
17 Ocak 2021 Saat: 08.14 Kocabayramlar’da
17 Ocak 2021 Pazar / Bugün saat: 08.14 Kocabayramlar’dayız..
2020’nin Yaprakları Dökülürken – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
2020’nin Yaprakları Dökülürken – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN (e. İSU Yönetim Kurulu Üyesi – Kocaeli Kent Konseyi Başkanı)
Sonbaharların bir özelliği ilkbaharın yeşillendirdiği bitkilerin sararması, ağaçların yapraklarının sararıp dökülmesidir. Bu, yeşilin tabiata verdiği neşe ve coşkunun yerine hüzne dönüşmesine sebep olur. Şu günlerimizdeki hüznümüzü, bazı dost ve arkadaşlarımızın kaybı ve buna COVID-19 salgınının kısıtlamalarının eklenmesi ayrıca artırmıştır.
Vefatı ile bizleri üzen isimlerden biri Ali Koç'tur. İzmit merkezde ticaretle uğraşan bu hemşerimizi Kocaeli Aydınlar Ocağı faaliyetlerinden tanırım. Beyefendi tavrı, bulunduğu ortamlardaki yapıcı yaklaşımları ile çevresine örnek olan bir insandı. Kendisi 70’li yıllarda Adalet Partisi ve 80’li yıllarda Anavatan Partisi’nde yöneticilik yapmıştır. Şehrimizin sorunlarının çözümünde gerek sivil toplum kuruluşları gerekse siyasi parti çalışmaları ile faydalı olma gayretini hep sürdürmüştür. Ocağımızın faaliyetlerine eşi Nevin hanımla katılırdı. Sohbetlerinde çok iyi yetişmeleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı çocukları makine mühendisi Murat bey, elektronik mühendisi İskender bey ve halen Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof.Dr. Nevcihan hanımla gurur duyardı. Kendisini rahmetle anarken geride kalan eşi ve çocuklarına sağlık ve mutluluklar dilerim.
Binlerce Şükür – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Binlerce Şükür - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER Kaliteli Yaşam Uzmanı
Sabah yürüyüşümü yaparken, uzaktan iki kişinin konuşmalarına şahit oldum.
- Böyle de hayatın hiç tadı tuzu yok ki.
- Her yer kapalı. Çay içecek yer bile yok.
- Bırak çayı, oturacak yer bile yok...
Oturacak yer var kardeşim. Evine dönünce koltuk ve divanlarında istediğin kadar oturabilirsin.
Evinde en güzel yemekleri yapıp, ailenle sosyal mesafeye uyarak yiyebilirsin.
Bulaşıcı hastalıktan hayatını kaybeden canlarımızın sayısı on binlere yürüyor.
Yüzlerce sağlık kahramanımızı şehit verdik.
Yoğun bakımda bizim gördüğümüz güzelliklerin hiç birini göremeyen, nefes alamayan on binlerce hastamıza Rabbim şifalar versin inşallah.
BİNLERCE ŞÜKÜR OLSUN RABBİMİZE
- Toprağın altında olmadığımız için.
- Entübe olmadığımız için.
- Yoğun bakımda olmadığımız için.
- Aşıda tünelin ucu göründüğü için.
- Nefes alıp verebildiğimiz için.
- Canla başla çalışan fedakar - cefakar sağlık kahramanlarımız olduğu için.
- Başımızın üstünde bir çatımız olduğu için.
- Yiyecek ekmeğimiz olduğu için.
- Sokakta yürüyebildiğimiz için.
- Vatanımız - Milletimiz olduğu için.
Lütfen bardağın dolu tarafını görelim.
Olumsuzluklara odaklanarak, onları besleyip semizleştirmeyelim.
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ
Fevzi Agam.. / Aile Hekimi Dr. Ali DEĞİRMENCİ (Körfez Çamlıtepe Aile Sağlığı Merkezi)
2020 yılı bir fırtına gibi geldi, geçiyor. Geçerken de iki güzel dostumuzu; Fevzi Genç ve Yalçın Şakacı abilerimi bizden aldı, kopardı. Her ikisi de samimi ve güzel insanlardı.
Doktor olunca ilk olarak 2000 yılında Kandıra Sağlık Ocağı’nda göreve başladım. Kandıra, benim doğup büyüdüğüm yer olan Muğla - Ula’dan bir farkı olmayan Türkmen kasabası. Kandıralılar da aynı bizim oranın insanı gibi..
Fevzi Genç’le Kandıra’da aynı sağlık Ocağında çalışırken tanıştık. İlk günlerde burdan en kısa zamanda tayin ister giderim diye düşünürken Fevzi Aga ve onun dostları beni o kadar sarıp sarmaladı ki adeta ev sıcaklığını yaşattılar.
Fevzi Bey (ki ben ona muhacir şivesiyle Fevzi Aga derdim) çok samimi, çok içten biriydi. Sevmediğine kin duymaz, ama sevdiğini resmen kuşatırdı. Fevzi Aga tam bir misafirperverlik örneği gösterip Kandıra’ya beni bağladı. Standartlar çerçevesinde bir memurluk hayatı beklerken Kandıra’da aile sıcaklığında memuriyet yaşadım.
O yıllarda görev gereği tüm köyleri dolaşırdık. Köylerdeki tüm insanlar, muhtarlardan tutun, fırın başındaki pide yapan bayanlara kadar herkes ‘’Fevzi abi, Fevzi abi‘’deyip bizi karşılardı. Öğle arasında çoğu defa ikramlara mazhar olurduk. Bu iltifatın sebebinin yıllarca köylü kentli demeden sağlık sorunlarında karşılıksız yardımcı olmasıydı kuşkusuz. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.
Bir gün bana “Seni İzmit’teki arkadaşlarımla, dostlarımla tanıştıracağım” dedi. Sevdiği insanları önce heyecanlı heyecanlı anlatırdı. Bende de haliyle merak uyanırdı. Ahsen Okyar Beyefendi dahil o kadar güzel insanlarla tanıştırdı ki hakkını ödeyemem. Nerdeyse her hafta birilerinin yanına gittik. Fevzi Bey sayesinde İzmit’te birkaç ayda kalburüstü ne kadar adam varsa tanıdım. Sanki 40 yıllık İzmitli olmuştum. Dostluğa çok önem verirdi. Demek ki baki kalan tek şeyin bu olduğuna yıllar önce inanmıştı.
Çok esprili, eğlenceli biriydi. Musibet anında bile gülebilen kendiyle barışık bir insandı. Ne zaman üzgün, yüzü düşmüş halde görsem biraz argo, biraz kaba saba espriler yapardım. Hemen gülerdi.
Bir gün Sağlık Ocağının bahçesinde otururken trajikomik bir olay başımıza gelmişti. Yanımızdan sirenlerle itfaiye aracı geçti. 3-4 kişiyiz. Ayağa kalktık, yorum yapıyoruz tabi… İnşallah büyük yangın değildir falan diyoruz. Fevzi aga ‘’bırak hocam, hocam yaa! yine anız falan yakmışlardır. Ufakbi yangında bu telaş nedir? boşuna velveleye veriyorlar‘ dedi. Hepimiz de sanki olayı biraz küçümser gibi olduk. 5-10 dakika sonra biri geldi. “Fevzi abi, Fevzi abi sen ne duruyon burda? Demin giden itfaiye senin eve gitti’’ demesin mi. Biz şaşkınız tabi. Birkaç saat sonra geldi. Hem biz gülüyoruz, hem de kendisi. “Hocam bizim mutfak yanmış, bizim eşyalar erimiş” dedi. Yıllarca bu konu aklımıza geldikçe kendi aramızda anlatıp gülüşürdük.
Kandıra’da olduğum sürece, sayesinde Kabaağaç düğünlerini hiç kaçırmazdım desem, yeridir. Fevzi Aga klarnet ekibini yanımıza getirir, Ege türkülerini çaldırırdı. Çökertme, harmandalı, iki keklik derken tüm Ege bölgesini gezerdik. Öyle bir hale gelmişim ki nerelisin diye sorsalar Kabaağaç’lıyım diyecektim. Ne güzel zamanlarımız geçmiş. Şaka gibi…
Çok güzel babaydı. Çocukları için pervane olurdu. Kendi cebinde para yokken de borç bulup çocukların harçlığını eksik etmezdi. Kendi belki yokluğu gördü ama çocuklarına göstermedi. Birisi çocuklarını sorunca gözlerinin içi parlardı. Kaç çocuğun var? diyene bir oğlum, bir tane de prensesim var derdi. Her ikisini de kesinlikle sevgide ayırmazdı. Örnek bir babaydı.’’Hocam ikisini de evlendirdim, iş güç sahibiler, ölsem de artık gözüm açık gitmez‘’ derdi.
Birbirini seven insanlar için ölüm her zaman erkendir. Aga, aramızdan o kadar çabuk ve aniden ayrıldın ki, helalleşemedik bile.
Nur içinde yat aziz dostum Fevzi Aga..
KDV İNDİRİMLERİNİN SÜRESİ UZATILDI
Çok sayıda sektörü etkileyen KDV indirimleri 31 Mayıs 2021'e kadar uzatıldı. COVID-19 etkilenen ekonomik faaliyetlere destek sağlanması amacıyla çok sayıda hizmet kolunda katma değer vergisi (KDV) oranlarında yıl sonuna kadar geçerli olan indirim oranları 31 Mayıs 2021 tarihine kadar uzatıldı
ÜÇLER, YEDİLER, KIRKLAR…
ÜÇLER, YEDİLER, KIRKLAR…
"-Evet! Türk ananesinde üçler kutlu bir rakamdır.
Bir Türk ihtiyarı, bir Türk kadını, bir de Türk delikanlısı birleşince üçler doğar.
Bu üçlerin doğuşu istiklalin ilk temel taşıdır.
Üçler, yedi olursa silahlanır, dağa çıkarlar.
Yediler dağda kırklar olursa, düşmanla savaşa başlarlar.
Üçlere yedilere kırklara bütün bir millet karışır.
Halk bütün inancıyla bu davaya karıştığı gün. Halkın dilediği olur...
Halkın sesi Tanrı'nın sesidir.!"
Enver Behnan Şapolyo-Yayla Gülü
*NEDEN ALLAH"LI KONUŞMUYORUZ ARTIK*
*NEDEN ALLAH"LI KONUŞMUYORUZ ARTIK*
• Evden ayrılırken geride kalanlara "Allaha ısmarladık", "Allah'a emanet olun" derdik, şimdi "haydi ben kaçtım", “bay bay” der olduk.
• İşe gidenlere "Allah işini rast getirsin", derdik, şimdi "bol kazançlar!" der olduk.
• Şaşırdığımızda "sübhânallah" derdik şimdi "vaaavvv" der olduk.
• Sevindiğimizde "elhamdülillah" derdik şimdi "olleeeyyy" der olduk.
• Başımıza bir musibet geldiğinde "Allah'ın dediği olur!" derdik şimdi "hay aksi!, "bu da nereden çıktı!", "benimi buldu!" bittim!", "mahvoldum!" der olduk.
• Bize iyilik yapana "Allah razı olsun", "Allah ne muradın varsa versin!" diye dua ederdik, şimdi "sağol!" diyoruz.
• Bir işle uğraşanlara “Allah kolaylık versin!” derdik, şimdi “kolay gelsin!” der olduk.
• Yeni evlenenlere "Allah bir yastıkta kocatsın!" derdik, şimdi "mutluluklar!" der olduk.
• Sınava girecek olanlara "Allah zihin açıklığı versin!" derdik, şimdi"başarılar!" der olduk.
• Geleceğe dair planlar yapılırken "inşallah”, “Allah izin verirse”, “Allah kısmet ederse" derdik, şimdi sanki gelecek bizim elimizdeymiş gibi fütursuzca konuşur olduk.
• Günah işlediğini gördüğümüz kimselere “Allah affetsin”, “Allah hidayet etsin” derdik şimdi lanet okur olduk.
• Kötü bir şeyden bahsederken “Allah korusun”, “Allah esirgesin” derdik şimdi "kapa şu şom ağzını!" der olduk...
Sözlerimizden “Allah” sözcüğünün çekilmesi, artık hayata müslümanca değil seküler bir mantıkla baktığımızı ele veriyor.
Sözlerimizden “Allah” kelimesinin çekilmesi, bir zaman sonra hayatımızdan da bereketin kaybolmasına yol açtı.
Şimdilerde mutluluğu “Allah’tan başka şeylerde” arar olduk, ama beyhude!
Ne diyelim?
“Allah sonumuzu hayretsin"-
NOT:YAZI ALINTIDIR.
Sürekli Mutsuzluk İnsana Ne Gibi Zararlar Verir? – Dr. Zülfikar ÖZKAN
Sürekli Mutsuzluk İnsana Ne Gibi Zararlar Verir? - Dr. Zülfikar ÖZKAN Avukat - Yazar - NLP Trainer
Sürekli mutsuzluk, insanda mutlaka bir iz bırakır. Bunun sonucunda genellikle bedensel rahatsızlıklar gözlenir. Şikayet, korku, yılgınlık, şükretmemek, çok yargılamak ve fazla düşünmek gibi hisler biz farkında olmasak da stres doğurur.
Olumsuz düşünceler stres anlamına gelir. Birçok araştırma, stresin insanı hasta ettiğini göstermiştir. Stres, bağışıklık sistemini zayıflatır, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları riskini yükseltir. Kişiyi hastalıklara karşı açık konuma getirir (Stefan Klein, Mutluluğun Formülü, s. 214).
MAYALAR ve TÜRKLÜK – Doç.Dr. İsmail DOĞAN
MAYALAR ve TÜRKLÜK - Doç.Dr. İsmail DOĞAN
AMERİKA'NIN YERLİ HALKLARI HAKKINDA GENEL BİLGİ
İnsanın Kuzey Amerika’ya ayak bastığı ilk tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, ilk göçler, yaklaşık 30-40 bin yıl önceki son buzul dönemine kadar götürülür. Yeni kıta olarak adlandırılan Amerika Kıtası’nın (Kuzey-Orta ve Güney) yerli halklarının, Anakara olarak kabul edilen Asya’dan, çoğunlukla Berring boğazı yoluyla buraya değişik zaman dilimleri içerisinde göçtükleri varsayılır. Berring boğazından geçişlerin iki ya da daha farklı zamanlara dayandığı düşünülür.
Birincisi, henüz Berring boğazının sular altında kalmadan önce, kara parçası olduğu dönemlerde; ikincisi, Berring boğazının, yerküredeki buzların erimesiyle sular altında kaldıktan sonraki dönemlerde olduğudur. Bu dönemler içinde boğazın, kışın donduğu zamanlarda kızaklarla, yazın buzların çözüldüğü zamanlarda ise kayıklarla geçildiği düşünülmektedir. Bunun yanında, Hans Breur, Pasifk okyanusu yolu ile Asya’dan göç olduğunu söyler.1
Bu konudaki tüm görüşleri verip değerlendiren Prof.Dr. Reha Oğuz Türkkan, Anakara’dan Amerika kıtasına göçleri şu şekilde sıralamaktadır. 2
M.Ö. 40.000 – 30.000: Berring boğazından buzul döneminde yaya olarak geçişler. Australoyid tipler.
M.Ö. 25. 000: Aynı yolla ikinci geçişler. Negroit tipler.
M.Ö. 18.000 – 9.000: Aynı yolla Eskimo ve Aleutların geçişleri.
M.Ö. 5.000: Aynı yolla yeni göçler. Ön-Mongoloyit tipler.
M.Ö. 3. 000: Berring boğazından teknelerle geçişler. İlk Türkler diğer bir deyişle Ön Türkler.
M.Ö. 2.000 – 1.000: Berring boğazından kızak ya da kayıklarla Na-Denelerin bir kısmı.
M.Ö. 1.200 : Akdeniz – Cebelitarık - Atlas Okyanusu yolu ile gelen göçler. Turskalar.
M.S. 1001: Vikinglerin gelişi.
Bu göçlerin değişik dönem ve yollardan geldiği, göçleri farklı kavimlerin yaptığı konusunda biz de hemfkiriz. Yaptığımız araştırma ve incelemelerde elde ettiğimiz bilgiler, bu görüşleri doğrulamaktadır. Amerika kıtasının yerli halklarını, Kuzey Amerika Yerlileri, Meksika ve Orta Amerika Yerlileri ve Güney Amerika Yerlileri olmak üzere üç ana grupta sınıfandırabiliriz. 3
Kocabayramlar’da bu sabah saat: 07.48
28 Ocak 2021 Perşembe / Sabah saatlerinde kar yağışı..
813 numaralı künye Ali Levent Sığırlıoğlu. İsmi buydu.
813 numaralı künye
Ali Levent Sığırlıoğlu.
İsmi buydu.
İnşaatlarda amelelik yapıyordu; kum taşıyor, biriket taşıyor, hamaliye işleri bitince kapının önüne konuluyordu.
Üç günde bir işsiz kalıyordu.
Lağım çukurları kazdı.
Bulaşıkçılık yaptı.
Parklarda umumi hela temizledi.
Eve ekmek götürebilmek için, en zor, en pis işlere razıydı.
Ala ala asgari ücret bile alamıyordu, sigorta zaten yoktu.
Bir gün kahvede otururken laf lafı açtı, niye kömür madeninde çalışmıyorsun diye sordular, elbette çalışırım ama nasıl gireceğim?
Dayıbaşı denilen aracı tipler var, ona git dediler.
Gitti.
Dayıbaşı denilen herif, kibarca taşeron dediğimiz, çağdaş köle tüccarıydı.
Günlük yevmiyeyle çalışacaktı, aylık maaş yoktu, kaç gün çalışırsa o kadar günlük para alacaktı, her gün şu kadar kilo kömür çıkarmak zorundaydı, azını çıkarırsa yevmiye alamayacaktı, bayrammış seyranmış, hafta sonuymuş, tatil yoktu, gece yok gündüz yoktu, hangi saat derlerse o saatte madene girecekti, 12 saat çalışacaktı, aldığı paradan da dayıbaşına komisyon verecekti.
Yersen'di…
Sportif Erdemlilik – Hakan HACIİBRAHİMOĞLU
Sportif Erdemlilik – Hakan HACIİBRAHİMOĞLU
Sportif faaliyetler beden ve ruh sağlığını geliştirdiği gibi aynı zamanda bireylerde karakter gelişimi, ahlak, saygı, erdem gibi güzel davranışların oluşmasına da katkı sağlamaktadır. Sporu sadece yapılan bazı fiziksel hareketler ve sportif oyun olarak görmek doğru değildir. Erdemlilik kavramını sporun merkezine almak gerekir. Fair Play yani dürüst oyuna yüklenen anlam sportif erdemlilik kavramını ortaya çıkarır.
Spor insanın fiziksel gelişimi yanında psikolojik gelişimine ve toplumsal gelişime de çok büyük katkılar sağlamaktadır. Özellikle toplumsal karakterin gelişiminde sportif faaliyetler çok önem arz etmektedir. Bu bakımdan spor faaliyetleri içerisinde yapılan etik davranışlar toplumun karakter gelişimi açısından çok büyük önem arz etmektedir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Genç neslin bilimin ışığında ruhen, ahlâken, zihnen ve bedenen çok iyi bir konumda olmasını istemiş, bu uğurda spor faaliyetlerine ve sporculara çok büyük değer vermişti. Atatürk, bir sporcuda yalnızca beden gücü ve yetenek değil, tüm bunların yanı sıra, iyi ahlâk ve zekânın da bulunmasını talep etmiş ve bu düşüncesini de; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.” sözleriyle dile getirmişti.
Sporda erdemlilik kavramı “ Fair Play” ismiyle evrensel bir anlam kazanmıştır. Spor dilinde Fair Play; Sporcuların yarışmalar esnasında, güçleşen şartlar altında dahi kurallara sabırla, tutarlı ve bilinçli olarak riayet etmeleri, fırsat eşitliğini bozmamak amacıyla haksız avantajları kabullenmemeleri, rakibin haksız dezavantajlarından yararlanmaya kalkışmamaları gibi spora erdem katan değerleri içeriyor. Sporda erdemlilik ilkesi rakibi düşman değil, aksine oyunun gerçekleşmesini sağlayan, eşdeğer haklara sahip birey ve partner olarak görmeleri ve değer vermeleri gibi ilkelere dayanıyor.
Kaan ve Zeynep Bayram kardeşleri tebrik ederim..
23 Ocak 2021 Cumartesi / Kaan ve Zeynep BAYRAM 1.Yarıyıl Karnelerini aldılar
Maşallah çok başarılılar.
Dede, babaanne, baba ve annelerini tebrik ederim.
Başarılarının devamı temennisi ile..
Yusufça tarafının ufukta görüntüsü.. Saat: 07.59
25 Ocak 2021 Pazartesi / Kocabayramlar’da ekmek almak için evin önüne çıktığımda Yusufça tarafına baktığımda ufuk adeta alev alev ateş renginde..
Av. Naci Kara kardeşim “GÖKYÜZÜ YANGINI” demiş..