Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

17Mar/190

‘Üçüncü taraf’ kazandı ve biz kaybettik… / Adnan İSLAMOĞULLARI

ucuncu_taraf_kazandi_ve_biz_kaybettik_adnan_islamogullari_h92660_e6e10

'Üçüncü taraf' kazandı ve biz kaybettik… / Adnan İSLAMOĞULLARI

“Evet, doğru. Kavgadan kaçıyorum. Çünkü, böyle bir kavganın faydasına inanmıyorum. Her iki tarafın da kaybedeceğini, şimdilik hiç hesaba katmadığımız üçüncü bir tarafın kazanacağını biliyorum. Bu üçüncü zümrenin hem her iki tarafa, hem de vatanın bütünlüğüne düşman olduğunu biliyorum. Böyle bir sonucun felaket olacağını da biliyorum…”

Yukarıda, söylenmesinin ve yazılmasının üzerinden artık çok uzun yıllar geçen sözler merhum Gâlip Ağabey’e ait, Gâlip Erdem’e….

Evet, bahsettiği ‘üçüncü taraf’ kazandı ve biz kavga eden iki taraf kaybettik, hem de fena kaybettik…

O zamanlarda bilmediğimiz o ‘üçüncü taraf’ kazandı…

O ‘üçüncü taraf’ kavga eden iki tarafa da düşmandı, hâlâ da düşman…

O ‘üçüncü taraf’ın bizler gibi bir vatan telâkkileri hiç olmadı, bugün de yok ve olmayacak. Ayakları bu toprakla basmadı, bu topraklardan kuvvet bulmadı, bulmayacak…

O ‘üçüncü taraf’ yani kavga etmeyen taraf, biz kavga ederken de İstiklâl Marşı’na saygı duymadı, yere oturarak protesto etti, biz kavga ederken de Türk kelimesine alerjileri vardı, bundan sonra da saygı duymayacaklar, alerjileri hep devam edecek…

Bizler, birbirimizi kırarken o o ‘üçüncü taraf’ güçlendi, büyüdü, çoğaldı, zenginleşti…

Bizler gencecik bedenlerimizle Fatiha’larla uğurlanırken kara toprağa, o ‘üçüncü taraf’ Fatiha’yı tecvidli okumayı öğrendi…

Bizler, etten kemikten yumruklarımızı sıkarken ve sallarken, bizler ciğerimizi delen bıçaklara açarken göğüslerimizi ve bizler sahici mermilerle düşerken yere, o ‘üçüncü taraf’ karate salonlarında dövüş oyunları oynadı…  

Bizler, o keskin düdük çaldığında tank paletleri altında ezilirken, o ‘üçüncü taraf’ bir sille yemedi, bir gün bile sigaya çekilmedi… 

Bizler, nemli, soğuk ve karanlık taş duvarlar arasında geçirirken uzun yılları, o ‘üçüncü taraf’ güneşin tadını çıkardı, tecvidli Fatihalar okudu…

Bizler, fenâ fi’d devle uğruna feda ederken gençliklerimizi, o devletin urganlarında son nefeslerimizi verirken, o ‘üçüncü taraf’ iktidar basamaklarının ucunda emin oldukları iktidar sırasının heyecanıyla titredi…

Bizler kaybettik, onlar kazandı…

Bizler yalnız o ‘üçüncü taraf’ karşısında mı kaybettik?

Hayır…

Biz içeriden de kaybettik, içeride de kaybettik…

Hakikat adına itiraz ettikçe kaybettik… Hakikatin yanında saf tuttukça kaybettik… “Durun, bu yol yol değil, bu yol yanlış” dedikçe kaybettik… “Kendinize  gelin” dedikçe kaybettik…

“Bizim bir mazimiz var, bizim kadim değerlerimiz var, bizim bir mücadelemiz var, bizim inandıklarımız var, bizim fikirlerimiz var, bizim ideallerimiz var” dedikçe kaybettik… 

Her yanlışınızı dürüstçe yüzünüze karşı söylediğimiz için kaybettik…

Bizler, sizin bitip tükenmek bilmeyen dalaverelerinize kaybettik… Bizler, sizin egemenlerle vardığınız mutabakatlara kaybettik… Bizler, sizin alacakaranlık kuşaklarında yaptığınız anlaşmalara kaybettik… Bizler, sizin yalanlarınıza kaybettik… Bizler, sizin hırslarınıza kaybettik… Bizler, sizin samimiyetsizliğinize kaybettik…

Biz içeriden ve içeride de kaybettik, siz kazandınız, sizinle birlikte egemenleriniz de kazandı…

Biliyoruz, bizi hiç sevmediniz aslında…

Bizi, dümen suyunuza hiç gitmediğimiz için sevmediniz… Bizi, savaşta sağ çıkma ihtmaili en az olan azap askerleri olarak gördünüz ve hiç sevmediniz… Bizi, robot olamadığımız için, yanlışınızı doğrularımızdan, inandıklarımızdan, mâzimizden, mücadelemizden ve fikirlerimizden daha doğru bulmadığımız için hiç sevmediniz… Bizi, takla atmayı bilmediğimiz ve beceremediğimiz için, yalan söylemekten ar ettiğimiz için, inanmadıklarımızla amel etmediğimiz için hiç sevmediniz…

‘Üçüncü taraf’ kazandı ve biz hem ‘üçüncü taraf’a hem de içimize yenildik…

Kimimiz çekildik kuşe-i uzletimize, kimimiz geçim derdinde, kimimiz hastane köşelerinde, kimimiz teşne olduk ‘üçüncü taraf’a ve ‘üçüncü taraf’ın şaibeli isimlerine kendi içimizden mâzi uydurmaya, kimimiz üç kuruşluk mevkilere zebun olduk, kimimiz orada, kimimiz burada…

Ve…

Her geçen gün birer ikişer çekiliyoruz bu dünyadan, yani ayak altından çekiliyoruz…

Gün geçmiyor ki, bir haber düşmesin sosyal medyaya, “… dâvâsı sanıklarından … …’ı kaybettik.”

Gün geçmiyor ki, bir haber düşmesin sosyal medyaya, “… dâvâsı sanıklarından … …’ hastaneye kaldırıldı, yoğun bakımda…"

Her geçen gün birer ikişer çekiliyoruz bu dünyadan, yani ayak altından çekiliyoruz…

Sabredin, az kaldı…

Birkaç yıla kadar, müşterek maziyi ve kimin kaç kuruş ettiğini bilenler ve size itiraz edenler çekilecek hepten bu dünyadan, yani ayak altından, rahat edeceksiniz… 

‘Üçüncü taraf’ ile mutlu, mesut yaşayacaksınız…

Ama hiç unutmayın, insanlık gâliplerin değil, mağlupların hasletleri üzerinden yükseldi hep ve hep böyle olacak...

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.