65 Yaşından sonra memurluk yapamazsın...
Melekelerini, yeteneklerini kaybedince, sanatını icra edemezsin...
Yüzsüz değilsen, taraftarın kalmayınca siyaseti bırakırsın.
Ama kimse okumasa da, çağın gerisinde kalsan da, köşe yazarlığına devam edersin... Ölene kadar... Türkiye’de köşe yazarlarının yaş ortalaması sanırım altmışın üzerindedir… Emekli profesör, emekli yüksek yargıç, emekli bürokrat köşe yazarlığına soyunur… Meslekten gelenler de köşe yazarlığını bırakmaz…
Diplomalımız da dahil, vatandaşlarımız okumaz… Okursa da yalnızca gazete okur... Göz attığı köşe yazarı ne diyorsa papağan gibi onu tekrarlar… Türkiye’de bir fikri derinlik problemi varsa ,bunda derinliği olmayan, kahvedeki adama hitap eden yazılar kaleme alan köşe yazarlarının büyük payı vardır… Çoğunu okumanın insana katacağı bir şey de yoktur… Onları okumak bir damla bal almak için bir çuval keçiboynuzu yemeye benzer… Kuru laf kalabalığı…
Mesela Emin Çölaşan... Eskiden “Minik Kuş”undan duyduklarını yazardı. Minik Kuşu ötmeyince yazacak konu bulamıyor…
5 Eylül 2018 tarihli yazısında Türk Zirvesine ve Türk Devletlerine saldırmış… Yazı ya dezenformasyon amacıyla yazılmış ya da tam bir cahillik örneği…
Nereden başlayalım; yazının başında başlıyorsun hataya; Tacikistan’ı Türk Cumhuriyetleri arasında sayıyorsun. Tacikistan halkı Fars asıllıdır, Türk Devletleri arasında sayılmaz… Tüm devletleri sayıyor sonra “vesaire”… Allah aşkına bilmiyorsan birisine sor “vesaire” ne zaman kullanılır…
Sonra ardı ardına bilgi yanlışları; “Azerbaycan dışında bunlardan hiçbirinin dili Türkçe değil”, “Aralarında Türkçe değil, kendi dillerinde veya Rusça konuşurlar.” Bu kadar yanlışı nasıl düzeltelim. Sakallı Celal’in dediği gibi “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür.”. Sovyet Rusya’nın yıllarca nasıl bir kültür emperyalizmi uyguladığını, lehçe farklılıklarında nasıl ayrı diller yaratmaya çabaladığını, Kırgız Türkçesine Kırgızca, Türkmen Türkçesine Türkmence, Kazak Türkçesine Kazakça, Özbek Türkçesine Özbekçe, Azerbaycan Türkçesine Azerice diyerek nasıl ayrı diller ve dolayısıyla ayrı milletler yaratmaya çalıştığını, bunların Türkçeden farklı diller olduğunu iddia etmenin Rus şovenizmine hizmet etmek olduğunu bilmeyecek kadar cahil misin?
“Bir teraziye vursak bunlar ne ölçüde Türk?” diye soruyor sonra, utanmadan!.. Çölaşan ve Çölaşan gibilerine Türkçenin en büyük şairlerinden Azerbaycan Türkü Bahtiyar Vahapzade “Ben Türküm” şiirinde nasıl cevap veriyor;
“Eslimi, neslimi tanıyıram men,
Garışıg deyilem, özümden hürkem.
Sen kimsen, sen nesen, özün bilersen,
Men ilk gaynaşımdan Türk oğlu Türkem!”
Ve haddini aşmaya devam ediyor; “Bu devletler Türk düşmanı, Türk vatandaşlarına, iş adamlarına ne zorluklar çıkarıyorlar”. SSCB yıkılınca Türk Devletlerine akbabalar gibi üşüşen, her türlü dalavereyi çeviren oraları soyup soğana çeviren “Türk” iş adamlarını unutarak… Onların her işine karışan, kardeş olarak görmeyip, yönetilecek devletler olarak gören siyasileri, “Onlar şii, biz sünniyiz” diye Azerbaycan’ı İran’ın kucağına yitmek isteyen devlet adamlarını (!), onları yabancı gibi gören bürokratları, Orta Asya Türklüğünün en büyük devlet adamı olarak gördüğü Emir Timur’u, Kuzey ve Güney Azerbaycan Türklüğünün çok değer verdiği Şah İsmail’i küçültücü ifadelere ders kitaplarında hâlâ yer verilmesini görmezden gelerek, Türk Devletlerini suçlamak hangi gerekçe ile izah edilebilir?
Türkiye’nin resmen böyle bir talebi olup olmadığını sorgulamadan, “biz Karabağ için ne yaptık” diye düşünmeden, Bazı Türk Milletvekillerinin Avrupa Parlamentosunda Azerbaycan aleyhindeki bir karar lehine oy kullandıklarını hatırlamadan, Sarkisyan’ın isteği üzerine Bursa Stadında Azerbaycan bayraklarının toplanıp çöpe atıldığını unutarak “Azerbaycan bile KKTC’yi tanımıyor” dedikten sonra “Bir millet iki milletmiş! Hadi canım sen de!” demek en hafif tabiriyle aymazlıktır..
Beyefendi fırsat düştükçe “Atatürkçü” olduğunu söyler. Türk Cumhuriyetleri birer birer kril alfabesini terk edip Türkiye ile alfabe birliği kurmak için Latin Alfabesine geçerken, Türk Cumhuriyetlerine Atatürk heykelleri dikilirken bu yazıyı yazmak . “Azerbaycan'ın sevinci bizim sevincimiz, kaderi de bizim kaderimizdir.” Diyen Atatürk’e rağmen , “Bir millet iki milletmiş! Hadi canım sen de!” demek Atatürkçülükle ne ölçüde bağdaşır? İnsaf ehline sormak isterim…
Sayın Çölaşan;
Sen “Türküm bu açıdan kendimi mutlu hissediyorum” diyen Resulzade’yi bilir misin?
Sen "Dilde, Fikirde, İşte birlik" diyen İsmail Gaspıralı’yı bilir misin?
Sen Altay Kartalı Osman Batur'u bilir misin?
Sen Başkurdistan Cumhurbaşkanı Zeki Velidi Togan'ı bilir misin?
Sen Atatürk’ün esgeri Elçibey’i bilir misin?
Sen Kazanlı Ayaz İshaki'yi bilir misin?
Sen Türk dünyasının gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden Fuzuli'yi bilir misin?
Sen Genceli Nizami'yi bilir misin?
Sen kendi milletine düşman “Mankurt”ları romanlaştıran Türk Dünyasının en büyük romancısı Cengiz Aytmatov’u bilir misin?
Uluğ Bey'i, Ali Kuşçu'yu bilir misin?
Senin Babürname'den haberin var mı?
Ya Sultan Galiyev'den...
Onları bilsen bu yazıyı yazmazdın…
Atatürkçü geçinirsin...
Atatürk'ün yakın arkadaşları, Yusuf Akçora, Ahmet Ağaoğlu kim bilir misin?
Senin kafanla; Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için "Türkiye Cumhuriyeti Sınırları dışında doğanlar Cumhurbaşkanı olamaz" diye kanun teklifi veren Atatürk Düşmanının kafası arasında fark var mı?
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.