MÜTEVEKKİL! - Mehmet Akif ERSOY
“KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;
Belanı İstedin, Allah da Verdi… Doğrusu Bu.
“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,
Onun Hesabına Bir Çok HURAFE UYDURDUN!
Sonunda Bir de “TEVEKKÜL” Sokuşturup Araya,
Zavallı DİNİ ÇEVİRDİN Onunla MASKARAYA!
Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,
Yorulma, Öyle ya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!
Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşlerini;
Birer Birer Oku Tekmil Edince Defterini;
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR…
Yükün Hafifledi… Sen Şimdi Doğru Kahveye Gir!
Çoluk Çocuk Sürünürmüş Sonunda Aç Kalarak…
Hüda Vekil-İ Umurun Değil Mi? Keyfine Bak!
Onun Hazine-İ İn’amı Kendi Veznendir!
Havale Et Ne Kadara Masrafın Olursa… Verir!
Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O;
Levazımın Bitivermiş, Değl Mi? Ekleyen O!
Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,
Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!
Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:
“Yetiş” de, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!
Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;
Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.
Demek Ki : Her Şeyin Allah… Yanaşman, Irgadın O:
Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;
Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;
Denizde Cenk Olacakmış…. Gemin O, Kaptanın O;
Ya Ordu Lazım İmiş… Askerin, Kumandanın O;
Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;
Tabib-İ Aile, Eczacı… Hepsi Hasılı O.
Ya Sen Nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz Artık Bu!
Biraz Da Saygı Gerektir…
Ne Saygısızlık Bu!
HUDA’YI KENDİNE KUL YAPTI,
KENDİ OLDU HÜDA;
Utanmadan Da “TEVEKKÜL” diyor bu Cür’ete, Ha?!..
Mehmet Akif Ersoy
Safahat – 4. Kitap (Fatih Kürsüsünde) – S.267-8
MÜTEVEKKİL! - Mehmet Akif ERSOY
“KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;
Belanı İstedin, Allah da Verdi… Doğrusu Bu.
“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,
Onun Hesabına Bir Çok HURAFE UYDURDUN!
Sonunda Bir de “TEVEKKÜL” Sokuşturup Araya,
Zavallı DİNİ ÇEVİRDİN Onunla MASKARAYA!
Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,
Yorulma, Öyle ya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!
Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşlerini;
Birer Birer Oku Tekmil Edince Defterini;
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR…
Yükün Hafifledi… Sen Şimdi Doğru Kahveye Gir!
Çoluk Çocuk Sürünürmüş Sonunda Aç Kalarak…
Hüda Vekil-İ Umurun Değil Mi? Keyfine Bak!
Onun Hazine-İ İn’amı Kendi Veznendir!
Havale Et Ne Kadara Masrafın Olursa… Verir!
Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O;
Levazımın Bitivermiş, Değl Mi? Ekleyen O!
Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,
Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!
Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:
“Yetiş” de, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!
Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;
Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.
Demek Ki : Her Şeyin Allah… Yanaşman, Irgadın O:
Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;
Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;
Denizde Cenk Olacakmış…. Gemin O, Kaptanın O;
Ya Ordu Lazım İmiş… Askerin, Kumandanın O;
Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;
Tabib-İ Aile, Eczacı… Hepsi Hasılı O.
Ya Sen Nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz Artık Bu!
Biraz Da Saygı Gerektir…
Ne Saygısızlık Bu!
HUDA’YI KENDİNE KUL YAPTI,
KENDİ OLDU HÜDA;
Utanmadan Da “TEVEKKÜL” diyor bu Cür’ete, Ha?!..
Mehmet Akif Ersoy
Safahat – 4. Kitap (Fatih Kürsüsünde) – S.267-8
Sarısu – Zafer PORTAKAL
Çığıldayan bir dere
Burnumda yosun kokun
Ne güzel nağme yapar
Tepemde saka kuşun
*
Doğadaki renklerin
Huzurdur sakinliğin
Cennetin bahçesinde
Eksiktir hurilerin
*
Karadeniz taşınca
Dereye su dolar mı
Denizden kaçan balık
Tatlı suda yaşar mı
*
Denizde esen rüzgar
Bir şarkıdır dillerde
Keskin sodyum kokusu
Dolar ciğerlerine
*
Sol yanım Karadeniz
Sağımda sakin dere
Anne ninnisi dinler gibi
Uzanayım çimene
SARISUYA. / Kısmetse
( Z P)
NERDE? – Ozan ARİF
Bu kadar mı yani bütün Fetö‘cü? Hani geri kalan yarenler(!) nerde? Kim idi bunların koruma gücü?.. Bunlara kol kanat gerenler nerde?
Yargılar başladı bu son aylarda, Başladı tamam da yağmurda, karda, Bunlarla beraber aynı raylarda(!) Yürüyen, vagonlar trenler nerde?
Yalan dolan ile devran sürmeyi
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Milletin başına çorap örmeyi
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Rüşvet vermek rüşvet almak nasıl şey
Hazineden para çalmak nasıl şey
Terlemeden zengin olmak nasıl şey
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Erken palazlanıp erken ötmeyi
Değirmenler kurup baş öğütmeyi
Hele... meydan meydan adam gütmeyi
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Anlamayız kopya nedir, asıl ne
Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne
Üçkağıtta erkan nedir usul ne
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Viski, votka çekip keyif çatmayı
Dansöz kucağında stres atmayı
Milleti bölmeyi, vatan satmayı
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Seyrettikçe ana-baba filmini
Hissederiz baskısını zulmünü
Lisans üstü maskaralık ilmini
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
Adettir gerekmez malumu ilam
Taklide günaydın, asıla selam
Ne hınzırlık varsa hasıl-ı kelam
Biz ne bilek beyim büyükler bilir
ALLAH DOSTLARI - Şair Zihni DERİN
ALLAH DOSTLARI EVLİYALARI
Oğuzhan atamız doğuştan veli idi
Doğuştan Allah’a inanır yaşar idi
Kavminde putlara tapanlar var idi
Savaştı 35 yıl hüküm sürdü yaşadı
Puta tapanları savaşarak yok eddi Oğuz boylarına yol gösterir idi
Evliyalar Allahın dostları olurlar
Devamlı Hüsnü aşkla yaşarlar
Hoca Ahmet Yesevi ocağı Erenleri
Anadolu’da islamı yayar dururlar
Devamlı Hak yolunda yürür dururlar
Sevgili Günay abi - Zafer PORTAKAL 23 Şubat 2022 Çarşamba
Sade, rahat mütevazı
İçimizden biriydi
Her yana koşuşturan
Sevgili gönül eri
Her işte başı çeken
Vefalı candan biri
Bizlerin çok sevdiği
Sevgili Günay abi
Güzeldi tebessümü
Çabuk dostluk kurardı
İhtiyaç sahibinin
Yardımına koşardı
Yapacak çok iş vardı
Bak artık yarım kaldı
Kandıra sevdalısı
Sevgili Günay abi
Burçak Tarlası
Sabahtan kalktım ki ezan sesi var
Ezan da sesi değil yar yar burçak yası var
Bakın şu adamın kaç tarlası var
Amanın kızlar ne zorumuş burçak yolması
Burçak tarlasında yar yar gelin olması
Eğdirme fesini yar yar kalkar da giderim
Evini başına yar yar yıkar da giderim
BİTEN YILIN MUHASEBESİ – Salih ALTUN
(Bu şiiri yazalı 4-5 yıl oldu. BU muhasebe değişmedi. Biz değişmedikçe, efendilerin kendiliğinde değişmelerini umdukça da bu minvalde devam edecektir.)
Kalemi ters yazdı bizim kâtibin
Gerçek ziyan etti yalan kazandı
Alın teri boşa gitti garibin
Emek kaybederken talan kazandı
Halimize bakıp şaşıyor eller
Gerçeği görse de susuyor diller
Merde yüz vermedi dikenli güller
Namerdin izinde kalan kazandı
Uzanıp elinden tutmadı elin
Kadrini bilmedin nazlı güzelin
Sokaklara düştü adalet gelin
Onun iffetini çalan kazandı
YETER BE! – Ozan ARİF
Yeter be, üstüme çok gitmesinler!
Ülkücülük, haddi aşmak değildir.
Bana Ülkücülük öğretmesinler,
Ülkücülük, yoldan şaşmak değildir.
Ülkücü kavrulur her nefesinde,
Ocak ateşinde, ocak isinde!
Sistemin düdüklü tenceresinde,
Kelle-paça gibi pişmek değildir.
Hamal değil hizmetkardı - Zafer PORTAKAL
Tekke meydanı arkası
Bereketliydi sofrası
Yüzü güleçti agamın
Evi kireç boyalı
Ağzından kötü söz çıkmaz
İnan kimseyi kırmazdı
İsmi hamal Bayramdı
Benim yurdum insanı
Sütten ağzın yandıysa
Üfleyerek ye yoğurdu
Boş hayaller kuracağına
Doğru oyna ne olur
Sana biçilen oyunu
Ömür tiyatro sahnesi
Herkesin rolü belli
Şeytan dahi saklanmış
Sahne şarlatanlara kalmış
Yapacak it,/ itliğini
Kadına uygulanan şiddetin
Önünü kesemedik
Kadın ölümlerini
Kulak arkası yapıp
Hep karşıdan seyrettik
Sahi bize ne oldu
Gelir mi şiddetin sonu ?
Kırılacak kahrolası o eller
Her doğan. can
Ana baba kuzusu
Bir şiirle yeni bir güne MERHABA.../ Mehmed Veysî DÖRTBUDAK
Vefâsı yoğimiş yalan dünyanın
Bir garip gül idim yel kırdı beni.
Ne, nasıl demeye fırsat kalmadan
Gönlümü verdiğim el kırdı beni.
Muhabbet nazarlı gözdüm bir zaman
Aşkın ile yanan közdüm bir zaman,
Gül ilen bâdeyi süzdüm bir zaman,
Sevdama ses veren gül kırdı beni.
Nazlı yârin ben olmuştum hem-demi
Eylerdi yâreme merhemi, emi,
Gizli sırlarımın oldu mahremi
Râzımı söyleyen dil kırdı beni.
Bir hayat sürerken hayırsız, şersiz,
Hakikat bağında gezdim habersiz
Dost eli bulmuşken şeksiz şüphesiz
Aşk ile girdiğim yol kırdı beni.
Geldim kapına bak, ey Molla Hünkâr
Mansûr’a eş oldum hayat bana dâr
Veysî söylenecek çok türküler var
Sazımda en ince tel kırdı beni.
Bünyamin Aksungur üstat diyor ki!..
ZİYA ACAR kardeşimi tanımam.
Bir arkadaşım onun şiirini göndermiş Watsapp'tan.
Belli ki sağlam bir şairlik kumaşına sahip. Türk milleti olarak içine düştüğümüz durumu yazmış.
Halimizi Türkçülüğün şahikası ATSIZ BEĞ'e şikâyet etmiş.
İçini dökmüş mısralara.
Yüreğine sağlık.
A T S I Z ' A M E K T U P – Ziya ACAR
Arap arabı sevdi acem acemi
Türk Türk'ü sevince kızdılar Atsız
Zafer onlarındı tüm hezimeti
Türkün hanesine yazdılar Atsız.
Ölçtüler biçtiler zayıf gördüler
Başımıza türlü çorap ördüler
Türk yoktur diyene makam verdiler
Türkün ülkesinde azdılar Atsız.
FARK ETMELI... / Can YÜCEL
Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın, Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
FARK ETMELİ.
Anne Karnına Sığarken, Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre
Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
FARK ETMELİ.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
FARK ETMELİ.
Kandıra – Osman ACAR
Karadeniz sahilinde bir güzel şehir.
Ormanlar içinde yaşar Kandıra.
Sakindir yaşantısı; hoştur havası.
Bir garip duyguyla geçer Kandıra.
Babalı,Cebeci,Kefken sahil şeridi.
Kumcağız ile Kerpe çabuk büyüdü.
Bazen de insanlar Sarısu'ya yürüdü.
Doğa ile bir bütün oldu Kandıra.
ELVEDA RAMAZAN
Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda
Elveda ey Elveda
Ey Şehr-i Kuran elveda
Onbir aylık yoldan geldin
Müminlere rahmet oldun
Asilere azab oldun
Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda
HAKİM BEY – Yitik OZAN
Beni çağırmışsın neyimiş suçum,
Ne hallere düştük, yanıyor içim,
Vatandaş sokakta diyorsa açım,
Ona buna sarıyorum Hakim Bey.
Yunan kazansaydı, keşke diyene,
İki milyar dolar ile tüyene,
Müslümanım deyip haram yiyene,
Veriştirip veriyorum Hakim Bey.
Tamah edip kutu mutu işine,
Kim göz dikse garibanın aşına,
Sumsuğumu sıkıp vurup döşüme,
Veriştirip veriyorum Hakim Bey.
KANDIRAM – Nevzat KIZMAZ
Kocaeli ilinin Kandırası
Oldukça çok eskidir tarihçesi
Meşhurdur orta çarşı aşçısı Kelle paça mercimek çorbacısı
Hatıramdan silinmedin Kandıram
Baba Tepe Akça Koca türbesi
Ahlat Dede maneviyat simgesi
Ne hoş idi namazgahın, çınarının gölgesi
Hatıramdan silinmedin Kandıram
Güneyinde Kara Üzüm bayırı
Eteğinde halı gibi Namazgahın çayırı
İzmit yolu susa'dan öte gitmek
Keyif verir avuç avuç Hatıpınarı’nın suyundan içmek
Hayalimden silinmedin Kandıram.
Halâ aklımdadır ettiğim veda
Kalbi kırık hüzün dolu elveda
Bilmem nerde ne zaman ruhumu alsa Huda
Son dönüşüm sana olacak Kandıram.