Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
1Oca/140

TARİH SÜRECİNDE KOCAELİ TÜRKMENLERİ – Abdullah KÖKTÜRK

abdullah köktürkTARİH SÜRECİNDE KOCAELİ TÜRKMENLERİ - Abdullah KÖKTÜRK

Orhan Gazi döneminde, AKÇAKOCA’nın da büyük gayret ve emekleri sonunda bugünkü Kocaeli ilimize yerleşen Türkmenlerimiz, tarih süreci içinde ve bu topraklarda yaşamanın yollarını aradılar. Tabii ki yeni toprakları yurt yapmak kolay olmadı.

Üç – beş, haneyle kurulan bu Türkmen (manav) köylerindeki evler, birbirine çok yakın yapılır, evler Çandı dediğimiz birbirine geçmeli ağaçlardan yapılırdı. Büyük ve geniş yapılan bu evlerin ortasında büyükçe bir oda olurdu. Tüm aile fertleri bu odada otururdu. Bu büyük odaya İÇE odası veya KÖŞK denilirdi.

Evin yan pencereleri yoktu. Çünkü bu oda evin ortasında idi. Bu odanın çevresinde ayrıca odalarda mevcuttu. İç oda veya köşk denilen bu odanın yapısı otağ çadırına benzerdi. Orta uç kısmında gökyüzü tarafında küçük bir pencere olurdu. Bu pencere de kar yağınca kapanır, zaman zaman oda karanlık kalırdı. Keten tohumu (bezir) yağı ile yanan kandillerle aydınlatma ihtiyacı karşılanırdı. Soğuktan korunmak için evin ortasına alınan bu odanın, bir köşesinde ateşin devamlı yandığı ocak vardı. Bu ocaklar ısınma, aydınlatma ve yemek pişirmek için kullanılırdı. Bu ocaklarda bol miktarda meşe ve gürgen odunu yakılırdı.

31Ara/130

120 MİLYAR DOLAR ZARARIN SORUMLUSU BAŞBAKANDIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez av120 MİLYAR DOLAR ZARARIN SORUMLUSU BAŞBAKANDIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "17 Aralık'tan bu yana (11 günde) 120 milyar dolar maalesef zarar var. Yazık değil mi, bunu nasıl yaparsınız?” dedi.

Peki, 120 milyar dolarlık bir zarar olduysa sebebi ne olabilir?

“Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması” başlayınca, Başbakan “hedefin kendisi olduğu” kanaatine vardı. Can havliyle gerilimi tırmandırdı.

Recep Tayyip Erdoğan, olayı “yargı darbesi” olarak algılamasa, gerilimi tırmandırmasa ve şöyle sözler söyleseydi, Türkiye böyle bir krize girer miydi?

“Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini yapabiliyorlarsa, güven verici bir gelişmedir. Bundan kim neden rahatsız olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece ağır, son derece vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hâkimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.”

Bu sözleri söylemek O’nun için bu kadar zor olmamalıydı.

Çünkü alıntı yaptığım bu cümleleri 21.04.2009 da Başbakan R.T.Erdoğan kendisi söylemişti.

30Ara/130

ADALET – Cevat NAS

cevat nasADALET – Cevat NAS

Yetimin hakkını gasp edenleri,
Bu millet uyanıp pert de etmeli.
Yalan, hile ile devlet malını, 
Yiyenleri asla, affetmemeli...

Yiyor, içiyorlar, malı götürüp,
Bunlar dış güçlerin işidir deyip.
Hele bak bak hele! Sıyrılacak uyanık!
Makamlar bunlara dar edilmeli...

Sabır sabır gardaş, nereye kadar...
Atı alan Üsküdar’da kalmalı.
Bu ülkeyi soyan baban da olsa,
Ayağa kalkmalı, hesap sormalı.

Şu hale bak milyarlarca parayı,
Ben mi koydum kutuların içine.
Boşuna uydurma bunca yalanı
İnanmayacağız artık sözüne...

ABD, İsrail işi değil bu...
Bu malı belli ki siz götürdünüz,
Müslümanım deyip halkı kandırıp,
Şerefi, imanı çöpe gömdünüz.

Ülkeye baş bulmak gecikse bile,
Devlet Ebed Müddet, devam etmeli...
Ülke yönetenler, Ömer olupta,
Adalette asla gecikmemeli.

29Ara/130

Herkesten çok özür diliyorum! – Mehmet ERYÜREK

imagesHerkesten çok özür diliyorum! – Mehmet ERYÜREK

Ya, biz ne kadar art niyetli, ne kadar hüsnü zandan uzak mendebur bir adammışız.

Adam ayakkabı kutularına o paraları İmam Hatip Okulu yaptırmak için saklamış ama biz adamın hakkında etmedik laflar bırakmamışız.

Bu kadar vicdan sahibi, dinine-diyanetine bağlı bir şahsiyeti nasıl yanlış anlamışız anlamıyorum arkadaş.

Akıl tutulması denen şey bu olsa gerek.

Ne olur hakkını helal etsin bizlere yoksa bu dünyamızdan olduğumuz gibi öbür âlemimizi de perişan etmiş olacağız.

Hele şu Rıza Saraf denen şahsiyet var ya… İşte ondan herkesin helallik alması gerekir.

Türkiye’nin ekonomisine sağladığı katkılar nasıl görmezden gelinir de yok ona rüşvet yok buna mangır-tangır, yok 1,5 ton altın yüklü uçaklar falan… Bu kadar günahla ne yapacağız biz?

28Ara/130

Ferman padişahındır… / Dr. Hasan Günaydın

2011.07.24necdetsevinfatihcamii025_thumbSON 20 YILIN KISA YORUMU - Dr. Hasan GÜNAYDIN

Büyük Ortadoğu Projesi’ni kurgulayanların Kürt kartını açması, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en samimi dost ve müttefiki olan, O’nunla omuz omuza Kore’de evlatlarını şehit veren Türk Milleti’nin güven ve sevgisini yok etmiş, kalbini kırmış ve sırtından bıçaklanmış hissini uyandırmıştır.

A, B, C, D, F vs. planlar ara projeler olup, netice itibarıyla, karşı durulması imkansız görünen dünya devi Amerika Birleşik Devletleri’nin önünde tercih yapması gereken 2 temel stratejik plan bulunmaktadır:

1. Türk Milleti’ni topyekün tarihten silmek,

2. Samimi adımlar atarak bu saf, temiz, duygusal ve güvenilir milletin gönlünü yeniden kazanmak.

İnsanı tüketim aracı olarak gören, onun duygularını hiçe sayan ve  uluslararası ilişkileri tek taraflı günübirlik çıkar ilişkisi olarak ele alanlar yanılırlar.

Masalsı ve duygusal görünse de; toplumların da kalpleri vardır ve bir kez kırıldı mı onarmak oldukça zordur. Gücün getirdiği hırs, küçümseme, umursamazlık, tepeden inme yöneticilerin sağladığı başarılar ve zafer sarhoşluğundan uzaklaşıldığında görülecektir ki, tarih boyunca hiçbir devlet ilelebet baki kalamamıştır ve kalamayacaktır.

Devletler de, aynen insanlar gibi, başka toplumların dostluklarını ve desteklerini kazandıkça güçlerine güç katarlar ve onlarla kol kola girdiklerinde aslında kendi ömürlerini uzatırlar. Zira, ortaya çıkan sinerji daha büyük ve kolay elde edilen başarıların kapısını aralar. Buna mukabil, küçücük bir sivrisinek bile koskoca sultanları alt etmeyi başarabilir.

Sözün özü; karar verme önceliği –tarihte dönem dönem Türk Milleti’nin olduğu gibi- her zaman güçlü olanındır. Ferman padişahındır…

26Ara/130

Meral Akşener, Cumhurbaşkanı mı olacak?

r-meralaksener-300200-806668Gazeteci yazar Ünal Tanık, Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı olabileceğini yazdı.

Gündeme ilişkin değerlendirmeleriyle ve ileriye dönük analizleriyle dikkatleri çeken Ünal Tanık, Meral Akşener'i Köşk'e çıkaracak hesabı deşifre etti. Rotahaber.com sitesinin de Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Ünal Tanık, CHP'de Mustafa Sarıgül'ün ön plana çıkarılarakObama'nın Demokrat Partisi yapısında bir görüntünün hakim olacağını kaydetti.

Böyle bir durumda AK Parti'nin safdışı bırakılması için yeni bir taktiğin ortaya çıkabileceğini belirten Tanık,kamuoyunun sempatisini kazanan bir aday olarak Meral Akşener'in Çankaya Köşkü'ne çıkabileceğini bildirdi.

26Ara/130

“SOFRAYI KURAN KALDIRSIN” / Süleyman Pekin

“SOFRAYI KURAN KALDIRSIN” / Süleyman Pekin

Zaten öyle de oluyor. 1947’den beri.. Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan çizgisi bilhassa.. 60 İhtilalinin ikinci perdesi, 71 Muhtırası, 80 Darbesi de cabası.. Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller de yedek kupon..

Elbette “hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait” olduğu fakat 2 bin 500 yıldır devletleri ordu tarafından kurulan ve kollanan, ayrıca halkı da “ordu millet” tabir olunan devasa bir tecrübenin bu donatım işinde sofranın bir ayağından tutmaması yada çaktırmadan sofra örtüsünü serdirmemesi imkansız.

Yesevî Ocağı’na bağlı alpler Ortaasya birikimini Ortadoğu ve Balkanlara transfer ettiler. Anlayacağınız Anadolu’da ve dört bir yanında bin yılı aşkın zamandır sofraları biz kurduk, kaldırdık. Osmanlı’yı kuran Selçuklu devlet aklıdır, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran da Osmanlı devlet aklıdır. “O kan, bu kandır” mısrasında olduğu gibi ‘o akıl, şu akıldır’.

25Ara/130

İSTİFA MI? O DA NE? – Halil Altıparmak

halil altıparmakİSTİFA MI? O DA NE? - Halil Altıparmak

Her şeyi anlıyorum.

Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı olmak için 1,5 yıldır her şeyi göze almış bir psikolojide.

Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, ülke nereye ve nasıl giderse gitsin, insanımız hangi bedelleri öderse ödesin, yeter ki, Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olsun.

Abdullah Gül, ben Cumhurbaşkanı adayı değilim demediği müddetçe, Tayyip ERDOĞAN’ın bu psikolojisi daha katmerlenerek devam edecek.

Bunları anlayabiliyorum da, hatta bir yıldan beri yaşananları bu ölçüden hareketle önceden tahmin de ettim bile.

24Ara/130

BİZ HANGİ TARAFTAYIZ – Av. Tevfik Karabulut

tevfik karabulut  avBİZ HANGİ TARAFTAYIZ - Tevfik Karabulut

Safların keskinleştiği,duyguların öne çıktığı zamanlarda aklın yol göstericiliği zora girer.

Yine de doğru olan duyguları akıl ve vicdanın yol göstericiliğine teslim etmektir.

Aklımız ve vicdanımıza saygı duyduğumuz içindir ki;

-Düşmanlığın ve husumetin değil kardeşliğin tarafındayız. Çünkü bu milletin çocuklarının enerjilerini birbirleriyle kavgada harcama lüksü yoktur.

-Adaletsizliği, yolsuzluğu, nüfuz süistimalini, hırsızlığı babamız da yapsa karşısındayız. Adaletin, dürüst yönetimin, milletin verdiği makamların ve yetkilerin yalnızca milletin çıkarları için kullanılmasından tarafız.

-Ülkemiz ve milletimiz üzerinde hesapları olan küresel emperyalistlerin oyunlarını bildiğimiz için milli duruşlardan tarafız. Ağaya dayanma mantığına ve bu mantığın ürünü olan işbirlikçiliğe, taşeron tavırlara karşıyız.

-Ne yapalım başka çaremiz yok diyenlerden değil istersek yaparız diyenlerdeniz.

-Hoşa gidiyor diye kimseye sövmediğimiz gibi belki bize de bir şeyler düşer diye birilerine yalakalık yapmayız.

İnandığını söyleyenlerin tarafındayız.

Hangi tarafta olduğumuzu merak edenlere duyurulur.

xxx Av. Tevfik Karabulut kardeşim Ordu’dan hissiyatımıza tercüman olmuş..

24Ara/130

AKP- CEMAAT SAVAŞINDA GEMİLER YAKILDI – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez av

Bir hafta öncesine kadar, AKP ve Cemaat arasındaki savaşın kazan-kazan anlayışı ile bir yerde durdurulup, ateşkes yapılmasını bekleyenler çoğunluktaydı.

Ancak “büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu”nun kendisine yönelebileceğini gören Başbakan Erdoğan, karşı hamleyle Emniyet’teki (başta operasyonu yürütenler olmak üzere) cemaatçi kadroyu komple tasfiye etmeye başladı.

Bu sebeple Fethullah Gülenhırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkân vermesin” dediği o müthiş bedduasını yayımlattı.

Diğer taraftan Başbakan Erdoğan’ın “hem dindarım diyeceksin hem de gözünü kırpmadan masum insanlara iftira atacaksın. Yazıklar olsun! Devlette paralel bir yapı olmaz. İninize gireceğiz didik didik edeceğiz” sözleri artık geri dönüş olmadığını göstermekte.

24Ara/130

Çocuklarınıza “KEŞKE” Dedirtmeyin–Doğan CÜCELOĞLU

48116_599332706774238_633675388_n   Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?”

“Sohbet ediyor musunuz?”

“Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.”

23Ara/130

HEM MAĞRUR, HEM MAĞDUR OLUNAMAZ – Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

sakin önerHEM MAĞRUR, HEM MAĞDUR OLUNAMAZ -  Yrd. Doç. Dr. Sakin ÖNER

Garip bir toplum olduk.

Mağdurların, muhaliflerin, güçsüzlerin, yoksulların, mazlumların, ezilenlerin, adaletsizliğe ve kıyıma uğrayanların, doğru, dürüst ve edep sahibi olanların sesi ve soluğu çıkmıyor.

Buna karşılık mağrurların, muktedirlerin, güçlülerin, varlıklıların, zulmedenlerin, ezenlerin, adaleti katledenlerin, kıyımcıların, yolsuzluk yapan ve yaptıranların, edep ve ahlaktan yoksun olanların ise sesleri ve solukları ise olabildiğince birincilerden daha çok çıkıyor.

Sizin anlayacağınız ikinciler, birincilerden daha cesur, daha atak ve daha cüretkâr…

Bir insan; Hem mağrur, hem mağdur… Hem muktedir, hem muhalif… Hem suçlu, hem güçlü… Hem bölücü, hem birleştirici… Hem Karun gibi zengin, hem yoksul… Hem Müslüman, hem haramzade… Hem adaletsiz, hem âdil… Hem ezen, hem ezilen… Hem kıyan, hem kıyılan… Hem yolsuzluk yapan ve yaptıran, hem doğru ve dürüst… Hem acımasız, hem müşfik, merhametli… Hem ahlaksız, hem ahlaklı ve edep sahibi Olabilir mi? Olamaz…

23Ara/130

Bir Konya Ziyareti ve biz Türklerle ilgili Düşündürdükleri – Dr. H. İbrahim Kahraman

2012103135241-bBir Konya Ziyareti ve biz Türklerle ilgili Düşündürdükleri / Dr. H. İbrahim Kahraman - Kocaeli Kent Konseyi Başkanı

740. Vuslat gecesi vesilesi ile İzmit’ten, Sn. Murat Kolaylı’nın organize ettiği bir grup arkadaşımızla Türker Turizmin memnun edici rehberliğinde, Konya şehrimizi yeniden ziyaret ettik. Anadolu Selçuklu devletine 200 yıl başkentlik yapmış bu güzel şehrimizin tarihi-kültürel yerlerini görmek birçok bilgileri yeniden hatırlamamız gerektiğini hatırlatmıştır. Bu vesile ile son zamanlarda Türkler üzerinde koparılan tartışmaların ne kadar gereksiz, cahilce ve yanlışlarla dolu olduğunu bu yazımla paylaşmak istedim.

Selçuklu atalarımız kervansarayları, camileri, medreseleri, kümbetleri ile bu coğrafyada önemli eserler yapmış ve bunların bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Konya-Kayseri-Sivas-Erzurum, Van ve diğer yerleşim yerlerindeki bu eserlerin bir kısmı yapılış şekli, kullanılan malzemeler ve bulunduğu coğrafyadaki konumlanma şekilleri ile dikkat çekici şaheserler olup Anadolu’muzdaki Türk Medeniyetinin izleridir. Bu eserler bizler için gurur ve övünme sebebi olacak kadar iyilerdir. Türk Devleti olan Selçukluların bu eserlerle şehre vurduğu mühür hala capcanlı ayaktadır.

22Ara/130

Kumbaradan Kutuya!.. / Mustafa Küpçü

mustafa kupcuKumbaradan Kutuya!.. / Mustafa Küpçü

Çocukluk yıllarımda bazı toplumsal değerlerimiz vardı;

“Yerli Malı Yurdun Malı/ Her Türk Onu Kullanmalı” derdik. Yamalı pantolon giydik ama utanmadık. Kimimiz metal banka kumbaralarında kimimiz toprak kumbaralarda harçlıklarımızı biriktirirdik. “Tasarruf etmek” ortak bir kültürel değerdi.

“Alın teri ile yaşamak” onuru da öyle.

Ev ve işyeri kapılarımız açıktı; “hırsız korkusu” bilmezdik. Hele, “Devlet Adamı” dendi mi, her yönüyle “güvenilir bir insan” gelirdi aklımıza.

Sonra, ilkokulda “Amerikan Süt Tozu” ile beslemeye başladılar bizi. Galiba o sütte bir mikrop vardı! İnsanlar hızla çoğalmaya ve kirlenmeye başladı!

Hem “doğal çevremiz” hem de “insani çevremiz” hızla kirlendi. O, saygı duyduğumuz “Devlet Adamı” kimliğini taşıyan siyasetçiler de hızla kaybolmaya başladı.

21Ara/130

DEVLETİN RANTI DENİZ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

özcan pehlivanoğluDEVLETİN RANTI DENİZ! – Av. Özcan PEHLİVANOĞLU

Günlük sohbetlerde “devlet malı”, “saçı bitmemiş yetim hakkı”, “Beyt-ül Mal” gibi kavramlaştırdığımız toplumsal hazineden ibaret zenginliğimiz için çok sık kullandığımız yakışıksız bir deyim vardır “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” gibi...

Bu deyimi, taşıdığı anlamı ve bunu uygulayanları hiç ama hiç sevmem!..

Devletin malını deniz gören ve bunu yemeye niyetlenen domuzlar, tarihte “dörtlü ittifak” olarak adlandırılan bir dayanışmayı sergilerler.

Bu “dörtlü ittifak” dediğimiz insan grupları birlikte hareket ettiği halde çoğu zaman bir araya gelmez. Hatta birbirlerine karşıymış gibi tavır alırlar. Her biri ayrı bir gruptur. Kendi içlerinde müthiş çatışmalar olur ama oyun kuralına göre oynandığında fazla gürültü çıkarmazlar. Ortak çıkarları söz konusu olduğunda, kolaylıkla bir araya gelip, birlikte hareket ederler.

Bu gruplardan ilki için; yağmayı, rüşveti, yolsuzluğu bizzat doğrudan gerçekleştirenlerdir diyebiliriz. Karşımıza kimi zaman; işadamı, müteahhit, sanayici, esnaf, çiftçi yada şirket, dernek, vakıf, kooperatif gibi yasal kimlikli, gerçek ve tüzel kişiler olarak çıkarlar.

İkinci grupta “mafya” sözcüğü ile niteleyebileceğimiz tipler vardır. Bunlar bazen yağma, rüşvet, yolsuzluk gibi işleri doğrudan kendi gerçekleştirir. Elde ettikleri yerleri kendi işletir, kiralar veya satarlar. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir nokta da; bunların kimi zamanda birinci grupta yer alanları örgütlemesi ve elde edilen ranttan kendi payını almakla yetinmesidir. Çalışma yöntemleri açısından terör örgütlerini ve bazı dinsel yapılarıda bu grupta görebiliriz.

20Ara/130

RESİM Mİ YAPALIM YOKSA FOTOĞRAF MI ÇEKELİM – Av. Tevfik Karabulut

tevfik karabulut  avSosyal ve siyasal olayları sağlıklı değerlendirmenin olmazsa olmazlarından birisi olayların resmini yapmak değil fotoğrafını çekmektir. Çünkü her resim ressamının iç dünyasının etkilerini taşır. Hiçbir resimde yüzde yüz objektiflik yoktur. Ama fotoğraf makinesi ise fotoğraf makinesinin iç dünyasından olabildiğince bağımsızdır ve karşıda ne varsa onu aynen aksettirir.

Gelin biz resim yapmayalım ve fotoğraf çekelim. Sempatilerimiz veya antipatilerimizle değil karşımızdaki mutlak gerçek neyse ona göre değerlendirmeler yapalım.

BAKALIM FOTOĞRAF BİZE NELER GÖSTERİYOR.

1-Ülkemizde bir veya bir kaç ucu dışarılara uzanan peş peşe operasyonlar yapılıyor. Esasen bu yıllardır devam ediyor.

2-Operasyonlar bazen farklı iktidar ve güç odakları arasında amansız ve ölçüsüz güç ve iktidar savaşlarını doğuruyor.

18Ara/130

Şimdi korkma sırası kimde? – Güngör ARSLAN

Şimdi korkma sırası kimde? - Güngör ARSLAN

Bu ülkenin insanları yaşadıkları bu topraklar üzerinde hep korkutuldu.

Biri geldi başka bir şeyle korkuttu, biri geldi o da başka şeylerle korkuttu.

Ama özellikle son beş yıldır ortaya salınan korku öyle böyle bir korku değildi.

İlk kez bu kadar aleni bu kadar göz göre göre hatta canlı yayın yapılarak insanlarımız korkutuldu.

Yaratılan bu korkunun da bedeli ağır oldu.

Kimileri bu ağır korkuya dayanamadı.

İntihar edenler oldu, psikolojileri bozulanlar oldu.

Aileler dağıldı.

Kısacası kimse evinde rahat uyuyamaz hale geldi.

Herkes ‘ Sıra ne zaman bana gelecek, ne zaman tutuklanacağım?’ kabusu ve korkusuyla yaşamaya başladı.

Toplumun çok geniş kesimini etkileyen bu korku dağlarını maalesef birileri göbeğini okşayarak, kimileri pis pis sırıtarak kimileri ise daha da ileri giderek televizyonlarda bu yaratılan korkunun keyfini çıkardılar hiç utanmadan.

18Ara/130

ORGANİK VE BİYOLOJİK BİLGİSAYAR – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

ORGANİK VE BİYOLOJİK BİLGİSAYAR – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Milyarlarca insanı sanal ortamda birbirine bağlayan internet, bundan 30 yıl önce Pentagon’un kendi bünyesindeki bilgisayarlar arasındaki iletişimini sağlamak için geliştirdiği Arpanet isimli program sayesinde ortaya çıktı.

ABD, şimdi de internet kadar tarihi değiştirecek ve çok daha fazla tartışmaya yol açacak Brain-net isimli bir programı yürürlüğe sokmaya hazırlanıyor.

Gelişmiş Savunma Araştırmaları Proje Ajansı’nca (DARPA) yürütülen çalışmalarda, özellikle ABD Başkanı Obama döneminde gelişme sağlandı. Bu projeler gelişme aşamasında.

Beyin gücü ile kontrol edilen insansız hava aracı dronelar gökyüzünde uçabilir. Ancak bu gelişmeler etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bazıları ise, beyinleri kontrol edilen ya da kendi iradesi ile hareket etmeyen asker ve makinelerin yer alacağı savaşların bugünün savaşlarından daha acımasız olacağını ve bugün tartışılmayan yeni ahlaki, insani ve etik sorunları ortaya çıkaracağını savunuyor.

Biyolojik bilgisayar; Bir kişi tarafından çözülmesi çok zor olan problemlerin insan beyinlerinin birbirine bağlanması ile oluşturulacak ortak bir beyin gücüyle çok daha kolay bir şekilde çözülmesi amaçlanıyor.

17Ara/130

ORTADOĞUDA GASP EDİLEN TÜRK HAKLARI VE YANLIŞ STRATEJİLER / Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK

ORTADOĞUDA GASP EDİLEN TÜRK HAKLARI VE YANLIŞ STRATEJİLER / Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK  - Anadolu Aydınlar Ocağı Başkanı

1950 yılından itibaren Amerika Türkiye için ağabey rolüne soyunmuştur. Bu kötü ağabeyliktir. Kendi şahsi çıkarlarını ön planda gören siyasiler de, küçük Amerika oluşturmaktan, Amerika’dan icazet almaya kadar “yabancılardan nasihat alma” yolunu tercih etmişlerdir. “Halbuki hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planları ile yükselmiş olsun. Tarih böyle bir şey kaydetmemiştir”. O hale gelinmiştir ki Amerika’dan müsaade alınmadan hiçbir iş yapılamaz ve milli güvenlik sistemleri tesis edilemez olmuştur.

Ortadoğu’da ipleri eline geçiren Amerika, kendi güdümünden çıkabileceğini düşündüğü şeriat özlemlilerine de karşıdır. Afganistan, Rusya için kötü deney olduğu gibi Amerika için de kötü deney olmuştur. Amerikan vatandaşı Mısırlı Mursi için de bu nedenle sonradan gerçek niyet ortaya konmuştur. Türkiye’nin kendisi için yakıştırılan ılımlı İslam’dan, dindarlığa dönüşümü de hem Amerika, hem de Avrupa için hoş gelmemektedir.

15Ara/130

DERSHANE Mİ? MEYHANE Mİ? – Hicabi Meral

2013111384142DERSHANE Mİ? MEYHANE Mİ? - Hicabi Meral E. Dnz. Öğr. Alb. / Anadolu Aydınlar Ocağı Başkan Yardımcısı

· Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.(Hz. Ali)

· Haksızlığın önünde eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber, şerefinizi de kaybedersiniz.(Hz. Ali)

· Zalimin ömrü gölgesi kadardır.(Hz. Ali)

İhtiyaçları belirleyen en önemli etken arz ve taleptir. İlköğretim okullarından, Ortaöğretim okullarına geçiş, bu okullardan Yükseköğretim Kurumlarına geçiş, sınavla olmaktadır. İlköğretime başlayan çocukta, Ortaöğretime başlayan gençte; şunu bilmektedir. Okulu bitirmeme müteakip beni bir yarışma sınavı beklemektedir. O halde bu sınavlara hazırlanmam gerekir. Bu gerçeği hiç kimse inkâr edemez. Şu andaki Milli Eğitim Bakan’ı ve bürokratları hariç.

Meyhanelere, Barlara, Pavyonlara, Kumarhanelere, Birahanelere, Alkollü içecek satan yerlere, Umumhanelere sınırlı özgürlük, Dershanelere, Etüt Merkezlerine ve Okuma salonlarına kapatma. AK Partiye yakışır. İleri demokrasi işte bu! Artık gerçekleri görün.

Okullarımızda verilen eğitimin yetersizliği, okullar ve bölgeler arası eğitim öğretim faaliyetlerindeki uçurum ve sınav gerçeği; öğrenci ve velilerini arayışa itmiştir. Bu talep Özel Dershane, Etüt Merkezlerlerinin kurulmasına neden olmuştur. Dershaneler, Etüt merkezleri, Orta direğin ve kültür seviyesi düşük ailelerin çocukları, gençleri için can simidi olmuştur.