İSTANBUL’DA BİR KAFKAS BEYİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İSTANBUL’DA BİR KAFKAS BEYİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Kendisini tanıdığımda İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademesi öğrencisiydi. 1967 yılı ilkbaharıydı. İlk bıraktığı intiba da “doğrucu davut” oldu. Rahmetli Salih Doğan Pala ile arkadaşlığı ise güven vericiydi benim için. “Söyle dostunu, söyleyim kim olduğunu” kelam-ı kibarı gereğince daha ilk günden aramızda bir hukuk oluşmuştu. Aynı akademide okuyan kitap dostu, sonra yayıncı ve sonra SERDA’nın kurucusu Bursalı Salih Doğan Pala “Kur’an’da Sağ Sol Meselesi” adlı bir çalışmanın da sahibiydi. İmzalayıp bana vermişti. Ben ise Babıali’de Sabah’da profesyonel gazeteciliğe henüz başlamış, 48. Dönem kısa adı MTTB olan Milli Türk Talebe Birliği’nde Basın Yayın Müdürlüğü yapıyor ve Milli Gençlik Dergisi’ni yayınlıyordum. Burhanettin Kayhan ise MTTB Genel Muhasibiydi. Yardımcısı da hemşehrim Mustafa Mutlu idi.
27 Mayıs Darbesiyle MTTB jandarma süngüsüne, hukuksuluğa, tehdide, tacize, can ve mal güvenliğinin yeterli olmadığı bir dönem yaşıyordu. Çanakkale Zaferi kutlamaları için tahsis edilen Kadeş Gemisi’ne kolilerle içki yükleyen, kadın iç çamaşırlarını Türk Bayrağını indirerek göndere çeken bir dönem içinde, Yaşar Özdemir, Faruk Narin ve Yüksel Çengel yönetiminden MTTB seçimle alınarak Fetih, Kıbrıs ve Keşmir mitingi, Çanakkale Zaferi kutlamaları ile damga vuran, ilk defa Rüstem Paşa Medresesi’ni Talebe Yurdu olarak hizmete sokan Rasim Cinisli ile yeni bir dönem başlatılmıştı. Nöbeti devralan İsmail Kahraman dönemi ise aynı hizmetleri sürdürmüş Türkiye genelinde bölücü tehdit komünizmi telin eylemleri başlatarak Anadolu, Bayrağa Saygı, Şahlanış Mitinglerini hayata geçirmiştir.
HUKUK İLE GEÇİNEMEMEK – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
HUKUK İLE GEÇİNEMEMEK - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Üniversitede okurken yıldız hukukçu hocalarım vardı. Ceza Hukukçusu Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Prof. Dr. Kayıhan İçel, İdare Hukukçusu Prof. Dr. İsmet Giritli gibi. Her ikisinden de geçer notlarım vardı. Günün birinde Türkiye’deki fikir suçları(TCK 163, 6187, 141, 142) ile alakalı olarak hazırladığım YÜZALTMIŞÜÇ isimli eserim(1974) yirmi bin basılmış, ancak bir tanesini bile utandığımdan “29 yaşında sen mi kitap yazdın?” demesinler diye hocalarıma verememiştim. Oysa bu 4. yayınlanmış eserimdi. Ancak mağdur, mazlum, insan hakları ve hukuku çiğnenen herkesin ömrüm boyunca hep yanlarında oldum hocalarımın dersiyle.
Bu ara yine hukuk, insan hakları, demokrasi ve çağdaşlık konularıyla hemhalim.
TÜRKİSTAN’DA EZİLEN İNSANLIK ONURU – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
TÜRKİSTAN’DA EZİLEN İNSANLIK ONURU - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Vefatının 5. Yıldönümünde İstanbul Fındıkzade Grand Anka Oteli’nde Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Emekli Tuğgeneral Mehmet Rıza Pekin Paşa’yı anma toplantısı yapıldı.
Doğu Türkistan Mücadelesinin fedakar isimlerinden Hamit Göktürk telefon edince “Koşarak gelirim. Rahmetli Bekin Paşa ile derin sohbetlerimiz olmuştu. Birçok toplantıda ve iftarlarda aynı sofrayı ve endişeyi paylaşmıştık. Bir vefa olarak bile gelmem gerekir!” dedim ve gittim.
Toplantıyı değerli alimimiz Prof. Dr. Abdülkadir Donuk yönetti, Doğu Türkistanlı Akademisyenler Prof. Dr. Alimcan İnayet, Doç. Dr. Erkin Emet, Yrd. Doç. Dr. Mağfiret Kemal Yunusoğlu Bekin Paşayı anlattılar. Türk Dünyasının her bölgesinde emeği ve hizmeti olan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Türkistan Davası ve Rıza Bekin Paşa’yı öyle güzel anlattı ki yüreğinizde bir eylem olduğunu herkes hissetti.
TÜRKİSTAN’DA İNSANLIK KATLEDİLİYOR
Konuşmacıların anlattıkları dehşet resimlerdi. Son bir haftada Çin yönetiminin yaptıkları şöyle: Türkistan kan revan içinde. 3 Köyde 27 Uygur Türkü şehit edildi. Bunlardan ikisi, baba ve 10 yaşındaki oğlu. Namaz kılmak yasak, gizli de olsa ibadet etmek mümkün değil. Canınızdan oluyorsunuz. Çünkü Pekin yönetimi iyi biliyor ki Türkistanlıları diri tutan dini ve dilidir. Buna mani olunursa mesafe alınacağını, Türklerin asimile olacağı sanılıyor! Canları pahasına da olsa Uygurlar kimliklerini korumak için dininden ve dilinden vazgeçmiyor. Peki Çin zulmü nasıl azaltılabilir?
ARKASI YARINLA BİR MEDENİYET İNŞASI ARAYIŞI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ARKASI YARINLA BİR MEDENİYET İNŞASI ARAYIŞI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Kısa adı TASAM olan Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi “Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu-Referans Değerler, Kurumlar, Kişiler” konulu çalıştaya her zamanki gibi beni de davet etti. İstanbul Topkapı Eresin Oteldeki toplantıya çok sayıda sivil toplum kuruluşu STK katılmıştı. İlk toplantının sonuç raporu (son taslak) da açıklandı ve dağıtıldı toplantıda.
Buna göre notlarımdan şöyle aktarabilirim; Medine(şehir) kavramından türemiş “medeniyet” var oluşumuzu sürekli kılıyor, kurumsallığı pratiğe dönüştürüyor, vazgeçilmez unsurlar bütünü olarak da aşırılığı def ediyor. Bir arada yaşama kuralları ve kültürü olarak da özetlenmiş. Uygarlık ise medeniyetin beşeri bir arka planı. Civilization’a gelince askeri disiplin ve katı kurallardan arınmışlığı esas alıyor. Modern hukuk Avrupa’yı evrenselleştiren olgu da “aydınlanma” felsefesinin bir sonucu olarak masaya getiriliyor. Medeniyet (İslam), uygarlık (Orta Asya) ve civilization (Avrupa) üçü birden doğrudan irtibat ve etkileşim halindedir. Bütün ülkeler becerebildikleri kadar “güç merkezi” olmaya taliptir bu arayışta.
MUALLİMLERİN TOPLUMA YANSIMASI: TOGAN VE KAFESOĞLU ÖRNEĞİ – Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
MUALLİMLERİN TOPLUMA YANSIMASI: TOGAN VE KAFESOĞLU ÖRNEĞİ - Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
1960’lı yıllarda gazetelerin en önemli muhabirleri polis-adliyeye bakardı. Spor ve magazin muhabiri olmak kızağa çekilmek anlamındaydı. Babıali’de Sabah’ta bana verilen ilk görev ise(1967) eğitim muhabirliğiydi. Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem’i ben takip ediyordum, üniversitelere ben koşturuyordum. MTTB’deki bütün konferansları sonuna kadar dinleyip gazetem için özet haber çıkarıyordum. O günlerde fark etmemiştim ama iyi ki eğitim muhabiri olmuşum. Fikri ve zihni bir birikim sağladı, düşünme yeteneğimi geliştirdi, yorum ve analiz için dağarcığımda çokça bilgi, belge ve öge oldu.
Babıali’de Sabah’ın idare yeri olan Cağaloğlu Şerefefendi Sokağı’nın başındaki Güneş Matbaacılıktan MTTB Konferanslarını takip etmem için gideceğim yolun uzunluğu aynı sokakta 100 metre kadardı.
Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan(1898-1978), Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, (1899-1967) Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş(1925-1987), Prof. Dr. Zeki Velidi Togan(1890-1970), Prof. Dr. Ziyaeddin Fahrettin Fındıkoğlu, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu (1912-1984), Prof. Dr. Muharrem Ergin(1925-1995), Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu(1899-1975), Doç. Dr. Nurettin Topçu(1909-1975), Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983) ve İlhan Egemen Darandelioğlu’nu (1921-1979)böyle tanıdım. Hem işimi yaptım, hem de fikri bir oluşumun içinde kitaplarla, dergilerle, makale ve sohbetlerde buldum kendimi.
DÜNYA DİLİ TÜRKÇE Mİ DEDİNİZ? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DÜNYA DİLİ TÜRKÇE Mİ DEDİNİZ? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Prof. Dr. Ahmet Buran, Fırat Üniversitesi’nin 7. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu’nun açılışında “Bir hayali gerçekleştirdik.” derken ürperdiğimi hissettim. Demek hala aydınlarımız rüya görmeyi unutmamışlar. Sevindim. Nihayet Türkçe’nin uluslararası toplumdaki yerini, işin önemini, vaziyetin ehemmiyetini algılayamayanlara rağmen Prof. Buran gibi gönüllü alimlerimiz, Türkologlarımız, yazarlarımız; Elazığ Fırat gibi bazı üniversitelerimiz yeterli destek olmamasına rağmen bu işin üstesinden gelebiliyor, ülkemiz, Türkçemiz için evrensel boyutta bir sıçrama yapabiliyorlar.
Bu tür etkinlikler Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçarin’in işaret ettiği gibi en azından hocaları, yazarları, okurlarıyla buluşturuyor. Elazığ Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kutbeddin Demirdağ’ın anlattığına göre dünyadaki yaklaşık 7 bin dilin %80’i yirmi yıla kalmaz kaybolacak. Nitekim Kafkasya’daki yerel dilllerin çoğu bugün artık yok. O dilde yazılan eserleri bir süre sonra kimse anlamayacak. Türkçe de bundan nasibini alabilir mi? Elbette alır.
Eğer Konya’da bilim ve sanatı öne çıkaran, alimlerle her zaman birlikte olan Şehit Hükümdar Karamanoğlu Mehmet Bey(1246-1283) olmasa ve resmi dili bir ferman(1277) ile Türkçe ilan etmeseydi bugün Güzel Türkçemiz de BM ve UNESCO raporlarında öyle zikredilecekti: Kaybolan Dil! Oysa günümüzde milli F klayemizi bile yaygınlaştıramayan, ithal edilen bütün bilgisayarlarda A klavyeye rıza gösteren, sektör tabelalarına eçiş büçüş yazılan, hangi dilden olduğu bile anlaşılamayan levhalara, reklamlara tavır geliştiremeyen bir otorite var. Siz bir Fransız’ı İngiltere’deki resmi bir toplantıda İngilizce konuşturamazsınız. Dünya dili olmak böyle bir şey.
OTİM’DE BİR ÖĞLE SONRASI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
OTİM’DE BİR ÖĞLE SONRASI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Ortadoğu Ticaret Merkezi OTİM İstanbul Beşiktaş’ta Ihlamur Parkı’na yakın bir önemli yer. Yıllarca bu merkezde zaman zaman yemekli, bazen sadece ikramla sunulan politik, kültürel, ticari-ekonomik ve dünyadaki gelişmelere ilişkin olayların tartışıldığı toplantılar yapılırdı. Birkaçına ta Ankara’dan kalkarak gelip iştirak ettiğim etkinlikleri hatırlıyorum. Bu vesileyle epeyi süredir göremediğim arkadaşlarımla bir araya geliyor, sohbet ediyor veyahut bir konunun arka planını burada öğreniyordum. 1980’li ve 1990’lı yıllara kadar.
Turgut Özal’ın lideri olduğu Anavatan Partisi’nin hem kuruluş, hem sonrasındaki değerlendirme toplantılarından bazıları burada yapıldı. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın hazırlık girişimlerinin ilk birkaçı da öyle. Hem içimizden ve hem dışardan İstanbul’a gelen önemli bazı devlet adamları, sanatçılar, kanaat önderleri, müteşebbisler, akademisyenler, maruf kişiler bir vesile OTİM’de konuk edildi, ağırlandı ve görüşleri tartışıldı. OTİM’in şöhreti bir anda ülke sathında yayıldı ve duyuldu. Katılımcılar bir sonraki toplantının hem konuğunu ve hem de tarihini öğrenmek istediler. Bu etkinlik böylece yıllarca devam edip durdu.
ÖZBEK YAZAR MİRAZİZ AZAM – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ÖZBEK YAZAR MİRAZİZ AZAM - Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
Özbekistan’dan Şair Keramet Düzmetova Hanım aradı “Üstadım Miraziz Azam Bey İstanbul’a geliyor. Buradan Elazığ’da gerçekleşecek Hazar Şiir Akşamları’na katılacak. Sizinle mutlaka görüşmek istiyor! Hikaye Yazarı Mustafa Kutlu Bey ile de tanışmak arzu ediyor” dediğinde heyecanlandım. Çünkü Tataristan’a gitmiştim birkaç günlüğüne. Miraziz Azam Elazığ’dan İstanbul’a dönerken bendeniz de Kazan’da gelmiş olacaktım. Buluşmaya bu şekilde karar verdik. Hemen Mustafa Kutlu’yu aradım. Çalışma saatlerini öğrendim, randevu aldım. Nitekim yanlarında Mustafa Ruhi Şirin olduğu halde Miraziz Azam, Bursa’da yaşayan oğlu Mirahmet Azam, talebesi Keramet Düzmetova ile birlikte Dergah Yayınlarına giderek Mustafa Kutlu ile görüştüler. Miraziz Azam ile buluşmam hafta sonuna kaldı. Dostluğumuz bir sinema şeridi gibi gözümün önünden aktı gitti.
İCADEVİ KONUKLARI
1992 yılında bir grup yazar arkadaşımız ile birlikte Bakü’den Taşkent’e geçmiştik. Özgürlüklerine kavuşan Türk Cumhuriyetleri’ni, soydaşlarımızı, yazarlarını, sanatçılarını ve aydınlarını daha yakından tanımak için böyle bir program düzenlemiştik. Özbekistan Oteli’nde kalıyorduk. Telefonunu Ankara’da iken defterimize not ettiğimiz Özbekistan Yazıcılar Uyuşması(Birliği) Genel Sekreteri ve Başkan Yardımcısı(1987-1992) Yazar Miraziz Azam’ı aradık. Yarım saat sonra Lada arabasıyla otelimize gelerek bizi sabah kahvaltısı için evine davet etti ve kalacak yer olarak da Özbekistan Yazarlar Birliği’nin Dormen’deki Yazıcılar İcadevi tesislerinden yer ayırdı. Daha sonra oraya taşındık. Bir ay konuk olduk. Günlük 3 $ idi, kendilerine ise 35 kuruş falandı.