Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
8Ağu/170

AK PARTİ NELER VAAT ETTİ NELER YAPTI? – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezAK PARTİ NELER VAAT ETTİ NELER YAPTI? - Ruhittin SÖNMEZ

Ak Parti Türkiye’yi en uzun süre tek başına yönetme imkânına kavuşmuş bir parti. Aradan 15 sene geçince bize nasıl bir Türkiye vaat ettiklerini unutmuş olabiliyoruz. İnsan hafızası unutsa da yazılı belgeler imdadımıza yetişiyor.

Merak edip AKP’nin parti programını (resmi internet sitesinden) yıllar sonra yeniden okuyunca öyle cümleler gördüm ki tuhaf duygulara kapıldım.

Bakın programda ne yazmışlar, nasıl bir Türkiye vaat etmişler?

Ve neler yapmışlar, Türkiye’yi nereye getirmişler?

Ø “Ülkemizi sürekli üreten ve üreterek büyüyen bir ülke haline getireceğiz” demişler..

Fabrikaların kapandığı, yenilerinin açılmadığı; tüketim, inşaat ve hizmetler sektörü ile ayakta kalan bir ekonomik yapı kurdular. Tarım arazilerimizin işlenmediği, köylerin göçle boşaldığı; tarımsal hammadde ithalatının ihracatın 6 katına ulaştığı, tarımda da ithalata bağımlı bir Türkiye yarattılar.

7Ağu/170

Kurtuluş Savaşı ve Kazım Karabekir Paşa’ya vefa! – İsmail KAHRAMAN

20597514_904085699746038_5000988913626985486_n

Kurtuluş Savaşı ve Kazım Karabekir Paşa’ya vefa! – İsmail KAHRAMAN

7Ağu/170

Hasan EYLEN -Türk Musikisi Yorumcusu ve Koro Yönetmeni / Mustafa ENÜL

a12 - Kopya

2Ağu/170

BİZİM TATİL ALIŞKANLIĞIMIZ ASLINDA KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN

BİZİM TATİL ALIŞKANLIĞIMIZ ASLINDA KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN

Milletimizin kolay kolay değişmeyen bazı genetik ve çok kolay değişen ve gelişen kültürel özellikleri bulunmakta. Çağdaş büyük filozofumuz Alev Alatlı “Türk toplumu dişil bir toplumdur” derken Ortaasya’dan günümüze miras kalan bir hususiyetimize dikkat çekiyordu. Zira Türk aile yapısı tarih boyu anne ile babanın eş karar aldığı ve fakat sözcü olarak dışa dönük temsilciliğini babanın üstlendiği bir ara modeldir (pederî). Anne egemen (maderşahî) yada baba egemen (pederşahî) değildir.

Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismarla, kadını pasifize eden erkek egemen sosyal teşkilatlanmalarla hatta Kur’an ayetlerinin - başta Elmalılı gibi - erkek mantığıyla çevirme idrakinde olanlarla bile mücadele yanlısı biri olarak bu dengesizliğin tam tersine çevrilerek yeni bir dengesizliğe kapı aralanmasına da karşı çıkarım.

1Ağu/170

HOCALARIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezHOCALARIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye’de “hoca” denildiği zaman aklımıza üç zümre geliyor.

Birincisi, dini bilgileri öğreten ve din hizmetlerini yerine getiren “din görevlileri”dir. Yani Diyanet İşleri Başkanı, müftüler,  vaizler, imam ve hatipler, müezzinler ve Kur’an Kurslarında ders verenler…

Hoca deyince aklımıza gelen ikinci zümre Üniversitelerde ders veren, araştırma yapan öğretim üyeleri / bilim adamlarıdır.

Üçüncü grup olarak da ilk ve orta öğretimde, resmi ve özel eğitim kurumlarında ders veren öğretmenleri sayabiliriz.

Bunların hepsi de “insan yetiştirme düzenimizin” temel unsurlarıdır.

Her üç hoca kategorisinde de bir “nitelik sorunu olduğunu”, her üç meslekte olan hocaların  gelişmiş ülkelerdeki karşılıkları ile kıyaslandığında -istisnaları hariç tutarak- mesleki bilgi ve becerileri açısından hayli geride olduğunu tespit edebiliriz.

Haliyle bunların yetiştirdiği veya eğitim verdiği kesimlere de yansıyan bir kalite problemidir bu.

28Tem/170

CAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD. – Ruhittin Sönmez

r sönmezCAMİLER, KUR’AN KURSLARI, İMAM HATİPLER VD. - Ruhittin Sönmez

Türkiye dünyadaki Cami sayısının en yüksek olduğu ülke, 90 bin camimiz var.

1 milyon 150 bin kursiyeri olan 16 bin Kur’an Kursumuz,

1,5 milyon öğrencisi olan 3500 adet İmam Hatip okulumuz,

100 İlahiyat Fakültemiz var.

Birlik Vakfı, Ensar Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi bir sürü vakıf üzerinden, normal okullarda da dini eğitim veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının İmam-Hatip unvanında 71 bin 362 personeli, müezzin olarak 11 bin 908, Kur'an kursu öğreticisi olarak 19 bin 721 olmak üzere toplamda 141.233 personeli bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 2017 bütçesinde 6 milyar 867 milyon lira ödenek ayrıldı. Camilerde toplanan yardım paraları bu rakamların dışında.

Diyanet’in 2017-2021 Stratejik Planı’na göre, bu beş yıllık dönemde 40 milyar TL harcama yapacak.  Bu harcamaların yüzde 95’i personel maaşları için.

Kısaca devletimiz ve milletimiz dini eğitime ve ibadethanelere olağanüstü önem veriyor, ciddi harcamalar yapıyor.

27Tem/170

BUHÛRİ-ZADE MUSTAFA ITRİ EFENDİ – 1638 Mevlanakapı – Yaylak / İstanbul – 1712 İstanbul

a10

27Tem/170

Lozan Antlaşması: Zafer mi Hezimet mi?–Av. Şeref GÖNENLİ

imagesLozan Antlaşması: Zafer mi Hezimet mi? – Av. Şeref GÖNENLİ 

Geçtiğimiz 24 Temmuz, Lozan Antlaşması’nın yıldönümü olarak kutlandı.

Uzun ve çetin bir mücadele olan Kurtuluş Savaşı sonunda, kayıtsız şartsız bağımsızlığımızı tüm dünyaya kabul ettirdiğimiz antlaşmadır Lozan Antlaşması.

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan (Lausanne) kentinde imzalanmıştır.

Bu antlaşmayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcilerinin yanı sıra; İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri de imzalamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir nevi tapusu olan Lozan antlaşma ile ilgili çeşitli tartışmalar ve görüşler ileri sürüldü ve halen de bu tartışmalar devam etmekte.

Bu antlaşmaya, bir kesim “Hezimet” olarak bakarken bir başka kesim de “Zafer” olarak nitelendirmektedir.

“Zafer” ya da “Hezimet” diye nitelendirmek kolaydır. Ancak bilgi sahibi olmadan ve o dönemin şartlarını öğrenmeden bu konuda peşin hüküm vermek yanlıştır.

26Tem/170

DİNİ SEVDİREN VE DİNDEN SOĞUTANLAR – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezDİNİ SEVDİREN VE DİNDEN SOĞUTANLAR – Ruhittin SÖNMEZ

Habertürk TV’de “hadisler” konusunda yapılan bir tartışma programı Türkiye’nin gündemine oturdu.

Bir İlahiyatçı öğretim üyesi “sinek kanatlarından birinde zehir, birinde panzehir olduğunu, deve idrarının şifalı olduğunu” anlatan rivayetleri “hadis” kabul ederek savundu. Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil adlı bu İlahiyatçı ile buna karşı çıkan felsefeci Prof. Dr. Caner Taslaman arasındaki tartışma problemin büyüklüğünü ortaya koydu.

Yard. Doç. Dr. Ebubekir Sifil’in konudan uzak ve edebe aykırı saldırıları ile zaman zaman tartışmanın seviyesi düşse de, öğretici bir program oldu. Program dini anlama konusunda toplumda var olan derin fay hattının temel sebeplerinden birine dikkat çekti.

25Tem/170

Özgen GÜRBÜZ – 15 Nisan 1951 Merzifon, Bestekar, Tanbur sanatçısı, Koro şefi, Yönetici / Mustafa ENÜL

a9

21Tem/170

CUMA NAMAZINI BIRAKAN MÜSLÜMANLAR – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezCUMA NAMAZINI BIRAKAN MÜSLÜMANLAR - Ruhittin SÖNMEZ

Son aylarda çevremde “artık Cuma namazına gitmiyorum” diyen insanlar çoğaldı. Hepsi de beni şaşırtan isimler. Çünkü bunların çoğu beş vakit namazını kılan, az bir kısmı da sadece Cuma namazını kılan ama yıllardır çok geçerli bir mazereti olmadan asla bu namazını aksatmayan kişilerdi.

Bu arkadaşların gerekçesi “hocalar siyaset yapıyor. Ben camiye gidersem, sevap kazanacağım yerde öfkeye kapılarak günaha gireceğim” şeklinde oluyor.

Bu kişilere “yanlış yapıyorsunuz, papaza kızıp oruç bozulmaz. Gerekirse siyasi propaganda yapılmayan başka bir camiye gidin”  tarzı uyarılar yapmak meseleyi çözmüyor.

Ak Parti’nin iktidar olduğu son 15 sene içinde camilerin siyasi maksatlarla kullanıldığına dair şikâyetler yoğunlaştı. Din görevlilerinin yani Diyanet İşleri Başkanından, müftü, imam ve müezzinlere kadar AKP ve Erdoğan yanlısı propaganda yaptığı kanaati hâkim.

Her Cuma bütün camilerde okunan Diyanetin hazırladığı hutbeler bile ciddi tepkilere yol açıyor. Mesela son hutbede “15 Temmuz’u Kurtuluş Savaşı, Çanakkale ve Sakarya muharebeleriyle bir tuttu.”

20Tem/170

KUR’ANÎ KAVRAMLARIN GÜNCELLEŞTİRİLMESİ – Süleyman PEKİN

KUR’ANÎ KAVRAMLARIN GÜNCELLEŞTİRİLMESİ – Süleyman PEKİN

15 Temmuz Kalkışması ve sene-yi devriyesindeki anma programları vesilesiyle bir daha gördük ki dinî bilgilerimiz şeklî bazı uygulamalardan ibaret ve bir yaşam kaynağı olan Kuran-ı Kerim’in muhtevasıyla hiç de ilgili değil.

Bu ülkenin en zeki çocuklarının programlı çamaşır makineleri gibi robotize kul haline getirilmeleri hem İslamiyet’e hem Türklüğe ihanettir. 5 vakit namaza gündüz kuşluğu ve gece teheccüdü ekleyen, pazartesi ve perşembe sünnet orucu tutan bir dinî yapının Devleti ele geçirmeye kalkışmasına karşı halkın meydanlardaki mücadelesidir asıl İslam.

Asıl İslam; yâsinler, hatimler, selâlardan önce demokrasi gaspına karşı çıkış, milletin egemenliğini ve onun seçimler yani meşveretle tecelli etmiş iradesini koruma, câri hukuku ortadan kaldırma adına kendisine yönelen namlulara karşı “müdafaa-ı hukuk” mantığıyla halkın kitleler halinde kıyamıdır.

19Tem/170

KALİTELİ YAŞAMDA ALIN TERİNİN KUDSİYETİ – Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

süleyman coşkunerKALİTELİ YAŞAMDA ALIN TERİNİN KUDSİYETİ - Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

Efendimiz (sav), “çalışanların hakkını alın teri kurumadan veriniz”, buyurmuşlardır. Çalışanların alın terinin kudsiyetinin tesbiti, dışardan göründüğü kadar kolay değildir. Zira üretilen ürünlerin üzerinde, üretim sürecinde akıtılan terin envanteri bulunmamaktadır. Bu durum, üründen yararlananların teşekkürlerinin çoğu zaman, gerçek ter sahiplerine ulaşmasını engellemektedir.

Hemen belirtmeliyim ki, her akıtılan ter de mübarek değildir. Hırsızlar da kova kova ter akıtırlar ama, yaptıkları eylem hukuksuzdur ve cezai müeyyidesi vardır. Aynı zamanda da, ilgili kişinin kalitesini yerle bir eder.

Bazı insanlar da müşkülpesenttir, dikkatsizdir, özensizdir. Yapar yapar bozarlar, bozar bozar bir daha yaparlar. Sorsanız başlarını kaşıyacak zamanları yoktur. Sonuç, elde var sıfır…

18Tem/170

İKİSİNDEN BİRİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ – Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezİKİSİNDEN BİRİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ - Ruhittin SÖNMEZ

"Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabının kahramanı Snelman, bir futbol şöleninde  konuşma yapar ve der ki; “Sokrat'ın ve Herkül'ün resimlerine bakın. Sokrates'in kafası oldukça büyüktür, alnı neredeyse dışarı fırlayacak gibidir. Fakat Herkül'ün gelişmiş adaleli vücudu üstünde kafası küçüktür.

Ben size ikisinden biri olun demiyorum. İkisini da ihmal etmeyin diyorum. Futboldaki başarılarınızın yanına ekonomik, sosyal, fikir ve ahlak alanındaki başarılarınızı da koyun.

17Tem/170

Sevim ŞENGÜL -Türk Musikisi Yorumcusu-Bestekar (10 Kasım 1938- 29 Ağustos 1999)

a8

16Tem/170

ADALETİN EVRENSELLİĞİ ve İRADENİN MİLLÎLİĞİ – Süleyman PEKİN

ADALETİN EVRENSELLİĞİ ve İRADENİN MİLLÎLİĞİ – Süleyman PEKİN

Farkında mısınız bilmem yaşadığımız mevsimler kış ve yaz’dan ibaret olmaya başladı. Ara mevsimler yani ilkbahar ve sonbahar sanki bir kanun hükmünde kararnameyle tedavülden kalkmış gibi..

Aslında duygularımızın da ara tonları kaybolmuş durumda.. Ya yaz sıcaklığı üzereyiz birbirimize ya kış soğukluğu.. Ortasını kaybettik ve bu yüzden ortam termometrenin iki ucunda..

Geçtiğimiz günlerde Suriye’deki terör ve vahşetten bize sığınan hamile kadının karnındaki doğmamış ve kucağındaki yeni doğmuş 2 bebeğiyle Daeşvari yöntemle katledilmesini, engelli çocuğuna sahip çıkan bir babaya bir hasbelkader insanlar arasında dolaşan bir mahlûkun “Spastik oğlun hayvana benziyor; bırak hayvanat bahçesine, kurtul” diyebilmesini, 17 yaşındaki öz kızına defalarca tecavüz ederek hamile bırakan baba(!)nın DNA testiyle suçunun sabitlenmesini beraber ve kahrolarak idrak ettik.

15Tem/170

Yerim destanınızı! – Yeliz KORAY

2095_thumb                 15 TEMMUZ – Zekai KAHYAOĞLU

15 Temmuz'la ilgili bir yazı kaleme alıyordum.
Yeliz Koray'ı okuyunca vaz geçtim, kaldırıp attım.
Konu ile ilgili sadece bu yazıyı paylaşacam.
Bildiğim tek şey var.
15 Temmuz'da hainler vardı.
Topyekün direnen millet vardı.
Şehitlerimiz, gazilerimiz vardı.
15 Temmuz sonrası ise rezalet vardı.
Haksız, hukuksuz kullanılan tasarruflar vardı.
Bundan siyasi olarak nemalanmak isteyen basit siyasetçiler vardı.
Sene-i devriyesinde duygu sömürülerinin kralı var.
Gizlenen ve korunan onlarca Fetocu siyasetçi olduğuna dair milyonların şüphesi gitmedi.
Tüm hainlerin canı cehenneme ama bundan siyasi çıkar peşine düşenlerin de canı cehenneme.

Fazla uzatmıyorum.

İşte mahalli gazetecimiz Yeliz Koray'ın yazısı.

13Tem/170

MİLAT 17/25 ARALIK 2013 MÜ, 15 TEMMUZ 2016 MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmezMİLAT 17/25 ARALIK 2013 MÜ, 15 TEMMUZ 2016 MI? - Av. Ruhittin SÖNMEZ

FETÖ yargılamalarında MİLAT olarak 17/25 Aralık 2013 tarihinin kabul edilmesi doğru mudur?

17/25 Aralık 2013 bir kesim tarafından “Hırsızlık- Yolsuzluk- Rüşvet- Sıfırlama rezaletleri” olarak tanımlanırken, devlet “bürokratik darbe girişimi” olarak tarif ediyor.

15 Temmuz öncesinde, mesela bugün Ak Parti yönetiminin en yakın yardımcısı konumundaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ofisindeki saati 17.25’de durdurmuş ve “yolsuzluk ve hırsızlıklar için Erdoğan'ın yedi sülalesinden hesap soracağım, hesap sormazsam namerdim” diye yeri göğü inletiyordu.

VİCDANİ KANAAT

17/25 Aralık 2013 tarihinin FETÖ iddianamelerinde yer aldığı gibi “söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareket olmayıp terör örgütü olduğu hususunda ortak bir vicdani kanaat oluşması bakımından bir terör faaliyeti ve terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu”  kabul etmek gerektiğine dair görüşleri doğru bulamıyorum.

Çünkü bırakın muhalefeti, iktidar kanadında ve devlette dahi böyle bir vicdani kanaat oluşmamıştı. 17/25 Aralık 2013 sonrasında “ortak bir vicdani kanaat” oluşmadığı bizzat Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın şu ifadelerinden anlaşılmaktadır. “Bu yapıya (FETÖ) karşı açık tavır almaya başladığımda, özellikle de 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimiyle birlikte net bir duruş sergilediğimde, yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım.”

Aynı hususu birçok yetkili gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski danışmanı ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzuda dile getirmişti. 17/25 Aralık’tan sonra da “Bakanlar bile geçiştirmiştir. Birçok kesim 'yapıyoruz, bakıyoruz' falan demiştir. Bürokratlar hala orada durmuştur, isimlerini söylediğimiz halde üzerine gidilmemiştir” demişti.

Zaten darbe teşebbüsüne kadar devlet kademelerinden temizlenmemiş örgüt üyelerinin çokluğu bu ifadeleri doğrulamaktadır.

12Tem/170

15 Temmuz’dan 29 Ekim çıkmaz! – Arslan BULUT

arslan bulut15 Temmuz'dan 29 Ekim çıkmaz! – Arslan BULUT

AKP iktidarı, Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli millî günü olarak 15 Temmuz'u görüyor. Öyle ki, bizzat Erdoğan, 15 Temmuz'un "millî gün" ilân edildiğini açıkladı.

Son olarak da Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, İstanbul ve Ankara'da yapılan 15 Temmuz anıtlarının açılacağını bildirerek hazırlıklar hakkında bilgi verdi:

*"Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın sevk ve idaresinde, bizzat ilgileriyle, takipleriyle bir program hazırlandı. Burada devletimiz, milletimiz, STK'larımız, iş dünyası, sanat dünyası, spor dünyası, toplumun bütün paydaşlarının katılımıyla 15 Temmuz şehitlerimizin unutturulmaması ve unutulmaması için bir dizi faaliyet yapılacak." 

*"Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla o gece tekrar bir demokrasi nöbeti süreci başlatılacak. Kendisi de bizzat bu demokrasi nöbetine o gece katılacaklar. Şehit yakınları ve gazilerimizle çeşitli vesilelerle bir araya gelmeleri söz konusu olacak."

*"Öncelikle Meclis'te bir özel oturum yapılacak ve Sayın Cumhurbaşkanımız bu oturuma katılacak. Ankara ve İstanbul'da bir dizi faaliyet yapılacak. Bunların bir kısmına Sayın Cumhurbaşkanımız, bir kısmına Meclis Başkanımız, bir kısmına Başbakanımız, bakanlarımız ve diğer siyasiler elbette katılacak. Bir hafta boyunca sempozyumlar, toplantılar, kabir ziyaretleri, 15 Temmuz gecesi şehit verdiğimiz noktalarda yapılacak faaliyetler, sergiler, toplantılar ve benzeri faaliyetler yapılacak."

"Ülke çapında 81 ilde birçok faaliyet yapılacak. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından şehitler için hatimler indirilecek."

11Tem/170

15 TEMMUZ’UN YILDÖNÜMÜNDE MİLAT MESELESİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmez15 TEMMUZ’UN YILDÖNÜMÜNDE MİLAT MESELESİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsünün birinci yıldönümünde FETÖ Davalarının temeli olan MİLAT konusunu değerlendirmek istiyorum.

FETÖ’den yargılananlar ve yargılanmadan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK’lar) ile görevden atılan, mesleklerini yapamaz hale gelenler için “terör örgütü üyesi olmak” suçlamaları yapıldı, hatta mahkûmiyet kararları verilmekte. Ancak yargılamalarda 17/25 Aralık 2013 tarihleri milat kabul edildi. Bu tarih öncesinde FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olanların “aldatılmış” olabileceği kabul edildi.

İddianamelerde “eli kanlı terör örgütünün gerçek amaçlarını perdeleyen maske… 17/25 Aralık 2013 bürokratik darbe girişimiyle tamamen düşmüştür. Sonuçları itibariyle 17/25 Aralık bürokratik darbe girişimi söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareket olmayıp terör örgütü olduğu hususunda ortak bir vicdani kanaat oluşması bakımından bir terör faaliyeti ve terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır” ifadeleri yer aldı.

Bu tarihten sonrasına ait irtibatlar, Bank Asya hesabı, Cemaatin okul ve dershanelerine öğrenci vermek gibi veriler “delil” kabul edilmekte.

Tabii bu da herkes için geçerli değil. “Kavurmacı”, “baklavacı” veya AKP yöneticisi olanlar için farklı kıstaslar ortaya çıktı.