Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

14Eki/132

Dinin Özü: Allah’a İman ve Dosdoğru Olmak – Prof. Dr. Hasan ONAT

hDin, esas itibariyle insan için vardır; insan din için değil... Allah, akla destek olsun diye vahiy göndermiştir. Bu bağlamda İslam, bir yandan insana farkındalık ve özgürlük bilinci kazandırırken, diğer yandan da aklın doğrularına yaptırım gücü katarak, anlamlı bir hayat sürmesi konusunda yardımcı olur.

Varoluşsal bilinç, hayatın anlamı ile ilgili köklü ve soylu bir arayışı beraberinde getirir. Bir başka ifadeyle, her insan ömür boyu hem hayatın anlamını yakalamak, hem de anlamlı bir hayat sürmek için didinir, durur.

İşte Kur'an dilinde salih amel, yani iyi iş olan bu çaba, öncelikle emek ve üretimdir. Ne yazık ki, geleneksel algıda salih amel, sadece ibadetlere indirgenmiştir. Elbette ibadetler de salih ameldir; ancak ibadetler hayatın tüm alanlarında insanın yaratıcı yetilerinin en iyi şekilde etkin olması için bir tür işaret taşı görevi de görür.

Örneğin namaz insanı kötülüklerden alıkoyar.

Oruç, sorumluluk bilincini geliştirir.

Hac, tarih bilinci kazandırır.

İbadetler, sadece insanı arındırmaz, aklı da terbiye eder. Böylece insan enerjisini daha verimli kullanır ve Kur'an'ın en önemli taleplerinden birisi olan zekat verecek hale gelir.

Zekatın farz kılınmasının her Müslümanın zekat verecek kadar üretmesi anlamına geldiğini de hatırlatmakta fayda vardır.

Kur'an'da pek çok yerde "iman eden ve salih amel/ iyi iş işleyenlerin cennetlik oldukları" belirtilir. Buradaki imanın özünü Tevhid, salih amelin omurgasını da "dosdoğru olmak" oluşturur. Tevhid olmadan iman; doğruluk, dürüstlük olmadan da iyi iş olmaz.

İslam'ı en kısa şekilde anlatmam gerektiğinde, hemen aklıma Ahkaf suresinin 13 ve 14. ayetleri gelir: "Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru olanlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İşte cennetlikler bunlardır; yaptıkları güzel işlere karşılık olarak orada sürekli kalacaklardır."

Hemen aynı ifadeleri Fussılet suresinde de buluyoruz: "Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru olanlara gelince; onlara melekler gelir ve şöyle derler: 'Korkmayın, üzülmeyin; size vadolunan cennetle sevinin'" (Fussılet, 30). Bu ayetler, İslam'ın özünü bize sunmaktadır.

İslam'ın temelini inanç planında Tevhid, yani Allah'ın var ve bir olduğuna iman oluşturur. Bütün peygamberler, insanları Tevhid'e davet etmiştir. Yüce Yaratıcı, rahmet ve merhametinin gereği olarak vahiy göndermiş, peygamberler de bu vahiyle insanları uyarmışlardır.

Vahiy, insan aklının kolayca bulabileceği temel doğruları teyit etmiş, öldükten sonra dirilme inancını anlaşılır kılmış; gerçek saadet ve mutluluğun yollarını insanlara göstermiştir. Böylece İslam'ın inançla ilgili temel/ kurucu ilkeleri oluşmuştur. Bu ilkeler, aynı zamanda aklın da ilkeleridir. Bir insanın İslam dairesi içine girmesi için bu temel ilkelere inanması yeterlidir.

Yani Allah'a, Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve öldükten sonra dirileceğine, kendi aklı ve hür iradesi ile inanan her insan Müslümandır ve İslam dairesi içindedir.

Tevhid, insanın inanç dünyasını aydınlık hale getirir ve insanı özgürleştirir. Özgür insan, enerjisini verimli kullanabilmek için sorumluluk bilincine sahip olmalıdır. Tevhid, aynı zamanda, sorumluluk bilincinin gelişmesini de sağlar. Bu doğrultuda, Kur'an, "insan için çalıştığının, hak ettiğinin karşılığı olduğunu" söyler. Zerre kadar iyilik yapan da, zerre kadar kötülük yapan da karşılığını görecektir.

İnsanın enerjisini salih amele dönüştürebilmesi için, öncelikle düşüncesini terbiye etmesi, sağlam verilerle doğru düşünmeyi öğrenmesi; sonra da, neyi nasıl yapabileceğini bilmesi gerekir. Kısaca, dosdoğru olmak, insan olmanın, ilkeli insan olmanın olmazsa olmaz koşuludur. İbadetlerin katkısıyla bilinçlenen insan, tüm düşünce, davranış ve fiillerinin temeline "dosdoğru olma" ilkesini yerleştirir ve dosdoğru olur.

Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce "emin", dosdoğru, inanılır, güvenilir bir kimseydi. Kur'an onun en güzel örnek olduğunu söyler ve ona "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" (Hud, 112) buyurur. Dürüstlüğü, dosdoğru olmayı özlememek mümkün mü? Galiba, biz dinin özündeki bu hasleti yitirdik...

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (2) Geri izlemeler (0)
  1. Rabbimiz hepimize “emrolunduğu gibi dosdoğru ol”mayı nasip etsin.

  2. Aziz Dost, Hepimiz için Amin..


Leave a comment

Geri izleme yok.