Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
30Haz/140

Şu Bizim Kandıralılar – Bekir Kale Ahıskalı

bekir kale ahıskalıŞu Bizim Kandıralılar - Bekir Kale Ahıskalı / Araştırmacı Yazar – Şair 14 Nisan 2014

Bu ülkede her kime; “Kandırayı bilir misiniz?” diye sorsanız hemen hepimizin belleklerine kazınılan o; “Bölük dur!… Kandıralı sen de dur!…” şekliyle klişeleşen ifadeyle hatırlayacaktır.

Peki bu; “Bölük dur!… Kandıralı sen de dur!…” emir cümleleri neyi ifade eder ve ne anlama gelir? Bu ifade doğru mudur veya gerçeği ifade eder mi?

Eğer hayatınızda bir Kandıralı tanımadıysanız bu ifadeye inanmaktan başka yolunuz yoktur. Çünkü herkes buna inanmaktadır. Kandıralılar hakkında yanlış bir kanaat edinmemize de sebep budur.

6May/140

BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –2 – Prof. Dr. Atilla ÇETİN –Tarihçi/Arşivci

atilla çetin profBİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –2 - Prof. Dr. Atilla ÇETİN –Tarihçi/Arşivci

Annemin Aydınlık mahallesinde evinin yerinde şimdi Bağırganlıların yaptığı üç katlı, altı daireli bir apartman var. Evin arkasında ağaçları olan birde bahçe vardı. Bahçenin sonu terzi Mahmure ablanın evine kadar gidiyordu. Dut, ceviz, vb. ağaçları vardı. Bahçe şimdi evler arasında kalmış çocukluğumun geçtiği o ev ve bahçe şimdi yad ellerde. Üzülür müsün, sevinir misin? Bilmem. Sünnetim de o evde olmuştu. Galiba 1953’te.

Birçok anılarım var. Bu evi iyi hatırlayanlardan birisi Eczacı dostumuz İsmail Genç Bey’dir. Saya dikmesi (saya; Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü.) için dedeme eve, deri getirirmiş çocukken, evi, zilini, büyük kapıyı ve dedem Şaban Efendiyi iyi tanıyor. Bana birkaç kez bildiklerini, gördüklerini anlattı. Kulakları çınlasın.

Bağırganlılı marketçi dostum (Burak Market) İbrahim Yılmaz şimdiki apartmandan bir daireye rica etti. Gittim ve gezdim. Çocukluk anılarımı az da olsa tazeledim. Yeni mekanda hayatta bence en güzel şeylerden biri, atalarının evine, yurdunu, toprağını korumak, anılarını yaşatmaktır.

30Nis/140

Sağlıklı Yaşam Deposu; Kandıra Yoğurdu, Tavuğu, Sebzesi – Zekeriya SOYDAŞ

image

Yiğit namıyla güzel endamıyla anılır” şeklinde güzel bir söz vardır.

Bu söz daha çok insanlar için kullanılsa da, yörelerde ön plana çıkan yönleriyle anılırlar. İlimiz “il ve ilçeleri olarak” çoğunlukla “sanayisi” ile anılsa da, Kandıra ilçesi bu özelliğin çok ötesindedir.

Eskiden beri en az gelişmiş ilçe olarak görülen Kandıra’nın en büyük özelliği ise, Doğal güzelliği ve DOĞAL ÜRÜNLERİDİR.

19Mar/140

Bir Kandıra Hatırası… / Tolga HAVUÇ

SAM_6463-KopyaBir Kandıra Hatırası… / Tolga HAVUÇ

Tarihin dev yapraklarına adını yazdıran, her karesinde geçmişin izlerini taşıyan Kandıra…

Gelecekte doğu Marmara eyaletinin turizm ve yaşam merkezi olabilecek muhtemel bir yerdir Kandıra…

Bir dönem ‘Binler’ olarak bilinen kavimlerin geçtiği bir yer, bir dönem ise başta Nicomedya olmak üzere dünya coğrafyasında söz sahibi medeniyetlerin santral olarak kullandığı bir yer Kandıra…

Bir dönem Kocaeli Kandıralılar Derneğimizin TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy’a Kandıra’yı tanıtmasıyla başlayan turizm serüveni gün geçtikçe hız kazanmaya başladı…

O dönem Başaran Ulusoy’un gelmesi birçok turizm yatırımcısının ve farklı kulvarda tanınan iş adamlarının bölgeyi tanımasına sebep olmuştur…

3Şub/140

İZMİT’İN FETHİ ve EMEĞİ GEÇENLER – Abdullah KÖKTÜRK

abdullah köktürkİZMİT’İN FETHİ ve EMEĞİ GEÇENLER - Abdullah KÖKTÜRK

İZMİT; Roma ve Bizans dönemlerinde, en önemli dört şehirden biridir.

Şehrin tepesindeki güçlü kalesiyle de ele geçirilmesi güç bir yerleşim yeriydi.

Osmanlı’lar, Bursa ve İznik gibi İzmit’i de kan dökmeden ele geçirmek istiyorlardı.

Bursanın fethinden hemen sonra, Orhan gazi tüm ileri gelenleri, komutanlarını toplayarak ve onlara hitaben “Beylerim, karındaşlarım, lâlâlarım, şu andan tezi yok hedefimiz İznikmiddir” der. Osmanlı’lar, o zamanlarda İzmit’e İznikmid derlerdi. Daha sonraları İzmid denildi ve nihayet günümüzde de İzmit olarak söylenmeye devam etmektedir.

Orhan Gazi’nin hitap ettiği beylerim, gazilerim dediği komutanların bir kısmı Ertuğrul Gazi’den beri mücadele eden beylerdi, gazilerdi. Orhan Gazi için de, Türkler için de bu durum çok büyük bir şanstı.

Orhan Gazi’nin bu çok sevdiği ve görev verdiği komutanlar – beyler kimlerdi ve hangi görevler verilmişti?

30Oca/140

Azalıyoruz – Tarık Özaydın

Azalıyoruz - Tarık Özaydın

TUİK 2013 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarını açıkladı. En ilginç durum ise Kandıra’da yaşandı. Kandıra nüfusuna 2013 yılında sadece 4 kişi eklendi.

TUİK 2013 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarını açıkladı. En ilginç durum ise Kandıra’da yaşandı. Kandıra nüfusuna 2013 yılında sadece 4 kişi eklendi.

Türkiye İstatistik Kurumu 2013 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarını açıkladı. İlimizin nüfusu 41 bin 511 kişi artarak 1 milyon 676 bin 202 kişi oldu. İlimizdeki tüm ilçelerde nüfus artışı yaşanırken en ilginç artış ise Kandıra’da oldu. Kocaeli’nin 12 ilçesi içinde nüfus bakımından en az nüfussa sahip ikinci ilçe olan Kandıra’da toplam 50 bin 46 kişi yaşıyor. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2012 nüfusu 50 bin 42 olan Kandıra’da 2013 yılında 4 kişi daha eklendi. Bu artış oldukça ilginç oldu.

Kocaeli Yerel Basınında ve haber sitemizde yukarıdaki haberi hepimiz okuduk çeşitli yorumlar yaptık ti ye aldık.

Herzamanki gibi ağlanacak halimize güldük.

Göç veriyoruz dedik,azalıyoruz dedik, gençlerimiz İzmite iş bulmaya gidiyor ve evlenip oraya yerleşiyor, haklılar da.

Yapacak başka bir şey varmı Kandıra'da.

Bir GİOSB'yi bile beceremedik.

Ayaklandık eylem yaptık birilenin gazına geldik uzattıkta uzattık.

Kime yaradı ? bize yaramadığı kesin.

Baksanıza heryerde nüfüs hızla artıyor bizde topu topu 4 kişi.

Azalıyoruz böyle giderse tükeneceğiz.

Evde yaşlı iki insan olarak kaldığımızda ozaman çok geç olacak.

Çok geç olmadan birşeyler yapalım, Kandıra gençsiz kalmasın, gençler işsiz kalmasın.

24Oca/140

KANDIRALILAR GECESİ – Abdullah KÖKTÜRK

abdullah köktürkKANDIRALILAR GECESİ - Abdullah KÖKTÜRK

Mükemmel bir organizasyon…

Saatinde başlayan bir program. Davetlilerde tam zamanında gelme olgunluğunu her zamanki gibi gösterdiler. Herkesin yeri hazırlanmış ve kargaşa yok. Gülen yüzler, hal ve hatır sormalar ve de aylarca birbirini görmeyen insanların hasretle, gözlerde ki o sevgi bakışları eşliğinde kucaklamalar…

Kandıralılar Derneğinde görev yapmış tüm başkanlar, sanki görevleri devam ediyormuş gibi yaptıkları ev sahipliği…

Özelliklede 21 yıldan beri Kandıralılar Derneğinin başarılı olması ve varlığını devam ettirmesi için bütün gücüyle uğraşan-didinen Ahsen OKYAR.

Ahsen Bey’in çalışmalarına pozitif enerji katan muhterem eşi ve çocukları.

Genç ve dinamik, bu dönemin başkanı Harun Reşit KOCAGÖZ ve eşleri. Hepsi, bu gecenin oluşumunda katkıları olan insanlar.

Tabiki, Dernek yönetiminin de, bu gecenin organizasyonun sağlanmasında büyük katkılarına ve uğraşlarına şahit olduk.

1Oca/140

TARİH SÜRECİNDE KOCAELİ TÜRKMENLERİ – Abdullah KÖKTÜRK

abdullah köktürkTARİH SÜRECİNDE KOCAELİ TÜRKMENLERİ - Abdullah KÖKTÜRK

Orhan Gazi döneminde, AKÇAKOCA’nın da büyük gayret ve emekleri sonunda bugünkü Kocaeli ilimize yerleşen Türkmenlerimiz, tarih süreci içinde ve bu topraklarda yaşamanın yollarını aradılar. Tabii ki yeni toprakları yurt yapmak kolay olmadı.

Üç – beş, haneyle kurulan bu Türkmen (manav) köylerindeki evler, birbirine çok yakın yapılır, evler Çandı dediğimiz birbirine geçmeli ağaçlardan yapılırdı. Büyük ve geniş yapılan bu evlerin ortasında büyükçe bir oda olurdu. Tüm aile fertleri bu odada otururdu. Bu büyük odaya İÇE odası veya KÖŞK denilirdi.

Evin yan pencereleri yoktu. Çünkü bu oda evin ortasında idi. Bu odanın çevresinde ayrıca odalarda mevcuttu. İç oda veya köşk denilen bu odanın yapısı otağ çadırına benzerdi. Orta uç kısmında gökyüzü tarafında küçük bir pencere olurdu. Bu pencere de kar yağınca kapanır, zaman zaman oda karanlık kalırdı. Keten tohumu (bezir) yağı ile yanan kandillerle aydınlatma ihtiyacı karşılanırdı. Soğuktan korunmak için evin ortasına alınan bu odanın, bir köşesinde ateşin devamlı yandığı ocak vardı. Bu ocaklar ısınma, aydınlatma ve yemek pişirmek için kullanılırdı. Bu ocaklarda bol miktarda meşe ve gürgen odunu yakılırdı.

27Ara/130

BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –1 / Prof. Dr. Atilla ÇETİN

atilla çetin profBİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM –1 / Prof. Dr. Atilla ÇETİN –Tarihçi/Arşivci

Devlet memuru olan babam Mehmet Tevfik Çetin, uzak bir kasabada görevli olduğundan 1952-1953 yılında ilkokul 3. Sınıfın 2. Yarısını ve 4. sınıfı Kandıra Akçokoca İlkokulunda okudum.

Evimiz Aydınlık Mahallesinde idi. Annem Ferhunde’nin doğduğu evdi. Dedem Şaban Öztuğ kunduracı idi. Teyzem Şükran Kandıra’nın en iyi kadın terzisi idi. Sadece Kadife, ipek ve yün kumaşları dikerdi. Güzel gelinlik yapardı. O yıllarda birçok genç kızın gelinliğini teyzem Şükran dikmiştir.

Dayım Saffet Öztuğ önceleri Kamil ustanın yanında kunduracılık yapardı.. Sonra kurslara gitti, Sıtma savaş memuru oldu. Haymana, Kırıkkale ve Kandıra’da görev yaptı. “Sıhhiye Saffet” derlerdi. Motosikleti vardı.

Benim Kandıra, ilkokul arkadaşlarım, Aydınlık mahallesi, mahalle arkadaşlarım, oyunlarımız gözlemlerim hakkındaki 60 yıl öncesine ait anılarım bu yazımın konusudur.

O yıllarda Kandıra’ya İzmit’ten Kışınbay Şirketinin tombul, mazotlu kokusu bol arabaları ile gidilirdi. Tek şeritli, her iki tarafı ağaçlık ve çalılıklarla dolu kıvrım kıvrım yolları insanın içini bulandırırıdı. Kusanlar olurdu. Beni de otobüs tutardı.

25Ara/130

KOCAELİ’YE NE ZAMAN ve NASIL GELDİK – Abdullah Köktürk

abdullah köktürkKOCAELİ’YE NE ZAMAN ve NASIL GELDİK - Abdullah Köktürk

Bugünkü KOCAELİ topraklarına ilk gelişimiz, Osmangazi zamanında başladı. 1326 yıllarında başlayan gelişimiz, 1337 yılında ORHAN BEY zamanında İzmit’in fethiyle büyük oranda tamamlanmış oldu.

Anadolu Selçuklu döneminde uç bölgelere yerleştirilmiş bir Türkmen beyi olan dedemiz Akçakoca. Bir aşiret reisi olarak ilk önce ERTUĞRUL GAZİ’ye sonra OSMAN GAZİ’ye daha sonrada ORHAN GAZİ’ye bağlı olarak hareket etmiş, sefer ve fetihlerini bu doğrultuda gerçekleştirmiştir.

AKÇAKOCA aynı zamanda Orhan Gazi’ye de LALA’lık (yetiştirici) yapmıştır.

AKÇAKOCA’nın mensubu olan bu Türkmen Aşireti, Anadolu’ya geliş sürecinde de SÜLEYMAN ŞAHLA, ERTUĞRUL GAZİ ile beraber hareket etmiş olan, asil bir topluluktur.

7Ara/130

KANDIRA ve KETEN – Abdullah Köktürk

a köktürkKANDIRA ve KETEN - Abdullah Köktürk

Keten; sadece Kandıra ve Taşköprü yöresi için değil, Kocaeli’nin her bölgesi için çok önemli bir bitkidir. İlimizde en çok Kandıra Bölgesinde yetiştiği için, keten Kandıra ile özdeşleşmiştir.

1326-1337 yılları arasında, bugünkü Kocaeli vilayetine yerleşen Türkmenlerin yaşaması için üç şey çok önemliydi:

Birincisi; Hayvanları (özellikle koyun, sonra keçi, su sığırı MANDA, karasığırı İNEK-ÖKÜZ)

İkincisi; Buğday ve arpa (Buğday ve arpa, genellikle hemen köye yakın yerlere ekilir. Köye yakın bazı yerlere "arpalık" denmesinin sebebi de budur. Buralara az da olsa yulaf ve çavdar ekimi de yapılırdı. )

Üçüncüsü; Kocaeli Türkmenlerinin (Manavlar'ın), olmazsa olmazı olan KETEN'dir.

4Ara/130

BEYAZ RUSYA’DAKİ KANDIRALILAR – Abdullah KÖKTÜRK

a köktürkBEYAZ RUSYA’DAKİ KANDIRALILAR - Abdullah KÖKTÜRK

Belediye Başkanlığı yaptığımız, 2006 yıllarıydı. 23 Nisan törenleri dolayısıyla İzmit’e ağırladığımız çocukların ve velilerin ülkeleri Belarus’a davet ve teşekkür mektuplarını, daha sonrada telefonlarını almıştık.

Bizde bu davete icabet etmek üzere, Yuvacık Belediye Başkanımız Hikmet Karaaslan ve bir grup meclis üyemizle birlikte Belarus’a (Beyaz Rusya’ya) gittik.

Başkent Minsk şehrindeki eğitim-öğretim kurumlarını, kültür merkezlerini ve belediyeleri ziyaret ettik. Kaldığımız süre içinde de, eğitim adına, Belediyecilik adına ve iki ülke ilişkileri adına güzel çalışmalarımız oldu.

Bizleri gezdiren, günlük programları organize eden görevli arkadaşlar son günümüzde, bizlere “Bugünkü programımız müze köy” dediler. Tabi, baştan bir şey anlamadık.

Müze köy!

24Kas/131

Yıl 1981… / Abdullah Köktürk

SAM_8929Yıl 1981... / Abdullah Köktürk

Ekim ayının sonları, bir cumartesi günüydü. Ben de, okuldan yeni mezun olmuş ve Namık Kemal lisesinde bir yıllık öğretmendim.

Köyde annem ve kardeşlerim olduğu için, genellikle her hafta sonu köye giderdim.

Köye gidiş yolu güzergahımız, çoğunlukla Kandıra yolu üzerinden olurdu. İzmit'ten Kandıra arabasına biner, Kayıplar Köyünde inerdik.

Kandıra arabasından indikten sonra da Ocaklar, Erikli, Ahmethacılar sapağı, Kumarlar Köyü(Gölköy) derken köyümüz olan Güvercinliğe ulaşırdık.

Bu yolculuk yaya olarak hemen hemen iki buçuk saat sürerdi. O zamanlar bu kadar araç da yok, hatta traktörler bile azdı.

Yine böyle bir yolculuk için, İzmit'ten Kandıra otobüsüne bindim, Kayıplar - Ocaklar sapağında köyüme gitmek üzere indim.

Yolda giderken bir gence rastladım. Tahminen henüz 13-14 yaşlarındaydı.

Çocuğa selam verdikten sonra, sohbete başladık. Nerelisin, hangi köydensin, diye sorunca "Abi Elmacık Deresi'ndenim" dedi.

Elmacık Deresi; Ocaklar, Şeyh Köyü ve Bitikler Köyü civarının genel adıdır.

Adının Ramazan olduğunu da öğrendiğim bu çocukla yol boyunca sohbeti koyulaştırdık, sordum;

9Eki/130

BİR İLKOKUL ÖĞRENCİSİNİN GÖZÜYLE 1952-1953’te KANDIRA, AYDINLIK MAHALLESİ ve TANIDIKLARIM – Prof. Dr. Atilla ÇETİN

Resim (58)

Prof Dr. Atilla Çetin’in elyazısı ile hatıraları (Bayramdan sonra bilgisayarda yazılacak.) Üzerine tıklayarak büyütme imkanı var..

8Eki/130

Hem Kandıralı, hem Galatasaraylı – CEMAL A. KALYONCU

2012.02.11tsarnikah028_thumbHem Kandıralı, hem Galatasaraylı- CEMAL A. KALYONCU

http://medya.aksiyon.com.tr/aksiyon/1999/

11 Aralık 1999

Üniversite imtihanında iki puan daha yüksek alıp hukuk öğrencisi olsaydınız hayatınız bugünkinden çok daha farklı mı olurdu? Veya diplomat olmaktı niyetiniz. Ama jeoloji mühendisi oluverdiniz.

Birincisini tuttursaydınız, İnan Kıraç'larla, Bülent Ecevit'lerle, Erbakan'larla sınıf arkadaşlığı yapacaktınız. Ve rotanız ne kadar da farklı olacaktı. Hayatınıza geriye dönüp böyle baktığınız oldu mu hiç?

Bazı kurumlar vardır, oralardan geçerseniz diğerlerine karşı hayata 1—0 önde başlarsınız. Çeşitli örnekleri vardır bunun. Ben bir tanesine değineceğim bu hafta. Çünkü bu haftaki konuğumuz bu yollardan geçen şanslılardan birisidir.

5Eki/130

İhtilalci Bir Kabadayı… Genç ve Cesur Bir Paşa – Prof. Dr. Atilla ÇETİN

prpf atilla çetinİhtilalci Bir Kabadayı… Genç Ve Cesur Bir Paşa Kandıralı Deli Mehmet - Prof. Dr. Atilla ÇETİN

“Be yoldaşlar! Biz seçme yiğitler ve pehlivan kıyafetli erleriz. Bir kere gayret ile göz yumup taa şu karşımızdaki ada üzerinde bir uğurdan hücum eylesek bi-avnillahi Teala bir hamlede onları yerinden koparıp tarümar ederiz. Arslan tuzak ile, şahin kapanca ile tutulmaz…”

1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarının önemli bir safhası, 1811’de Rusçuk’ta ve Tuna’nın karşı sahilinde Yergöğü / Yer Köyü civarında meydana gelmişti. Yaşlı Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın azli üzerine, 10 Nisan 1811’den itibaren yeni Sadrazam Nazır/Laz Ahmed Paşa’nın gözü pek kişiliği ile savaşlar yeni bir hız kazanmıştı. Rusçuk geri alınmış, Ekim 1811 ‘de Sadrazam ve Serdar Ahmed Paşa ordunun büyük bölümü ile Rusçuk’a geçmiş, ordunun bir kısmı düşman karşısında Yergöğü’nde kalmıştı. Bu askerleri, genç ve cesur bir paşa savaşa teşvik ediyor, onlara yüksek cesaret ve moral kazandırıyordu.

20Ağu/130

ASKERDE KALAN SALİH, CEVİZLİ LOKUM, VATAN SEVGİSİ, EVLAT ACISI – Mustafa YILDIZ

m yıldızASKERDE KALAN SALİH, CEVİZLİ LOKUM, VATAN SEVGİSİ, EVLAT ACISI - Mustafa YILDIZ

Kovanlıktaki fırında ekmek pişiren kadınların arasına Habişlerin Emine kadın elinde hazırlanmış lokum hamuru tepsisiyle yılbır yılbır sokuldu. Fırının ağzından çıkan sıcaklık, ekmek teknelerinden yükselen mayalanmış hamur kokusunu bastırıyor, ortalığa kuru kepek ve kül kokusu yayılıyordu. Elindeki uzun kürekle pişmiş ekmeklerini ve mancarlı pidelerini fırından çıkarmakta olan Kilci Hanife:

-Ne bu telaşın kadın? Hem sen dün ekmek yapmadın mı? Her gün her gün bu fırın sana mı çalışacak? dedi.

Müjde alanların gözlerinde görülen canlılıkla, ağzını sonuna kadar açarak güven saçan yüksek bir sesle karşılık verdi, Habiş Emine:

-Tabi bana çalışacaksınız kadınlar, ben bu güne bu gün asker anasıyım. Oğlumdan haber geldi. Askerde hasta olmuş Salih’im. Babası yarın oğlumun yanına Üsküdar’a gidecek. Hasta oğluma, bir tepsi cevizli lokum göndereyim de şifa bulsun yavrum, dedi.

15Ağu/130

Nevzat… / Mustafa KÜPÇÜ

m kupcuNevzat…/ Mustafa KÜPÇÜ

Kandıra, adını Orhan Gazi’nin komutanlarından biri olan Akçakoca Bey’den alan Kocaeli’nin nüfusu en az olan ilçesi. Sanat ve siyasette ise, Kandıra’nın adını bilmeyeni ayıplamalılar!

Klarnet üstadı “Kandıralı Mustafa”, Nihat Erim, Turan Güneş, İzmit’in efsanevi belediye başkanı Erol Köse hemen akla gelenler.

Ancak Kandıra, yalnızca bu tanınmış kişilerden ibaret değildir. Kandıra ile ailevi ya da ticari ilişkileri olanlar, kendine özgü kişilikleriyle Kandıra’ya malolmuş renkli kişileri iyi tanırlar. Örneğin, klarnet üstadı ve Kandıra düğünlerinin vazgeçilmezi “Şaşkın” İsmail, bunlardan biriydi.

Kandıra’nın ilginç bir tarihsel geçmişi vardır. Osmanlı döneminde, Sarayın hemen tüm sebze ve meyveleri Kandıra’dan giderdi. Bu yüzden Kandıralılara; “Siz sarayın manavısınız” derlermiş.

13Ağu/130

KANDIRALI ŞAŞKIN PANAYIRDA ÇAY SATAYIM DERKEN CEZAEVİNE NASIL DÜŞÜYOR? (ŞAŞKIN’IN ÜZÜM HOŞAFI) – Mustafa YILDIZ

m yıldızKANDIRALI ŞAŞKIN PANAYIRDA ÇAY SATAYIM DERKEN CEZAEVİNE NASIL DÜŞÜYOR? (ŞAŞKIN’IN ÜZÜM HOŞAFI) - Mustafa YILDIZ

Karıncaezmez, gönül kırmaz, herkese saygılı, herkesin sevdiği Şaşkın, kardeşlerinden yediği darbelere bir de içki alışkanlığı eklenince hiç beklemediği bir anda cezaevini boyladı.

Olaylar şöyle gelişti: Eskiden her yıl eylül ayında okullar açılmadan Kandıra’da, Namazgâh çayırı ile İzmit yolu arasında sonradan top sahası yapılan alanda bir hafta süren panayır kurulurdu. Bir zamanlar Orhan Mahallesi muhtarlığı da yapan Hacı Naziflerden Ahsen Akalın ağabeyin tatlı üslubuyla anlattığına göre “aslında panayır, büyükbaş montofon ırkının yayılmasını teşvik amacıyla düzenlenirdi. Panayıra köylüler altı aylık buzağıdan bir iki yaşına kadar tosunlarını getirirler, açık alanda uzun ve kalın sırıklarla çevrilen avlular içinde görücüye çıkartırlardı. Panayırın son günü her yaş kategorisine göre buzağı güzellik yarışması yapılır, yarışmaya başlamadan hayvanlar, sahipleri tarafından temizlenir, kaşağılanır, taraktan geçirilir, alınlarına kına yakılır, sonra tek tek hakem heyetinin önünden geçirilir, hakem heyeti de büyük bir titizlikle puan verirdi. Her boyun birincisi, ikincisi, üçüncüsü, sıralanır, buzağıların boyunlarına kırmızı kurdele geçirilir, sahipleri gururlu ve yavaş adımlarla hayvanları önden çekerlerdi. Dereceye girenlere ödül olarak biraz yem, bir miktar da para verilirdi. Sonra bu kurdeleli, kocaman kafalı, kalın enseli, besiden boyunlarının altları dürüm dürüm, durduğu yerde duramayan yağız hayvanlar, Şaşkın’ın yönettiği davul zurna ekibinin eşliğinde caddelerde dolaştırılır, yol kenarlarına sıralanan vatandaşlar tarafından coşkuyla alkışlanır, hakikaten çok sevimli olurdu.”

31Tem/130

BİR DOĞUM TARİHİNİ KESİNLEŞTİRME YÖNTEMİ – Mustafa Yıldız

m yıldızBİR DOĞUM TARİHİNİ KESİNLEŞTİRME YÖNTEMİ - Mustafa Yıldız

Çocuk daha okula gitmeden okumayı sökmeye başladı. Kese kâğıtlarındaki gazete başlıklarını, arabaların plakalarını su gibi okuyordu. Okula başlayacaktı, ama nüfus kâğıdı yoktu. Babası muhtardan bir yazı alıp çarşamba günü Kandıra’ya gidecek, nüfus cüzdanını çıkartacaktı.

Çocuk doğum tarihinin nüfus cüzdanına doğru yazılmasını istiyordu. Bir merakla annesini yakaladı.
-Ana sana bir şey sormak istiyorum.
-Sor çocuğum.
-Ana ben ne zaman doğdum?
-Bilmem ki oğlum!
-Hangi ayda, hangi mevsimde doğmuşum ana?
-Bilmem ki oğlum?