Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
3Ara/210

İLLALLAH!.. – Duygu MERT

duygu mertİLLALLAH!.. - Duygu MERT

Günaydın…

Nasılsın değerli okuyucu?

‘ülkem gibisin’ öyle değil mi?

Artık -istisnasız- herkes birbirine nasılsın diye sorduğunda bu şekilde cevaplıyor ‘ülkem gibiyim’…

***

2020’nin haziran ayında bir bagajla gittiğim Muğla-Milas/ Kıyıkışlacık’tan 16 ay sonra döndüm İzmit’ime..

‘Ooo ne şanslısın’ diyenleri duyar gibiyim..

Pek öyle olamadı..

Lokasyon bağımlılığımız yoktu, çalıştık gittiğimiz yerde de..

Gündemi takip ettik..

Kendimizce analizler yaptık, yorumladık…

Az sayıda köşe yazısı, çok sayıda sosyal medya paylaşımları yazdık, sürdürdük.

Döndük…

Nur topu gibi bir 'Yüksek tansiyon' sahibi olarak döndük 30 Eylül 2021’de..

3Ara/210

KUR YÜKSEK AMA REKABETÇİ DEĞİL – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s

KUR YÜKSEK AMA REKABETÇİ DEĞİL - Ruhittin SÖNMEZ

Erdoğan ve Merkez Bankası yönetimi politika faizini indirmek suretiyle yeni bir ekonomik modeli denediklerini ifade ediyorlar.

Faizi indirince yükselen döviz kurlarını “rekabetçi kur” diye tanımlıyorlar. TL’nin değersizleşmesi ile ihracat için rekabet gücü kazanılacağını, böylece dış ticaret açığı ve cari açığı azaltacaklarını düşünüyorlar.

Teorik olarak kısmen doğru olan bu açıklama, talimatla faiz indirmenin doğru bir karar olduğunu göstermiyor.Çünkü Türkiye’nin ithalata bağımlı, teknolojisi sınırlı sanayi yapısını göz ardı ediyorlar.

Türkiye’nin ithalatı içinde en büyük payı hammadde ve ara malı ithalatı oluşturuyor. 2013-2021 yılları arasında hammadde ithalatının toplam ithalat içerisindeki ortalama oranı %73,01’dir. Bu çok yüksek bir oran.

Daha da kötüsü, hammadde ve ara malları ithalatımızın yaklaşık %54’ü işlem görmüş hammaddelerden oluşmakta.

1Ara/210

YOLCULUK ÇOK KISA

unnamed

YOLCULUK ÇOK KISA
İhtiyar bir hanım otobüse bindi, koltuğuna oturdu. Sonraki durakta genç, hareketli ve biraz da asabi bir kadın bindi otobüse ve yaşlı kadının yanına oturdu. Torbaları elinde çok yer kaplıyordu. İstemeden yol boyunca torbalar ihtiyar kadına çarptı.

Canı yanan ihtiyarın sessiz kaldığını görünce genç kadın, yaşlı kadına bu kadar sakin kalabilmesine şaşırdığını söyledi.

İhtiyar kadın gülümseyerek “Kaba olmaya ya da ehemmiyetsiz bir şey için münakaşaya, kalp kırmaya değer mi? Çünkü senin yanındaki yolculuğum çok kısa... Bir sonraki durakta zaten ineceğim..." dedi.

30Kas/210

‘Gemuhluoğlu, yol güzergahındaki taşları döşeyen insandı’ – Fatih TÜRKYILMAZ

thumbs_b_c_1964ae8061422e96a803c4938d3ce728

'Gemuhluoğlu, yol güzergahındaki taşları döşeyen insandı' - Fatih TÜRKYILMAZ 

Kültür Konseyi Derneği Başkanı Dr. Metin Eriş, Fethi Gemuhluoğlu'nun yaşamı boyunca savunduğu değerlere ilişkin, "Fethi ağabey, Anadolu çocuklarının zaman içerisinde manevi ve milli değerlerle mücehhez hale gelmelerini sağlardı. Onları sol ve sağ fraksiyonlardan, uca kaçmaktan koruyarak onların daha kamil, olgun ve bilgili olmalarını sağlamak için elinden geleni yapan bir ağabeyimiz, bir büyüğümüzdü." dedi.

29Kas/210

Zihniyetinizden İstifa Ediyorum – Süleyman PEKİN

Zihniyetinizden İstifa Ediyorum – Süleyman PEKİN

90’lı yılların muhalif yapısını ortaya koyan iddialı bir tiyatro oyunu vardı; “Medeniyetinizden İstifa Ediyorum” diye. Amma velâkin gitgide 80’li yılların o pek meşhur banka reklamına döndük, dönüştük: ‘Yok aslında birbirimizden farkımız; ama biz milliyetçi/ülkücü bankasıyız’.

İdeoloji bankalarının sermayesi insandır, sürekli onu harcarlar. Gerek 80 öncesinde (artı 60’ların sonlarında ve 90’ların başlarında iç hesaplaşmalar da antrparantez), gerek 99 sonrasında Ecevit’e ve 2016 sonrası Erdoğan’a yancılıkta ‘bozdur bozdur, harca’ sistemiyle oynadık. Bu sistemde taktik-maktik yoktu; bam-güm, kime denk gelirse.

Ne derler: “Haddini aşan her şey zıddına inkılâp eder.” Yani neyi aşırı eleştiriyorsan zamanla ona dönüşürsün. İslamcı cenahın ‘Yahudi, Yahudi’ demekten dilinde tüy bitti. Ve Yahudileşti, klanlaştı, ticarîleşti. Sol cenah ‘burjuvazi, burjuvazi’ diyerekten epey bir burjuvalaştı; kapitalist seçkinleşme yolunda. Bizim sarkık bıyıklı ve kurt parmacıklı cenah ise “kahrolsun PKK” ve “bölücü hainler” diye diye ağız alıştırdıkça hem kendi insanına ‘hain’ yakıştırmasına hem de terörize faaliyet sayılan darp, gasp, şantaj, tehdit vb illegal eylemlere yol buldu. Dahası kitle anormalleştikçe normali de anormal görmeye konuşlandı.

28Kas/210

HATIRALAR ARASINDA… / Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

indir_thumb1HATIRALAR ARASINDA… / Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

Abasız, Postsuz Bir Derviş…

-Mehmet Emin Ağar Bey İçin-

Tanpınar’ın “Ne İçindeyim Zamanın” mısraıyla başlayan şiirinden hafızamda kalanları mırıldanıp duruyordum son günlerde… Maksadım o şiirde geçtiğini tam hatırlamadığım mısralarla,  bir ruh hâline karşılık aramaktı. Şiirin bir yerinde geçen şu mısralar rahatlatıcıydı:

“Başım, sükûtu öğüten / Uçsuz bucaksız değirmen /

            İçim, muradına ermiş, / Abasız, postsuz bir derviş…”

Acaba biz muradımız yolunca giderken içimizde ve dışımızda olup bitenlere ne kadar müdahil olabiliyoruz? Kader, ömür dediğimiz zaman içinde hükmünü icra ediyor ve bizi sükûn sahillerinde dinlenmeye alıyor. Resmî hayatta buna “emeklilik” diyorlar. Yakın zamana kadar “tekaüd olma” denildiği gibi. Bu kelimenin “karşılıklı oturma” manası da var. Kelimenin geldiği “kuûd” un bir manası da “namazın oturarak eda edilen kısmı”

Yıllar önce, kendisine “mütekaidînden ve müderrisînden Hacı Mehmed Emin Bey” diye hitabına niyetlendiğini haber aldığımız yirmi şu kadar yıllık arkadaşımız, belki de “tekaüd” kelimesinde mündemiç manalara doğru yeni bir hayırlı bir kapı açmaktadır. “Keşke devam etseydi..” temennileri samimi olsa da dostları, karar sahibinin gidişini; “hırka ile taç” yerine “gönlünü derviş eyleme” yönünde belirlediğini düşünerek, sağlık ve afiyet dilediler…

28Kas/210

Sahi, OPON var mı?? – Kandıralı FETHİ

261191538_2967168980263519_87272233366144663_n260725850_2967168940263523_1584644225333731159_n

Sahi, OPON var mı?? - Kandıralı FETHİ

Başım ağrıyor dedim Nurgül Duru’ya..

Temiz havaya ihtiyaç..

Nerden çıktı, hayırdır..

Başa, dişe, bel ağrısına, söylemesi ayıp..

Bayanların sancılarına. Her derde deva..

GRİPİN ile #OPON'un firma olarak, yarıştığı yıllar.

Biii eczane vardı, GANDIRA'DA

Asım EVİN beyin

EVİN ECZANESİ....

Biiii eşi vardı, Asım beyin; hocamız - öğretmenimiz.

TURAN hanım. (Dostlar başına)

Eyvaaaa beyaaa...

Bilen - bilir..

Gene gidicem, biii yerlere..

GARIŞUK - GURUŞUK yerlere...

Yazımın başı ile kıçı, APAYRI yerlere gitse de... yazıcem....

KOKTEYL olsun.

Ters taraftan yürücem, AKÇEŞMEYE...

ELETİRİK fabrikasına doğru,

"gümm gümm"

çalışsın.

SAĞIR Memduh abi, 25 wt lık ışık ile tüm KNDR'yı ışıklandırsın..

Gayışları kopmasın yeterki, çarkların.

aşaaa inicem şimdi ...

ŞEKERİM ŞERİF ablamdan aşşa.

DÜRDANE ablamların evin önünden..

KIRTASİYE Kel Sezai abiler. Oğlu vardı ZÜHTÜ.. Bilir misiniz.!

Başım ağrıyor, biii #OPON içtim...

Tarlaların arasından, ŞOSE'ye çıktım, İzmit yoluna.

Ezbere biliyor beynim, zaten ayaklarım götürür beni,

HATIPINARINA

biiii

SU İÇİMİ....

Bii mola verdim,.

#OPON iyi geldi..

Bii sigara olaydı şu an.. Ama bırakalı onlarca yıl oldu...

Üfleseydim, TOK İÇİMLİ - BOL DUMANLI #Birinci sigarasının dumanını...

Üfleseydim, eski yaşanmışlıkların üzerine..

HATIPINARINDAN.... SEYRETSEYDİM, bir bir, kapanan evlerin ışıklarını..

Başım ağrısı geçti..

Sahi, OPON var mı??

27Kas/210

MÜSLÜMCÜNÜN ÇİLESİ – Süleyman PEKİN

MÜSLÜMCÜNÜN ÇİLESİ – Süleyman PEKİN

Galip Erdem’in “Ülkücünün Çilesi” bakışı ve kitabı ‘ülkü’yü idealizm ve adanmışlık mânâsında anlayanlar arasında meşhurdu.

Rahmetli derdi ki; “İç Türklere rağmen milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür.”

Bir soğan cücüğünde hasbelkader konumlanmayı ‘ülkücülük’ zannedenlere 15 yıldır ‘gönüllü kerizlik’in neye tekabül ettiğini yaza-çize anlatmaya çalışıyoruz. Şimdengerü Müslümcü de diyebiliriz.

25Kas/210

Hiç Bilenle Bilmeyen Bir Olur mu… / Rüyam Alankuş KARGILI

rüyam alankuş kargılı

Hiç Bilenle Bilmeyen Bir Olur mu… / Rüyam Alankuş KARGILI

Dokunduğu kişinin hayatında devrim yapan ve bunu karakterine kodlayan sorgulamayı, irdelemeyi bulduğu doğruyu özümlemeyi öğreten sınırsız sayıda çocuğu olan Başöğretmen Mustafa Kemal’in ilkelerini kendine düstur edinmiş Öğretmenlerin günü bugün.

Tek düze bir meslek değildir öğretmenlik, gökyüzü kadar sonsuz bir olmalı kalbin, sabrın ve merhametin sınırsız, vicdanın tertemiz ve şartsız koşulsuz sevmelisin sana emanet edilen canları.

Zira idame ettiğin iş bir nesne, ürün, hizmet değil yüreklere dokunmaktır.

Çok sevilir, sayılırsın fikir danışılan örnek alınan olursun. Tabi her zaman değil…

24Kas/210

Cumhuriyet’in Eğitim Vizyonu ve Öğretmen – Dr. Sakin ÖNER / Eğitimci

sakin öner

Cumhuriyet’in Eğitim Vizyonu ve Öğretmen - Dr. Sakin ÖNER / Eğitimci

24 Kasım,  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Aziz Atatürk’ün, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul buyurdukları günün 93. Yıldönümüdür.

24 Kasım, 1981 Atatürk’ün 100. Doğum Yılı'nda Öğretmenler Günü olarak kabul edilmiştir.  Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği görevini kabul ettiği gün olan 24 Kasım, 1981 Atatürk Yılı'nda Öğretmenler Günü olarak ilan edildi. 24 Kasım, öğretmenlerin onur günüdür.

Öğretmenler Günü, öğretmenin toplum hayatındaki ve geleceğindeki yerini ve önemini vurgulamak, aramızdan ayrılan öğretmenlerimizin aziz hâtıralarını yâd etmek, emekli öğretmenlerimizin hizmetlerinin hiçbir zaman unutulmayacağını belirtmek amacıyla ihdas edilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çocukluk ve öğrencilik hayatı hariç, Cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar geçen  ömrünü savaş meydanlarında geçirmiştir. Bir tümen komutanı olarak katıldığı Çanakkale Savaşlarında Anafartalar ve Conk Bayırı’nda dönemin en güçlü devletleri İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ordularına, donanmalarına ve en modern silahlarına karşı kazandığı zaferle “Anafartalar Kahramanı” olmuştur. Çanakkale Zaferi, Türk milletinin müstakbel kurtarıcısı Mustafa Kemal’i tanımasını sağlamıştır. O da savaş meydanlarında Türk milletinin hasletlerini, vatan ve millet sevgisini, bu değerler uğruna yapabileceği fedakârlıkları görmüş ve tanımıştır.

22Kas/210

Kâlû Belâ! – Fahri SAĞLIK

fahri sağlık

Kâlû Belâ! - Fahri SAĞLIK

“Rabbin Âdemoğullarından -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? "Elbette öyle! Tanıklık ederiz" dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, "Bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz.” (A'râf Sûresi, 172)

İnsanoğlunun uzun geçmişine inanç açısından bakıldığında her zaman aşkın bir varlığa inanma gereğini duyduğunu görüyoruz. İnanç karşıtı söylemlerin, çoğunlukla İslam hakkında yeterli bilginin olmadığı ya da İslam’ın çarpıtılarak sunulduğu mecralarda yankılandığı bilinmektedir. On dokuz ve yirminci asırlarda Egzistansiyalizm (Allahsız varoluşçuluk) ve Marksizm’in etkisiyle insanlığı etkileyen inançsızlık söylem ve eylemlerinden büyük bir insan kitlesi çok acılar çekmişti. En keskin ve tehlikeli diyebileceğimiz inançsızlık söyleminin ise dünyevi çıkarlardan gücünü alan, insanın gerçeklerin üstünü bilinçli ve ısrarlı bir şekilde örttüğü ve inkâra kendini şartlandırdığı durumlardır diyebiliriz. Bunlara, devam edilmek istenen kötülüklerin ya da günahların sorumluluğundan kurtulmanın bir yolu olarak başvurulan inkâr yaklaşımlarını da ekleyebiliriz. Ancak bütün varyasyon ve türlerine rağmen yine de inanç duygusu insanda bir şekilde kendini göstermiş, insanın inançtan koparılması gerçek anlamda hiçbir zaman mümkün olmamıştır.

21Kas/216

Ayasofya meselesi…; – Prof. Dr. Zeki PALALI

12371164_563487597132817_797200544266622369_o

Ayasofya meselesi...; - Prof. Dr. Zeki PALALI
Ayasofya, İstanbul’un silahlandırılması ve Hitler’den korunması için müze haline getirildi.
Bu olay o dönemin siyasi bir manevrası idi; Lozan Antlaşması ile İstanbul silahsız bölge ilan edilmişti ve İstanbul’da tek bir Türk askeri bulundurulamıyordu.

Türk silahlı gücü İstanbul’da olmadığı için İstanbul tam olarak Türklerin hakimiyetinde değildi.
Bu durum çok tehlikeliydi. Atatürk yeni bir hamle için zamanını bekledi ve nihayet 2. Dünya Savaşı başlamadan önce Hitler’in ve Mussolini’nin İstanbul’u geçerek Rusya’ya saldırması öngörüsünü Atatürk sezmişti (o dehanın şu ön görüsüne bakın ki 2. Dünya Savaşında gerçekten de Hitler Rusya’ya saldırmıştı.) ve Atatürk hamlesini yaptı işte şimdi tam zamanı idi. Yıl 1934 idi.

20Kas/210

Kalplere İz Bırakmak – Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER Kaliteli Yaşam Uzmanı

süleyman coşkuner 

Kalplere İz Bırakmak -Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER Kaliteli Yaşam Uzmanı

Mesleğini veya sanatını yılmadan, usanmadan geliştirip icra edenler, mutlaka günün birinde birçok başarıya imza atıp, şöhret olabilirler.

Sanatlarını icra ederken, yüzbinleri toplayıp, yeri yerinden oynatabilirler.

Şöhretin zirvesine çıkmak ne kadar zor ise, orada uzun süre kalabilmek, ondan çok daha zordur.

Topluma kendini unutturmamak için, sürekli ve  öncekilerden daha kaliteli eserler üretip, icra etmek gerekir. Bu çoğu zaman mümkün ol(a)maz. Sıradan bir insanın hatasını sadece yakın çevresi duyarken,  zirvede yapılan bir hata anında milyonlar tarafından duyulur.

18Kas/210

Şehrimizin Bir Değerine Vefa – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

h i kahraman

Şehrimizin Bir Değerine Vefa – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

İnsanların birlikte yaşama özellikleri; onların küçükken büyüğe yerleşim yerleriyle bütünleşmelerini sağlar. Köylerden şehirlere doğru büyüyen yerleşim alanları böyle şekillenmiştir. Bu yerleşim alanları ise giyimden yemeğe, evlerden ortak yaşam yerlerine kadar birçok alanda o toplumun kendine has kültür özelliklerini şekillendirir. Bu şekillenmede bazı insanlar rehber özellikleri ile iz bırakırlar. Bu insanların önemi çoğunlukla vefatlarından sonra anlaşılır, farkedi1ir. Halbuki bu insanların hatırlanması, özelliklerinin konuşulup, yayılıp sağlıklarında paylaşılması diğer insanlar için örnek alınmasını ve benzerlerinin artmasını sağlar.

İşte Akçakoca Kültür Platformu‘nun çalışmasına bu göz ile bakmalıyız. Abdullah Köktürk'e ait bu etkinlikte kendisine ait muhtelif anılar paylaşılmış şahsında öncü insanların kişilikleri konuşulmuştur. Ben ise şöyle bir değerlendirme yaptım.

18Kas/210

Başarılı olmak için üstün yeteneklere ihtiyaç var mı? – Mesut AKBULUT

IMG_8999 (1)

Başarılı olmak için üstün yeteneklere ihtiyaç var mı? - Mesut AKBULUT

Başarı, kişiden kişiye durumdan duruma değişebilen bir kavram olsa da önceliklerinizi doğru yapıp, sistemli bir şekilde hedefe ilerlediğinizde kendiliğinden de gelip sizi bulabiliyor. İK profesyoneli ve eğitmen Metin Akkaya “Başarı nedir?” sorusunun cevabını bu yazımızda anlatıyor…

**

Başarı sabit bir tanımı olmayan, herkeste farklı sonuçlar doğuran izafi bir kavram. Çevreye göre, kültüre göre, imkanlara göre, zamana göre hatta cinsiyetlere göre değişiklik gösterebiliyor. Aslında kişileri başarılı ya da başarısız gösteren temel nokta hedeflerdeki eksikliktir. Başarı denildiğinde akla ilk gelen şey aslında sonuçlardır. Zengin insanlar başarılı olarak anılır, ancak zenginlik bir hedef değildir. Belirli iş sonuçlarını elde etmiş kişiler, yaptıkları işin karşılığında yüksek gelire sahip olmaktadır. Rol model olarak belirlediğimiz zengin kişinin katlandığı sıkıntıları, yaşadığı süreci ve bunların sonunda ortaya çıkanları doğru tanımlamak başarılı olmanın temel noktasıdır.

17Kas/210

KULÜP DİZİSİ DEYİP GEÇMEYİN veya SEFARAD YAHUDİLERİ – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2

KULÜP DİZİSİ DEYİP GEÇMEYİN veya SEFARAD YAHUDİLERİ - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

İstanbul’da 20 Asrın başlarında Direklerarası diye bilinen zamanının, kültür, gezinti ve eğlence çeşitlerinin merkezi olduğu mekan Şehzadebaşı’ndaydı. Bu bölge özellikle Ramazan ayında kültür adamları, yazar ve yeniçerilerin tiryakisi olduğu kıraathanelerin, gezinti ve eğlencenin (meddah, hokkabaz, karagöz, kanto, tuluetvs) kaynaştığı canlı ve hareketli mekan olarak kitap ve hatıralarda kalmıştır. Osmanlı toplumundaki yaşayanların tümünün uğrak yeriydi burası. Sanatçıların önemli bölümü de gayrimüslim idi. Birlikte yaşamayı, birbirine tahammül etmeyi biliyorlardı.

Benim neslim 1960’lı yıllardaher Cumartesi günü bunun kırıntısı gibi olan Şehzadebaşı Kulüp Sinemasında filmden önce gerçekleştirilen Mavi Işıklar Orkestrasının konserini aynı keyifle izlemiş midir bilemiyorum. Filim konserden sonra oynatılırdı ve bilet fiyatları ikiye katlanırdı. Özellikle genç ve öğrenci izleyiciler mutlu olurlardı. Çünkü söz konusu yıllardaki Beyoğlu Maksim, Tepebaşı, Kazablanka, Taksim Belediye, Küçük Çiftlik, Aksaray’da Çakıl ve Gar Gazinolarına sabit gelirlilerin gitmesi mümkün değildi.

16Kas/210

Ekonomist Cihat Kaymas’a; “Rahmetli Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabı..

IMG_20211113_223541

13 Kasım 2021 Cumartesi / Ekonomist Cihat Kaymas’a yeni yayınlanan 306 sayfalık “Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabını takdim ettim.

15Kas/210

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ANNE BABALARA İPUÇLARI – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrak

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ANNE BABALARA İPUÇLARI - Seyfettin KARAMIZRAK

“Çocuğunuz yalan söylüyorsa ya sizden korkuyordur ya da sizin yaptığınızı yapıyordur. Yalan söyleyen anne ve babaların, yalan söyleyen çocukları olacaktır.” A. S. Neil

Çocukluk; daima güzellikle, sevgiyle ve anılarla hatırlanan, özlemle anılan kıymetli bir dönem olarak kalıyor çoğumuzun zihninde.

Sorumlulukların şimdiki halini almadığı, bir yerlere yetişmek zorunda kalınmayan, birilerini mutlu etme gereği düşünülmeden, yalnızca istenilen oyuncaklar alınmadığında üzülünen andır çocukluk.

Çok sevilen çikolatadan yiyebilmek, rengarenk oyun parklarında oynayabilmek, oyundan eve dönünce buruna gelen dayanılmaz kek kokusu, çimlerde koşmak, sonra düşmek, sonra yine koşmaktır belki de çocukluk. Tüm bu ufak şeylerle mutlu olabilmek, ama aslında hiçbirinin ufak olduğunu düşünmemektir çocukluk.

15Kas/210

Amir Ateş Üstadımıza; “Rahmetli Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabı..

PHOTO-2021-11-14-00-30-56

13 Kasım 2021 Cumartesi / Bestekar – Mevlidhan Amir Ateş üstada yeni yayınlanan 306 sayfalık “Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabını takdim ettim.

14Kas/210

Musa Ordu ağabeye; “Rahmetli Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabı..

IMG-9313

13 Kasım 2021 Cumartesi / Musa Ordu ağabeye yeni yayınlanan 306 sayfalık “Arkadaşım Fevzi GENÇ” kitabını takdim ettim.