Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

9Nis/121

Dede demek…. ve Dede olmak / İsmail KAHRAMAN – Gazeteci, Belgesel Yapımcısı

images İsmail KAHRAMAN-Gazeteci, Belgesel Yapımcısı

Dede demek.... ve Dede olmak

Dede deyince akla aksakallı, pir-i fani, görmüş geçirmiş, nur yüzlü insanlar gelir. Sadece babanın babasına dede denmez, annelerin babasına, erenlere, evliyalara ve Allah dostlarına da dede denir. Anadoluda bir çok yer ve bölge adını, Dede'den almaktadır.

DEDE DEDİNİZ Mİ?

İnsanın dedesi olması ne kadar güzel. İster ana, ister babanın babasına Dede diye kucaklayıp, nur yüzlü sakalını okşayıp, kucağında oturup masallar dinlediniz mi? Dede diyerek boynuna sarılıp, yanağını okşayarak tecrübesinden yararlandınız mı? Yani sizlerin dedesi oldu mu? İnsan dedesiz omur mu? Elbette  dedeler vardır ama benim dedelerim  savaş' da şehit ve esir düşmüşler, Babamım babası hiç dönmemiş.. Yani ben dede diyemeden büyüdüm.

İnsanın dedesi olması büyük bir zenginliktir. Birine dede diyebilmek, ailenin büyüklüğünü, zenginliğini ortaya kor. Dedelerin kıymeti her geçen dönem azalsa da bugün dedeler için huzur evleri ve yaşlılar yurdu yapılsa da Dedeler bambaşkadır. Dedeler evin ve ailenin direği, temel taşıdır. Dedesiz evler ve aileler evleri yıkılmış, direği çökmüş viranelerdir.

Bayram günleri elimde kameram, huzur evlerine gidip belgesel programlar çekerim. Yıllar önce İstanbul Darülaceze'de çektiğim Devr-i Alem belgesel TV programını hiç unutmam. Yaşlı bir dede ve gözü yaşlı bir büyük annenin evlatları tarafından nasıl Darülaceze'ye terk edildiğinin acı hikayelerini belgeselleştirip gelecek kuşaklara ibret olarak bırakırken göz yaşlarımı tutamamıştım.

Dedesi olanlar, Dedelerinin kıymetini bilmeli, Dedelerine ve büyük annelerine önem verip, onların hayat tecrübelerinden yararlanmalı, dedelerin ve büyük annelerin hayatından ders ve ibret almalıdırlar. Dedeler ve Büyük annelerin yeri huzurevleri değil, evlerimizin baş köşesi olmalıdır.

BEN DEDE DİYEMEDİM

Dede için bu kadar kalem oynattıktan sonra, ben dede deme lafına hasret büyüdüm. Çünkü benim Dedem, Babamın babası Kandazoğlu İbrahim, Babam daha ana karnındayken birinci cihan harbine gidip 28 yaşında şehit olmuştu. Babam yetim olarak dünyaya gelmiş, rahmetli halamdan ve Babamdan Dedem İbrahim'in nasıl savaşa gittiğini ve bir daha nasıl dönmediğini defalarca dinleyerek büyümüştüm.

Annemin babası Şerefoğlu Mustafa ise Sarıkamış Savaşına katılıp, burada esir düştükten sonra 12 sene Sibirya'da esir kalıp, Türkiye'ye döner, Annem dedem savaştan döndükten sonra ilk dünyaya gelen evladıdır. Ben dünyaya gelmeden bir yıl önce 1959 yılında Dedem Şerefoğlu Mustafa'da vefat ettiği için Dede diyememişimdir. Dede demeyi ne kadar çok isterdim... Keşke benimde dedem olsa ve doya doya Dede diyerek dedemin sakalını okşayıp, dizinin dibinde nasihat dinleseydim. Çocukluk yıllarımda hep Dede demenin hasretini yaşadım, Dedesi olanları içten içe kıskanıp, dedelerinin sözünü dinlemeyip, dedelerine saygı göstermeyenlere hep kızdım.

BENDE DEDE OLDUM

Ömür ne de hızlı geçiyor. Daha dün gibi yakın bir geçmişte yaşamıştım çocukluk yıllarımı. Koşup oynamıştım, ilkokula başlayıp eğitimimi tamamlayıp, vatani görevimi tamamladıktan sonra 1984 yılında Gebze'de evlenip, yurt yuva kurmuştum, yaşları 8 ile 26 arasında değişen üç çocuk babası olarak hayatımın en güzel günlerini Gebze'de yaşarken, imkanlarım ölçüsünde Baba olmanın mutluluk ve hazzını doya doya  çocuklarımla  geçirmiştim.

Evlatların büyümesi, onların mürüvvetlerini görmek, bir babanın en büyük mutluluğudur. Ben de evlatlarımın mürüvvetlerini gördüm. Eğitimini başarıyla tamamlayıp, Milli Eğitim bakanlığı bünyesinde İngilizce öğretmenliği yapan ve hayırlı evlat olan kızım Merve'den  2 Mayıs  2012  günü  nur topu gibi bir torunum dünyaya geldi. Asım Eymen adını verdiğimiz torunumu kucağıma aldığımda Dede olmanın Allah cc nimetinin  mutluluk ve hazzını  doya doya yaşadım.

Dede olmak ne büyük mutluluk... Yüce yaradandan duam ve isteğim herkesin ama özellikle evlat hasreti çeken tüm ana ve babaların önce baba ve anne ardında da dede ve nine olma nimetine kavuşturmasıdır. Evlat hasreti  çekmek ne kadar zor..

Torunum Asım Eymen'i kucağıma aldığımda birinci Cihan Harbi şehidi Kandazoğlu İbrahim Dedem ile Sarıkamış Savaş eseri Şereoğlu Mustafa dedemi bir kez daha hatırlayıp hayır dua ile  andım.. Keşke ben de çocukken dede diyip onları kucaklayıp, sakalını okşayıp nur gibi yüzlerinden öpebilseydim.

İbrahim ve Mustafa dedelerimin şahsında ebediyete intikal eden tüm dedelerin ruhu için sizleri Fatiha okumaya davet ediyorum. Ebediyete intal eden tüm Dedelerin ruhuna Fatiha okurken, vefasızlığa uğramış, horlanıp Huzurevlerine itilmiş tüm dede ve nineleri bir kez daha saygıyla selamlıyor, dede ve nineleri hayatta olanlara, dede ve ninelerinin kıymetini bilmelerini tavsiye ediyorum. Ben Şehit dedem İbrahim'in adını yaşatmak için dedemin gençlik yıllarını geçirdiği Espiye/Soğukpınar beldesine " Şehit İbrahim Mescidi" yaparak  ebedileştirmeye çalıştım.

Bu yazıyı Damadım ve kızımdan izin almadan yazdığım için kendilerinden özür dilerken, Yanlış anlaşılmasın... Bu yazı ile kendi reklamımı yapmak için değil, birer abide olan  dedelerin kıymetinin bilinmesine vesile olması için kaleme aldığımın bilinmesini istiyorum. Benim gibi Dede olma mutluluğunu yaşayan tüm dedeleri candan kutlarken, Bu yazıyı   biricik Torunum Asım Eymen'e ithaf ediyor sizlerden de hayır dua bekliyorum.

İsmail Kahraman kardeşime…

Torununuza baht açıklığı, değerli şahsınıza da DEDE olmanın hazzını doya doya yaşayacağı uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim. Ahsen OKYAR

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (1) Geri izlemeler (0)
  1. Yazınız için çok teşekkür ederim.


Leave a comment

Geri izleme yok.