ATATÜRK DÜŞMANINI, ATATÜRK HAYRANINA DÖNÜŞTÜREN CUMHURİYET – Fazlı KÖKSAL
ATATÜRK DÜŞMANINI, ATATÜRK HAYRANINA DÖNÜŞTÜREN CUMHURİYET - Fazlı KÖKSAL
29.Ekim.1923
Son Türk Devletinin Adının ve yönetim şeklinin perçinlendiği, Cumhuriyetin ilan edildiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmen kurulduğu kutlu tarih…
Bayramımız…
Öyle bir gün, öyle bir bayram ki;
Halkın yönetiminin halka bırakıldığı, Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun tescil edildiği, “Türk” adının ilk defa bir devlet ismi olarak kullanıldığı, Türk’ün tüm emperyalist dayatmaları parçalayıp attığı, Farklı, hiçbir millete nasip olmayan kutlu bir bayram…
Biz ne anlatırsak anlatalım, bunların bazılarına hikâye geldiğini biliyoruz…
İsterseniz, Cumhuriyet’in neler getirdiğini, Milli Mücadele ve Atatürk düşmanı bir yazarın, Osmanlı İmparatorluğunun son PTT Genel Müdürü Refik Halit Karay’ın kaleminden okuyalım…
O Refik Halit ki; İstanbul’un İşgalini Mustafa Kemal’e haber veren Manastırlı Hamdi’yi işten atan, Mustafa Kemal’in ve O’na bağlı komutanların çekeceği telgrafların kabul edilmemesi yolunda emirler yayınlayan, Milli Mücadele’ye destek veren PTT Müdürlerini telgrafçıları cezalandıran, işlerine son veren PTT Genel Müdürüdür…
O Refik Halit ki; sahibi olduğu Alemdar Gazetesinde ve yazılarını yayınlayan Sabah ve Peyami Sabah gazetelerinde Atatürk aleyhine en ağır yazıları yazan yazardır… Yazılarında Milli Mücadele’ye karşı olmakla kalmaz, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere tüm Milli Mücadele önderlerine hakaret eder… Milli Mücadele liderlerini süper devletlere meydan okuyan maceraperestler, hainler olarak suçlar… Bu nedenle savaştan sonra sınır dışı edilmesine karar verilen hainler (150’likler) listesine alınır. Yurt dışına sürgüne gönderilir…
1938 yılında çıkarılan af yasasıyla yurda döner…
Başta Yakup Kadri olmak üzere, döneme tanıklık eden kalemler, Atatürk’ün Refik Halit Karay’ın yazdığı mektuplardaki vatan hasretini dile getirdiği cümlelerden etkilenerek 150’liklerin affını içeren kanun çıkarılması talimatı verdiğini belirtirler.[1]
Tan Gazetesine gönderdiği ve gazetenin 2.Haziran 1938 tarihli nüshasında yayınlanan şu cümleler, Onun pişmanlığının açık ifadesidir;
“Dönüş sevincim katmelidir.
Sevgili yurdumu ne halde bıraktım? Nasıl bir harika ile karşılaşacağım.
Dumanı yaslı tüten bir fabrika bacası tanırdım: Zeytinburnu.
Ankara'da tek bina taşhandı.
Bankalarda dilimiz ötmez, şirketlerde sözümüz sökmezdi.
Trende Türkçemi Rumlaştırmadan biletçiye meram anlatamazdım.
Tokatlıyan’da Frenkçe söylemezsem garsona dilediğimi kolayca yaptıramazdım.
Plajlarımızda yüzen yabancılara kıyıdan korkarak bakar, Avrupa’dan dönerken hudutta şapkamı pencereden atardım.
Memlekette toprağın kurusu bizim, yaşı elindi.
Bıraktığım haldeki bu vatan yerine istiklal ve mucize ülkesine kavuşmaktan duyduğum heyecan içinde şu yaşımda ağlar güler ilân bebeklerine döndüm.
Mütemadiyen tekrarladığım söz: Yaşa Atatürk, beni gurbette de göğsümü kabartarak yaşatan Atatürk. Refik Halit Karakayış.”
Vahdettin’e bağlılığı tartışılmayacak olan ve Damat Ferit’in sağ kolu durumundaki Refik Halit’in dönüşen, değişen Cumhuriyet ve Atatürk algısını, konumlarını bu Cumhuriyete borçlu olanlardan beklersek, çok şey mi beklemiş oluruz?
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.
Ne mutlu Türk'üm Diyene!
Not: Yazının Refik Halit Karay ile ilgili bölümü yazılırken, Aralık ayı içerisinde satışa çıkarılacak olan “Posta ve Telekomünikasyon Tarihinden PORTRELER” isimli kitabımdan yararlanılmıştır. [1] Yakup Kadri Karaosmanoğlu Gençlik ve Edebiyat Hatıraları İletişim Yayınları Sayfa 63
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.