
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ÇEMBERİ KIRILDI – Ruhittin SÖNMEZ
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ÇEMBERİ KIRILDI – Ruhittin SÖNMEZ
31 Mart seçimlerinin ilk sonucu şudur: Bu seçimlerde AKP ilk defa yenilebileceğini, muhalefet de AKP’yi yenebileceklerini gördü.
17 senedir muhalefete hâkim olan “öğrenilmiş çaresizlik” çemberi kırıldı.
Türkiye ekonomisinin yüzde 70-80’ini üreten büyükşehirler artık Millet İttifakı adayları tarafından yönetilecek. Üç büyük şehre ilaveten kazanılan özellikle Antalya, Adana, Mersin çok önemli.
Surda büyük bir gedik açıldı.
Kütüphane Haftası ve Kitap Okuma Kültürü! – İsmail KAHRAMAN
Kütüphane Haftası ve Kitap Okuma Kültürü! – İsmail KAHRAMAN
SEÇİM, GEÇİM, GOLAN, KANDİL – Ruhittin SÖNMEZ
SEÇİM, GEÇİM, GOLAN, KANDİL – Ruhittin SÖNMEZ
Başlıktaki dört kelimenin birbiriyle bağlantısı olmadığı sanılsa da gerçek öyle değil.
Yerel seçimlerde bile ekonomi ve dış politika belirleyici etki yaratabiliyor.
Mesela bu hafta içinde döviz kurlarında ani bir sıçrama oldu. Dolar 5,20 TL civarında iken birden 5,80 TL’ye yaklaştı. Bu tırmanma engellenemese bıçak sırtı yerlerdeki oy dengesi değişebilirdi.
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası kurun 5,5 TL’yi geçmemesi için ne gerekiyorsa yapmak üzere harekete geçti.
Dövizin ateşini düşürmek için TL arzını aşırı kıstı, Londra swap piyasasında TL faizlerinin bir anda yıllık yüzde 200-300’e yükselmesini göze aldı. Hatta bir hafta önce yüzde 22 olan, gecelik TL swap oranı yüzde 1320’e kadar çıktı. Yabancılar TL bulmak için Borsa’daki Türk şirketlerine yaptıkları yatırımları sattı. Borsa çakıldı.
Halil İbrahim Bayrakçı, “Yabancı yatırımcılar için Türk lirası varlıklardan kaçış, hele uzun dönemli her şeyden çıkış maalesef başladı. Adamların kısa vadeli 3-5 günlük, hacimsiz swap işlemlerinin önünü kesmenin cezasını başta Türk Lirası tahvil piyasası, borsa ve bankalarımız bilahare topyekun Türk milleti olarak biz ödeyeceğiz.
Kaçınılmaz son başladı. Artık gerçek krize giriyoruz. Tahminimden de önce süreç başladı, güçlü sinyaller geliyor. Bir kaç ay içinde kriz tepe noktasına ulaşır bu gidişle” diyor.
Ege Cansen ise borç bulmadaki sıkıntımızı değerlendirmiş: “%4,5 faizli eski dış borçlara takla attırmak için aldığımız yeni dış borçlara %8'in üzerinde faiz ödemeyi kabul ettik.”
“Dolara %8 faiz ödeyerek borç almak, TEFECİNİN ELİNE DÜŞMEK gibidir. “İkinci el tahvil piyasasında bizim kâğıtların fiili dolar faizi” %10'ların üstüne çıktı.
Bu da, yeni borçlanmalarda dövize %10'dan yüksek faiz teklifi etmek zorunda
kalmak demektir ki; BU FAHİŞ FAİZ, borçlanmada “SONUN BAŞLANGICI” olabilir.”
Seçime kur ve faiz artışı ile girmemek için yapılan operasyonların seçime kadar bu maksada hizmet etse de, Türk Ekonomisine ağır hasarlar verdirdiği değerlendiriliyor. Buna ilaveten yakın gelecekte kur ve faizin birlikte artışına engel olunamayacağı öngörülüyor.
Bu demektir ki seçimden sonra ağır bir geçim sorunu yaşayacağız.
TEHDİTLERİN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM – Ruhittin SÖNMEZ
TEHDİTLERİN GÖLGESİNDE BİR SEÇİM – Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 31 Martta yapılacak yerel seçimler kampanyası boyunca çeşitli çevrelere hesap soracağını ve derslerinin verileceğini söyledi.
Bakın kimlere ne söylemiş.
Ø Dövizin Yükselmesinden Sorumlu Tuttuğu “Döviz Eylemleri İçine Girenlere”:
“Seçimin arefesinde döviz eylemleri içine girenlere sesleniyorum. Hepinizin kimliğini biliyoruz. Neler yaptığınızı biliyoruz. Şu an BDDK bazı adımlar attı. Ama şunu bilin ki seçim sonrası bunun faturasını çok ağır keseceğiz. Provokatif eylemlere girenler bunun bedelini ödeyecek. Piyasadan döviz toplayın, döviz yükselecek şöyle böyle olacak diyenler. Bunların hesabını soracağız.”
Akıllı Kararlar Veriyor muyuz? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Akıllı Kararlar Veriyor muyuz? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Her gün vermiş olduğumuz kararlar ve yapmış olduğumuz şeyler dört sebebe dayanır: Göze hitap ettiği için, kulağa hitap ettiği için, duygulara hitap ettiği için ve akla hitap ettiği için…
İnsanlar göze, kulağa ve duygulara dayalı kararlar alıyorlar. Aklına dayanarak karar veren insanların toplam nüfusa oranı % 5’i geçmez… (Woodsmall, s. 200).
Aldığımız kararların % 90’ı duygularımıza dayanır. Mantığımızı hareketlerimizi haklı çıkarmak için kullanırız. Birine mantık çerçevesi içinde hitap ederseniz, onu ikna etme şansınız azalır. Bu sebeple mantığı ve akla uygun düşünme tarzını duygu temelli ifadelere dönüştermemiz gerekir ( Lieberman, s. 145).
İnsanları ikna etmek için onların davranış kalıplarını iyi bilmeliyiz. Davranış kalıpları ömür boyu geliştirdiğimiz zihinsel alışkanlıklardır. İnsanlar belli kalıpların etkisinde kalarak karar verirler.
NLP uzmanı Wyatt Woodsmall’ göre, nüfusun yaklaşık % 40 görsel karar kalıbına göre karar verir. Bu grupta görsellik ve göze hitap önem kazanır.
Nüfusun Yaklaşık % 5- 10’u işitsel kalıba göre karar verir. Bu grupta kulağa hitap önem kazanır.
Nüfusun Yaklaşık % 40’ı duygusal karar kalıbına sahiptir. Bu kişiler rahatlık veren duygulara dayanarak karar verirler ( Woodsmall, s. 218).
Çarparım Ulan Aşkım(?) – Alptekin CEVHERLİ
Çarparım Ulan Aşkım(?) - Alptekin CEVHERLİ
Bundan bir kaç gün önce elimde bir kitap, il halk kütüphanesine doğru gidiyorum. Önümde de 17 – 18 yaşlarında bir kız, bir erkek el ele tutuşmuş yürüyorlar…
Kütüphanenin bahçesine onlar önde, ben arkada girdik.
Öndeki delikanlı kıza sanki vuracakmış gibi birden elini havaya kaldırdı ve bağırdı:
- Çarparım ulan aşkım!
Ben tabi arkada şoke olmuş vaziyette bakıyorum…
Kız ise istifini hiç bozmadan:
- Öküüüz, seni seviyorum lan! Deyip uzandı ve gencin yanağına bir öpücük konduruverdi…
Sonra kol kola girip, kütüphane kapısından içeri daldılar…
‘Üçüncü taraf’ kazandı ve biz kaybettik… / Adnan İSLAMOĞULLARI
'Üçüncü taraf' kazandı ve biz kaybettik… / Adnan İSLAMOĞULLARI
“Evet, doğru. Kavgadan kaçıyorum. Çünkü, böyle bir kavganın faydasına inanmıyorum. Her iki tarafın da kaybedeceğini, şimdilik hiç hesaba katmadığımız üçüncü bir tarafın kazanacağını biliyorum. Bu üçüncü zümrenin hem her iki tarafa, hem de vatanın bütünlüğüne düşman olduğunu biliyorum. Böyle bir sonucun felaket olacağını da biliyorum…”
Yukarıda, söylenmesinin ve yazılmasının üzerinden artık çok uzun yıllar geçen sözler merhum Gâlip Ağabey’e ait, Gâlip Erdem’e….
Evet, bahsettiği ‘üçüncü taraf’ kazandı ve biz kavga eden iki taraf kaybettik, hem de fena kaybettik…
O zamanlarda bilmediğimiz o ‘üçüncü taraf’ kazandı…
O ‘üçüncü taraf’ kavga eden iki tarafa da düşmandı, hâlâ da düşman…
O ‘üçüncü taraf’ın bizler gibi bir vatan telâkkileri hiç olmadı, bugün de yok ve olmayacak. Ayakları bu toprakla basmadı, bu topraklardan kuvvet bulmadı, bulmayacak…
O ‘üçüncü taraf’ yani kavga etmeyen taraf, biz kavga ederken de İstiklâl Marşı’na saygı duymadı, yere oturarak protesto etti, biz kavga ederken de Türk kelimesine alerjileri vardı, bundan sonra da saygı duymayacaklar, alerjileri hep devam edecek…
Bizler, birbirimizi kırarken o o ‘üçüncü taraf’ güçlendi, büyüdü, çoğaldı, zenginleşti…
SEVİYESİZLİĞİN VE AHLAKSIZLIĞIN BU KADARI- Ruhittin SÖNMEZ
SEVİYESİZLİĞİN VE AHLAKSIZLIĞIN BU KADARI- Ruhittin SÖNMEZ
Siyasetin ahlaki düzleminden her geçen gün daha da uzaklaştırıldığı, rezil bir seçim dönemi yaşıyoruz.
Seçim kampanyasındaki partilere sağlanan imkânlar arasındaki adaletsizlik, iktidar partisinin devletin bütün imkânlarını haksız yere kullanırken, muhalefetin yasal haklarını bile kullandırılmamasına alışmıştık.
Yandaş medyanın ve devletin TRT’sinin tek taraflı yayınları da artık yadırganmaz olmuştu.
Fakat bu defa rakiplere iftiranın katmerlisi eklendi.
Kuyruklu yalan haberlerle kutsal değerler üzerinden kitleleri infiale teşvik etmekten çekinmediler.
Hatta rakip parti liderlerini teröristlerden emir almakla, bu partilere oy verenleri teröre destek olmakla suçladılar. Bunun gibiakıldışı ithamlarla insanlara hakaret ettiler.
AKP Genel Başkanı seçim kampanyasını yürütürken, bir yandan Cumhurbaşkanlığının bütün gücünü ve imkânlarını siyasi amacı için kullanmaktan çekinmiyor. Bu rağmen kendisini eleştiren rakip lider için “Cumhurbaşkanına hakaret etti” diye suç duyurunda bulundu.
Dahası İyi Parti liderini hapse attırmakla tehdit etmek gibi demokratik bir ülkede akla bile gelemeyecek konuşmalar yaptı.
NE KADAR KISKANSALAR YERİDİR- Ruhittin SÖNMEZ
NE KADAR KISKANSALAR YERİDİR- Ruhittin SÖNMEZ
Almanya Şansölyesi yaptığı mitinglerde Ana Muhalefet Partisi Başkanını, “Bay Hans terör örgütleriyle işbirliği yapıyorsun, sen ülkedeki bütün kötülüklerin başısın” diye, hedef gösterdi.
Japonya Başbakanı, Meclisteki partilerden birinin başkanının kendisini eleştirmesine kızdı, bu “hadsizliktir, edepsizliktir. "Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin” diye mahkemelere yol gösterdi. Rakibini “O’nun kaçacak deliği de yok, hesaplaşacağız. Hesabı ağır olacak” diye tehdit etti.
Japonya muhalefet lideri bu tehdide karşı, “Seni tutuklatacağım diyorsun. Elinden geleni ardında koyma. Senden toz zerresi kadar korkarsam namerdim. Hodri meydan. Ölümse ölüm, hapisse hapis, bir milim geri adım atmam. Varsa fıtratımda kanım kurusun" dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında partisinin oylarını artırmak için Fransız halkın üzerine seçim otobüsünden bizzat kendi elleriyle 200 gramlık çay paketleri ve bez pazar torbası fırlattı. Fransızlar, Cumhurbaşkanının attığı çay ve torbaları kapmak için, adeta birbirini ezdi.
Norveç Başbakanı Pazar ayinine katılmak için helikopterlerin nezaret ettiği, 300 araçlık konvoy ve 3000 korumayla kiliseye gitti.
ABD Başkanı seçim kampanyasında günde iki miting, bir kapalı salon toplantısı ve bir TV programında konuşmakta. Bütün konuşmaları TV kanallarının yüzde 80’inde canlı yayınla veriliyor.
Hollanda Başbakanı muhalefet liderine karşı “açtığı davaları hep kazandığını ve rakibinin kendisine milyonlarca Euro tazminat ödediğini” anlatarak övündü.
İsveç’te rüşvet olarak 463 bin avroluk saat aldığı belirlenen Bakan yargılanmadı.
Rusya Devlet Başkanı soğan stoklayanları ve marketleri gıda teröristi olarak ilan etti.
Kandıra’da seçim neden kıran kırana geçecek – M.Tanzer ÜNAL
Kandıra’da seçim neden kıran kırana geçecek - M.Tanzer ÜNAL
Bir seçim öncesi daha yine yollardayız.
Amacımız ilçelerin “seçim havasını” koklamak.
Seçmenin nabzını tutmak…
Yaşananları görmek, dinlemek…
Kandıra’dan başladık.
Gün olarak da özellikle çarşambayı seçtik.
Çarşamba, Kandıra’nın pazarı…
Köylü, ya ürününü satmak veya alışveriş yapmak için çarşambaları ilçeye gelir.
Hemen hemen her köyden birileri ile görüşmek mümkün.
Üstelik o gün, tesadüf, hem “Millet İttifakı” adayı Ercüment Şahin’in, hem de “Cumhur İttifakı” adayı Adnan Turan’ın salon toplantıları var.
DİKTATÖRLERİN YÖNTEMLERİ – Ruhittin SÖNMEZ
DİKTATÖRLERİN YÖNTEMLERİ – Ruhittin SÖNMEZ
Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in geliştirdiği ve Hitler’in uyguladığı propaganda tekniklerini ben dâhil çok kişiden okumuş olabilirsiniz. Meğer Lenin de bu tekniklerden faydalanmış hatta geliştirerek kullanmış.
Yeniçağ’da Arslan Bulut, Lenin ve Hitler'in propaganda yöntemlerini hatırlatan bir araştırmayı paylaşmış. Yazının kaynağı Harvard Üniversitesi'nden doktoralı tarihçi ve Sovyet sistemi üzerinde uzman Prof. Peter Kenez.
Kenez'e göre Hitler'in kullandığı, Lenin tarafından daha rafine haline getirilen propaganda yöntemleri şöyle:
1- Amaca ulaşmak için her yol mubahtır. Yaptıkların, ister ahlakî olsun, isterse olmasın, amacına ulaşınca onların hiçbir anlamı kalmaz.
2- Bir ordu komutanı edası ile emir ver, azınlıkta olmalarına rağmen kendi taraftarlarını çoğunluk diye tanımla.
3- Her krizi, her felaketi lehine kullan, yalan söyle, kriz ve felaketleri başkalarına yükle, suçu başkalarına at ve yandaş medya ile koro halinde karalamayı sürdür. İftira et izi kalır. Beyinlerdeki algıyı yönet. Bir şeyi ilk defa duyanlar hep ona inanırlar.
4- Muhaliflere aşağılayıcı, bölücü, inkâr edici sıfatlar yükle. Onlara "asalak" de, "ihanet içindeler" de, "yalancılar" de. Kendinden öncekileri devamlı suçla.
5- İnsanları öldür, astır veya mahkûm et, geride kalan muhalefeti korkut, mahkemelerle, şikâyetlerle, polisle, sana bağlı milis güçleri ile din adamları ile...
6- Tarihsel gerçekleri inkâr et, kendi çıkarına göre değiştir, çarpıt ve hakaret et.
Benim Ömrüm.!! – Yüksel ERCAN
Benim Ömrüm.!! – Yüksel ERCAN
Önceki gün yazdığımız “Pişmanlıklar” konulu yazı sonrası bize geri dönen okuyucularımızın verdiği tepki aslında toplum olarak yıllar yılı nasıl büyük yanılgılar yaşadığımızın da bir fotoğrafı gibi, İstediği mesleği seçemeyen, Yaşamak istediği merkezin çok uzaklarına düşen, İlk aşkı ile evlenemeyen, Siyasette beklediği noktalara gelemeyen yüzlerce okuyucumuzun ömürlerinin büyük bir pişmanlık içerisinde sürüp gittiğine şahit olduk.
İşin kötü tarafı bize geri dönüş yapan okuyucularımızın çok büyük bir bölümü de bizim gibi artık hayatının sonbaharını yaşayanlardan oluşuyor, Bizzat bizi telefon ile arayan okuyucularımıza “Artık olan olmuş bu yaştan sonra ne yerimizi, ne hayatımızı nede alışkanlılarımızı değiştirecek durumda değiliz, Bu saatten sonra sağlığımıza dikkat edip, Allah’ım hayırlı bir ölüm ver demekten başka da bir çıkış olduğunu düşünmüyoruz”şeklinde öğüt vermeyi de ihmal etmedik.
Okuyucularımıza bu şekilde öğüt verirken ister istemez farkına vardık ki ömür su gibi hatta sudan daha hızlı bir şekilde geçip gidiyor, Meydana gelen kazalar sonucu hayatını kaybedenler, toplu ölümler, eceli ile ölenler derken etrafımızda kim varsa teker teker hayatımızdan çıkıp bizi terk ediyor.
Kocaeli Hakkını Helal Eder Mi? – Ahmet AKÇAALAN
Kocaeli Hakkını Helal Eder Mi? - Ahmet AKÇAALAN
Asıl konuya girmeden önce siyasette önemli bir detaya dikkat çekmek istiyorum.
Nedir bu konu?
Hakim olmadığın konuda konuşmayacaksın.
MHP Kocaeli İl Başkanı Aydın Ünlü, Tahir Büyükakın ile birlikte Kocaeli Büyükşehir’in borçsuz olacağını söyledi.
Bir sohbetimizde Tahir Büyükakın rakamlarla bilgi verdi.
Ve borç durumunu anlattı.
Hiç MHP İl Başkanı Aydın Ünlü’nün söylediği gibi değil.
Büyükşehir’in borçları 2040 yılında bitiyor.
Ondan öncesi mümkün değil.
Nitekim bugün ağzında ki baklayı Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu çıkardı.
Büyükşehir Belediyesi’nin borcunun 20 yıl sonra yani 2040 yılında biteceğini açıkladı.
TÜRKİYE’YE BUCAK’TAN BAKIŞ – Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE’YE BUCAK’TAN BAKIŞ - Ruhittin SÖNMEZ
Otuz dokuz senedir Kocaeli’de yaşıyorum. Fakat doğup büyüdüğüm ilçemle (Bucak/ Burdur) bağımı hiç koparmadım. Bayram, düğün ve diğer vesilelerle memleketime gidip geliyorum.
İYİ Parti Bucak Belediye Başkan adayı Av. Alparslan Dursun arkadaşım. O’nun ve Belediye Meclis Üyelikleri ve İl Genel Meclisi üyeliklerine aday olan ekibinin tanıtım programı için üç günlüğüne Bucak’a gittim.
Yapılan tanıtım toplantısına katılım çok renkliydi. Sadece İYİ Parti değil, Millet İttifakının diğer bileşeni CHP de kurumsal yapısıyla katılmıştı. Ayrıca Demokrat Partililer, MHP’liler, BBP’liler ve AKP’den ümidini kesmiş veya iç çatışmalar nedeniyle küsüp istifa edenler de dikkati çekiyordu.
İYİ Parti’den, Kurucular Kurulunda ve Partinin tüzüğünü hazırlayan komisyonda çalışma arkadaşım olan, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ile Isparta Milletvekili Aylin Cesur da katıldı.
CHP kanadından ise Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz katıldı.
Her iki partinin Burdur, Isparta İl Başkanları, Bucak İlçe Başkanları ve diğer önemli isimleri de salonda idi.
Bu defa değişim isteyenler bir araya gelmiş, çok canlı ve heyecanlı bir birliktelikoluşmuştu.
KENDİMİZE DÖNÜP BİR BAKMALI MIYIZ? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
KENDİMİZE DÖNÜP BİR BAKMALI MIYIZ? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Rus Tankları İkinci Dünya Savaşı’nda Berlin’e girene kadar, Almanlar Rusya’yı işgal ettiklerine inanıyorlardı. Çünkü Adolf Hitler’i destekleyen gazete ve radyolar öyle haber veriyorlardı. Ancak gerçek öyle değildi. Eğer bir ülkenin kendi insanlarını aldatan bir medyası varsa o ülkenin belki de başka düşmana ihtiyacı yoktur.
SOSYAL HAYATIMIZDA ÇOK SESLİLİK
Böylesi hatırlatmalar sosyal medyada dolaşırken benim de dikkatimi çekti. Durdum 1961 yılında Kilis’te başlayan fiili, 1967’de İstanbul’da devam eden resmi gazeteciliğim hatırıma geldi. O günden bugünlere kadar tek sesli bir gazetecilik yaşamışız meğer. Hala da devam ediyor. Gazete okumaya başladığım ve Vakıf Akbaba’ya abone olduğum günlerde siyasi partilerin gazeteleri vardı. Demokrat Parti Kudret, Tercüman, Osman Bölükbaşı’nın lideri olduğu Millet Partisi’nin Millet, CHP Ulus, Vatan adındaki gazetelerle önce yandaşı olduğu parti, sonra gazetecilik için yayın yaparlardı.
27 Mayıs Darbesi de öyle oldu. Darbecilerin çıkardıkları bir kanunla gazetelerde darbeyi ima edecek aleyhte bir yazıya bile müsaade etmezlerdi! Adalet Partisi’nin Adalet, Son Havadis, CHP’nin Ulus ve Tanin, Yeni Türkiye Partisi’nin Öncü adındaki gazeteleri yandaşlık örnekleriydi. Daha sonra siyasi hayatımıza katılan partilerin de gazeteleri oldu. Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi, Milli Gazete ile basın tarihimize girdi. Hergün Milliyetçi Hareket Partisi ile paralel gitti. Aykut Edipali’nin Millet Partisi Bayrak ve Sancak ile örtüştü. Böyle oldu da ne oldu?
12 Eylül Askeri Darbesi geldi çattı.
DUYMAK İSTEMEDİĞİMİZ GERÇEKLER – Ruhittin SÖNMEZ
DUYMAK İSTEMEDİĞİMİZ GERÇEKLER – Ruhittin SÖNMEZ
Son zamanlarda halkımızın kötü şeyler duymak istemediğini, seçim kampanyalarında mevcut sıkıntıları ve geleceğe dair felaket senaryolarını anlatmanın muhalefet açısından olumsuz bir kampanya olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Bunun psikolojik açıklamasını belki de “gelecekten korkmak” şeklinde açıklayabiliyordum.
Hani “devekuşu gibi kafayı kuma gömmek” tabiri vardır ya. İnsanlar da gelecek bir felakete karşı yüzünü, gözünü kapatıp, çökerek veya yatarak tepki verirler.
Ekonomik kriz dediğimiz buzdağının görünen ve görünmeyen kısmını anlattığımızda böyle bir tepkinin aynı zamanda felaketi anlatana öfkeye de yol açabildiğini görüyoruz.
Bu psikolojik tepki olayının bambaşka bir açıklaması olacağını keşfettim.
“Emret Bakanım” adlı, 80’li yılların efsane bir TV dizisi vardı. Bu dizinin unutulmaz repliklerini hatırlatan bir yazıdaki cümle bana “işte budur” dedirtti.
“- Demokraside vatandaşın bunu bilme hakkı var!
- Hayır, Sayın Bakanım. Bilmeme hakkı var. Bilmek sadece suça ortaklık duygusu verir onlara. Bilmemenin bir saygınlığı var.”
Mario Raul de Morais Andrade, "Olgunluğun Kıymetli Zamanı" kitabından kısa bir alıntı… / Doç.Dr. Süleyman ÇOŞKUNER
Mario Raul de Morais Andrade, "Olgunluğun Kıymetli Zamanı" kitabından kısa bir alıntı... / Doç.Dr. Süleyman ÇOŞKUNER
Yazar ileri yaşların nasıl daha fazla değerli olduğunu ve hayata nasıl bakılması gerektiğini çok güzel cümlelerle vurguluyor....
"Olgunluk dönemimde, kalan yıllarımı saydım ve yaşadığımdan çok daha az zamanım kaldığını keşfettim.
Bir şekerleme paketi kazanmış küçük bir çocuk gibi yılları büyük bir zevkle ve iştahla yedim, ama azalmaya başladıklarını hissedince artık teker teker, tadını çıkararak yiyorum.
Artık yasaların ve yönetmeliklerin tartışılıp durduğu ve hiçbir işe yaramayacağını bildiğim sonsuz toplantılara ayıracak zamanım yok.
Takvim yaşlarına rağmen hâlâ büyümeyen aptal insanlara destek olmak için de zamanım yok.
Vasatlıkla uğraşmak için de zaman ayıramam.
BANA GÜZEL BİR ŞEYLER SÖYLE… / Ruhittin SÖNMEZ
BANA GÜZEL BİR ŞEYLER SÖYLE… / Ruhittin SÖNMEZ
İnsanlar geleceklerini ilgilendiren konularda kötü şeyler duymak istemez.
1999 depreminden sonra birçok uzman yıllarca Marmara Bölgesinde 30 yıl içinde yine büyük bir deprem olacağını, ciddi tedbirlerin alınmasının gerekli olduğunu anlattılar durdular.
Uzmanlardan sadece bir kişi ilk 30 yılda böyle bir deprem olma ihtimalinin çok düşük olduğunu, muhtemel depremin çok daha ileri bir tarihte olabileceğini söyledi. Hepimiz rahatladık. En fazla bu uzmana inandık. Çoğumuz “biz öldükten sonra olur” ümidiyle deprem korkusundan kurtulduk.
Ama uzmanların çoğunluğunun söylediği gibi deprem zamanı yaklaştı mı, yoksa önümüzde hala uzunca bir zaman dilimi var mı bilemiyoruz. Deprem zamanı gelince olacak.
Bu toplum psikolojisi seçim kampanyalarında mutlaka gözetilmesi gereken bir husustur.
KANDIRALILAR DERNEĞİ’NDE AMİR ATEŞ OLABİLMEK – Abdullah KÖKTÜRK
KANDIRALILAR DERNEĞİ’NDE AMİR ATEŞ OLABİLMEK – Abdullah KÖKTÜRK
11 Ocak 1994’de başlayan, 26. şeref yılını üyeleri ve hemşerileriyle paylaşan ve de kutlayan Kandıralılar Derneği’ni biz de kutluyoruz. Mükemmel bir geceydi…
Kimler yoktu ki bu muhteşem gecede!
Kuruluşundan bu güne, görev yapmış tüm başkanlar ve üyeler, 31 Mart yerel seçimler dolayısıyla adaylığı ilan edilmiş hemen hemen tüm partilerin adayları; bu siyasi partilerin il, ilçe başkanları ve üyeleri, esnaflar, muhtarlarımız, yerel sanatçılar ve birçok misafir…
Bu yemekli gecede her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Oturma düzeni kimseyi kırmadan, incitmeden bir ahenk içinde organize edilmiş.
Ozan Arif – Halil ALTIPARMAK
Büyük Türk Ozanı Arif Şirin vefat etmiştir. Ruhu Şad olsun,mekânı cennet olsun.
Hiçbir etkileşim içerisinde değilim. Beni bilenler olmayacağımı da bilir.
Ozan Arif, Türk Milletine samimi hizmet etme gayretinde olmuş ve bu konuda da çok bedel ödemiştir. Hataları oldu ise, Tanrı taksiratını affetsin.
Özellikle 12 Eylül ihtilalindeki yiğit mücadelesi unutulur gibi değildir. O dönemdeki yiğit duruşu, kendisi ile aynı görüşte olmayanlar tarafından bile son derece takdirle karşılanmıştır.
Bu özelliği dışında, bir sanatçı olarak, unutulmaya yüz tutmuş ozanlık geleneğimizin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisidir.