı yazmamın sebebidir.
Osmanlı devletinin son yüzyılındaki misyonerlik faaliyetleri bu coğrafyada dün ve bugün yaşananların arka planını daha iyi anlamamızı sağlar. Geçen yüzyıllık bu bölgedeki sağlık hizmetleri üzerinden yapılan misyoner çalışmalarının yazıldığı kitaptaki bilgiler çok dikkat çekicidir.
Osmanlıda 1800’lerdeki sağlık hizmetleri gedik usulü denilen ve İstanbul’daki hekimbaşının görevlendirdiği klasik usulde eğitim almış çok az sayıdaki insanlarca verilirdi. İstanbul’daki darüşşifalar ile birlikte Edirne, Manisa, Konya, Kayseri, Amasya, Sivas gibi önemli şehirlerdeki darüşşifalar sağlık hizmeti verilen yerlerdir.
Katarakt ameliyatı yapan, kehhaller, kırık çıkık işlerini yapan sınıkçılar, el becerisi iyi olan aynı zamanda sünnetçilik yapan berberlerde sağlık hizmeti verirlerdi.
Özellikle darüşşifalar, bölgeleri için güvenli ve bilindiği kadarıyla bugün bile hayranlık duyulan hizmetlerin verildiği yerlerdir.
1900’lere gelindiğinde savaşlar sebebiyle devletin buralara ayırdığı kaynaklar azalmış, vakıf anlayışındaki zayıflama da bunlara eklenince buralarda verilen sağlık hizmetleri yetersiz hale dönüşmüştür.