Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

31Oca/220

SÜLEYMAN NAZİF

suleyman-nazif-daus-sila-

SÜLEYMAN NAZİF’i 95.vefat yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Süleyman Nazif, 29 Ocak 1869’da Diyarbakır’da doğdu.

Edebiyatçı ve yönetici bir aileden gelen Süleyman Nazif, Serveti Fünun şairlerinden ve Mutasarrıf Faik Ali Ozansoy’un da ağabeyidir.

Büyük bir şair ve edebiyatçı olan Süleyman Nazif, aynı zamanda 1909 ~ 1914 yılları arasında Konya, Kastamonu, Trabzon, Basra, Musul ve Bağdat valiliklerinde bulunmuş bir devlet adamıdır. I.Dünya Savaşı başlarında emekli olup İstanbul’a gelir.

30 Ekim 1918’de Emperyalist devletlerle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından ilk etapta Doğu ve Güneydoğu’daki altı vilâyette Ermenistan’ın ve Kürdistan’ın kurulması düşünülmekteydi. Bu amaca hizmet etmek üzere Aralık 1918’de İstanbul’da eski Ayan Seyyid Abdülkadir başkanlığında “ Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti ” kuruldu.

Bu bölücü emellere karşı, Süleyman Nazif te kendisi gibi vatanperver 8 Doğulu/Güneydoğulu arkadaşıyla birlikte 04 Aralık 1918’de İstanbul’da “ Şark Vilâyetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” ni kurdular. Cemiyetin ilk şubesi Erzurum’da açıldı. 23 Temmuz 1919’da çeşitli illerden gelen 54 delege ile yapılan Erzurum Kongresi’nde Cemiyetin adı “ Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” olarak değiştirildi ve Atatürk, 9 kişilik Temsil Heyeti Başkanlığına seçildi. 04 Eylül 1919’da başlayan Sivas Kongresi’nde de bütün yurdu kapsayacak şekilde “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” adını aldı. Haziran-1919’da Diyarbakır’da da Cemiyet’in bir şubesi açıldı.

Süleyman Nazif, İstanbul’u işgâl eden düşman kuvvetlerinden Fransız generali d’esperey’in beyaz bir at üstünde Sirkeci’den Taksim’e doğru mağrur bir şekilde gidişi ve Rum ve Ermeni azınlıkların büyük bir sevinç içerisinde kendisine tezahürat yapmaları üzerine, 09 Şubat 1919’da Hadisât Gazetesi’nde siyah bir çerçeve içinde, büyük cesaret ve kahramanlık örneği ünlü “ Kara Bir Gün ” makalesini yayınladı. Makalesinde, “…Fransız generalinin dün şehrimize gelişi dolayısıyla bir kısım vatandaşlarımız tarafından yapılan gösteriler, Türk'ün ve İslâm'ın kalbinde ve tarihinde sonsuza kadar kanayacak bir yara açtı. ’Buna müstahak değildik’ diyemeyiz. Müstahak olmasaydık, bu felakete düşmezdik…” diyerek büyük bir tepki gösterdi.

Yazılarında ve konuşmalarında durmadan işgâl kuvvetlerine karşı çıkan Süleyman Nazif, 23 Ocak 1920 günü İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) konferans salonunda milli heyecanı coşturan bir konuşma yaptı. Bu milli söylem ve eylemleri üzerine Ocak-1920’de İngilizler tarafından Malta’ya sürgün edildi. 20 aylık sürgün hayatından sonra Eylül 1921’de serbest bırakıldı. İstanbul’a gelerek Milli Mücadeleyi desteklemeye devam etti. (Mütareke/Milli Mücadele yıllarında İngilizler tarafından Malta Adası’na 7 Diyarbakır’lı aydın sürgüne gönderildi; Süleyman Nazif, Ziya Gökalp, Fevzi (Pirinççioğlu) bey (Ziya Gökalp’ın dayısının oğlu), Zülfü (Tigrel) bey, Veli Necdet (Süngütay) bey, İbrahim Bedrettin bey ve İzzet Basri bey).

Süleyman Nazif, İstanbul’da 04 Ocak 1927’de 58 yaşında Zatürre’den vefat etti. Son dönemleri yoksulluk içinde geçen büyük şair ve devlet adamı Süleyman Nazif’in cenazesi, Türk Tayyare Cemiyeti’nin yardımıyla kaldırıldı. (Mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde Mehmet Akif Ersoy’la yan yanadır.)

Süleyman Nazif, büyük Türk şairi Fuzuli’ye, büyük vatan şairi Namık Kemâl’e, milli şair Mehmet Akif’e hayran bir insandı.

1912~1913 Balkan Savaşları döneminde Balkan Türklerinin yaşadığı facialar karşısında Osmanlı aydın çevrelerinin suskunluğunu içine sindiremeyen Süleyman Nazif “ Keşke bugünlerde yaşayanlar arasında bulunmasaydım…” diye mektuplar yazdı.

K.Irak’ta Kürt Devleti kurmak için Osmanlı’ya başkaldırarak 1907’de bir isyan başlatan, Çarlık Rusya’sının, İngilizlerin ve Ermeniler’in desteklediği Barzan Aşireti Reisi Şeyh Abdüsselam Barzani (Mesut Barzani’nin amcası), 1913’te Süleyman Nazif Musul valisi iken yakalandı ve Musul’da yargılanarak 3 arkadaşıyla birlikte idâm edildi.

İngiliz Muhipleri (sevenleri) Cemiyeti’nin kurucularından ve Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti üyelerinden Dr. Abdullah Cevdet, “ Süleyman Nazif’in babası Sait Paşa Kürt’tür ” diye asılsız bir iddiada bulunur. Bu iddiaya karşılık, Süleyman Nazif Tercüman-ı Hakikat Gazetesinde “ Benim anam - babam, yedi ceddim Türk’tür ” diye cevap verir.

Birçok milli eserleri olan Süleyman Nazif, I.Dünya Savaşı’ndaki Türk kahramanlıklarıyla ilgili olarak 1917 yılında yayınladığı “Batarya ile Ateş” adlı eserinde Türk Milleti’ne, “ Milletine, Vatanına, Tarihine ihanet eden fert ve milletlerin hiç birini unutma Türkoğlu! Unutma ve Affetme!...” diye seslenen büyük bir vatansever’di, samimi bir vatanperver’di.

TÜRK İLÂHÎSİ

Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak,

Neler yapmış bu millet, en yakın târihe bir sor, bak.

Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım, cennetim hep sen :

Nasıl bir zinde millet çıktı gördüm hasta sînenden.

…. (1926)

CENK TÜRKÜSÜ

Plevne’den bir ses geldi

O ses yüreğimi deldi

Ah o günler ne güzeldi

Ayrı düştük otuz sene

Şanlı meydan geldik gene

…….. (1917)

xxxEdip Süleyman Nazif’e Rabbim rahmet eylesin..

Tekkol kardeşimin paylaşımı.. Sağ olsun..

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.