Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
24Kas/150

SOSYAL VE MALİ STATÜSÜ YÜKSELTİLMEDEN ÖĞRETMEN KALİTESİ YÜKSELMEZ – Yrd.Doç.Dr. Sakin ÖNER

sakin önerSOSYAL VE MALİ STATÜSÜ YÜKSELTİLMEDEN ÖĞRETMEN KALİTESİ YÜKSELMEZ – Yrd.Doç.Dr. Sakin ÖNER

Yeni 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz. Bu günler öğretmene övgüler düzülen değil, öğretmenlik mesleğinin toplum hayatındaki öneminin vurgulandığı günler olmalıdır. Tabii ki, sadece bu önemi vurgulamak yetmez. Öğretmene gereken değerin verildiğinin de gösterilmesi gerekir.

Eğitimin başarılı olabilmesi için, her şeyden önce bütün toplumun üzerinde mutabık kaldığı bir milli eğitim olması gerekir. Bu politika, siyasi iktidarlara göre değişen değil, siyaset üstü bir politika olmalıdır. Bu politika sık sık değiştirilmemeli ve uzun sure uygulanmalıdır. Eğitim, eğitimciler eliyle yönetilmeli ve yürütülmelidir. Eğitimdeki çağdaş gelişmelere ve yaklaşımlara göre bazı düzenlemeler yapılacaksa, bu da eğitimciler eliyle yapılmalıdır.

Çeşitli türdeki okullar, siyasi düşünce ve isteklere göre değil, ülke ihtiyaçlarına göre açılmalıdır. Okul türleri arasında bir ayırım yapılması, bazı okullara özel avantajlar sağlanması, diğer okulların dışlanması ve öğrencilerinin ikinci sınıf görülmesi, öğrencilerin belirli okullara girmeye zorlanması, bazı öğrencilerin de “okulların kontenjanları doldu” denilerek açıkta bırakılması, milli birlik ve bütünlüğü zedeler. Bütün bu yanlış uygulamalar, çocuklarımız ve gençlerimiz arasında farklılaşma ve kutuplaşmalara yol açar. Bu da Tevhid-i Tedrisat(Öğretim Birliği) Yasasına aykırıdır. Halbuki eğitimin bir amacı da, milli birlik ve bütünlüğü sağlamaktır. Devletin görevi, bütün vatandaşlarına on iki yıllık zorunlu eğitimi örgün verecek fiziki ortamı hazırlamaktır. Devlet evlatlarının bir kısmını bedbin yapamaz, bir kısmını sokağa atamaz.

22Kas/150

YAKIN TARİH SOHPETLERİ-3 DEMOKRASİYE GEÇİYORUZ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2YAKIN TARİH SOHPETLERİ-3 DEMOKRASİYE GEÇİYORUZ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

14 Mayıs 1950 seçimlerinden halk reyine sahip çıktı, siyasi irade hile yapamadı ve 27 yıllık CHP iktidarı gitti, yerine Demokrat Parti serbest seçimle iktidara geldi.

Adnan Menderes’i politikaya sokan bizzat Atatürk’tü. Aydın’daki bir gezisi sırasında çiftliği gezen Mustafa Kemal Paşa, bu tahsilli, görgülü, medeni gencin kim olduğunu soruyor. Öğrendikten sonra da bizzat Adnan Menderes’e milletvekilliği teklif ediyor. DP kurmaylarından Celal Bayar zaten Atatürk’ün başbakanı ve “Galip Hoca” adıyla harbe giren bir İstiklal Savaşı kahramanıydı. Fuat Köprülü ise bir akademisyen olarak üniversitede hocalık yapıyordu. Kurtuluş Savaşı’na katılan Refik Koraltan da hukukçuydu. DP bu dört önemli ismin etrafında vücut buldu. Yabancılar, basın ve batılı devletler seçimi kazanan DP için “Beyaz Devrim” diye bir tespitte bulunuyorlardı. AGİT yoktu, NATO’ya ülkemiz henüz girmemişti.

18Kas/150

BUZ KESTİ GÖNÜLLER DİLLER ÜŞÜYOR – Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut  avBUZ KESTİ GÖNÜLLER DİLLER ÜŞÜYOR – Av. Tevfik KARABULUT

Devre dışı edilince sevgiler
Kışa döndü yüreklerde mevsimler
Huzur gurbet elde geçmiyor günler
Buz kesti gönüller, diller üşüyor

Alınlara bin bir levha kazıldı
Nicesine nice kader yazıldı
Mevsim döndü artık bağlar bozuldu
Bülbüller ağlıyor güller üşüyor

17Kas/150

MHP’DE YENİ LİDER – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avMHP’DE YENİ LİDER – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Seçimden en fazla zayiatla çıkan parti olan Milliyetçi Hareket Partisi’nde nihayet hareketlenme başladı. Sinan Ogan ve Meral Akşener’in genel başkanlığa aday olacaklarına dair haberler bir heyecan yarattı.

Ülkücü taban seçim sonucunu bir hezimet olarak nitelendirmiş ve derin bir moral bozukluğu içine girmişti. Çünkü iktidara tek başına gelen AKP’nin “çözüm süreci” denilen ve aslında bir “çözülme süreci” olan politikaların buzdolabından çıkarılacağını ve buna MHP’nin TBMM’de muhalefet edecek gücü kalmadığını görüyordu.

Yeniçağ yazarı Adnan İslamoğulları’nın “Adanmış Çaresizlik” başlıklı yazısında belirttiği gibi, “MHP seçmeninin öncelikli kriteri'vatan'dır, devletin bekâsıdır, ülkenin bölünme endişesidir.” Bu sebeple “Görür aslında partinin iyi yönetilmediğini MHP seçmeni. Bilir aslında yapılmaması gerekenlerin çoğunun yapıldığını, yapılması gerekenlerin çoğunun da yapılmadığını. Anlar aslında vereceği oyun ne işe yarayacağını ya da yaramayacağını.” Fakat bir başka partiye de bir türlü oy veremezdi.

15Kas/150

2015 Başöğretmenlik Onur Ödülü Dr. Sakin Öner’in

aes davetiye  Anadolu Eğitim Sendikası olarak; 2005 Yılından bu tarafa her yıl, seçici kurulumuz tarafından belirlenerek öğretmen kimliği ve eğitime olan hizmetleriyle yalnızca bir öğretmene takdim edilen Başöğretmenlik Onur Ödüllerimizin 11. Sini 2015 Yılında Sayın Sakin ÖNER Beyefendiye sunacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

12Kas/150

İspanyol futbol takımı Deportivo La Coruna takımının "Türkler" lakabı almasının ve taraftarlarının maçlara Türk Bayraklarıyla katılmalarının sebebi – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

sakin önerİspanyol futbol takımı Deportivo La Coruna takımının "Türkler" lakabı almasının ve taraftarlarının maçlara Türk Bayraklarıyla katılmalarının sebebi - Yrd. Doç. Dr. Sakin Öner

İspanyol futbol takımı Deportivo La Coruna takımının "Türkler" lakabı almasının ve taraftarlarının maçlara Türk Bayraklarıyla katılmalarının sebebinin Barbaros Hayreddin Paşa'ya uzandığını biliyor muydunuz?

Adı bütün Avrupa'da destanlaşmış olan Barboros Hayreddin Paşa Akdeniz’e hükmettiği sıralarda, Akdeniz'de kendisine en büyük rakip olarak İspanya, İtalya, Avusturya, Almanya ve Hollanda tahtlarına da sahip dünyanın en büyük hristiyan devleti İspanya İmparatorluğu'yla büyük savaşlar yapmakta ve yeryüzünde kan akıtan bu imparatorluğu leventleriyle sarsmaktaydı.

İşte bu mücadeleler esnasında İspanya’nın yiğitliği ile ünlü Galicia bölgesinin delikanlıları Hayreddin Paşa ve Türklerle çeşitli konularda işbirliğine girmişler. Bu işbirliğini içlerine sindiremeyen komşu kent Vigo Halkı ise ihanet saydıkları bu durum karşısında La Coruna’lılara "Türkler" adını takmışlar. Buna karşılık, La Coruna Halkı da Celta Vigo'lulara Portekizliler'e yakınlıkları sebebiyle "Portekizliler" adını vermişler.

Celta’lı futbolseverler derbi maçlarda "Türkler dışarı" diye tezahürat yaparken, Deportivo’lular da "En büyük Türkiye" diyerek takımlarını desteklemektedirler. Vigo şehrinin takımı Celta’da çok sayıda Portekiz taraftar derneği kurulmasına karşılık La Coruna takımı Deportivo'da da ateşli Türk dernekleri kurulmuş. İşte bu sebeple Deportivo La Coruna’nın her oynadığı maçta sahaya asılmış çok sayıda Türk bayrağı görebilirsiniz.

BAZI ARKADAŞLAR TARAFINDAN SORULDUĞU İÇİN İSPANYA'NIN Deportivo La Coruña (Los Turcos) TAKIMININ TÜRKLERLE İLİŞKİSİ HAKKINDA yukarıdaki BİLGİLERİ VERMEYE MECBUR KALDIM

11Kas/150

77 YILA 77 MİLYON RAHMET – Süleyman PEKİN

77 YILA 77 MİLYON RAHMET - Süleyman PEKİN

10 Kasım’ın yani Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının üzerinden 77 yıl geçmiş. O zaman 17 milyonmuşuz, şimdi 77 milyonuz ama kaht- ricâlimiz daha fazla.

Ana sorunlarımız yüzyıl önceki gibi, çıkış yollarımız da aynı.. “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile..” diyen Mehmet Akif ile “Müslümanlardan kaçın; İslam’a sığının!” diyen Muhammed İkbal ölmüş mü yoksa ölmeyen tespitleriyle daha da diri mi yaşıyor aramızda?

Türk Milleti farklı bir millettir, bu milletin bireyleri de öyle.. Selçuklu’dan Osmanlı’ya geçişin mimarı Ertuğrul Gazi’nin babasından isimlenen ve kendisi de bir subay çocuğu olan Kayahan, pop şarkıcısıydı ama halk arabesk tınılarını tuttu:

“Asırlardır yalnızım..

Pişmanım, alın yazım..

Bir öfkeye mahkûm ettik her şeyi,

Bir yemin ettim ki dönemem.”

Aslında milletçe ‘içimizde yüzyılların yorgunluğu’ ve ‘asırların yalnızlığı’ var. Bu coğrafyada pişmanlık alın yazımız olmuş adeta ve öfke nöbetleriyle millî yeminler arasında kalmışız.

10Kas/150

SİYASETTE BİR SİSTEM TARTIŞMASI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avSİYASETTE BİR SİSTEM TARTIŞMASI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Seçim telaşıyla tartışamadığımız 5 temel siyasi meselemizi gündeme almanın belki de tam zamanıdır. Başkanlık tartışmasını kastetmiyorum. Daha temel konuları ele almaya çalışacağım. Bu 5 temel husus gelişmiş demokrasilerde çözülmüş, bizde ise gündeme bile getirilemeyen konulardır.

***

A- KAMU GÖREVİNDE ZAMAN SINIRI OLMALI

ABD’de bildiğiniz gibi en başarılı Başkan bile en fazla iki dönem yani 8 yıl görev yapabiliyor. Mesela son yüzyılın en başarılı Başkanı Bill Clinton idi. Döneminde Amerika Birleşik Devletleri hem ekonomik açıdan çok parlak bir dönem yaşamış ve hem de siyasi, askeri alanlarda da tartışmasız bir üstünlük sağlamıştı.

İki dönemlik görevi bittiğinde yaşı hayli gençti. Sağlığı mükemmel, tecrübesi de zirvedeydi. Ne O’nun ve ne de partisinden birilerinin aklına Anayasayı değiştirip, Clinton’un bir 3. Dönem daha Başkan olmasının yolunu açmak gelmedi.

9Kas/150

YAKIN TARİH SOHPETLERİ-2 / Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2YAKIN TARİH SOHPETLERİ-2 /Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

YENİ BİR DÖNEME DOĞRU/1950

TEK RUMELİ TELEVİZYONU’ndaki programımız devam ediyor. Ben sordum, hatırlattım; Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş anlattı, değerlendirdi.

İkinci Dünya Savaşı ile yıkılan Avrupa’nın bazı kent ve bölgelerinde taş üstünde taş kalmamış, milyonlarca masum insan da hayatını kaybetmişti. Savaşın sona ermesi(1945) bütün imkansızlıklara rağmen insanların yüzüne ilk defa tebessüm getirmişti. Türkiye savaşa girmemişti ama sıkıntıları da yok değildi.

Uzun yıllar savaşın sürmesi hesaba katılarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Sümerbank ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ni adeta sağlıklı giyinmeleri ve iyi beslenmeleri için askeriyeye ayırırken, halka ekmek ise karne ile veriliyordu. Geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı içinde sırtında ancak çulu bulunan vatandaş ise ayakta durmaya çalışıyordu. Hala evlerde gaz lambası yakılıyor, yamalı giysiler, çoraplar, pençe vurulmuş yemeniler, ayakkabılar giyiliyordu.

8Kas/150

SEVGİDEN BAŞKASI BOŞ İMİŞ MEĞER – Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut  avSEVGİDEN BAŞKASI BOŞ İMİŞ MEĞER – Av. Tevfik KARABULUT

Ayrılık acısı yakar kavurur
Yüreğini dört bir yana savurur
Gelir seni ta can evinden vurur
Ayrılık ölümle eş imiş meğer

Gönüller gül açar dostu görünce
Bir tatlı tebessüm boğar sevince
Kalpler muhabbetle ısınmayınca
Sıcak yazlar bile kış imiş meğer

Bin türlü sıkıntı,nice meşakkat
Tüketmek ne mümkün etsen de dikkat
Sorunsuz bir ömür, dertsiz bir hayat
Hepsi birer hayal, düş imiş meğer

Felek yalın kılıç pala salladı
Nicesine nice ah-ü zar kaldı
Sevgisizlik dilin tadını aldı
Dünya tatlı dille hoş imiş meğer

Gelen aratıyor geçen zamanı
Raydan çıkardılar dönen devranı
Cehennem eyledi nefret her yanı
Sevgiden başkası boş imiş meğer

07.11.2015

7Kas/150

Hekimlik ve Hekimlerin Sağlıkta Dönüşümden Beklentileri – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN

h i kahraman drHekimlik ve Hekimlerin Sağlıkta Dönüşümden Beklentileri – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN

Hekimlik, insanlığın var oluşundan beri kutsal bir meslektir. Sağlık hizmetinin çekirdeği ve olmaz ise olmazı bir konumdadır. Hekimlik zeka, çalışkanlık ve fedakarlık isteyen bir meslek olup sosyal zeka, fen ve matematik kabiliyetlerinin de iyi olmasını gerektiren, bilgi ve sanatın birlikte kullanıldığı bir meslektir.

Hekimler geçmişte bir tıp zanaatkarı olarak çalışıyordu. Günümüzde ise sağlık sisteminin en önemli aktörü olarak hizmet vermektedirler. Ülkemizde 2003 yılından itibaren uygulanan sağlıkta dönüşüm programı, halkın bu hizmeti almasında önemli iyileşmeler sağlamıştır. Ama bu sisteminde özellikle sağlık çalışanları yönünden eksikleri, hataları ve düzeltilmesi gereken yerleri mevcuttur.

Sağlıkta dönüşümün getirdikleri ve muayenehane hekimliği hususunda Kocaeli Aydınlar Ocağı internet sayfalarında değerlendirmelerim olmuştu. Bu yazımda ise özellikle bu yeni sistem sebebiyle oluşan ve hekimlik mesleği uygulamalarını da etkileyen muhtelif sorunlara dikkat çekmeye çalışacağım.

4Kas/150

YAKIN TARİH SOHBETLERİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2DEMOKRASİ VE CUMHURİYET İLE TANIŞMAK - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Bir süredir İstanbul’da TEK RUMELİ TELEVİZYONU’nda Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş ile Hocaların Hocası olarak yaşadığı yakın tarihteki olayları, günümüzle örtüştürmeye çalışarak ekrana yansıtıyoruz. Her Pazar günü saat 10.00 ile 11.00 arasında yayındayız. Hedef kitlemiz ise genel kamuoyu içinde gençlerimiz oluyor.

1933 doğumlu Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş 82 yaşında olduğuna göre son 80 yılı gündeme taşıyoruz programda. Hem 20., hem de 21. Asrı görmüş, yaşamış, birikim ve tecrübeleriyle değerlendirmesi bir hayli dikkat çeken Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş ile zaman zaman bazı aydınlarımızı, devlet adamlarımızı, edebiyatçı ve politikacılarımızı, kanaat önderlerimizi, diplomatlarımızı konuk edeceğiz. Sayın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Prof.Dr. Emine Gürsoy, Naskali, Prof.Dr. İlber Ortaylı, eskimezlerden Devlet Bakanı Kazım Oksay, Cumhuriyeti kuran heyet içinde yer alan İstiklal Madalyası sahibi İstanbul Valisi ve Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’ın oğlu Büyükelçilerden Üner Kırdar, Milletvekilleri Rasim Cinisli, Tayyar Altıkulaç, Hasan Celal Güzel, Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri rahmetlinin oğlu Cahit İleri, sonra ünlü ediplerimiz, sanatçı ve gazetecilerimiz de konuğum olacak.

2Kas/150

Hüseyni Şehadetin Anlamsız Okumaları – Prof. Dr. Hacı DURAN

Kerbela  Hüseyni Şehadetin Anlamsız Okumaları – Prof. Dr. Hacı DURAN

Hz. Hüseyin’in Şehadeti, müminlerin Hz. Muhemmed (a.s) ın ümmeti olma sıfatıyla yaşadıkları en önemli felaketlerin ve belaların başında gelmektedir. Müslümanlar için Hüseyni şehadet, sadece bir felaket değildir. Bu felaket aynı zamanda kıyamete kadar acı bir hatıra olarak mü’minleri kendine getiren bir ibrettir, bir örnektir.

Hüseyni şehadetin acıları o kadar etkili olmuştur ki, asırlardır şairler, halk ozanları, edebiyatçılar ve sanatçılar her türlü zulmü, işkenceyi, azabı ve mağduriyeti Hüseyni şehadete dönüştürerek anlatmışlar, açıklamışlar.

30Eki/150

ATATÜRK DÜŞMANINI, ATATÜRK HAYRANINA DÖNÜŞTÜREN CUMHURİYET – Fazlı KÖKSAL

29-ekim-cumhuriyet-bayrami

ATATÜRK DÜŞMANINI, ATATÜRK HAYRANINA DÖNÜŞTÜREN CUMHURİYET - Fazlı KÖKSAL

29Eki/150

ANKARA’DA 7,5 ASIRLIK CUMHURİYET MÜCADELEMİZ – Süleyman PEKİN

ANKARA’DA 7,5 ASIRLIK CUMHURİYET MÜCADELEMİZ – Süleyman PEKİN

5 bin yıllık Türk tarihinin Ankara eksenli iki sayfasında cumhuriyet yani halk idaresi vardır: Biri Âhi Cumhuriyeti (1290-1354), diğeri Türkiye Cumhuriyeti (1923 –> ).

Birincisini Âhi Evran kurmuştur, ikincisini Mustafa Kemal Atatürk. İlkinde Moğol zulmü ve sonrasındaki iç karmaşa ana etkendir, ikincisinde de Balkan Savaşları ve Büyük Dünya Savaşı sonrasındaki işgaller - iç karışıklıklar.

İlki sosyal yönü kuvvetli, silahlı bir derviş esnaflar hareketiydi; ikincisi topyekûn bir milletin diriliş ve kurtuluş hareketiydi. İlki ancak Ankara ve Kırşehir havalisinde etkili oldu, ikincisiyse Ankara merkezli olarak tüm yurtta.

İlki 64 yıl sürebildi, 3 cumhur(halk)başkanı görebildi ve kurucusu o yıllara yetişemedi. İkincisi ise 92 yıldır hükümferma ve 12’nci cumhurbaşkanıyla yoluna devam ediyor. İkincisini cephelerde kuran adam aynı zamanda sosyal, siyasal, iktisadî, hukukî, dinî ve fikrî alanda da bir büyük organizatördür / teşkilatçıdır.

Her ikisinde de Anadolu insanı kadınlar, erkekler, gençler, dervişler olarak ayrı ayrı teşkilatlanmıştır ve tamamı kahramanlık organizasyonlarıdır. İlki ordusuz bir halkın ordulaşarak devletleşme deneyimi; ikincisiyse orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş ve vatanının neredeyse her köşesi bilfiil işgal edilmiş bir milletin namus mücadelesidir.

27Eki/150

GÖNÜL ZENGİNLİĞİ NEDİR? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçGÖNÜL ZENGİNLİĞİ NEDİR? – Dr. Zülfikar ÖZKAN

Gönlü zengin kişi, ekonomik gücünden çok, gönlü tok ve duygu zenginliği için olan kimsedir.

Nereden ve nasıl olursa olsun kazanmaktan başka bir düşüncesi olmayan mal hırsı içindeki kimse, mal zengini olabilir, ama gönlü fakirdir. Gerçek zenginlik, mal zenginliğinden çok, duygu zenginliğidir.

Gönül zenginliği başkalarını kıskanmamaktır. Kendi mutuluğunu, başkalarının fakirliğinde aramamaktır. Fakir kimse, az para kazanan kimse değildir.

Eğer bir kimse çok fazla paraya sahip bile olsa, başkalarının varlığını, başkalarının mutluluğunu, başkalarının zenginliğini kıskanıyorsa onun zenginliğinin hiçbir değeri yoktur. Bir kimsenin tek başına zengin olması bir şey ifade etmez.

Bir topluluğun bütün fertleri zengin olmalı. Daha az kazananlar daha çok kazananlara imrenerek çalışırlarsa herkes zenginliğe doğru gider. Toplumda zenginler çoğalır.

Bize göre günümüzde depresyonun temel sebebi, kişinin manevi açıdan açlığıdır. İnsanı bunalıma sürükleyen fakirlik, işsizlik, hastalık veya yaşlılık değildir. Asıl sebep insanın kendini mutluluğa ulaştıracak yollardan haberdar olmamasıdır. Maddi olarak doyuma ulaştığı zaman mutlu olacağını sanmasıdır. İnsanoğlu tek boyutlu varlık değil ki çok para kazanarak mutlu olabilsin!

Mutsuz adama zengin veya başarılı diyebilir miyiz?

Gayretler zengin olanı fakir düşürmek, yukarıdakini aşağıya çekmek uğrunda harcanırsa, bütün toplum aşağı düşer. Bu duruma toplumda hayat seviyesi yükseleceğine alçalır.

Daima daha iyiye doğru! Toplum halinde daima iyiye doğru!

26Eki/150

ÜZÜNTÜ, KIZGINLIK, NEFRET, KİN, ÖFKE DALGALARI – Prof.Dr. Nurullah AYDIN

ÜZÜNTÜ, KIZGINLIK, NEFRET, KİN, ÖFKE DALGALARI -  Prof.Dr. Nurullah AYDIN

Ülke sathı mahallinde; üzüntü, kızgınlık, nefret, kin, öfke dalgaları yayılıyor. 1918’lerin İstanbul başta olmak üzere her yönden işgal edildiği günlerin benzeri yaşanıyor.

İşgal güçleri; askeri birliklerini, üslerini, cephanelerini, füze kalkanlarını getiriyor, yerleştiriyor. Casuslar, ülkenin belli bölgelerinde irtibat ofisleri kuruyor. Nutuklar atılıyor.

Sanki; iktidarda başkaları varmış gibi.

Sanki; yetki güç başkalarındaymış gibi.

Sanki; karar alma iradeleri yokmuş gibi.

Sanki; gizli anlaşmaları başkaları yapıyormuş gibi.

Sanki; terörü, örgütü, teröristi kendilerine karşı olanlar olarak görmüyorlarmış gibi.

Sanki; ABD kontrolünde MİT-PKK görüşmeleri yapılmamış gibi.

Sanki; İmralı terörist başı ile devlet yetkililerinin görüşmeleri yapılmıyormuş gibi.

Sanki; büyük ortadoğu projesi eş başkanları değilmiş gibi.

Sanki; CIA, FBI ve NSA, MI6 irtibat büroları Türkiye’de kurulmamış gibi.

Sanki; şehitlerin geldiği gün general tutuklanmıyormuş gibi.

Sanki; MİT, Genelkurmay istihbarat ve Emniyet istihbarat örgütleri yanında kamu güvenliği müsteşarlığı kurulmamış gibi.

Sanki; istihbarat birimleri, muhalifleri dinlemeye, takip etmeye tahsis edilmemiş gibi.

24Eki/150

YAĞMUR SUYU GRİSU ve DOĞAL KAYNAKLARIMIZIN DOĞRU KULLANILMASI – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

h i kahraman drYAĞMUR SUYU GRİSU ve DOĞAL KAYNAKLARIMIZIN DOĞRU KULLANILMASI – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

Su, insan hayatının “olmaz ise olmaz” şartlarından biri olduğundan, insanlar yerleşim yerlerini seçerken hep su imkanının yeterince olduğu alanları tercih etmişlerdir. Su, canlılığın yani hayatın olup-olmadığı hususundaki önemli belirleyici bir maddedir. Nitekim uzay çalışmalarında Ay’da, Mars’da su olup olmadığı araştırılıp tartışılmaktadır.

İnsan hayatının vazgeçilmezi olan bu değerimizin kullanımı üzerinden bir değerlendirme yapmak istedim. Bu değerimizin doğru, tasarruflu ve yerinde kullanımı başlı başına ayrı bir konudur. Konuyu bu yönü ile Kocaeli Aydınlar Ocağı internet hesabındaki yazılarımdan 5 Mayıs 2014 tarihli yazımda değerlendirmiştim. Burada ise yağmur sularımızın ve kullanarak kirlettiğimiz suların tekrar kullanılabilmesi konusunu değerlendireceğim.

Yağmur suları, insanların su ihtiyaçları için, en kolay ve çabuk ulaşılabilen bir su biçimidir. Muhtelif şekillerde toplanıp, biriktirilerek kullanılabilir. Günümüzde özellikle su sıkıntısı çekilmeyen bölge ve yerleşim yerlerinde bu doğal imkanın pek farkında olunmamaktadır. Eski kale şehirlerinde küçüklü-büyüklü sarnıçlarda toplanan yağmur suları, bu ihtiyaca cevap veriyordu.

23Eki/150

BAKARA SURESİ TÜRKİYE ÇAĞRIŞIMLARI – Süleyman PEKİN

BAKARA SURESİ TÜRKİYE ÇAĞRIŞIMLARI – Süleyman PEKİN

Araştırma şirketleri verilerine göre yüzde 99’u Müslüman olan halkımızın evlerinde muhakkak Kur’an-ı Kerim bulunuyor ama onu okuma oranı yüzde 10’u bulmuyor. Anadilindeki anlamını okuma merakı ise yerlerde sürünüyor. Zaten bu okumamazlık, Mehdi’nin ve Hz.İsa’nın yeryüzüne tekrar ineceğiyle ilgili kanaatlerin yüzde 70’lere yakın çıkmasından belli.

Oldukça azınlıkta kalan Türkçe anlam / meal meraklıları içinse kronik bir sorun var: Kur’an çevirilerinin indiriliş / nüzul sırasına göre yapılmaması. Peygamberimiz’e inen ilk âyet Oku! / İkra! Yaratan Rabb’inin adıyla oku, Allah rızası için oku. Oku diye başlayan bir dinin okumayan pek bi Müslüman mensuplarıyız vesselam.

Kuran’ın ilk sûresi Allah’ın Elçisi’ne Hira Dağı’ndaki mağarada inen o ilk vahiyle sabit âyetleri kapsayan Alâk Sûresi olması gerekirken çok sonradan hatta Hicret’ten bile 2 yıl sonra inen ve en uzun sûre olan Bakara ile başlar Kitabımız (Fâtiha’yı saymazsak). Acaba diyorum, okumayanlar için bu da bir destek unsuru mudur?

Bakara Sûresi’nin adı ilginçtir; sığır yada inek demektir ve özü Hz. Musa ile kavminin bir sığır kurbanı üzerinden imtihana çekilişiyle ilgilidir. Sûre 286 âyettir; Medine dönemi olduğu için Medenî âyetler olarak da adlandırılan bu kutsî sözlerden bir tanesi ise (281’nci âyet) ise Mekke dönemi / Mekkî âyetlerdendir.

21Eki/150

ONLARDAN KORKUYORLAR..! – Güngör ARSLAN

ONLARDAN KORKUYORLAR..! –  Güngör ARSLAN

Kasım seçimlerine sayılı günler kala tansiyonda iyiden iyiye yükseldi.

Gerçi şu anda ortada bir tek AKP var.

Diğer partiler Ankara’da meydana gelen olaylardan sonra neredeyse bütün mitingleri ve toplantılarını iptal ettiler.

Bence de iyi yaptılar.

Çünkü şu anda ülkede hiç kimse can güvenliğinden bahsedemez.

ABD bile ülkemizdeki vatandaşlarını uyarmışsa eğer varın gerisini siz düşünün.

AKP’de elindeki devlet olanaklarını hayalleri zorlayacak kadar kullanıp insanı canından bezdiren güvenlik önlemleri altında miting yaparak bütün kozlarını oynuyor.

1 Kasım seçimleri AKP için adeta bir ölüm kalım savaşı.

Ya bitecek AKP ya da yoluna devam edecek.