Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

11Tem/170

15 TEMMUZ’UN YILDÖNÜMÜNDE MİLAT MESELESİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

r sönmez15 TEMMUZ’UN YILDÖNÜMÜNDE MİLAT MESELESİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ

15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsünün birinci yıldönümünde FETÖ Davalarının temeli olan MİLAT konusunu değerlendirmek istiyorum.

FETÖ’den yargılananlar ve yargılanmadan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK’lar) ile görevden atılan, mesleklerini yapamaz hale gelenler için “terör örgütü üyesi olmak” suçlamaları yapıldı, hatta mahkûmiyet kararları verilmekte. Ancak yargılamalarda 17/25 Aralık 2013 tarihleri milat kabul edildi. Bu tarih öncesinde FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olanların “aldatılmış” olabileceği kabul edildi.

İddianamelerde “eli kanlı terör örgütünün gerçek amaçlarını perdeleyen maske… 17/25 Aralık 2013 bürokratik darbe girişimiyle tamamen düşmüştür. Sonuçları itibariyle 17/25 Aralık bürokratik darbe girişimi söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareket olmayıp terör örgütü olduğu hususunda ortak bir vicdani kanaat oluşması bakımından bir terör faaliyeti ve terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır” ifadeleri yer aldı.

Bu tarihten sonrasına ait irtibatlar, Bank Asya hesabı, Cemaatin okul ve dershanelerine öğrenci vermek gibi veriler “delil” kabul edilmekte.

Tabii bu da herkes için geçerli değil. “Kavurmacı”, “baklavacı” veya AKP yöneticisi olanlar için farklı kıstaslar ortaya çıktı.

*******************************

MİLAT GEREKLİ İDİ

Cemaat / FETÖ gizliliğe önem veriyordu. Siyasal İslamcıların “takiyye” anlayışı bu örgütte de yerleşmişti.

Bu sebeple uzun yılların örgütlenmesi ile sayıları yüzbinleri aşan, “altı ibadet, ortası ticaret, üstü siyaset olan” örgütün mensuplarıyla, söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareketi olduğu zannıyla, bir şekilde irtibat ve iltisak içinde olanların sayısı yüzbinler, belki de milyonlarca idi.

Bir milat tespit edilmezse, bugün bu örgütle mücadeleyi yürüten kadronun da (siyasetçiler, yargı mensupları, TSK, Emniyet ve diğer kurumlardaki görevlilerin) çoğunun cezalandırılması gerekirdi.

Devletin en önemli makamlarında görev yapan bu kadrodan söz konusu örgütün bir yardım kuruluşu / hizmet hareketi olduğu zannıyla yardım yapmış, devlet imkânlarını bu örgüte kullandırmış Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, askeri ve sivil üst düzey bürokratlık yapmış yetkili sayısı çok fazla idi.

Bu bakımdan bu örgütü bir “hizmet hareketi”, “hayır ve eğitim” işleri örgütlenmesi olarak gören ve bir şekilde irtibat veya iltisak kuran herkesin cezalandırılması haksızlık olacağı gibi, devleti işlemez hale getirebilecek, toplumsal vicdanı da yaralayabilecekti.

Hukuken sorunlu olsa da, Milat kabul etmek fiili bir zarurettir.

Ancak kanaatimce bu milat 17/25 Aralık 2013 tarihi olmamalıdır.

Bu görüşümün gerekçelerini gelecek yazımda açıklayacağım.

**********************************

2004 MGK KARARI

28 Şubat sürecinde devletin en tepesinde Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) alınan tavsiye kararları doğrultusunda “rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı” bir takım “tedbirler” alınmıştı.

Ak Parti’nin iktidarda olduğu dönemde bu kapsamda alınan en önemli karar, 2004 Ağustos ayının MGK Kararlarıydı.

O zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Başbakanlık Müsteşarı, aynı zamanda irticayla mücadeleyi takiple sorumlu Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK)'nun başkanı, Ömer Dinçer’di.

Ömer Dinçer “Türkiye'de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor?” adlı kitabında bu konuda şu bilgileri veriyor:

MGK Fethullah Gülen Cemaatine yönelik yeni bir mücadele planını devreye sokmak istedi. MGK 24 Ağustos 2004 tarihinde yaptığı toplantıda, 'Türkiye'deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen' konusu gündeme gelmiş, yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının Hükümete bildirilmesi...' şeklinde bir karar verdi.”

“Tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım ve gelen yazıyı 'dosyasına' kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılmadı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı. Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakanımız, hukuki riski ise ben üstlenmiştim.

2004 MGK Kararında devlet için tehlikeli olarak görülen Fethullah Gülen Cemaatine yönelik hazırlanan mücadele planına Başbakan Erdoğan ve MGK toplantısına katılan AKP’li Bakanlar imza atmış, ancak bu kararları uygulamamış ve gizlemişler.

Anlaşılan Başbakan Erdoğan ve ekibinde devletin en tepesinde verilen bilgi, belge ve alınan kararlara rağmen bir “vicdani kanaat” oluşmamış. Yoksa bu kadar açık bilgiye ve ortak alınan kararlara rağmen Başbakan ve Müsteşarının siyasi ve hukuki riski üstlenmesi, hükümetin “ne istedilerse vermeye” devam etmesi onları “suçlu” hale getirebilirdi.

Bu sebeple 17/25 Aralık 2013 tarihinin milat olarak benimsenmesinin sebeplerinden biri bu tarih öncesine ait sorumluklardan ilgilileri kurtarmak düşüncesi olabilir.

Gelecek yazımız “FETÖ yargılamalarında hangi tarihin milat kabul edilmesi gerektiğine” dair olacak.

10.07.2017

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.