SEÇİM, GEÇİM, GOLAN, KANDİL – Ruhittin SÖNMEZ
SEÇİM, GEÇİM, GOLAN, KANDİL – Ruhittin SÖNMEZ
Başlıktaki dört kelimenin birbiriyle bağlantısı olmadığı sanılsa da gerçek öyle değil.
Yerel seçimlerde bile ekonomi ve dış politika belirleyici etki yaratabiliyor.
Mesela bu hafta içinde döviz kurlarında ani bir sıçrama oldu. Dolar 5,20 TL civarında iken birden 5,80 TL’ye yaklaştı. Bu tırmanma engellenemese bıçak sırtı yerlerdeki oy dengesi değişebilirdi.
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası kurun 5,5 TL’yi geçmemesi için ne gerekiyorsa yapmak üzere harekete geçti.
Dövizin ateşini düşürmek için TL arzını aşırı kıstı, Londra swap piyasasında TL faizlerinin bir anda yıllık yüzde 200-300’e yükselmesini göze aldı. Hatta bir hafta önce yüzde 22 olan, gecelik TL swap oranı yüzde 1320’e kadar çıktı. Yabancılar TL bulmak için Borsa’daki Türk şirketlerine yaptıkları yatırımları sattı. Borsa çakıldı.
Halil İbrahim Bayrakçı, “Yabancı yatırımcılar için Türk lirası varlıklardan kaçış, hele uzun dönemli her şeyden çıkış maalesef başladı. Adamların kısa vadeli 3-5 günlük, hacimsiz swap işlemlerinin önünü kesmenin cezasını başta Türk Lirası tahvil piyasası, borsa ve bankalarımız bilahare topyekun Türk milleti olarak biz ödeyeceğiz.
Kaçınılmaz son başladı. Artık gerçek krize giriyoruz. Tahminimden de önce süreç başladı, güçlü sinyaller geliyor. Bir kaç ay içinde kriz tepe noktasına ulaşır bu gidişle” diyor.
Ege Cansen ise borç bulmadaki sıkıntımızı değerlendirmiş: “%4,5 faizli eski dış borçlara takla attırmak için aldığımız yeni dış borçlara %8'in üzerinde faiz ödemeyi kabul ettik.”
“Dolara %8 faiz ödeyerek borç almak, TEFECİNİN ELİNE DÜŞMEK gibidir. “İkinci el tahvil piyasasında bizim kâğıtların fiili dolar faizi” %10'ların üstüne çıktı.
Bu da, yeni borçlanmalarda dövize %10'dan yüksek faiz teklifi etmek zorunda
kalmak demektir ki; BU FAHİŞ FAİZ, borçlanmada “SONUN BAŞLANGICI” olabilir.”
Seçime kur ve faiz artışı ile girmemek için yapılan operasyonların seçime kadar bu maksada hizmet etse de, Türk Ekonomisine ağır hasarlar verdirdiği değerlendiriliyor. Buna ilaveten yakın gelecekte kur ve faizin birlikte artışına engel olunamayacağı öngörülüyor.
Bu demektir ki seçimden sonra ağır bir geçim sorunu yaşayacağız.
TEHDİTLERİN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM – Ruhittin SÖNMEZ
TEHDİTLERİN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM – Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 31 Martta yapılacak yerel seçimler kampanyası boyunca çeşitli çevrelere hesap soracağını ve derslerinin verileceğini söyledi.
Bakın kimlere ne söylemiş.
Ø Dövizin Yükselmesinden Sorumlu Tuttuğu “Döviz Eylemleri İçine Girenlere”:
“Seçimin arefesinde döviz eylemleri içine girenlere sesleniyorum. Hepinizin kimliğini biliyoruz. Neler yaptığınızı biliyoruz. Şu an BDDK bazı adımlar attı. Ama şunu bilin ki seçim sonrası bunun faturasını çok ağır keseceğiz. Provokatif eylemlere girenler bunun bedelini ödeyecek. Piyasadan döviz toplayın, döviz yükselecek şöyle böyle olacak diyenler. Bunların hesabını soracağız.”
SEVİYESİZLİĞİN VE AHLAKSIZLIĞIN BU KADARI- Ruhittin SÖNMEZ
SEVİYESİZLİĞİN VE AHLAKSIZLIĞIN BU KADARI- Ruhittin SÖNMEZ
Siyasetin ahlaki düzleminden her geçen gün daha da uzaklaştırıldığı, rezil bir seçim dönemi yaşıyoruz.
Seçim kampanyasındaki partilere sağlanan imkânlar arasındaki adaletsizlik, iktidar partisinin devletin bütün imkânlarını haksız yere kullanırken, muhalefetin yasal haklarını bile kullandırılmamasına alışmıştık.
Yandaş medyanın ve devletin TRT’sinin tek taraflı yayınları da artık yadırganmaz olmuştu.
Fakat bu defa rakiplere iftiranın katmerlisi eklendi.
Kuyruklu yalan haberlerle kutsal değerler üzerinden kitleleri infiale teşvik etmekten çekinmediler.
Hatta rakip parti liderlerini teröristlerden emir almakla, bu partilere oy verenleri teröre destek olmakla suçladılar. Bunun gibiakıldışı ithamlarla insanlara hakaret ettiler.
AKP Genel Başkanı seçim kampanyasını yürütürken, bir yandan Cumhurbaşkanlığının bütün gücünü ve imkânlarını siyasi amacı için kullanmaktan çekinmiyor. Bu rağmen kendisini eleştiren rakip lider için “Cumhurbaşkanına hakaret etti” diye suç duyurunda bulundu.
Dahası İyi Parti liderini hapse attırmakla tehdit etmek gibi demokratik bir ülkede akla bile gelemeyecek konuşmalar yaptı.
NE KADAR KISKANSALAR YERİDİR- Ruhittin SÖNMEZ
NE KADAR KISKANSALAR YERİDİR- Ruhittin SÖNMEZ
Almanya Şansölyesi yaptığı mitinglerde Ana Muhalefet Partisi Başkanını, “Bay Hans terör örgütleriyle işbirliği yapıyorsun, sen ülkedeki bütün kötülüklerin başısın” diye, hedef gösterdi.
Japonya Başbakanı, Meclisteki partilerden birinin başkanının kendisini eleştirmesine kızdı, bu “hadsizliktir, edepsizliktir. "Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin” diye mahkemelere yol gösterdi. Rakibini “O’nun kaçacak deliği de yok, hesaplaşacağız. Hesabı ağır olacak” diye tehdit etti.
Japonya muhalefet lideri bu tehdide karşı, “Seni tutuklatacağım diyorsun. Elinden geleni ardında koyma. Senden toz zerresi kadar korkarsam namerdim. Hodri meydan. Ölümse ölüm, hapisse hapis, bir milim geri adım atmam. Varsa fıtratımda kanım kurusun" dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında partisinin oylarını artırmak için Fransız halkın üzerine seçim otobüsünden bizzat kendi elleriyle 200 gramlık çay paketleri ve bez pazar torbası fırlattı. Fransızlar, Cumhurbaşkanının attığı çay ve torbaları kapmak için, adeta birbirini ezdi.
Norveç Başbakanı Pazar ayinine katılmak için helikopterlerin nezaret ettiği, 300 araçlık konvoy ve 3000 korumayla kiliseye gitti.
ABD Başkanı seçim kampanyasında günde iki miting, bir kapalı salon toplantısı ve bir TV programında konuşmakta. Bütün konuşmaları TV kanallarının yüzde 80’inde canlı yayınla veriliyor.
Hollanda Başbakanı muhalefet liderine karşı “açtığı davaları hep kazandığını ve rakibinin kendisine milyonlarca Euro tazminat ödediğini” anlatarak övündü.
İsveç’te rüşvet olarak 463 bin avroluk saat aldığı belirlenen Bakan yargılanmadı.
Rusya Devlet Başkanı soğan stoklayanları ve marketleri gıda teröristi olarak ilan etti.
DİKTATÖRLERİN YÖNTEMLERİ – Ruhittin SÖNMEZ
DİKTATÖRLERİN YÖNTEMLERİ – Ruhittin SÖNMEZ
Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in geliştirdiği ve Hitler’in uyguladığı propaganda tekniklerini ben dâhil çok kişiden okumuş olabilirsiniz. Meğer Lenin de bu tekniklerden faydalanmış hatta geliştirerek kullanmış.
Yeniçağ’da Arslan Bulut, Lenin ve Hitler'in propaganda yöntemlerini hatırlatan bir araştırmayı paylaşmış. Yazının kaynağı Harvard Üniversitesi'nden doktoralı tarihçi ve Sovyet sistemi üzerinde uzman Prof. Peter Kenez.
Kenez'e göre Hitler'in kullandığı, Lenin tarafından daha rafine haline getirilen propaganda yöntemleri şöyle:
1- Amaca ulaşmak için her yol mubahtır. Yaptıkların, ister ahlakî olsun, isterse olmasın, amacına ulaşınca onların hiçbir anlamı kalmaz.
2- Bir ordu komutanı edası ile emir ver, azınlıkta olmalarına rağmen kendi taraftarlarını çoğunluk diye tanımla.
3- Her krizi, her felaketi lehine kullan, yalan söyle, kriz ve felaketleri başkalarına yükle, suçu başkalarına at ve yandaş medya ile koro halinde karalamayı sürdür. İftira et izi kalır. Beyinlerdeki algıyı yönet. Bir şeyi ilk defa duyanlar hep ona inanırlar.
4- Muhaliflere aşağılayıcı, bölücü, inkâr edici sıfatlar yükle. Onlara "asalak" de, "ihanet içindeler" de, "yalancılar" de. Kendinden öncekileri devamlı suçla.
5- İnsanları öldür, astır veya mahkûm et, geride kalan muhalefeti korkut, mahkemelerle, şikâyetlerle, polisle, sana bağlı milis güçleri ile din adamları ile...
6- Tarihsel gerçekleri inkâr et, kendi çıkarına göre değiştir, çarpıt ve hakaret et.
Benim Ömrüm.!! – Yüksel ERCAN
Benim Ömrüm.!! – Yüksel ERCAN
Önceki gün yazdığımız “Pişmanlıklar” konulu yazı sonrası bize geri dönen okuyucularımızın verdiği tepki aslında toplum olarak yıllar yılı nasıl büyük yanılgılar yaşadığımızın da bir fotoğrafı gibi, İstediği mesleği seçemeyen, Yaşamak istediği merkezin çok uzaklarına düşen, İlk aşkı ile evlenemeyen, Siyasette beklediği noktalara gelemeyen yüzlerce okuyucumuzun ömürlerinin büyük bir pişmanlık içerisinde sürüp gittiğine şahit olduk.
İşin kötü tarafı bize geri dönüş yapan okuyucularımızın çok büyük bir bölümü de bizim gibi artık hayatının sonbaharını yaşayanlardan oluşuyor, Bizzat bizi telefon ile arayan okuyucularımıza “Artık olan olmuş bu yaştan sonra ne yerimizi, ne hayatımızı nede alışkanlılarımızı değiştirecek durumda değiliz, Bu saatten sonra sağlığımıza dikkat edip, Allah’ım hayırlı bir ölüm ver demekten başka da bir çıkış olduğunu düşünmüyoruz”şeklinde öğüt vermeyi de ihmal etmedik.
Okuyucularımıza bu şekilde öğüt verirken ister istemez farkına vardık ki ömür su gibi hatta sudan daha hızlı bir şekilde geçip gidiyor, Meydana gelen kazalar sonucu hayatını kaybedenler, toplu ölümler, eceli ile ölenler derken etrafımızda kim varsa teker teker hayatımızdan çıkıp bizi terk ediyor.
TÜRKİYE’YE BUCAK’TAN BAKIŞ – Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE’YE BUCAK’TAN BAKIŞ - Ruhittin SÖNMEZ
Otuz dokuz senedir Kocaeli’de yaşıyorum. Fakat doğup büyüdüğüm ilçemle (Bucak/ Burdur) bağımı hiç koparmadım. Bayram, düğün ve diğer vesilelerle memleketime gidip geliyorum.
İYİ Parti Bucak Belediye Başkan adayı Av. Alparslan Dursun arkadaşım. O’nun ve Belediye Meclis Üyelikleri ve İl Genel Meclisi üyeliklerine aday olan ekibinin tanıtım programı için üç günlüğüne Bucak’a gittim.
Yapılan tanıtım toplantısına katılım çok renkliydi. Sadece İYİ Parti değil, Millet İttifakının diğer bileşeni CHP de kurumsal yapısıyla katılmıştı. Ayrıca Demokrat Partililer, MHP’liler, BBP’liler ve AKP’den ümidini kesmiş veya iç çatışmalar nedeniyle küsüp istifa edenler de dikkati çekiyordu.
İYİ Parti’den, Kurucular Kurulunda ve Partinin tüzüğünü hazırlayan komisyonda çalışma arkadaşım olan, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ile Isparta Milletvekili Aylin Cesur da katıldı.
CHP kanadından ise Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz katıldı.
Her iki partinin Burdur, Isparta İl Başkanları, Bucak İlçe Başkanları ve diğer önemli isimleri de salonda idi.
Bu defa değişim isteyenler bir araya gelmiş, çok canlı ve heyecanlı bir birliktelikoluşmuştu.
DUYMAK İSTEMEDİĞİMİZ GERÇEKLER – Ruhittin SÖNMEZ
DUYMAK İSTEMEDİĞİMİZ GERÇEKLER – Ruhittin SÖNMEZ
Son zamanlarda halkımızın kötü şeyler duymak istemediğini, seçim kampanyalarında mevcut sıkıntıları ve geleceğe dair felaket senaryolarını anlatmanın muhalefet açısından olumsuz bir kampanya olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Bunun psikolojik açıklamasını belki de “gelecekten korkmak” şeklinde açıklayabiliyordum.
Hani “devekuşu gibi kafayı kuma gömmek” tabiri vardır ya. İnsanlar da gelecek bir felakete karşı yüzünü, gözünü kapatıp, çökerek veya yatarak tepki verirler.
Ekonomik kriz dediğimiz buzdağının görünen ve görünmeyen kısmını anlattığımızda böyle bir tepkinin aynı zamanda felaketi anlatana öfkeye de yol açabildiğini görüyoruz.
Bu psikolojik tepki olayının bambaşka bir açıklaması olacağını keşfettim.
“Emret Bakanım” adlı, 80’li yılların efsane bir TV dizisi vardı. Bu dizinin unutulmaz repliklerini hatırlatan bir yazıdaki cümle bana “işte budur” dedirtti.
“- Demokraside vatandaşın bunu bilme hakkı var!
- Hayır, Sayın Bakanım. Bilmeme hakkı var. Bilmek sadece suça ortaklık duygusu verir onlara. Bilmemenin bir saygınlığı var.”
BANA GÜZEL BİR ŞEYLER SÖYLE… / Ruhittin SÖNMEZ
BANA GÜZEL BİR ŞEYLER SÖYLE… / Ruhittin SÖNMEZ
İnsanlar geleceklerini ilgilendiren konularda kötü şeyler duymak istemez.
1999 depreminden sonra birçok uzman yıllarca Marmara Bölgesinde 30 yıl içinde yine büyük bir deprem olacağını, ciddi tedbirlerin alınmasının gerekli olduğunu anlattılar durdular.
Uzmanlardan sadece bir kişi ilk 30 yılda böyle bir deprem olma ihtimalinin çok düşük olduğunu, muhtemel depremin çok daha ileri bir tarihte olabileceğini söyledi. Hepimiz rahatladık. En fazla bu uzmana inandık. Çoğumuz “biz öldükten sonra olur” ümidiyle deprem korkusundan kurtulduk.
Ama uzmanların çoğunluğunun söylediği gibi deprem zamanı yaklaştı mı, yoksa önümüzde hala uzunca bir zaman dilimi var mı bilemiyoruz. Deprem zamanı gelince olacak.
Bu toplum psikolojisi seçim kampanyalarında mutlaka gözetilmesi gereken bir husustur.
DEĞERLERİN ÇÖZÜLMESİ VE LİDERLER – Ruhittin SÖNMEZ
DEĞERLERİN ÇÖZÜLMESİ VE LİDERLER – Ruhittin SÖNMEZ
AKP ve MHP anlaşarak bir ittifak kurdular. Adına “Cumhur İttifakı” dediler.
Sistem zorlayınca, CHP ve İYİ Parti de ittifak kurarak adına “Millet İttifakı” dediler.
Fakat Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli, siyasette artık yadırgamaz olduğumuz kaba ve nobran bir üslupla, “Millet ittifakı” yerine “zillet ittifakı” veya “illet ittifakı” gibi terimleri kullanıyor. Kendilerine oy vermeyenlere hakaret ederek oy alamayacaklarını biliyor olmalılar. Hedefleri sadece kendi seçmenini konsolide etmek.
Ayrıca eski siyasetçilerin birbirlerinden bahsederken kullandığı “Sayın”, “Muhterem”, “Beyefendi”, “Hanımefendi” gibi sıfatlar yerine, mesela “Bay Kemal” gibi hitap tarzları ile beslenen nefret dili içimizi karartıyor.
YOLSUZLUK VE HESAP SORABİLİRLİK – Ruhittin SÖNMEZ
YOLSUZLUK VE HESAP SORABİLİRLİK – Ruhittin SÖNMEZ
Uluslararası Şeffaflık Örgütü “2018 Yolsuzluk Algı Endeksi”ni açıkladı. Türkiye 180 ülke arasında 41 puanla 78’inci sırada yer aldı. Son beş yılda 8 puan gerileyerek, 14 sıra aşağıya indi.
Türkiye Trinidad and Tobago, Kuveyt ve Lesotho ile aynı sırayı paylaştı.
Rapora göre, Türkiye “kısmen özgür” statüsünden “özgür olmayan” ülkeler kategorisine geriledi.
“Bu derecelendirme, hukukun üstünlüğü ve demokratik kurumlardaki geriye gidişi yansıttığı gibi, bağımsız medya ve sivil toplumun hareket alanının keskin biçimde daraldığını” gösteriyor.
AB İlerleme Raporlarında da benzer tespitler ve şeffaflık düzenlemeleri yapılması talepleri yer alıyor. “Yerli ve milli kuruluşlarımızın” da ülkemizde yolsuzluk algısının arttığını gösteren raporları var.
NEREDEEEN NEREYE… / Ruhittin SÖNMEZ
NEREDEEEN NEREYE... / Ruhittin SÖNMEZ
“Kadere bak.. Kimleeer kimlerle beraber yan yana geliyor? Aaahhh ahh.. Neredeeen nereye.. Ne oldum deme ne olacağım de…”
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın mitinglerde sıkça söylediği bu sözleri üzerinden düşünmenin tam zamanıdır. Çünkü 2018 yılı bitiyor, yeni yıla girerken “Neredeeen nereye” doğru gittiğimize bakmak için bir fırsattır.
Önce ekonomide nereden nereye geldik, bir bakalım:
ÜNİFORMAYI ÇIKARIP BAKAN OLMAK KOLAY DEĞİL- Ruhittin SÖNMEZ
ÜNİFORMAYI ÇIKARIP BAKAN OLMAK KOLAY DEĞİL- Ruhittin SÖNMEZ
TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel arasında çıkan tartışma uzun yıllar unutulmayacak sanıyorum.
Eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Türkiye parlamenter sistemden ayrıldıktan sonra, Milli Savunma Bakanlığı’na atandı.
Birazcık askerlik yapmış herkes bilir ki, askerlikte üniformanın gücü sivillerin tasavvur edebileceğinin çok üzerindedir. 49 yıl askerlik hayatının çoğunda komutan olarak görev yapmış biri için sivillerle eşit bir ortamda çalışmak ve hele tartışmak kolay değil.
Nitekim CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in sert eleştirilerine karşı bazen komutan gibi buyurgan, azarlayan bir üslupla cevap veren Bakan Hulusi Akar, zaman zaman da Milletvekilleri ile arasında mesafe olmadığını kabul eden bir tonda konuştu.
Ama mademki Hulusi Akar Bakan olarak atanmayı kabul etti, üniformayı çıkardı, milletvekillerinden (hatta vatandaşlardan) yöneltilecek her türlü eleştiriye açık hale geldiğini kabul etmek zorunda.
KÜRESEL ÇETELERİN İÇERİDEKİ ADAMLARI – Ruhittin SÖNMEZ
KÜRESEL ÇETELERİN İÇERİDEKİ ADAMLARI – Ruhittin SÖNMEZ
Banu Avar, “küresel çeteler ve içerdeki adamlarının sadece iktidarı kontrol ettiklerini mi sanıyorsunuz? Bunların muhalefeti boş bırakacaklarını düşünüyorsanız yanılırsınız” dediğinde içim daralmış ve bu dediğinin doğru olmaması için dua etmiştim.
Bundan tam 6 sene önce, Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak İzmit’te misafir ettiğimiz Banu Avar’ın bu uyarısını sık sık hatırlıyorum.
Banu Avar bu sözü bize söylediğinde, Ak Parti içindeki milliyetçi- muhafazakâr bildiğimiz insanların dönüşümünü görmüştük. Fakat o yıllarda milliyetçilerin temsil edildiği tek parti olan MHP’deki değişim / dönüşüm başlamamıştı.
MHP Genel Başkanının Tayyip Erdoğan’ı en sert ve hakaret dolu cümlelerle eleştirdiği dönemdi.
O Bahçeli ve MHP gitti. Türkiye’yi, Parlamenter Sistemden koparıp, tek adama teslim eden biri geldi. Başbuğ Alpaslan Türkeş’in partisi, Tayyip Erdoğan’ı Başkanlığa taşımayı ve Başkan kalmasını Türkiye’nin bekası olarak gören bir zihniyete dönüştü.
Bahçeli ve MHP’deki değişim ve dönüşümün sebeplerini anlamaya çalışırken Banu Avar’ın bu sözünü hatırımdan çıkaramadım.
FESLİ KADİR’İ ZİYARET ETMEK MEYDAN OKUMADIR – Ruhittin SÖNMEZ
FESLİ KADİR’İ ZİYARET ETMEK MEYDAN OKUMADIR – Ruhittin SÖNMEZ
Diyanet İşleri Başkanının, “Fesli Kadir” denilen sözde tarihçi, hain meczubu (Kadir Mısıroğlu’nu) ziyaretinden önceki son yazım DİYANET VE SİYASET idi.
Atatürk tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının kurum olarak yaşaması gerektiğini ancak mutlaka ıslah edilmesi gerektiğini yazmıştım.
Çünkü biliyorum ki, “Diyanet itibarsızlaşırsa, siyasallaşırsa veya ortadan kalkarsa Almanya’daki gurbetçilerimiz ve Türkiye’de bazı örneklerini gördüğümüz gibi Müslüman halkımızın aynı Camiye gitmeyen cemaat, tarikat ve dini gruplara bölüneceğine inanıyorum. Ayrıca IŞİD gibi aşırı yorum ve yapılanmaların Türkiye’de de gelişmesine zemin hazırlanmış olur. Din eğitimi veren okullar ve camilerde İslami değerler öğretilmeli. İmam Hatipler ve Camiler parti seçim bürosu gibi olmamalıdır.”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş yönettiği Camileri ve eğitim kurumlarını birer siyaset mekânı haline getirdiği yetmemiş olmalı ki, milletin sinir uçlarına direktdokunan bir hamle yaptı.
Diyanet’in itibarını sıfırlayan ve kurumu tam olarak siyasetin emrine verdiğini ilan eden eylemi gerçekleştirdi.
Diyanet İşleri Başkanının 9 Kasım’da olduğunu söylediği ve 10 Kasım’da resimleri servis edilen Fesli Kadir ziyareti sıradan bir mesaj değildi.
FETVACI REKTÖR YALNIZ DEĞİLSE… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
FETVACI REKTÖR YALNIZ DEĞİLSE… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’ın, Akit TV’de sarf ettiği akla ziyan fetvaya AKP kanadından sadece Naci Bostancı bir cevap verdi.
Rektör Taşaltın “Erdoğan yalnız mı” sorusuna cevap verirken, “İslami olarak şu anda Cumhurbaşkanına itaat etmek farz-ı ayn’dir, karşı gelmek de harpten kaçmak manasında haramdır” demişti. (Farz-ı ayn: Dinimizin her Müslüman’ın bizzat kendisinin yapmasını açık ve kesin olarak emrettiği şeylerdir.)
AK Parti Grup Başkanı ve Ankara Milletvekili Naci Bostancı, Twitter'dan yaptığı açıklamada,
“Harran Üniversitesi Rektörü’nün Cumhurbaşkanımızla ilgili sözlerinin,
a. Cumhuriyetimizle, b. İslamla, c. Cumhurbaşkanımızın siyasal anlayışıyla, d. Rektörlük makamında aranan akademik müktesebatla hiçbir ilgisi yok" ifadelerini kullandı.
Naci Bostancı’nın bu sözlerini takdir etmekle beraber kendisinin siyasi hayatı açısından endişelenmeden de edemedim.
Ben Rektör Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’ın yalnız olmadığını, böyle İslamla ve bilimle hiç uyuşmayan, adına ister ölçüsüz sevgi, isterseniz yalakalık deyin böyle cümleleri dile getirmeye hazır hayli “kifayetsiz muhteris” bulunduğunu düşünüyorum.
Bunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisini beklemeden, rüzgârın yönünü görmeden bir açıklama yapmazlar. Naci Bostan böyle net bir açıklama yaparak kendi siyasi hayatı açısından riskli bir çıkış yaptı. Fakat partisi ve Türkiye açısından doğru olanı yaptı.
Bu seviye kaybını önleyebilecek tek kişinin CB Tayyip Erdoğan olduğu açık. Erdoğan Rektör Taşaltın’a haddini bildiren birkaç söz eder ve rektörü görevden alırsa, meydan bu tür garip fetvacılara kalmaz.
Ancak Erdoğan’ın böyle bir müdahalesinin olacağından emin olamıyorum. Çünkü geçmişte de böyle patavatsız ve münasebetsiz laflar eden olmuştu. Erdoğan tepki vermemişti.
İLK BORÇLANMALAR, İLK YABANCI DANIŞMANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
İLK BORÇLANMALAR, İLK YABANCI DANIŞMANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Mc Kinsey adlı şirketin Türkiye’ye “danışmanlık” mı yapacağı, “kayyum” olarak mı görev yapacağı tartışılıyor. Doğru bir karar verebilmek için tarihimizdeki benzer tecrübeleri hatırlamak faydalı olacak.
Ecdadımız Osmanlı ilk dış borçlanmasından sonra bakın neler yaşadı?
Osmanlı Devleti ilk dış borçlanmasını 1854’de yaptı. Bundan önce hiç dışarıdan borç almamıştı. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında başlayan Kırım Savaşında savaş masrafları borç almaya itti. Çünkü Osmanlı Devletinin gelirleri, senede 7.500.000 lira olarak tahmin ediliyordu.
Abdülmecit, 4 Ağustos 1854 tarihli bir irade ile bir borçlanma için yazılı bir anlaşma yapılmasına izin verdi. 3.000.000 İngiliz sterlini tutarındaki ilk borç için 30.000 Türk lirası tutarında Mısır’ın vergisi teminat gösterildi.
Daha sonra yeni borçlanma anlaşmaları yapılmaya devam etti.
Fransa ve İngiltere ile 1855 yılında yeni bir borçlanma anlaşması daha yapıldı. Bu anlaşmaya, İngiliz ve Fransız Hükümetleri, geliri savaşın sürdürülmesinde kullanılmak üzere kefil olmuşlardı. Borçlanmaya teminat olarak Mısır vergisinden artan kısım ile hükümetin umumi geliri ve İzmir ve Suriye gümrük hasılatı gösterildi. Borçlanma Londra’da Rothschild Müessesesine ihale edildi.
İngiliz ve Fransız hükümetleri, Osmanlı Hükümetinden borçlanmayla elde dilecek olan tutarın sadece savaş masraflarına ayrılmasını garanti altına almak istedi. Bunun için bir yaptırım gücü oluşturacak biçimde denetleyecek ve Hazine hesaplarını inceleyecek iki komiser atama hakkı talep ettiler.
Donald Blaisdell’e göre, bu muamele YABANCI DEVLETLERİN DENETİMİ KAVRAMININ tohumlarını içermektedir.
Bu amaçla İngiltere ve Fransa birer memur görevlendirdi.
MC KİNSEY VE DÜYUN-U UMUMİYE – Ruhittin SÖNMEZ
MC KİNSEY VE DÜYUN-U UMUMİYE – Ruhittin SÖNMEZ
“Hükümet, borçların yıllık taksitlerini ödeme zamanı gelinceye kadar bunlarla meşgul olmamak ve vadeleri geldiğinde uykudan uyanmak âdetini benimsemişti. Bu sebepten, 1866 senesi yıllık ödemeleri için hiç bir hazırlık yapılmadığı halde, bunlar gelip çatmışlardı. Taksitleri ödemek için yine yeni bir borçlanma düşünüldü.”
Bu cümleleri Özge Varol isimli bir araştırmacının Yüksek Lisans tezinden aldım.
Görülüyor ki ceddimiz Osmanlı da şimdiki yöneticilerimizden pek farklı davranmamış. Bir başka deyişle şimdiki yöneticilerimiz ecdadımızın yaşadıklarından ibret almamış.
Son 16 yıldır hızla artan dış borçların taksitlerini ödeme zamanı gelmişti. Fakat hükümet saray, yol, AVM gibi inşaat işlerine para harcamakla meşguldü.
Vade gelip yeni borç para bulunamayınca “dış güçler bize ekonomik savaş açtı” dediler.
ÇÖZÜM İÇİN KARENİN DIŞINA ÇIKMA ZAMANI – Ruhittin SÖNMEZ
ÇÖZÜM İÇİN KARENİN DIŞINA ÇIKMA ZAMANI - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkemizin içinde bulunduğu problemler bir “beka sorunu” mertebesine ulaşmış durumda. Ekonomi, eğitim, dış politika, din anlayışı, ahlak, siyaset vd alanlarda bugüne kadar denenmiş çözüm yolları ile iyi bir sonuç alamadığımız ortada.
Devletimizi yönetenler karşılaştığımız problemleri çözmeye çalışırken girdiğimiz çıkmazın farkındalar. Bu sebeple bildikleri bütün çözüm yollarını tekrar tekrar deniyorlar. Ancak çözümsüzlüğün sıkıntısıyla bunaldıkları da açık.
Çünkü alıştıkları yönetim tarzı ve zihinlerinde yer eden çözüm metotları mevcut sorunları çözmeye yetmiyor.
A.Einstein “problemleri doğuran davranış biçimlerini devam ettirerek problemlerimizi çözmemizin mümkün olmadığını” söylüyor.
Ancak insanların alışkanlıklarını ve önyargılarını değiştirmeleri çok zordur. Yeni davranış biçimlerini benimsemeleri ve uygulamaları da çok nadir seçtikleri bir yoldur.
Yaşadığımız ve gittikçe etkilerini daha fazla hissedeceğimiz ağır ekonomik krizden çıkmamız da, dış politikada sıkıştığımız köşeden kurtulmamız da devletimizi yönetenlerin yeni davranış biçimleri benimsemesine ve uygulamasına bağlı.
Eğitimde, devlet yönetiminde, din anlayışımızda, hayatın her alanında problemler yaratan kalitesizlik çemberinden çıkış da aynı şekilde alıştığımız yönetim tarzının değişmesiyle mümkün olacak.
BİZ İÇERİDEN SİZ DIŞARIDAN – Ruhittin SÖNMEZ
BİZ İÇERİDEN SİZ DIŞARIDAN – Ruhittin SÖNMEZ
“Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizi” olması muhtemel bir ekonomik türbülans içine girdik. Bu ağır krizin oluşmasında elbette dış tesirler de var ama asıl olan içeride bizim yaptıklarımız.
Borç aldığımız elâlemin parasını har vurup harman savurmak, üretim yerine tüketim harcamalarına yönelmek, hukuk devleti olmaktan uzaklaşmak ve vatandaşlarımız arasında ayrışma ve kutuplaştırma yaratmak. Bunlar bizim içeride yaptıklarımız.