BOĞAZİÇİ OLDU NAHOŞ – Ruhittin SÖNMEZ
BOĞAZİÇİ OLDU NAHOŞ - Ruhittin SÖNMEZ
Boğaziçi hep güzel duygular uyandıran bir kelime olmuştur. Boğaziçi’ni hep “şen gönüller yatağı” olarak tasavvur eder, “yamaçlarını sanki cennetin bağına” benzetiriz. Oranın “mehtabı hoş, güneşi hoş, günü hoş”tur. Bu yüzdendir ki, şairin “Boğaziçi herkesi eder sarhoş” demesi tam da duygularımızın yansımasıdır.
Boğaziçi Üniversitesi de güzel duygular uyandıran bir isim olmuştur. Türkiye’nin en zeki gençlerinin okumak için yarıştığı en seçkin üniversitemiz olarak bize hep güzel duygular yaşatmıştır.
“Sanat ve beşerî bilimlerde Türkiye’de ilk sırada yer alan Boğaziçi ayrıca bilgisayar bilimleri- bilgi sistemleri; sosyal bilimler- yönetim; ekonomi ile eğitim alanlarında Türkiye’den en iyi ikinci dereceyi elde etmektedir.”
Ancak son yıllarda üniversitelerimizin genelinde görülen seviye kaybı devam ediyor. Liyakate değil partiye sadakate göre yapılan atamaların sonucu hiç de iyi değil. 2020 yılında sadece bir üniversitemiz dünyada ilk 500’e girebildi.
Boğaziçi dünya üniversiteleri arasında ilk 500’e girebilen nadir üniversitelerimizden biri idi. 2020 yılında dünyanın 20 bin üniversitesinin değerlendirildiği sıralamada ilk 1000 üniversite arasına ise sadece 9 üniversitemiz girebildi. Boğaziçi de ilk 700 arasında yerini aldı.
Buna rağmen Boğaziçi Üniversitesi, sanat ve beşerî bilimlerde dünyada 385’inci, Mühendislik- teknoloji listesinde 308; bilgisayar bilimleri-bilgi sistemleri; ekonomi ve eğitimde 251-300; makine, havacılık-imalat mühendisliği ile kimya mühendisliğindeyse 301-350 sıra bandında yer aldı.
Şimdi Boğaziçi hoş yönleriyle değil nahoş olaylarla gündemimizde.
Olayların nahoş yönü, öğretim üyelerinin de desteklediği, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin “İstenmeyen Rektör Eylemleri” veya “Kayyum Rektör İstemiyoruz” protestoları değil.
Bu gibi idari kararlara karşı toplum içinden demokratik tepkiler olması sağlıklı bir toplum yapısının göstergesidir. İdarenin yanlış bulunan kararlarına karşı tepkisiz kalan bir toplum asla sağlıklı değildir.
Toplumlar bazen yanlış uygulamalardan ancak bu tepkiler sayesinde kurtulabilir. Bir zamanlar başörtüsü yasağı getiren idari kararlara karşı demokratik tepkiler olmasaydı, muhtemeldir ki bugün hala başörtüsü yasak olacaktı. Aynı Boğaziçi Üniversitesi’nin erkek öğrencileri de başörtüsü takarak yasağın kalkması için eylem yapmıştı.
“Bu tür demokratik tepkilere herkesin, en başta da devletin saygı duyması gerekir.”
********************************
TEK KİŞİNİN REKTÖR SEÇMESİ YANLIŞTIR
Üniversitelerde rektör seçimlerinin kaldırılması ve tek yetkili olarak bütün atamaları Cumhurbaşkanının yapması temel sorundur.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra YÖK’ün kurulması ve geniş yetkileri hep tartışıldı. Ama hiçbir iktidar bu konuda bir adım dahi atmadı.
15 Temmuz darbe teşebbüsü bahane ederek çıkarılan bir OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi eskiyi mumla arattı. Üniversite Öğretim Üyelerinin oylarıyla yapılan seçimleri ve YÖK’ü bile devreden çıkarıp rektör atamalarını tek kişiye, Cumhurbaşkanı’na bağladı.
Darbe ve vesayetten şikayetçi olarak iktidar olanların bizi getirdiği duruma bakın. Bu hal Boğaziçi Üniversitesi olayları için kök sebeptir.
Bu kök sebebin üzerine inşa olunan diğer gelişmeleri Yağmur Tunalı’nın özetiyle hatırlayalım:
“Üniversite gelenek oluşturursa üniversitedir. Boğaziçi geleneği oluşan nadir üniversitelerimizdendi.
Geleneğini tam bozamadığımız bir üniversite olduğunu bir daha gösterdi.
Hatırlayın, rektör adaylarının seçimle belirlendiği dönemde, ikinci olan rektör atanması gündeme gelince, ateşe dokunmuş gibi itiraz etmişti.
‘Bu üniversitenin geleneğini bozamam, asla rektör olmam’ dedi ve çekildi.
20 gün içinde gördük ki bu geleneğe bağlılar.
Tepeden inme rektör istemiyorlar. Öğrencisi, öğretim üyesi, çalışanı.. istemiyor.
Bunu da yeterince gösterdiler.
Tayin edilen rektör senatoyu toplayamadı. Kendisini bir bölüme hoca olarak yazdıramadı.
Yapmayın, etmeyin, inatlaşmayın ve bu işi bitirin!
Bu zatın orada rektörlük yapması imkân dahilinde görünmüyor. Olanlardan sonra doğru da değil.
Zorlarsak tabii ki orada kalır.
Devlet zoru bu işi halleder de, bir çok işi bozma pahasına, telafisiz zararlarla olacağı açık.”
********************************
GÜVENLİK BOYUTU ABARTILMASIN
Hanefi Avcı bir zamanların ünlü Emniyet Müdürü. Geçmiş tecrübelerinin ışığında Boğaziçi Üniversitesi eylemleri hakkında konuşurken çok değerli tespitler yaptı.
“1970’li 80’li yıllarda yapılan soruşturmalarda görüldü ki, öğrenci kitlesi içinde terörist düşünceye sahip olanlar %1’i bile bulmuyordu. Bu %1’i bile bulmayan kesim yerine gösteri yapan öğrenci kitlesinin tamamı karşıya alındığı için devasa olaylar yaratıldı. Birçok genç o grupların kucağına atıldı. Devlet korkunç zararlar verdi. Geçmişte yaşadığımız bu hataları bugün de aynen yaşıyoruz” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi’nde protestocu öğrenciler bugüne kadar en ufak bir şiddet eylemi içinde olmadılar. Ama 159 gösterici gözaltına alındı.
Tecrübeli emniyetçi Hanefi Avcı’nın ifadesiyle “Bugün de öğrencilerin büyük kısmı kendi samimi görüşlerine göre alınan idari kararlara karşı çıkıyor, protesto ediyorlar. Bu öğrencilerin %99’unun bunun dışında bir niyetleri de yok!”
Avcı’nın tavsiyesi, “Hoşgörüyle karşılansa, makul görülse, alınan karar yanlış dense çok daha iyi olacak.”
“Alınan en ufak bir karardan bile ‘asla geri adım atmam’, ‘ben bu kararı zorla uygulayacağım’. ‘Benim kararıma karşı çıkan benim karşımdadır, kanunların karşısındadır, teröristtir’ tavrı takınılıyor. Bu tavır da polise yansıyor.”
Böylece lüzumundan çok sert müdahalelerle toplum vicdanını rahatsız eden görüntüler ortaya çıkıyor.
Hanefi Avcı’nın çok önemli bulduğum diğer uyarısı “kutsal değerler” üzerinden düşmanlaştırma gayretleri.
“Öğrenciler ‘Kabe’ye saygısızlık yaptılar’ gibi yalan yanlış bilgi yayıyorlar. Bu öğrencilerin içerisinde her türlü inançtan ve düşünceden insanlar vardır. Amaçları belli, bir protesto yapıyorlar. Kutsal değerlerle hiçbir alakası yok, dinle alakası yok, siyasetle alakası yok!”
“Orada mahiyeti tam olarak belli olmayan bir olay varsa gereği yapılır. Ama bu olayı alıp sivilleri tahrik etmek, belli bir siyasi grubu ayaklandırmak gibi tehlikeli şeyler yapılıyor. Bu ülkeye verilecek en büyük zarardır.”
04 Şubat 2021
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.