
Kandıra ‘Gıda İhtisas OSB’ 8 yıl sonra kurulabilecek – Galip ATAMAN
Kandıra ‘Gıda İhtisas OSB’ 8 yıl sonra kurulabilecek - Galip ATAMAN
Kocaeli’de makinadan kimyaya, otomobilden plastiğe, metalden kömüre her alanda faaliyet gösteren toplam 14 organize sanayi bölgesi (OSB) var.
6’sı Dilovası, 3’üGebze, 2’si İzmit, 1’i Çayırova, 1’i Kartepe, 1’i Kandıra’daki OSB’lerden aktif olan 12’si yıllardır binlerce işsize iş ve aş veriyor.
Doğayı, havayı, denizi kirlettiği gerekçesiyle eleştirilen, cezalar kesilen bu OSB’ler ekonomiye artı değer kazandırıyor.
Ama Türkiye’nin ilk ve öncü bacasız OSB’si “Kandıra Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, GİOSB”8 yıldır bir kişinin karşı çıkması nedeniyle kurulamıyor.
TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşması 3 Ekim 2009’da Cumhurbaşkanları Abdullah Gül (Türkiye), Kurmanbek Bakiyev (Kırgızistan), İlham Aliyev (Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hıdır Saparaliyev (Türkmenistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı) tarafından imzalanmış ve 23 madde olarak süresiz hayata geçirilmişti. Kısa adı da TÜRK KONSEYİ olarak benimsenmişti.
Buna anlaşmaya göre; Türk Dili konuşan ülkeler Özbekistan (İslam Kerimov), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Mehmet Ali Talat) ve diğerleri Nahcivan Anlaşmasının katılımına da açık olacaktı. Bir millet yedi devlet olarak bu anlaşma tescil edilmişti.
İLK BORÇLANMALAR, İLK YABANCI DANIŞMANLAR – Ruhittin SÖNMEZ
İLK BORÇLANMALAR, İLK YABANCI DANIŞMANLAR - Ruhittin SÖNMEZ
Mc Kinsey adlı şirketin Türkiye’ye “danışmanlık” mı yapacağı, “kayyum” olarak mı görev yapacağı tartışılıyor. Doğru bir karar verebilmek için tarihimizdeki benzer tecrübeleri hatırlamak faydalı olacak.
Ecdadımız Osmanlı ilk dış borçlanmasından sonra bakın neler yaşadı?
Osmanlı Devleti ilk dış borçlanmasını 1854’de yaptı. Bundan önce hiç dışarıdan borç almamıştı. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında başlayan Kırım Savaşında savaş masrafları borç almaya itti. Çünkü Osmanlı Devletinin gelirleri, senede 7.500.000 lira olarak tahmin ediliyordu.
Abdülmecit, 4 Ağustos 1854 tarihli bir irade ile bir borçlanma için yazılı bir anlaşma yapılmasına izin verdi. 3.000.000 İngiliz sterlini tutarındaki ilk borç için 30.000 Türk lirası tutarında Mısır’ın vergisi teminat gösterildi.
Daha sonra yeni borçlanma anlaşmaları yapılmaya devam etti.
Fransa ve İngiltere ile 1855 yılında yeni bir borçlanma anlaşması daha yapıldı. Bu anlaşmaya, İngiliz ve Fransız Hükümetleri, geliri savaşın sürdürülmesinde kullanılmak üzere kefil olmuşlardı. Borçlanmaya teminat olarak Mısır vergisinden artan kısım ile hükümetin umumi geliri ve İzmir ve Suriye gümrük hasılatı gösterildi. Borçlanma Londra’da Rothschild Müessesesine ihale edildi.
İngiliz ve Fransız hükümetleri, Osmanlı Hükümetinden borçlanmayla elde dilecek olan tutarın sadece savaş masraflarına ayrılmasını garanti altına almak istedi. Bunun için bir yaptırım gücü oluşturacak biçimde denetleyecek ve Hazine hesaplarını inceleyecek iki komiser atama hakkı talep ettiler.
Donald Blaisdell’e göre, bu muamele YABANCI DEVLETLERİN DENETİMİ KAVRAMININ tohumlarını içermektedir.
Bu amaçla İngiltere ve Fransa birer memur görevlendirdi.
MC KİNSEY VE DÜYUN-U UMUMİYE – Ruhittin SÖNMEZ
MC KİNSEY VE DÜYUN-U UMUMİYE – Ruhittin SÖNMEZ
“Hükümet, borçların yıllık taksitlerini ödeme zamanı gelinceye kadar bunlarla meşgul olmamak ve vadeleri geldiğinde uykudan uyanmak âdetini benimsemişti. Bu sebepten, 1866 senesi yıllık ödemeleri için hiç bir hazırlık yapılmadığı halde, bunlar gelip çatmışlardı. Taksitleri ödemek için yine yeni bir borçlanma düşünüldü.”
Bu cümleleri Özge Varol isimli bir araştırmacının Yüksek Lisans tezinden aldım.
Görülüyor ki ceddimiz Osmanlı da şimdiki yöneticilerimizden pek farklı davranmamış. Bir başka deyişle şimdiki yöneticilerimiz ecdadımızın yaşadıklarından ibret almamış.
Son 16 yıldır hızla artan dış borçların taksitlerini ödeme zamanı gelmişti. Fakat hükümet saray, yol, AVM gibi inşaat işlerine para harcamakla meşguldü.
Vade gelip yeni borç para bulunamayınca “dış güçler bize ekonomik savaş açtı” dediler.
"Vatan sevgisini Suriyeli muhacir çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz." – Fazlı KÖKSAL
"Vatan sevgisini Suriyeli muhacir çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz." - Fazlı KÖKSAL
Bir romanda geçse, güzel hatta şiirsi diye tanımlanabilecek bir cümle... Suriyeli asker kaçaklarına karşı söyleniyorsa, anlam olarak da doğru ...
Ama bu sözün muhatabı Türk Milletine mensup kişilerse, hele iddia edildiği gibi lise öğrencileri ise, kim söylemiş olursa olsun yanlışın dik alası...
Çünkü biz Türkler, vatan sevgisini, Tanrıkut Mete'den bu yana çok çok iyi biliriz...
ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI’NIN SORUNLARI – Alptekin CEVHERLİ
ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI’NIN SORUNLARI - Alptekin CEVHERLİ
Bugün sizlerle asırlık bir davamızı paylaşmak istiyorum…
Sanmayın ki sıkıcı bir konuyu sizlerle hasbihal edeceğim.
Yaklaşık 500 yıldır yaşadığımız sıkıntıların, ihanetlerin ve vurdumduymazlıkların hesabını bugün bizler veriyoruz. Böyle giderse çocuklarımız ve torunlarımız da dedelerimizin hatalarının bedellerini ödemeye devam edecek. Çünkü millet ömründe 100 yıl, bir gün gibidir…
Şöyle ki; Türk dilinin en ünlü şairlerinden olan Fuzulî’nin günümüze kadar intikal edebilmiş eserlerinin yaklaşık 40 bin farklı kelime kullanılarak yazıldığını araştırmacılar tespit etmiş. Büyük üstadın günümüze ulaşamayan ve eserlerinde yer vermediği kendi dağarcığında bulunan kelimeleri de hesaplarsak yaklaşık 100 bin kelimenin üzerinde bir Türkçe hazinesi olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Bugün üniversite mezunu, yıllarca edebiyat dersi almış ortalama bir gencimizin iddia edildiği gibi 400 kelime ile konuştuğunu varsayarsak, yaklaşık 450 yılda millet olarak, çağdaş Türk edebiyatı olarak nereden nereye geldiğimizi varın siz hesap edin…
Fıkra Değil Gerçek! – Alptekin CEVHERLİ
Fıkra Değil Gerçek! - Alptekin CEVHERLİ
Kıymetli dostlar uzun bir aradan sonra yine birlikteyiz…
Bektaşi’ye sormuşlar “namaz kılar mısın” diye…
Hızlı hızlı cevap vermiş:
“Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama” diye…
Peki demişler rakı içer misin?
Aheste aheste yanıtlamış:
“Akşamdaaaan akşamaaaa…”
Bizim yazılar da sanırım “bayramdan bayrama, bayramdan bayrama” sık sık yazılıyor…
Kandıra nire? Kepez nire? – Engin ŞAHİN
Kandıra nire? Kepez nire? – Engin ŞAHİN
Amir Ateş.
Türkiye’nin ünlü bestekârlarından.
Türk Sanat Müziğinde 2 bin 500 kadar bestesi var.
8-10 kadar eseri çok popüler.
Sadece bestekâr değil. Aynı zamanda mevlithan ve hafız. Üçüne de sahip nadir isimlerden.
İstanbul’daki meşhur Üsküdar Musiki Cemiyetinin de başkanı.
Amir Ateş, Kandıralı. Yani hemşehrimiz. Kaynarca’ya yolu üzerindeki eski adıyla Yağdeş, yeni adı Esentepe köyünden. Sonrasında eğitim hayatı için orada kalıyor, Türkiye’ye mal oluyor, eserleriyle büyük ün yapıyor, şöhrete kavuşuyor. Yıllar önce televizyonlarda devamlı programlar yapmışlığı vardır.
Halen Türkiye genelinde çeşitli illerde onun adına geceler düzenleniyor.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığının çeşitli illerde açtığı ezan ve benzeri yarışmalarda jüri üyeliği yapıyor.
1440’NCI YILINMUHASEBESİ – Süleyman PEKİN
1440’NCI YILINMUHASEBESİ – Süleyman PEKİN
Hicrî takvim malûm 622’den başlıyor. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle birlikte İslam tarihinde devlet düzeni ve anayasa sistemi teamülü de başlar. 4 Halife Dönemi, Emevî ve Abbasî dönemleriyle Arap; Selçuklu ve Osmanlı dönemleriyle de Türk öncülüğünde geçen asırlar..
Hicrî olarak ilk 4,5 asırda Araplar, sonraki 9 asırda Türkler önde; son asır ise ortada.. Bu asırda birara tek bağımsız Müslüman devlet biz kalmıştık ve hatta Mustafa Kemal’in başını çektiği Millî Bağımsızlık Hareketi olmasaydı tümden İslam Dünyası sıfır çekecekti. Türk İnkılâbı’nın ilhamıyla peşisıra geldi ve bugün itibarıyla 57’ye ulaştı.
Toplamda 1,7 milyarlık nüfusuyla Dünya nüfusunun yüzde 23’ünü oluşturan 57 İslam ülkesinin GSYH olarak toplam geliri 7 trilyon doların biraz altında, yani Dünya gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde 9’u bile değil. Aşağı - yukarı Çin’in GSYH’nın yarısı kadar..
UFO ALDATMACASI – Hasan GÜNAYDIN
UFO ALDATMACASI - Hasan GÜNAYDIN
Öncelikle belirtmeliyim ki, bu yazıyı yazabilmek için başta Alien Unleash ve Section 51 tarafından yayınlananlar olmak üzere, UFO (Unknown Flying Object, Bilinmeyen Uçan Cisim) görüntüsü olduğu iddia edilen yüzlerce film seyrettim. Sonra bunun zaman kaybı olduğunu düşündüm fakat filmlerde kullanılan güzel müzikleri hatırlayınca pek te üzülmedim. Film teknikleri konusunda bilgi sahibi olmadığım için söz konusu filmleri teknik açıdan analiz etmem mümkün değil ancak bazı mantıksızlıkları gönül rahatlığıyla özetleyebilirim.
1) Filmlerin büyük çoğunluğu insansız alanlarda çekilmiş. Mekan ormanlık bir alan fakat ne hikmetse kaliteli (profesyonel) film çekebilecek biri o esnada orada tam teşekküllü bir şekilde hazır bulunuyor. Zaman, mekan ve olanaklar açısından nasıl denk getiriyorsa her defasında kaliteli bir film çekmeyi başarıyor. Çoğunlukla film çekerken elleri dahi titremiyor, korkudan film çekmeyi bile unutmuyor, hatta kaçmıyor.
EMİN ÇÖLAŞAN’IN MİNİK KUŞU SUSUNCA – Fazlı KÖKSAL
EMİN ÇÖLAŞAN’IN MİNİK KUŞU SUSUNCA - Fazlı KÖKSAL
65 Yaşından sonra memurluk yapamazsın...
Melekelerini, yeteneklerini kaybedince, sanatını icra edemezsin...
Yüzsüz değilsen, taraftarın kalmayınca siyaseti bırakırsın.
Ama kimse okumasa da, çağın gerisinde kalsan da, köşe yazarlığına devam edersin... Ölene kadar... Türkiye’de köşe yazarlarının yaş ortalaması sanırım altmışın üzerindedir… Emekli profesör, emekli yüksek yargıç, emekli bürokrat köşe yazarlığına soyunur… Meslekten gelenler de köşe yazarlığını bırakmaz…
KADIN CİNAYETLERİ NEDEN BU KADAR ÇOĞALDI??? – Doç.Dr. Süleyman ÇOŞKUNER
KADIN CİNAYETLERİ NEDEN BU KADAR ÇOĞALDI??? – Doç.Dr. Süleyman ÇOŞKUNER
Eskiden bu kadar fazla kadın cinayetleri olmazdı.
Genellikle kadınlar geçimsiz ve huzursuz eşleri tarafından özellikle de bilmem kaç bıçak darbesiyle ve silahlarla katlediliyorlar.
Eşler bu eylemi çok da severek yapmıyorlar herhalde. Çoğu da kendilerini de öldürüyorlar. Hatta bazıları cinnetin en doruğuna çıkıp, ailenin tümünü veya o anda kime rastlarsa onları da öldürüyorlar.
Sağ kalan katillerin alacağı cezayı çekmeye kesinlikle ömrü yetmeyecek.
Her yönüyle çok hazin bir durum.
Merak ettiğim konu ise:
Aile Bakanlığı, psikiyatrisler, sosyologlar ve psikologlar bu hazin durumu ne zaman araştıracaklar?
Katledilen kadın sayısı hangi sayıyı bulunca???
Eşini katleden kocalara neden yaptıkları hiç soruldu mu???
FUAT UĞUR’A AÇIK MEKTUP: “ANDIMIZ”IN IRKÇILIKLA İLGİSİ YOKTUR – Dr. Sakin ÖNER
“ANDIMIZ”IN IRKÇILIKLA İLGİSİ YOKTUR - Dr. Sakin ÖNER
Sayın Uğur, Türkiye gazetesinin 8 Eylül 2018 tarihli nüshasındaki yazınızda Sözcü gazetesinin üç gün önce Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a yaptığı “Açılım yüzünden kaldırılan Andımız yeniden okunsun” çağrısına tepkinizi içeren yazınızı ibretle okudum.
"Andımız"dan "İlköğretim okullarındaki tüm öğrencilere papağan gibi ezberlettirilen bir metin" olarak bahsetmişsiniz. Sayın Uğur, "Andımız" papağana ezberletilen bir tekerleme değil, çocuklarımıza milli kimliklerini kazanmaları, insani ve ahlaki değerleri içselleştirerek benliklerini geliştirmeleri amacıyla okutulan bir metindi. Milli birlik ve beraberliğimize önemli katkı sağlayan "Andımız", aynı zamanda çocuklarımızın iyi, vicdanlı ve saygılı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak amacıyla okutuluyordu.
MÜSLÜM GÜRSES ÖLDÜ, MÜSLÜMCÜLÜK YAŞIYOR – Süleyman PEKİN
MÜSLÜM GÜRSES ÖLDÜ, MÜSLÜMCÜLÜK YAŞIYOR – Süleyman PEKİN
(Yoğun istek üzerine..)
Ben bir Müslümcü’yüm. Ve Müslümcülük isyankârlıktır. Devrana, dertlere, sevgilere, ezilmişliğe, belirsizliğe, dünyalık hırslara ve yaşamaya, hayata isyan. İsyan bir problemin çığlık olup haykırılmış halidir. Kaportacı çıraklarının, overlokçu kızların, kahvelerde iş sırası bekleyenlerin ve hayattan artık hiçbir şey beklemeyenlerin, ölümle kol kola gidenlerin müziğidir.
Sessiz büyüyen bir devrimdi Müslümcülük. Ve bunun en az farkında olan kişisiydi Müslüm Gürses. ‘Arı balı yapar fakat izah edemez’ misali ne yorum gücünün ne de müziğinin kitleler üzerindeki sağaltıcı gücünün farkındaydı o. Her topluluk – bilhassa ezilmişler – ritmini arar yükselmek için. Bazen ritim de yaşanan hayat gibi ağır ve sislidir.
ÇÖZÜM İÇİN KARENİN DIŞINA ÇIKMA ZAMANI – Ruhittin SÖNMEZ
ÇÖZÜM İÇİN KARENİN DIŞINA ÇIKMA ZAMANI - Ruhittin SÖNMEZ
Ülkemizin içinde bulunduğu problemler bir “beka sorunu” mertebesine ulaşmış durumda. Ekonomi, eğitim, dış politika, din anlayışı, ahlak, siyaset vd alanlarda bugüne kadar denenmiş çözüm yolları ile iyi bir sonuç alamadığımız ortada.
Devletimizi yönetenler karşılaştığımız problemleri çözmeye çalışırken girdiğimiz çıkmazın farkındalar. Bu sebeple bildikleri bütün çözüm yollarını tekrar tekrar deniyorlar. Ancak çözümsüzlüğün sıkıntısıyla bunaldıkları da açık.
Çünkü alıştıkları yönetim tarzı ve zihinlerinde yer eden çözüm metotları mevcut sorunları çözmeye yetmiyor.
A.Einstein “problemleri doğuran davranış biçimlerini devam ettirerek problemlerimizi çözmemizin mümkün olmadığını” söylüyor.
Ancak insanların alışkanlıklarını ve önyargılarını değiştirmeleri çok zordur. Yeni davranış biçimlerini benimsemeleri ve uygulamaları da çok nadir seçtikleri bir yoldur.
Yaşadığımız ve gittikçe etkilerini daha fazla hissedeceğimiz ağır ekonomik krizden çıkmamız da, dış politikada sıkıştığımız köşeden kurtulmamız da devletimizi yönetenlerin yeni davranış biçimleri benimsemesine ve uygulamasına bağlı.
Eğitimde, devlet yönetiminde, din anlayışımızda, hayatın her alanında problemler yaratan kalitesizlik çemberinden çıkış da aynı şekilde alıştığımız yönetim tarzının değişmesiyle mümkün olacak.
TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON – ATA ZİRVESİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
TÜRK DÜNYASI’NIN ÇOLPON-ATA ZİRVESİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşması 3 Ekim 2009’da Cumhurbaşkanları Abdullah Gül (Türkiye), Kurmanbek Bakiyev (Kırgızistan), İlham Aliyev (Azerbaycan), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hıdır Saparaliyev (Türkmenistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı) tarafından imzalanmış ve 23 madde olarak süresiz hayata geçirilmişti. Kısa adı da TÜRK KONSEYİ olarak benimsenmişti.
Buna anlaşmaya göre; Türk Dili konuşan ülkeler Özbekistan (İslam Kerimov), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Mehmet Ali Talat) ve diğerleri Nahcivan Anlaşmasının katılımına da açık olacaktı. Bir millet yedi devlet olarak bu anlaşma tescil edilmişti.
PROF. DR. ALİ OSMAN ÖZCAN AŞKI BIRAKIP GİTTİ – Aysel FERAH ÖZCAN
PROF. DR. ALİ OSMAN ÖZCAN AŞKI BIRAKIP GİTTİ - Aysel FERAH ÖZCAN
Doğruluğu, çalışkanlığı, üretkenliği, ilkeli olmayı, vatanı, milleti, bayrağı ve bilim için yaşamayı ülkü edinen eşim, sevdiceğim, aşkım, göz bebeğim, tutkum, arkadaşım, dostum, hocam Prof. Dr. Ali Osman ÖZCAN yaşama aşkla bağlı olan nadir şahsiyetlerdendi.
Ali Osman Özcan demek, mücadele demektir. Doğumuyla başlayan mücadelesi, zorluklarla dolu hayatı demir gibi sağlam iradeli bir şahsiyetin teşekkülünde büyük rol oynar. Daha o annesinin karnındayken anne ve babası ayrılırlar. Doğumundan itibaren yokluğun, acının, ayrılıkların hüküm sürdüğü bir ortamda ecesinin (Babaanne) kendisine bir buçuk yaşındayken kol kanat germesiyle ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiyi tadarak geleceğe odaklanır.
Çalışmanın ne demek olduğunu dört-beş yaşlarındayken önüne katılan on kuzusunu Zonguldak’ın dik yamaçlarında güderken öğrenir. “Akıllı bir çocuk olmasaydım kurda tilkiye yem olurdum” diyen Ali Osman Özcan, uçsuz bucaksız, ıssız ormanlarda aklını en ince noktalarına kadar kullanarak hayatta kalmanın ilk sınavlarını verir.
Kişiliğinin şekillenmesinde çocukluk döneminde karşılaştığı çetin koşullar etkili olur: Ekmeğini taştan çıkaran, büyükle büyük küçükle küçük olabilen, her şeyi kendi başına öğrenmeyi öğrenen, hayatta yalnızlığa ve korkusuzluğa göğüs gerebilen, ketum, sevecen, arabulucu bir çocuk. Köyün en güzel, en sevimli, en akıllı, en yalnız çocuğu…
DURMUŞ YILMAZ’ın yabancı bir yayın organında yayınlanmış makalesi
2000’li yıllarda Türkiye, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biriydi. Hayalleri ise çok daha büyüktü. Ankara, 2 trilyon dolar GSYİH’la dünyanın en büyük onuncu ekonomisi olmayı, kişi başına düşen geliri 25 bin dolara yükseltmeyi, ihracatını ise 500 milyar doların üzerine çıkarmayı hedefliyordu. Goldman Sachs’in MINT’inden The Economist’in CIVETS’ine, küresel ekonominin yükselen değerleri için bulunan her formülde mutlaka Türkiye’nin T’si de vardı.
BİZ İÇERİDEN SİZ DIŞARIDAN – Ruhittin SÖNMEZ
BİZ İÇERİDEN SİZ DIŞARIDAN – Ruhittin SÖNMEZ
“Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizi” olması muhtemel bir ekonomik türbülans içine girdik. Bu ağır krizin oluşmasında elbette dış tesirler de var ama asıl olan içeride bizim yaptıklarımız.
Borç aldığımız elâlemin parasını har vurup harman savurmak, üretim yerine tüketim harcamalarına yönelmek, hukuk devleti olmaktan uzaklaşmak ve vatandaşlarımız arasında ayrışma ve kutuplaştırma yaratmak. Bunlar bizim içeride yaptıklarımız.
BAĞIMSIZ MEDYA, ŞEFFAFLIK VE EKONOMİ – Ruhittin SÖNMEZ
BAĞIMSIZ MEDYA, ŞEFFAFLIK VE EKONOMİ – Ruhittin SÖNMEZ
Son zamanlarda bağımsız medyanın ne kadar önemli olduğunu iliklerime kadar hissetmeye başladım.
Eskiden en sevdiğim tartışma programlarını izlemeye tahammül edemiyorum. Sözde “uzman”, “bilim adamı” ve “aydın” sıfatlı kişilerin yalakalık sınırlarını bu kadar zorlamaları, zekâmızla alay edercesine en temel yanlışları bile savunmalarını izlemek bir işkence haline geldi.
Bir sade vatandaş olarak haber alma ve bilgilendirilme hakkımın bu kadar engellendiği, medya gücünün bu kadar kötüye kullanıldığı bir dönem hatırlamıyorum.
“Tek adamın” ve “güçlü iktidarın” aleyhine tek cümle söyleyemeyen, tek satır yazamayanların muhalefet liderlerine aslanlar gibi saldırdıklarını görüyoruz.
Her geçen gün, farkında olmadan, TV’de haber ve yorum izlemeye ayırdığım zamanı azaltıyorum.