Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
26Oca/170

Bilge İnsan; Nihat Gürer – Serhat DUYAR

Bilge İnsan; Nihat Gürer - Serhat DUYAR

“80 İhtilalindan sonra mücadeleyi bırakmamak açısından özellikle fikri mücadele için Kocaeli Aydınlar Ocağını kurduk. Bize oturmak yakışmazdı.

Kurucularından ve geçmiş dönem Başkanlığını yaptığım Kocaeli Aydınlar Ocağını Siyasi değil Fikri organizasyon olarak kurduk.

Çekirdek kadroda Vahap Atlı, Beytullah Uslu, Ahsen Okyar ve diğer arkadaşlarla 1985’te fikri boşluğu dolduralım düşüncesiyle Kocaeli de yola çıktık.

Gayesi; sağın tamamına Türk İslam Kültürünü aktarmaktı. 3 Mayıs 1985’te İstanbul ve Ankara’dan sonra 3. Kuruluş Anadolu’ya geçiş noktası olan Kocaeli de, Aydınlar Ocağını kurduk.
Ahmet Kabaklı gibi fikir adamı, İbrahim Kafesoğlu gibi Profesör olmuş akademik kariyeri olan Türk Milliyetçilerinden oluşan bir yapı vardı.

İlimize her Salı akşamı konusunun en iyisi Profesörü getirdik, 139 Hocayı Kocaeli ile buluşturduk. Konferanslar yaptık, Paneller yaptık...”

Evet; bu keyifli sohbet aydın ve mücadeleci duruşu ile Nihat Gürer Ağabey ile yaptığımız bir sohbetten.

26Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -7 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -7 / Mustafa YILDIZ

Harman

Harmanı saçtık, yığı ile önce yuğladık, çalı ile sürgü yaptık, su döktük, kazanla dolaşırsın harmanı ıslatırsın, toprağı sertleştirmek için, buğday taneleri batmasın diye yığı ile dolaşırsın, samanı ince atarsın, olur beton. Sabah kalkarsın, elli altmış demet saçtın mı harmana haydi oğlum başlıyoruz dönmeye düvenle, hayvanın tersine kürek tutarsın harmana şey yapmasın diye.

24Oca/170

Ülkücülerin Nihat Abisi… / Yavuz Selim DEMİRAĞ

863_bÜlkücülerin Nihat Abisi... /Yavuz Selim DEMİRAĞ

Bizim yitik kuşak için "12 Eylül 1980" milat gibidir. Aradan 36 yıl geçmiş olsa da gerek sohbetlerimizde, gerekse yazılarımızda istem dışı "12 Eylül öncesi" ya da "12 Eylül'den sonra" deriz. Öncesi ve sonrasında yaşanan acıları yüreğinde halen hisseden, o günlerin kimsesizliği ve çaresizlik anlarını; duyanlar, okuyanlar değil yaşayanlar bilir. Ankara ile İstanbul arasında iki sığınma alanı vardı bizim kuşağın. Biri Kocaeli, diğeri Adapazarı (Sakarya). İstanbul'da başı derde giren, poliste kaydı olup kaçağa düşen İzmir'e, Ankara'dakiler de Adapazarı'na sığınırdı. Adapazarı'na sığınıp orada yıllarca sabır ile saklanıp finalinde olağanüstü eylemler yapanların öykülerini umarım Hamdi Kılıçaslan'ın anlatımları ile sevgili Yalçın Demir yazar. Hele Sapanca Hendek köylerindeki derin muhabbetler ile kırık aşk hikayeleri bellidir. Günün birinde sinema filmi olur.

İzmit'e gelince... Haydarpaşa-İzmit arasındaki trenlerin dili olsa da konuşsa... Gebze ile İzmit arasındaki kamyon ve otobüslerdeki kimlik kontrolleri.. Kaçış istikametlerinde yaşanan soluk kesici maceralar... Köşe başlarında simitçi ve kahvehanelerde garson kılığındaki istihbaratçıları atlatıp, manav dükkanına sığınıp, "Nihat Başkan'a ulaşmak" için yaşananlardan kaç roman çıkar ama; bizim yitik olduğu kadar yazma konusunda tembel kuşağımız için, edebi anıların ortaya konması gereken eserleri, koyu sohbetlerin hüzünlü anıları olmaktan öteye varamamıştır.

Siyah-beyaz filmleri hatırlatan o ateşten günlerde, bir değil, iki değil, üç-beş değil; bazı günler 8-10 ayrı vakanın yaşandığı firar maceralarının menzilindeki Nihat Gürer, birgün olsun "Üf!.." dememiştir. Bazılarının cebine harçlık koyup, bazılarına günlerce, aylarca barınacağı mekânı bulup yerleştirirken aileleri ile haberleşmeleri, bağlı bulundukları teşkilatı bilgilendirmek, hukuki durumlarına çare aramak gibi aynı anda farklı işleri bir koltuğa sığdırıp, öte yandan o göreve gelenin peşinen giydiği kefen ile görevini başarıyla yerine getirmek gibi bir mucizeyi başarıyla gerçekleştirirdi.

18Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -6 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -6 / Mustafa YILDIZ

Ondan, şundan, bundan

Somun sözcüğü yine başka bir yer ve zamanda geçen bir olayı anımsatıyor, laf lafı açıyor. Sanat Enstitüsü’ne başladığım zaman, 65-66 Meslek Teknolojileri öğretmeni, “Saplamayı neyle sıkarız?” dedi.

16Oca/170

ONİKİYE ON KALA….. / Kandıralı FETHİ

fethi duruONİKİYE ON KALA..... / Kandıralı FETHİ - Tatlısu, Balıkesir 

Yüksel abi..Saatçi..film bittiği andaaa, bu PLAK ı koyardı..
AİLE BAHÇE sinemasında...
Ben, bu gece, ORDAN- BURDAN yazceeem...
GARŞUKK...GURUŞUKK..
neee bilemm, ordann- burdannn.....
Aklıma geldi ..mesala..
Uzağız Gandıra'dan..
URGAN cıların,,,
Bana KALECİ ği öğreten, PALAVRA ÖMER in(Allah nur içinde yatırsın)
Biraderi vardı......
K A Z I M...

KAFASI BÜYÜK--- KALBİ DAHADA BÜYÜKKK..
Benim KANDIRA mın PELVANI idi..(soy adı)
İP yaparlardı..URGAN..

13Oca/170

‘Türkiye toplumuna format atılıyor’ – ‘Türkiye toplumuna format atılıyor’ – Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi YÖRÜK

zafer-yoruk

'Türkiye toplumuna format atılıyor' - Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi YÖRÜK

Naomi Klein'ın “Şok Doktrini”ni hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi Yörük, "İçine girdiğimiz yıl, şiddetli şoklarla sarsılmış topluma ‘format atma’ hamlesinin başlangıcına sahne olacak" dedi.

Nuray Almaç

İZMİR – 2016 siyasal ve ekonomik açıdan zorlu bir yıl oldu. Peki gelen yıl gideni aratacak mı yoksa bu kaos, korku ve travma atmosferinden kurtulacak mıyız? 2017’nin olası siyasal gelişmeleri ile ilgili öngörülerini Yrd. Doç. Dr. Zafer Fehmi Yörük ile konuştuk.

Yörük, psikanaliz ve kültürel çalışmalar alanlarına olan ilgisiyle bilinen bir siyaset bilimci. Siyaset teorisi ve Ortadoğu siyaseti alanlarında Londra Üniversitesi’ndeki lisans eğitiminin ardından yüksek lisans ve doktorasını Essex Üniversitesi’nde Ernesto Laclau’nun yönettiği ‘İdeoloji ve Söylem Analizi’ kürsüsünde tamamladı. Yörük, Türkiye’de kimlik krizi ve Türk kimliği üzerine yaptığı yayınların yanı sıra, Ortadoğu’daki siyasal gelişmeler üzerine yorumlarına da medyada sıklıkla başvurulan bir araştırmacı. Dr. Yörük halen İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak çalışıyor.

Yörük, Türkiye toplumunun son iki yıldır ‘şok doktrini’ uygulamaları ile sarsıldığını belirterek, bundan sonraki adımın ise, 2017’nin başından itibaren devlet örgütlenmesi ve siyasal yapılardan başlanarak toplumun tümünü içeren bir ‘format atma’ hamlesi olacağını öngörüyor.

12Oca/170

DİN ADAMLARI YAŞADIĞIMIZ ÇAĞIN SORUNLARININ FARKINA VARMALI – Prof.Dr. Ali BARDAKOĞLU

58b053c805beeea9e04dde1724076741_XL   Habertürk Gazetesi'nden Kübra PAR;  eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile 21. yüzyılda İslam dünyasının yaşadığı sorunlar hakkında konuştu...

Kitabınızın adını neden “Müslüman­lığımızla Yüzleşme” koydunuz?

İslam ile Müslümanlık aynı şey değildir. Müslümanlar 14 asırdır tarih sahnesindeler ve farklı coğrafyalarda farklı Müslümanlık tarzları ortaya çıktı. Kendi kavgalarımızın, zaaflarımızın, tarihi ve sosyal şartların yol açtığı sıkıntılar vardır. Bu yüzden Müslü­manlığımızın sürekli İslam ışığında gözden geçirmek ve yüzleşmek zorundayız.

Bugün İslam dünyası denildiğine bir Batılının aklına terör, savaş, geri kalmış­lık, kadınların aşağılanması, otoriterlik, bilim sanatta geri kalmışlık ve körfez ülke­lerindeki abartılı lüks tüketimi geliyor. Neden böyle bir manzara ortaya çıktı?

Batılıların da bizim de görme biçimi­mizde biraz yanlılık var. İslam tarihinde bilimde, teknolojide, bilgi üretiminde başarılı olunan altın dönemler var. Ama bugün İslam dünyasında şiddetin, terö­rün, nefretin olduğu doğrudur. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Kadın hakları, kız çocuklarına ayrımcılık, eğitim, sağ­lık, çevre gibi temel açılardan gerideyiz. Mesela milli gelirlerin İslam ülkelerindeki dağılımı ve sosyal adalet konusu... İslam adaletten çok söz eder, fakirin yanında olmaya teşvik eder ama bugün İslam dün­yasında insan değeri çok aşağılarda.

11Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -5 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -5 / Mustafa YILDIZ

Av

Mavzerle. Mavzerle av? Eskiden öyle. Yorgancıda da vardı, görmüşsündür, duymuşsundur. Dolma kapsül koyardı, kara barut, dumanlı barut. Tüfek, av tüfeği çok sonradan çıktı. Dumansız barut çok pahalı, teneke ecza kutusu, içinde yüz kırma kapsül var, yuvarlak, bu boyda (işaret parmaklarını birbirine bakar biçimde yirmi- yirmi beş santim aralıkla havada tutuyor) yine pembe renkli saçma kutusu. Alsana göreyim para nerde? Kara barut almış, dumanlı barut, babam.

6Oca/170

Zor bir yılın ardından – Prof.Dr. İlber ORTAYLI

56fb8066c03c0e5dc8a52390Zor bir yılın ardından -  Pof.Dr. İlber ORTAYLI

Çoğu yılın bilançosu gibi 2016 da acı. Bu yıl, şüphesiz hayatımızın tatlı yönleri de olmuştur. Ama genelde hem Türkiye hem de dünya açısından sıkıntılarla, sorunlarla geçti. Hepimiz için hayırlı ve sağlıklı 2017 dilerim. </DIV>

GEÇEN yıl tarihte yerini nasıl alacak? Tek bir yılın bilançosunu yapmak, tarihçilik açısından çok mantıklı görünmeyebilir ama yine de kendimizi zamanın akışı içinde sınırlayıp bazı değerlendirmeleri kaçınılmaz olarak yapıyoruz.

Ülkemizle başlayalım. 2016’nın temmuz ayının ortasında bir darbe girişimi atlattık. Başarısız bir darbeydi, kanlı olarak başladı ve bastırıldı. Son darbeden bu yana 26 yıl geçmiş. Bir yandan coğrafyamızda, Ortadoğu’da başka darbeler de mevcut. Mısır örneğin, hâlâ darbe rejimi altında. Darbeci ülkelere karşı yürütülen diplomaside dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü Türkiye, ister sevinin ister endişe edin, ister hoşunuza gitsin ister gitmesin, civarımızdaki ülkelerle ekonomik yönden ve nüfusun yayılımı açısından iç içe. Dış politikada hesaba katmadığımız unsurlar her gün önümüze çıkıyor.

Nüfus coğrafyası değişti; birtakım devletlerin ve siyasi rejimlerin gaddarlığı, büyük devletlerin dünya düzenini koruyamaması yüzünden geniş kitleler oradan oraya göç ediyor. Renkli coğrafyası ve kültürüyle eski Suriye’yi bundan sonra bulamayacağımızı bilmek zorundayız.

4Oca/170

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -4 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -4 / Mustafa YILDIZ

Seyrek Seyrek Olalı

Seyrek hepi topu üç hane, dedelerim, dedemin dedesi, 1864’te gelmişler, Büyük Çerkez Sürgünü’nde. Yıllardır Kefken’de Babalı köyünde bizim büyük sürgünümüzü anma törenleri yapılır ama bu, Kandıra’da bilinmez, neden bilinmez o da bilinmez. Kandıra’da Çerkez çok azdır aslında, deniz kenarlarından kaçmışlar, hatta balık da yemeyenleri vardır, derler, ataları denizde boğuldu diye. Her yerde söylenmez, Çerkezler, kadının olduğu yerde silah çekmez, kavga etmez, Çerkez kızının gözü hep yerde olur, oynarken bile. Çerkezleri övmek değil amacım, bunları söylerken diğer kavimleri aşağılamıyorum, yanlış anlaşılmasın, Türk, Kürt, Laz, Manav, Çerkez hepimiz Türk bayrağı altında yaşıyoruz.

28Ara/160

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -3 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -3 / Mustafa YILDIZ

Hatıralarını Hazine Yapan Adam

Hafızamda yolun ortasındaki kuş yahut yılan resimli taşın çocukluğumdaki şekli. Değirmeni, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum bir aileden almış Rüştü abinin büyük dedesi, ondan evveli zaten kasabanın ileri gelenlerinden, büyük büyük dedesi ilk belediye başkanı Hacı Mustafa Efendi. “Değirmeni satan Rum, buraları terk ederken, paraları yanında götürmek istemiyor. Her taraf eşkıya, çete dolu o zamanlar. Paranın gittiğine yanmaz adam canından da olur. Çoluğu çocuğu, kapı kacağı toplamış adam, buradan, öküz arabasıyla Seyrek’e, -bak o zaman da liman varmış Seyrek’te, hatta gümrük memurluğu da vardı bir zaman, Kamuran ve Gönül Akkor’un babası Seyrek’te gümrük şefi- Seyrek’ten de balıkçı teknesiyle ver elini İstanbul. En güvenli kaçış yolu o, o zamanlar. İşte, güya o Rum, sarı liraları saklamış bir yere derler, çocukluğumdan hatta babamın çocukluğundan beri anlatılır durur bu hikâye.”

27Ara/160

APTAL TEKKESİNE TAŞ, AKLIMIZA KUŞ, ÖNÜMÜZE DÜŞ… / Mehmet Fatih DOĞRUCAN

4918a32e3f

APTAL TEKKESİNE TAŞ, AKLIMIZA KUŞ, ÖNÜMÜZE DÜŞ... / Mehmet Fatih DOĞRUCAN

Aşağıdaki soruların peşine düşmeyenler, başkalarının senaryosunda Hardcore Figuran olmaya mecburdur... Sen bu soruları sormayasın diye MERAL AKŞENER'e saldırıyorlar.

1- Mehmet Dişli nerede? Şaban Dişli ne dedi? Bu ikisine kalkışmada direnen ve yakınlarını kaybedenlerin cevabı veya sorusu var mıdır?

2- Adil Öksüz neden Serbest bırakılmış, bırakan KİM???

3- İncirlik Hava üssünden havalanan uçak var mı, o gece bunlar tarafından bombalandık mı? Yoksa tek bombalama eylemi MÜRTED havaalanı mıdır?

4- Yurt dışına ÖZEL uçaklar ile kaçan AKP'li iş adamları var mı? Varsa KİM?

5- Mehmet Partigöç kim ve ne alemde?

6- Lidersiz DARBE olmaz... Kim bu darbenin ASKERİ Lideri...?

7- İhbarcı Binbaşı H.A. MİT'e 14.45'te bilgi verdiği halde neden Devletin başı meseleyi çok sonra ENİŞTE vasıtasıyla öğrenmiştir? Mit Müsteşarı darbe günü yanına Diyanet işleri başkanını alarak Suriyeli Muhalif Lideriyle hiç bir şey olmamış gibi yemek yiyerek ne konuşmuştur? Bu bilgiye sahip olunduğu halde ÜLKE BAŞI neden öncelikli korumaya alınmamıştır?

8- En önemlisi ise kim bu darbenin SİVİL AYAĞI birader...? Açıklayın da bilelim...

Haydi bakalım...

İşte size ÇÖZÜLMEYEN sırlar yumağını ortada bırakarak SİSTEM değiştirmemeniz için 8 neden... Soracağın gündemde tutacağın konular bunlardır?

Her gün sorun ortalama bir iktidar yandaşına... Bıkmadan usanmadan sorun... Bu soruların cevabı REYİZ REYİZ diye yırtındığı halde Reis'ini SATAN Akp'ye mı çıkacaktır?

AKP kendi darbecisini koruyor mu anlayalım?
Ardından deyin ki, işte bu sebeple
REFERANDUM'da HAYIR...

http://qoshe.com/milli-refleks/mehmet-fatih-dogrucan/aptal-tekkesine-tas-aklimiza-kus-onumuze-d/849671

Kategori: Makale Yorum yok
25Ara/160

YESİ’DEN TAŞMAK TUNA’DA AKMAK: DEDEDEN TORUNA FETİH – Prof.Dr. Taner TATAR

YESİ’DEN TAŞMAK TUNA’DA AKMAK: DEDEDEN TORUNA FETİH – Prof.Dr. Taner TATAR

Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla,.                                                                            Mustafa gibi ili gezip yetim ara.                                                                                       Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir.                                                                       Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte.                                                                        Hoca Ahmed-i Yesevî

Mazi-hâl-istikbâl sürecinde halde yaşarken bir elimizle maziye bağlanır, diğer elimizle de istikbâle uzanırız. Her bir gün yeni ise de bir önceki günün devamıdır. Sabah, yeni bir günün başlangıcı ise de karanlığın perdesini açan önceki günlerin güneşidir ve ışık geçmişten gelir, ufka doğru seyreder. Dolayısıyla geçmiş ve gelecek birbirinden bağımsız kesitler değil, biri diğeriyle ilişkili süreçtir. Geçmiş “yaşanmış” olması itibariyle değişmezdir. Ancak geçmişe her bir bakış onu yeniden inşa etmek demektir. Geçmişin sürekli inşasını en iyi anlatan kavram gelenektir. Gelenek geçmişten gelen ama geçmişte kalmamış olandır. Yani geçmişin bugünde yaşanıyor olmasıdır.

23Ara/160

NEREDEN NEREYE – Süheyl ÇOBANOĞLU

15672596_10154434322309915_154793726449211615_n

NEREDEN NEREYE - Süheyl ÇOBANOĞLU  RUBASAM Bşk.V.
23.12.2016

TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek: “Bu ülke siyaseten ve dinen kandırılmışlar ülkesi; hâlâ bizi kurtaracak tek adamlar arıyoruz! “Dünyadaki sıkıntılarımızdan kurtulmak için de bir kahraman bekliyoruz.” Sözleriyle bir gerçeğe parmak basmış. Büyük Önder Atatürk ise bizlere BİLİMSEL AKILCILIK.. gibi çağdaşlığı öneren bir miras bırakmıştı.

21Ara/160

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -2 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -2 / Mustafa YILDIZ

Deredeki Kuyular

Karşı kıyıda, Otogar tarafında, kameriyelerin, çardakların birinde, kızlı erkekli küçük bir grup, sigara paketleri, bira şişeleri, çekirdek, patates cips poşetleri… Kafalarına göre takılıyorlar, telefonlarından mı teypten mi rahatsız edici bir arabesk, aralarında küfürlü konuşmalar...

Ne kadar mümkünse o kadar uzaklarından dolaşmak konusunda sessizce anlaşıyoruz. Sanayinin karşısındaki küçük beton köprüden geçip Otogar içinden yeni pazar yerine doğru rotamız. Küçük köprünün sol ayağı yanından itibaren istinat duvarı üç dört metre yıkılmış, yolun ortasına kadar kazılmış, geniş bir kuyu gibi cep açılmış, dere suyu çamur gibi.

Sanayi atıkları için künk mü döşenecek acaba? Derenin içinde de define aranmış bir keresinde ilk kez duydum bu akşam.

17Ara/160

BURNUNUZDA TÜTTÜMÜMÜ HİÇ… / Kandıralı FETHİ

fethi duruBURNUNUZDA TÜTTÜMÜMÜ HİÇ… / Kandıralı FETHİ

Kandıraya HAS bi deyim bu.
ÖZLEM..

DOĞRUDUR BİLDİĞINİZ...
İki kardeş 48. Ay SELİMİYE de askerlik yapmış ve birbirlerini. Görememişler.

Doğrudur....
Bir kulesi ÜSKÜDAR-Doğancılar - Çiçekciye.
Bir kulesi, duvardibi, Zeynepkamile,
Bir kulesi, Hareme-KIZ KULESİNE.
Öbür kulesi KADIKÖYE - Haydarpasaya bakannn..
İşte ben ordaydım...
20 ay.
FİKİR SUÇLULARIN ARASINDA..
Tamamm sustum, asker ağa, diyordu..
FİKİR SUÇLUSU... Yilmaz GÜNEY...

SELİMİYE ile GANDIRA arası(110+54)klm idi..
Sahiii Şimdi kaçkii.,
HARP vardı. HARBİDEN.. HARP
Telefon mu...???
O ne...
Mekrup yazardım... Havalı olsun diye. DAKTİLOYLA.. (F) klavye Remington ile...

Bağırsan SELİMİYEDEN,
Duyulur sesin GANDIRA dan.

16Ara/160

TÜRKLERE UYUMAK YASAK – Celal ERDÖL

IMG_7236_thumb

TÜRKLERE UYUMAK YASAK – Celal ERDÖL

İki Türk, “Hac” için kutsal topraklara giderler,
Bir süre dolaşıp, gerekli yerleri zayaret edip, lazım gelen ibadetleri yaptıktan sonra yolulurlar.

Hava oldukça sıcak olduğu için herkes gibi biraz “Öğle arası” uyuyup dinlenmek için bir Camiiye girip uzanırlar.Tam bu sırada kıyadetlerinden bunların “TÜRK” olduğunu anlayan ve yeni uykudan kalkan iki “Arap polis “gelir bizimkileri dürter. Aralarında şu konuşma geçer,
-Kalkın
-Niçin kalkalım,
-Yasak
-Burada çok yatan var niye onlara değilde bize yasak
-Siz Türksünüz, Müslümanların başına ne geliyorsa siz uyuduğunuz için geliyor, o yüzden size uyumak yasak”

Camide tüm müslümanlar uyuyor, polisler öğle uykusundan yeni uyanmış, biz Türkllere on dakika dinlenmek yasak. Türk olmak kolay değil, Türkün İlahi Kelimetullahı yayma, cihan nizam verme, mazlumlara önder olma görevi var. Bu görev bizzat yüce Allah tarafından verilmiştir. Dünya tarihi buna şahittır.

14Ara/160

DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -1 / Mustafa YILDIZ

DSC_0016  DEFİNE – Bir Kandıra Hikâyesi -1 / Mustafa YILDIZ

Gizli veya açık herkes define avcısıdır.

Şefik Cami önünde buluştuk. Akşam gezmelerimizin rotasını Rüştü Abi çiziyor. Yalnız başına da olsa arkadaşlarıyla da olsa hemen her akşam yemeğinden sonra aşağı yukarı saat sekiz sırası başlar yürüyüşü, günü sporla kapatır, sağlıklı yaşam için şart.

Yeni Postanenin önünden Tekke Meydanına ağır aksak adımlarla, oradan Orhan Cami’ye doğru hafif yokuş aşağı kendiliğinden tempo artırarak ısınıyoruz, yol tenha, çıkarsa bir iki tanıdık selamlaşıyoruz, çarşıya yakın köşelerden tesiri azalan gürültüler geliyor, seslerin anlamı yok, belki anlamak istemiyoruz. 

8Ara/160

Haydi Buyrun… / Tuğrul GÖK

SAM_9229   Hep aşığım diyorum ya… ama kime? Hazır olun açıklıyorum.

1. Ahmed ARVASİ “Gönlünüzde yatan en büyük sevgi ne ise Tanrı’nız odur.” Demiş. Gönülde yer eden sevgiliye erişmek hep aşıkların amacıdır. Ve haliyle bu amaca ulaşmak için çalışır ve hatta savaşır.

Şimdi bırakın benim ne için savaştığımı da siz ne için yaşıyor neyi aziz bilip koruyup, saklıyorsunuz? Yani neyin uğrunda malınızdan, mülkünüzden, makamınızdan, canınızdan ayrılsanız da üzülmezsiniz? İşte o sizin sevgilinizdir.

7Ara/160

ORDANN- BURDANNN… / Kandıralı Fethi

fethi duruORDANN- BURDANNN... / Kandıralı Fethi

Rahmetlilerden gircemm....
Bu gece.
Aklıma gelen ve geçen...
Biriiii, derse kii,
- Fethi BABA, sen anlattın, bunları, bu kişileri...
AF OLAA.
Genişş, GENİŞ, girmicem...

Aklıma gelen,
ama rahmetli. ....

ama yaşayan,,,,,