Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

3Oca/110

Sana İki Çift Lafım Var – Yunus Özen

29 mayıs 2010 34 şura malatya 3 039

Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Lâkin, Google’nin gözünde pul kadar bile değerin yok. Sen mi büyüksün… Hayır; ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta. Hiç değilse blog yazıyorum.

 

Münir Özkul’un Bizim Aile filminde geçen “Bak Beyim, Sana İki Çift Lafım Var” repliğini hatırladınız mı? Yaşar Usta, söyleyecek iki çift lafını, cesaret edip Saim Bey’in karşısına çıkar, söyler.

http://www.youtube.com/watch?v=EyPA4ckDiNc

Söyleyecek çok şey biriktirdin, ama Yaşar Usta kadar cesaretli değilsin. Kendi kendine söylensen faydası yok. Söylemeyip içine atsan daha kötü.

En iyisi söylemek. Ne varsa söylemek, olduğu gibi. O zaman kendine bir blog açmanın zamanı geldi, geçiyor bile. Filmdeki Yaşar Usta’ya dönelim. Paran yok, teknik bilgin yok. N’apacaksın şimdi? Bunların hiç önemi yok. Teknik bilgiye gerek yok. Paranın lafı bile olmaz. Sen söyle lafını, içinde kalmasın.

Ben yazarım yazmasına da, beni kim okur ki? Birader, hani söyleyecek çok şey biriktirmiştin, söylemeye imkân olsa neler neler anlatırdın? Söylemeye değerse, okumaya da değer. Kimse okumasa da, Google’da bir dikili ağacın olsun.

Madem bu kadar ısrar ettin, yazıyorum ulan. Blog mu değmiştin ne? Gavurca bir isim takmıştın bu yazma işine. Blog ne demektir? Bu işin usulü, erkanı nedir? Raconu nedir? Nerden başlayayayım. Bi başlasam arkası gelecek de...

Çağdaş dünyanın ansiklopedisi Vikipedi’ye soralım (http://tr.wikipedia.org/wiki/Blog)

Blog veya Weblog teknik bilgi gerektirmeden, kendi istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan insanların oluşturabildikleri, günlüğe benzeyen web siteleridir.İngilizcedeki "web" ve "log" kelimelerinin birleşmesinden oluşan weblog kavramının zamanla yaygınlaşmış adıdır.

Blog, genellikle güncelden eskiye doğru sıralanmış yazı ve yorumların yayınlandığı, web tabanlı bir yayını belirtir. Çoğunlukla her gönderinin sonunda yazarın adı ve gönderi zamanı belirtilir. Yayıncının seçimine göre okuyucular yazılara yorum yapılabilir. Yorumlar, blog kültürünün çok önemli bir dinamiğidir; bu sayede yazar ve okuyucular arasında iletişim sağlanır.

Blogun ne olduğunu öğrendik, nasıl yapacağımızı da öğrenelim.

Gmail adresiniz varsa google zaten size direkt blogspot.com uzantılı bloglar oluşturma hakkı veriyor. Yoksa da google’a eposta adresinizle kaydolmak çok kolay. http://www.blogger.com

Blogger hoşunuza gitmediyse, http://wordpress.com da güzel.

Bu ecnebi sevislerine güven olmaz diyorsanız, bu alanda Türk girişimi de var. http://www.blogcu.com Üye olun, yazmaya başlayın.

Blog hizmeti veren başka servisler de var. En yaygın olanlarını buraya yazdım.

Hayırlısıyla blogu açtım. Bu alemde ben de varım. Peki ne yazayım, neye odaklanayım. Öyle doluyum ki, bende ne arasan var. Bir fırsatını bulup yazamadığım için devamlı biriktirdim. Herşeyi yazsam, şöyle ortaya karışık olsa olmaz mı?

Şimdi de başka bir kaynaktan içelim (http://www.chip.com.tr/konu/Blog-ve-RSS-Farkli-blog-turleri_6904_3.html)

Kişisel bloglar: Kişisel blog'lar, şimdilik internette sayıca en fazla olan blog türü. Günlük yaşamlarını ve düşüncelerini web'e aktarmak isteyen herkesin, programlama veya tasarım bilgisine ihtiyaçduymaksızın kolayca oluşturabildiği kişisel bloglar, modern zamanın en etkili yayın şekillerinden birisiolarak değerlendiriliyor. Pek çok insan için birer kişisel dışavurum imkanı olan bu araç, bir anlamda ortalama insanın -veya daha ticari bir bakış açısıyla tüketicinin- kendi düşüncesini, kendi ifadesiyle özgürce yansıtabildiği bir medya olarak büyük önem taşıyor.
Temasal bloglar: Teknoloji, tasarım ve pazarlamadan, fotoğraf, oyun ve sinemaya; bilgisayar programcılığından, mimari ve yemek kültürüne kadar; belirli bir uzmanlık gerektiren tüm konularda hazırlanan bu tür bloglar için "temasal" tanımını kullanmak mümkün. Bunların bazılarının ticari amaçları bulunurken, bazıları hiçbir ticari amaç taşımıyor.
Topluluk blogları: Bir üyelik sistemi çerçevesinde yapılanan ve içeriği birden fazla kişi tarafından oluşturulan bu tip blogların, gerçek hayattaki karşılıklarını sosyal klüpler olarak düşünmek mümkün. Daha çok birbirini tanıyan ya da ortak özellikleri olan insanları biraraya getiren topluluk blogları, internetteki en etkin sosyalleşme araçlarından birisi.
Şirket blogları: Şirketlerin ve şirket çalışanlarının internet dünyasında kendilerini "daha resmiyetten uzak" bir dilde ifade etmesine olanak tanıyan bu tür bloglar, aynı zamanda pazarlama açısından da oldukça güçlü araçlar olarak öne çıkıyor. Avrupa'da henüz yeterince yaygın olmasalar da özellikle Amerika, müşteriyle güven ortamı oluşturabilecek mükemmel pazarlama silahları olarak şirket bloglarını, son derece ciddiye alıyor.

Başka başka kategorilendirenler de oluyor. Aşağıdaki blog yazılarında yapılan blog kategorilendirmeleri de size fikir verebilir:

http://beyn.org/en-cok-rastlanan-blog-turleri/

http://www.selcukhoca.com/blog-yazma-aliskanliklarimiz/

Blogun ne olduğunu öğrenmek isteyene, bu kadar bilgi fazla bile. Gerisini google’dan bulacağınız bloglardan okuyun.

İletişim, PR, Konumlandırma, Strateji gibi çağdaş kelimelerle ne kadar ifade etmeye çalışsak da eksik kalacağımız, eskilerin deyimiyle ve Necip Fazıl’ın tarifiyle ( http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/2810-temel-prensipler-cemiyetcilik ) cemiyetçilik dediğimiz müesseseye ömrünü vakfetmiş bir gönül adamı, Kocaeli Aydınlar Ocağımızın Başkanı Ahsen Okyar da 15 Aralık 2010 tarihinde blog yazmaya başladı. “Söylenmek yerine söylemek lazım” sloganıyla yola çıkan http://ahsenokyar.com blogunda şimdiden 28 yazı olmuş. Hayırlı, uğurlu olsun.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.