
TÜRK PAŞASI BÖYLE OLUR. GERİSİ TEFERRUAT.
Hasan Kundakçı Paşa'yı bilir misiniz? Hatırladınız mı?
Doğumu 96'dan sonra olan gençlerimizin çoğu bilmez ve hatırlamaz... Hatırlatalım öyleyse.!
Prof. Küçükusta: Tüm sağlık reçeteleri yalan‼️
Profesör Ahmet Rasim Küçükusta ezberleri bozdu.
Dünya sağlık kartellerini eleştirdi. "Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler" dedi.
Sadi Kurtulan Başkanımızı özlemişiz..
13 Temmuz 2019 Cumartesi / Geçen dönemin Bursa Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan kardeşim İstanbul’a geçerken uğrayabiliriz dediğinde, mutlaka beklediğimizi söyledim.
*Not: *Bir vatandaşın itirafnamesi. Doğru söze ne denir.
KAYBETTİK!..
YENİDEN KAZANMAK DUÂSIYLA...
Hükümeti kazandık, Hikmeti kaybettik.
Makamı kazandık, Mevkiiyi kaybettik.
Seçimi kazandık, Geçimi kaybettik.
Parayı kazandık, "dara"yı kaybettik.
Nimete gark olduk; Hamdı, Şükrü kaybettik.
Camiiler yaptık, Cemaatı kaybettik.
Yollar açtık, İstikameti kaybettik.
Örtüyü kazandık, Başı kaybettik
Hedefi bulduk, Edebi kaybettik.
Zenaatı kazandık, Kanaatı kaybettik.
Pahalı arabalara bindik, Yolu kaybettik.
villalar köşkler aldık, Rüyalarımızı düşlerimizi kaybettik.
Eşyaları koruduk; Ahmetleri, Ayşeleri kaybettik.
Devasa okullar yaptık, Talebeyi kaybettik
Adliye Sarayları yaptık, Adâleti kaybettik.
Geleceği kazandık, Gençliği kaybettik.
Hakkı kazandık, Teraziyi kaybettik.
Toy'u kazandık, Soy'u kaybettik.
İzanı kazandık, Kızı Kızanı kaybettik.
Misafir odaları döşedik, Misafiri kaybettik.
Ve maalesef;
Kazanmanın anahtarını bulduk, Karakterimizi kaybettik.
ALLAH;
Kaybettiklerimizi tekrar kazanmayı nasip etsin İnşaallah.
Âmin ÂMİN ÂMİN...
İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İKİ MEHMET ŞEVKET AĞABEY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Gazeteci, müellif ve muharrir Mehmet Şevket Eygi (1933 Zonguldak Ereğli-2019 İstanbul) hakka yürüdü. Fatih Camii’nde ikindi üzeri Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Topkapı Merkez Efendi’de annesinin yanına defnedildi. Müzmin bekar olan Mehmet Şevket Eyği’nin cenazesi devlet töreni olmasa bile bir miting kalabalığı eşliğinde başta halef selef Cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çok sayıda bakan, parlamenter, bürokrat, işadamı, akademisyen, meslektaşları, sivil toplum temsilcileri ve gençlerin iştirakiyle kaldırıldı. Cenazeye gönderilen onlarca çelenk arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun ki de göze çarptı.
KANSER DALGA DALGA GELIYOR – Prof.Dr. Erkan TOPUZ
KANSER DALGA DALGA GELIYOR – Prof.Dr. Erkan TOPUZ
Prof. Dr. Erkan Topuz, verdiği şu çarpıcı bilgilerle kanserin boyutlarını açıkça ortaya koymakta: "Kanser dalga dalga geliyor. 2020 yılında 20 milyon insan kansere yakalanacak. Ama eğer bunları yaparsak belki bunu 15 milyona indirebiliriz. O yüzden gözümüzü açalım. Bu iş çocukluktan başlıyor.
Çocuklarımıza bu terbiyeyi vermek zorundayız. Ailedeki çocuk annesini taklit eder. Anne ne yiyorsa çocuk da onu yer
( tabiki anne bilinçliyse.. .! )."
Adapazarı’nda Recep Alp Başkanımıza misafir olduk.
19 Temmuz 2019 Cuma / Dr. Coşkun Levent Taşcı kardeşimizi ebediyete yolcu ettikten sonra hemşehrimiz Recep Alp’i ofisinde ziyaret ettik.
Bahçemizi görenler Maşallah diyor..
19 Temmuz 2019 Cuma / Sakarya’dan dönüşte İzmit’te Erdal Baykara kardeşim ile buluştuk.
15 Temmuz, nasıl ‘Allah’ın lütfu!’ oldu? – Rıza ZELYUT
![]()
15 Temmuz, nasıl 'Allah’ın lütfu!' oldu? - Rıza ZELYUT
Görüyoruz ki AKP lideri Erdoğan kendisini 15 Temmuz kahramanı gibi gösteriyor. Gel gör ki tanklar saat 22.00 sularında Boğaziçi Köprüsü’ne geldiğinde biz onu ne gördük ne duyduk.
FETÖ’cü darbe girişimine karşı ilk tepki gösteren isim de Sayın Erdoğan değildi. Darbeye karşı sesini ilk yükselten isim Başbakan Binali Yıldırım oldu. O da Kastamonu’da saklanmıştı. Saat 23.05’te NTV kanalına telefonla bağlanan Başbakan Yıldırım, olayları “kalkışma” diye niteleyerek TSK içerisinde bir grubun darbe girişiminde bulunduğunu duyurdu.
Erdoğan’ın sesini darbenin herkes tarafından görülmesinden tam 2 buçuk saat sonra 00.24’te duyduk. CNN Türk Ankara Haber Müdürü Hande Fırat, akıllı telefonla Erdoğan’ı canlı yayına bağlamıştı.
DR. COŞKUN LEVENT TAŞÇI EBEDİYETE UĞURLANDI
19 Temmuz 2019 Cuma / Kandıralı hemşehrimiz Dr. Coşkun Levent Taşçı’yı Adapazarı Serdivan Sapak Camiinden ebediyete uğurladık. Rabbim güzel ve faydalı insan Coşkun kardeşimize rahmeti ile muamele eylesin.
BİRAZ DA GÜLELİM
BİRAZ DA GÜLELİM
Mezarlık girişinde, “ Biz de gezerdik siz gibi, / Siz de geleceksiniz biz gibi..” yazıyor. Adam ölmüş hâlâ laf sokuyor.
Kebapçıya,
‘’Abi Urfa ile Adana arasında ne fark’’ var diye sordum. “300 kilometre” dedi. Sustum, lahmacun söyledim, yiyorum.
Ben sineği öldürmemek için camı açıyorum. O gidip arkadaşlarını getiriyor, şerefsiz.
Mantara bile kültür veren Rabbim, sana vermediyse, vardır bi bildiği!
Doğru insanı bulduğunuzda beni de çağırın ne olur. Neye benziyormuş şu, bi bakıyım. Meraktan çatlayacağım valla!
‘’Erkeklerin hepsi odun” diyen kızlar, sabah o kadar makyajı ormana gitmek için mi yapıyorsunuz?
Doktora gittim, “Ağrı nerde?” dedi. Doğu Anadolu Bölgesinde” dedim. Oksijen tüpüyle kovaladı beni. Salak mıdır nedir?
Bir erkeğin en lezzetli yeri başının etidir. Milyonlarca kadın yanılıyor olamaz…
Uzaydan astronot kağıda şunu yazmış. “Burada Tanrı falan görmüyorum!” Aşağıdan efsane bir yorum gelmiş. “Oksijen tüpün bittiğinde göreceksin!..
Derleyenin eline sağlık...
ORTAK AKIL – Ruhittin SÖNMEZ
Bazı özel yetenekli insanlar yaşadıkları bir sorundan veya meraklarından dolayı icatlar yapar. Yani daha önce bulunmayan bir nesneyi geliştirirler. İcatlar birer hayal gücü, düşünce ve çalışma azminin ürünüdürler.
Ancak ilk başlarda bu icatların insanlık için, toplum için önemi ve değeri kavranamayabilir.
İlk icat edilen ve bir atlı araba hızındaki otomobilin bugünkü seviyeye geleceğini hayal etmek bile çok güçtü.
İlk bilgisayar bir oda büyüklüğünde idi fakat işlemci hızı, kapasitesi sıradan bir cep telefonundan binlerce defa düşüktü. İlk bilgisayarın verdiği izlenimle dünyanın en zeki adamları arasında bile,“bilgisayarların işe yaramayacağını” söyleyenler vardı.
IBM Başkanı Thomas J. Watson, “Dünyada bilgisayar pazarı 5 adedi geçmez” demişti.
Lord Kelvin’in “Havadan ağır uçan makinelerin yapımı imkânsızdır” kehanetine bugün gülüyoruz.
New York Valisi, daha sonra ABD Başkanı olan Martin Van Buren sözü de ilginçtir: “Ülkemizin taşıma sistemi, adına ‘demiryolu’ denen yeni bir taşıma sistemi tarafından tehdit edilmektedir. 24 km/saat gibi inanılmaz bir hızla yol alan ‘makineler’, insanların hayatını tehdit etmektedir. Tanrı elbette insanların böyle korkunç bir hızda gitmesini istememiştir.”
Lee DeForest’in “Televizyonun ticari bir başarı elde etmesi imkânsız, hayal görmeyelim” sözleri de bugün bize gülünç geliyor. Ama bütün bu değerlendirmeleri yapanlar aptal insanlar değildi.
1450’de Gutenberg’in icadı olan matbaa Osmanlı Devleti’ne 1719’da girebilmişti. İstanbul’a matbaanın çok geç gelmesinin sebebi sadece tutuculuk değildi. İstanbul’da yaşayan binlerce hattatın birer sanat eseri niteliğindeki kitapları yanında, matbaada basılan kitapların çok kalitesiz baskısı olması etkili olmuştu.
Fermuardan saate, elektrikli süpürgeden çamaşır makinesine, radyodan telefona kadar her icat ilk yıllarında bugünkü haliyle kıyaslanamayacak kadar ilkel ve kullanışsız idi.
1946’da yapılan oda büyüklüğünde ve 30 ton ağırlığındaki dev bilgisayarın, on haneli 5.000 sayıyı bir saniye içinde toplayabilmesi çok büyük başarı olarak kabul ediliyordu.
Ama bilgisayarlar böyle kalsaydı ne cep telefonları, ne uçaklar, ne otomobiller, ne de üretim, sağlık, bilim, sanat ve eğlence alanlarında kullandığımız otomatik makinelerin hiçbiri olmayacaktı.
Bu konular üzerinde çalışan insanlar, kendisinden önce aynı konu ile ilgili çalışan insanların fikirlerini alarak, o fikirlerin üzerine kendi fikir ve çalışmalarını katarak çalışmalar yaptılar. Bütün bu insanların “ORTAK AKLI” ile icat süreçleri hayallerin bile ötesine kadar gelişimlerini sürdürdü.
Başbakan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun anıt mezarlarını ziyaret ettik
13 Temmuz 2019 Cumartesi / Rahmetli Başbakan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun anıt mezarlarını ziyaret ettik.
Prof Dr Huseyin Yilmaz kimdir?
Prof Dr Huseyin Yilmaz kimdir?
Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor.
Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.