Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

7Eki/220

Mevlid Kandili – Fahri SAĞLIK / Emekli Müftü

fahri sağlıkMevlid Kandili – Fahri SAĞLIK / Emekli Müftü

7 Ekim Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece Yüce Rabbimizin âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in mevlidi şerifini inşallah idrak edeceğiz. O, Yüce Allah’ın insanlığa gönderdiği son peygamber ve bütün insanlığın rehberidir. Onun gelişiyle insanlık başta inanç ve ahlaki yozlaşmalar konularında bireysel ve toplumsal düzeyde pek çok değişim ve gelişime şahit olmuştur.

Mevlid Kandili, insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan rahmet elçisi Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme mevsimidir.

Kandiller; öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, geçici olanla kalıcı olanı fark etmenin, kalp gözümüzü açıp gönül dünyamızı temizlemenin fırsatı olan, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın imkânlarını sunan kutlu zaman dilimleridir.

Bu sene “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” ile “Mevlid-i Nebi Haftası” etkinlikleri birleştirilerek haftanın ana konusu ; “Peygamberimiz, Cami ve İrşat” olarak belirlenmiştir. İrşat, tebliğ ve davet, İslam’ı insanlarla buluşturma ve yaşatma faaliyetlerinin özünü teşkil etmektedir. Tebliğ ve davet henüz Müslüman olmamış kimselere, irşat ise İslam’ı din olarak kabul etmiş olanlara yönelik doğru yolu gösterme, aydınlatma, uyarma faaliyetleri olarak tanımlanır. İrşat kavramıyla anlam yakınlığı bulunan kavramlardan biri de “emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker” ( iyiliği emretmek ve kötülükten menetmek) tir. Kur’an-ı Kerimde irşat kelimesinin türetildiği “rüşd” kökü ve ondan türeyen kelimeler on dokuz ayette geçmektedir. İnsanoğlu her iki dünya mutluluğunu elde edebilmesi için bazı imkânlara sahip olmakla birlikte bir takım engellerle de karşı karşıyadır. Onun sahip olduğu imkânlar selim yaratılış, akıl, vahyi bilgiler ile onları tebliğ eden Peygamberler ile sosyal tecrübe türünden kazanımlarıdır. Engeller ise, bu imkânların yozlaştırılması ve insan fıtratından ve hariçten gelen yanıltıcı ve çeldirici faktörlerin etkin güç haline gelmeleridir.

Din, insanın doğru yolu bulması için kişiye verilen imkânları destekleyen güçlü bir faktördür. Din insana selim fıtratının özelliklerini hatırlatmakta, aklına vahiy ile ışık tutmakta ve sosyal tecrübesinin sağlıklı bir metotla kazanılmasına katkı sağlamaktadır. Bu sebeple irşat faaliyetleri, Müslümanlar arasında manevi yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan vasıtaların başında yer almaktadır. Hz. Peygamber, bir toplumu oluşturan insanları aynı gemiye binmiş olan yolculara benzetmektedir. Geminin alt katında bulunanlar su ihtiyaçlarını karşılamak için gemide delik açmaya kalkışır, üst kattakiler de onlara engel olmazsa hep beraber boğulacaklar, üsttekiler uyarı görevlerini yerine getirerek alttakilerin kötü fillini engellerlerse hep beraber selâmete ereceklerdir.

Nahl sûresinin 125. ayeti irşat için takip edilecek yöntemlere ışık tutmaktadır. Bunlar hikmet, güzel öğüt, iyi niyet ve samimiyete dayalı inandırıcı tartışmadır. İslâmiyet’in, doğuşundan itibaren insanların gönlünde yer etmesi, yayılması ve evrensel bir din haline gelmesinin önemli etkenlerinden biri, başta Peygamber efendimiz olmak üzere Müslümanların, sözleriyle fiillerinin birbirleri ile uyuşmasıdır. Özellikle büyük halk kitleleri, nazarî bilgilerden çok, örnek Müslüman tiplerinden etkilenerek İslâm dinini benimsemiştir.

Emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker ilkesi açısından düşünüldüğü takdirde irşadın bütün Müslümanlara yönelik bir görev olduğu anlaşılır. İnsanın bilgisi, yetenek ve yetkisi arttıkça sorumluluğu da artar ve bu sorumluluk her Müslümanı kapsar. “Ey Peygamber! Biz seni gerçeğin bir temsilcisi, bir müjdeci ve uyarıcı, herkesi Allah’ın izniyle O’na çağıran ve ışık saçan bir kandil konumunda gönderdik” mealindeki ayet (el-Ahzâb 33/45-46), hem Resûl-i Ekrem’in irşat hiyerarşisinin başında yer aldığını bildirmekte hem de mürşidin önemli niteliklerini anlatmaktadır.

Ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), bize yüce kitabımız Kur’an-ı kerimi, mizanı ve hikmeti öğretti. O, Rabbimize, kâinata ve insanlara karşı görevlerimizi, Hakkı, hakikati, adaleti, fazileti ve hidayeti hatırlattı. Allah’ın kelamını, örnek hayatıyla beyan etti ve onu yaşanan bir hayata dönüştürdü. En güzel ahlak ilkelerini yaşayarak öğretti. Kalpleri ve gönülleri birleştirdi. Kardeşliği dostluğu ve arkadaşlığı tesis etti.

Bugün, tüm insanlık Hz. Peygamberin (s.a.v.) çağlar üstü örneklik ve rehberliğine her zamankinden daha fazla muhtaçtır. Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v) rehberliğini tüm insanlığa tanıtacak olanlar da hiç şüphesiz bizleriz. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki; bugün Müslümanlar bu şuur ve ahlaktan uzak görünüyorlar.

Bugün körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, ubudiyeti unutmuş zihinler, hırs, tamah ve güç tutkusuyla kararmış kalpler, onun mevlidini idrak ederek Peygamberimizin (s.a.v.) örnekliği ve rehberliğiyle yeniden bir doğuşa muhtaçtır. Unutmamalıyız ki; nübüvvetin şifa kaynağı pınarları kıyamete kadar kurumayacaktır. Onun büyüklüğü, çok kısa bir sürede kin, nefret ve intikam toplumunu sevgi, muhabbet ve rahmet toplumuna dönüştürmüş olmasında aranmalıdır. Hiç kuşkumuz yok ki; Hz. Peygamber (s.a.v.), bütün Müslümanlar için her zaman ve her asırda en büyük örnektir. Bu örneklikten herkes istifade etmelidir. Onu örnek almak, onun sağlığında ashabına takdim ettiği değer ve ölçüleri zaman ve mekân sınırlarının ötesinde kendi dünyamıza taşımak ve onun şaşmaz rehberliğine sımsıkı sarılmaktır. Bu, insanlık için en hayırlı ümmet olma şerefine nail olmanın yegâne yolu, aynı zamanda sorumluluğudur.

İslam’ın ruhunun ve evrensel mesajlarının bir tarafa bırakılarak felsefi ve şekilci yorumların güç kazandığı, Allah adına ahkâm kesenlerin birbirini tekfir ederek meşhur olmaya çalıştığı bir dönemde Hz. Peygamber’in (s.a.v.) getirdiği adalet ve rahmet yüklü mesajları doğru anlamaya ne kadar da muhtacız! İlim, hikmet, irfan, adalet gibi hayata anlam ve değer katan kavramların giderek yıpratıldığı, hırs, menfaat ve şöhret kavgasının çığırından çıktığı ve bu kavgaların yer yer, zaman zaman din kisvesi altında yapıldığı bu günlerde onun yol göstericiliğine ne kadar da ihtiyacımız var! Dün olduğu gibi bugün de Hz. Peygamber’in (s.a.v) getirdiği yüce değerleri Müslümanların dinî duygularını istismar eden bezirgânlara karşı savunmaya ne kadar da muhtacız! Bugün kendimizi sorgulama vaktidir. Soracağımız soruların başında Hz. Muhammed’in irşat metodunu (s.a.v.) doğru anlayabildik mi?

Hz. Âdem’den başlayarak ilahi vahyi bizlere ileten Peygamberler silsilesinin sonuncu halkası Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, onun âl ve ashâbına salat ve selâm ediyorum. Din görevlilerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftalarını tebrik ediyor, hayatta olanlara sağlık ve afiyetler, dar-ı bekaya irtihal eden hocalarımıza yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyor, yüce milletimiz, gönül coğrafyamız ve bütün Müslümanlar için Mevlid Kandilinin huzur, barış, bereket ve selamete vesile olmasını diliyorum.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.