SİYASİ PARTİLERİMİZ, DEMOKRASİMİZ ve 2015 MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ ÜZERİNE; / Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
SİYASİ PARTİLERİMİZ, DEMOKRASİMİZ ve 2015 MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ ÜZERİNE; / Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
Demokrasi halkın iradesinin, taleplerinin yönetimde etkili olma iddiası ve fikri üzerinden oluşturulan bir yönetim modelidir. Bu fikir ve iddia, halkın içinde olduğu siyasi partiler üzerinden yasama ve yürütmenin şekillendirildiği bir tarz ile ortaya çıkmaktadır. Burada bence en önemli husus halkımızın içinden çıkan bireylerin oluşturduğu siyasi parti teşkilatları üzerinden yöneticilerin ortaya çıkarılmasıdır. Aramızdan çıkan insanlardan oluşan siyasi parti teşkilatları, yönetici olacak insanları seçmek için yaptıkları listelerini halkın önüne koymakta ve vatandaşların oylarına talip olmaktadırlar.
2015 seçimleri sebebiyle son aylardaki milletvekili aday adaylarımızın ortaya çıkışı, siyasi partilerimizin olaylara bakışı ve aday adaylarının listelere girme şekillenişini değerlendirdiğimizde bu sistemi de çok kötü çalıştırdığımızı düşünüyorum. Burada siyasi parti yönetici ve teşkilatlarının, bu yapıyı oluşturan siyasi parti üyelerinin partilerine sahiplenmelerindeki güç yetersizliğini, siyasi partilerin teşkilatlarında görev alabilecek karnı tok-sırtı pek bilgi ve birikimi yeterli insanlarımızın çok az olmasının etkisi olduğu kanaatindeyim. Siyasi parti teşkilatları üyeleri ile birlikte yeterince dinamik olamayınca sistem aşağıdan yukarıya (üye, teşkilat mensubu yönetici, seçilmiş idareci, başkan, milletvekili) etkili olamıyor ve yukarıdan aşağıya (genel başkan, bakan, milletvekili, il başkanı…) yapılanıyor.
Yukarıdakiler, bir elit grup oluşturup kendilerini oraya taşıyan teşkilat mensuplarını takım arkadaşı olarak görmek yerine, kendi karar ve kanaatlerini teşkilatlar üzerinden halka ulaştıran bir görevli mantığına bürünüyor. Böyle olunca da teşkilatın öncelikleri, tercihleri yerine üst yönetimlerle ilişkisi olan veya oralarla bir şekilde irtibat kurabilenler, sözde halkın seçtiği isimler, kişiler olarak listelerde karşımıza çıkıyorlar. Bu şekilde demokrasinin en önemli unsuru olan sandık, halkın tercihlerinden ziyade, sistemi kontrol eden çok küçük bir elit grubun tercihlerinin onay yeri haline dönüşüyor düşüncesindeyim.
Köpüklü ayrana benzettiğim çok partili siyasetimiz, bu kurumlara güveni azaltan tarzda çalıştırılmamalıdır. Yeterince etkisiz teşkilat yorumuna sebep olan, ilk bakışta doğru gibi görünen teşkilat-sivil toplum-kamuoyu yoklamaları gibi nasıl değerlendirildiği belirsiz çalışmalarla siyasi kurumları yıpratmamız gerektiğini düşünüyorum.
1950-1965-1982-2002 yıllarındaki seçimlerde oluşan meclislerin çıkardığı hükümetlerin çok daha başarılı hizmetler vermesinde siyasi parti teşkilatlarının güçlü olması, halkın iradesinin iyi yansıtılması ve halkın sesine daha çok kulak verilmesinin, ortaya çıkan siyasi istikrar kadar etkili olduğunu unutmamalıyız.
Siyasi partilere güvensizliği oluşturan durumların düzeltilmesi gerekir. Bu düzelme öncelikli olarak milletvekilliğinin, belediye başkanlıklarının, meclis üyeliklerinin, muhtarlıkların önemli olduğu bilinci ile buralara talip olunduğu gibi parti teşkilatlarında da görev almanın, partilere katılımcı-etkili üye olmanın da önemli olduğu bilincinde olmamız gerekir. Ancak bu şekilde partilerimizin üye ve teşkilat yapısı güçlenecektir. Bu güçlü yapılar sayesinde de yetkilendirmekte, seçtirmekte teşkilatlar daha etkili olabilecektir. Aynı husus sivil toplum kuruluşlarımız (meslek odalarımız, derneklerimiz, vakıflarımız)için de geçerlidir. Bir önceki yazımın konusu olan güç, zenginlik ve yoksulluğun kurumsal yapıların kapsayıcı özelliği ile ilişkisi bu konuda da geçerlidir.
Kuruluşunda içinde bulunduğum, hizmetlerinde parti mutfağından katkı verdiğim Ak Partimiz 2002 genel seçimlerinde 2004 yerel seçimlerinde, bunu yaşamış ve çok iyi göstermiştir. 2007 ve 2009 seçimlerinde de bu durumun çok belirgin ve etkin olduğuna inanıyorum. Ak Parti üst yönetimi, kuruluşundaki hedeflerinden olan siyasi partiler yasasını gerçekleştirerek, partilerin finansmanı, seçimlerin finansmanı gibi demokrasimizin eksik ve açıklarını giderici çalışmaları sonuçlandırabilse ve çok üye yerine katılımcı üye konusunu gerçekleştire bilse idi çok partili demokratik hayatımızın daha iyi çalışıyor olduğunu görebilirdik.
Bence siyasi partilerimizin Parlamenter sistem mi? Başkanlık sistemi mi? tartışmasından ziyade, parlamenter sistemin eksiklerini giderici ve onu daha iyi çalışır hale sokan düzenlemeleri önceliklerine almaları gerektiğine inanıyorum. Demokrasimiz bunu başardığı zaman Türk halkının huzur, güven ve refahını çok daha ileriye taşıyacaktır.
Yazımı önümüzdeki seçimlerin, siyasetin topluma hizmet amacı ile yapılan bir iş olduğu bilinci ile centilmen bir yarış içinde geçmesini, aday arkadaşlarımızın bu düşünce ile çalışmaları temennimi paylaşmak isterim. Bu şekildeki bir çalışma kendilerine daha çok hizmet imkanı ve itibar getirecektir.
Aday olamamışların ise bağlı oldukları veya gönül verdikleri siyasi partilerine daha çok katkı verecek konumlara talip olmalarını, bu durumun siyasi partilerimize kalite ve canlılık getireceği düşüncemi de ayrıca paylaşmak isterim.
Demokrasimizin gelişmesi, ülkemize ve halkımıza iyi yönetim ve güzel hizmetler getiren bir sonuç dileğiyle…
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.