Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
2Ağu/150

YALÇIN NANE OPERASYONU DÖNÜM NOKTASI OLSUN! – Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL

mustafa erkal profYALÇIN NANE OPERASYONU DÖNÜM NOKTASI OLSUN! - Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL

Demokratikleşme masalları ile şımartılan, teröre alan açılan, açılım ve sözde barış süreçleriyle muhatap alınan, terörle mücadele yerine müzakere ve pazarlık sürecini üstelik silah bırakmamış bir örgütle sürdüren bir iktidara şahit olduk. İşin enteresan tarafı vatandaş da reyiyle bu çarpık gidişi destekledi. İktidar rey aldıkça coştu ve sonunda bazı bölgelerde kamu düzenini sağlayamaz oldu ve vatandaş Devleti arar hale geldi.

Uzatmalı iktidar nihayet 13 senelik yanlışı terk eder gözükmektedir. Aziz şehidimiz Yalçın Nane’nin ismini taşıyan dışarıdan onaylı operasyon gerçekleştirildi. Yıllardır etnik etiketli bölücü ve ırkçı terör örgütü ile İslâmi görüntülü, İslâmı teröre bulaştırmak ve tefrika yaratmak için kurdurulmuş IŞİD –bazılarına göre DAEŞ – kanlı örgütleri birçok vatandaşımızın kanına girdi. Hala şehitler veriyoruz. Demokrasiyi teröre yenik düşürenler şimdi günah çıkarıyor. 2002’den bugüne yanlış politikalarla, tecrübesiz, duygusal ve Devletinden intikam alma peşindeki yöneticiler, dış telkinlerle ülkeyi yangın yerine çevirdiler. Hayali ve romantik sözde çözümlerle ülke oyalandı. Türkiye’de hukuk devleti işletilebilse, terör örgütü ile iç içe olan parti çoktan kapatılırdı. Ona demokrasicilik oyunu oynatılmaz, toplumla dalga geçmesine fırsat verilmezdi. Habur’da kurulan çadır mahkemesi, güvenlik güçlerini savunmaya çeken, elini kolunu bağlayan sorumsuz anlayış, Oslo ve Dolmabahçe’deki rezil pazarlık ve mutabakatlar – Sayın Cumhurbaşkanı haberim yok dese de – ciddi devlet adamlığı ile bağdaşır mı? Böyle bir anlayışla nasıl bir koalisyon kurulabilir?

1Ağu/150

Terör Organizatörleri ve Şeytan – Prof. Dr. Hacı DURAN

hacı duranTerör Organizatörleri ve Şeytan – Prof. Dr. Hacı DURAN

Terör, hiçbir zaman sadece terör eylemini yapan kişi ya da gruptan ibaret değildir. Terör bir sanayidir, bir sektördür. Teknik olarak düzenlenmiş kaynaklardan, kitlelerden ve siyasal faaliyetlerin koordinasyonundan meydana gelir

Ses getirici kitle imha olaylarında, seçilmiş olan Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa illeri acaba rastgele mi seçilmiştir? Yoksa Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olup da teröre en az prim veren iller olduğu için bir intikam mı söz konusudur?

Terör, hiçbir zaman sadece terör eylemini yapan kişi ya da gruptan ibaret değildir. Terör bir sanayidir, bir sektördür. Teknik olarak düzenlenmiş kaynaklardan, kitlelerden ve siyasal faaliyetlerin koordinasyonundan meydana gelir. Ciddi bir sermaye, istihbarat ve yönetim bütün terör organizasyonlarının arkasında vardır. Bütün terörist faaliyetlerde; teröristler, terör eylemleri sonucunda ölenler, siyasi ve ekonomik güçlerini yitirenler ise figüran olarak işlev görür.

Suriye olayları başladığında ve Türkiye açık kapı, yani kontrolsüz mülteci göçü politikası izlediğinden beri, Güneydoğu Anadolu bölgesinin terörün içine çekileceği ihtimali her zaman vardı. Çünkü benzer bir durum daha önce Pakistan’ın Afganistan sınır bölgelerinde yaşanmıştı. Maalesef yeterli tedbir alınmadı ki bu acı olaylar bölgemize sıçradı.

1Ağu/150

Akçakoca Gazi’ye vefa borcu – İsmail KAHRAMAN

Akçakoca Gazi’ye vefa borcu – İsmail KAHRAMAN

Kocaeli, Sakarya ve Düzce bölgesinin fatihi olarak bilinen ve 90 yaşında bu bölgeye gelip, bu bölgenin Osmanlı’ya katılmasını sağlayan Akçakoca Gazi’nin ismini taşıyan Düzce’de Akçakoca İlçesi, Sakarya’da Koca Ali ilçesi olmasına rağmen Akçakoca Gazi bugüne kadar tanınıp bilinmedi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bu anlamda bir çalışma yaparak, “Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu” düzenledi. Bir çok akademisyenin katıldığı sempozyumda bizde yerimizi alarak Akça Koca Gazi’yi anlattık.

Fakat Akça Koca Gazi’ye Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu ve Kocaeli Valisi Sayın H. Basri Güzeloğlu dışında kimse sahip çıkmadı.

Sempozyum sadece hazırlanan bildirge kitaplarıyla ve basılan materyallerle kaldı. Bu projeyi ve Akçakoca Gazi’yi maalesef Kocaeli’ye mal edemedik.

Bölgemizin fatihi olarak anılan Akça Koca Gazi’nin şuanda Kandıra’nın Babatepe bölgesinde bir Anıt Mezarı bulunuyor. Buraya Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu ilgi göstererek bir mescit ve çevre düzenlemesi yapılması noktasında çalışma yaptı. Kocaeli Valisi Sayın H. Basri Güzeloğlu’da şuanda Akça Koca Gazi’nin gerçek mezarı ile ilgili bir araştırma yapıyor.

Fakat bu çalışmalar yeterli değil. Akça Koca Gazi’ye vefa borcumuzu ödememiz için yapılan bu çalışmaları Kocaeli’ye mal etmemiz gerekiyor. Akçakoca Gazi ile ilgili düzenlene sempozyum için hazırladığımız bildiriyi http://www.yenigebze.com.tr/Haber-8621-akcakoca-gaziye-vefa-sempozyumu.html adresinden okuyabilirsiniz. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu’nun haberini sizlerle paylaşmak istiyorum.

31Tem/150

HAYATIMIZDAKİ GÜZEL ANLARI AKLIMIZA TEKRAR NASIL GETİREBİLİRİZ? – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN

zülfikar özkan y doçHAYATIMIZDAKİ GÜZEL ANLARI AKLIMIZA TEKRAR NASIL GETİREBİLİRİZ? – Yrd. Doç. Dr. Zülfikar ÖZKAN

Ruh sağlığımızı korumamız, sağlıklı ve mutlu bir ömür sürebilmemiz için, hayatımızdaki mutlu anlara zaman zaman dönmemizde fayda vardır. Özellikle şu günlerde kendi mutlu anlarımızı hatırlamamızın önemi büyüktür.

Bunun çok basit bir yolu vardır. Gülümseme….

Gülümsediğimiz zaman kendimizle ilgili daha güzel anılar aklımıza gelir. Bu konuda çok önemli araştırmalar yapılmıştır.

Clark Üniversitesinda psikolog olan James Laird’ in yaptığı araştırmaya göre, yüz ifadelerimiz bizi güzel hatıralarımıza götürerek ruh halimizi olumlu olarak değiştirebilir. Laird’in öğrencilerle yaptığı araştırmalara göre, öğrenciler gülümserken güzel şeyler hatırlamışlardır. Bunun tersi olduğunda da yani surat asıp kaşlarını çattıkları zaman, akıllarından yaşadıkları kötü şeyleri geçirdiklerini keşfetmiştir.

Laird ile benzeri araştırmalar yürüten Fritz Strack da yüz ifadelerimizin duygusal hayatımızın önemli bir parçası olduğunu ileri sürmüştür. Strack, araştırmaya katılanların ağızlarında bir kalem tutarak gülmeye zorlandıklarında, çizgi filmlerine daha çok tepki verdiğini görmüştür.

30Tem/150

ÖZLEDİK…. / Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut  avÖZLEDİK.... / Av. Tevfik KARABULUT

Ruhları sis bastı, huzursuz kalpler
Birbirinden uzaklaştı gönüller
Yumruğa dönüştü, sıkıldı eller
Dostluğa uzanan eli özledik

Hazan düşen gönlün, tükenmez gamı
Ne kederi biter, ne de evhamı
Mor dağların sinelere ikramı
Serin serin esen yeli özledik

Devran fena döndü, bozuldu tadı
Huzur bekleyenler, hüzün topladı
Her tarafı ayrık otu kapladı
Dost bağında açan gülü özledik

Kahpe felek fena kurmuş ağları
Sevgisizlik viran etti bağları
Kıvrıla kıvrıla aşıp dağları
Ucu dosta giden yolu özledik

Yürekler yaralı, asık suratlar
Yükseliyor her gün ahlar, feryatlar
Diller, keskin bıçak, yaralıyorlar
Sözü yara saran dili özledik

29.07.2015

29Tem/150

BOMBALAYA BOMBALAYA ERKEN SEÇIME.. ./ Yrd.Doç.Dr. Sakin ÖNER

sakin önerBOMBALAYA BOMBALAYA ERKEN SEÇIME.. ./ Yrd.Doç.Dr. Sakin ÖNER

Üç yıldır Oslo'da başlayıp İmralı, Kandil ve Dolmabahçe'de devam eden "Çözüm süreci"nden, 7 Haziran seçimleri öncesi MHP'nin oylarını devşirmek için vazgeçildiğinin işaretleri verildi. Seçimler sonucunda oylar yüzde 41'e düşüp, HDP barajı aşıp iktidarın elden gittiğini gören AKP, ilk günden erken seçim histerisine tutuldu. Yıllardır PKK’ya ve IŞİD’e karşı yapılmayan operasyonların bugün gündeme gelmesi, doğrudan yapılacak bir erken seçimin sonuçlarını etkilemektir.

21. Yüzyılda yapılan ilk ve tek Sarayın sakini ise, en aktif aktörü olduğu 7 Haziran seçimlerinde uğradığı hayal kırıklığını tamir etmek için bütün ümidini erken seçime bağladı. Hedefi, MHP’ye giden milliyetçi oyları ve HDP’ye giden Kürt oylarını geri almaktır. Aynı zamanda HDP’yi barajın altında bırakarak, AKP’nin 350 milletvekili çıkarmasını sağlamaktır. Böylece AKP, Başkanlıkla ilgili Anayasa maddesini referanduma götürecek milletvekili sayısına ulaşmış olacak.

İşte bugün karşımızda operasyonlarla oluşan tablo bunun ifadesidir. Üç yıldır PKK ile yapılan flört ve IŞID(DAEŞ)e verilen her türlü destek, ne oldu da üç günde bitti? Bu örgütler üç günde mi terör örgütü oldular? Bizler ve bu örgütler üç yıldır kandırılıyor muyduk? Büyük bir trajikomik oyunun seyircileri miydik? Evet aynen böyleymiş. Hem PKK' yı, hem IŞID' i bombalayanlar bizimle dalga geçmişler.

29Tem/150

Bir ömür dediğin.. / Seyfettin KARAMIZRAK

11800265_700992230005526_7134108366685741029_n

28Tem/150

TÜRKİYE SAVAŞA GİRDİ (Mİ?) – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmez avTÜRKİYE SAVAŞA GİRDİ (Mİ?) – Av. Ruhittin SÖNMEZ

İncirlik Üssü ABD başkanlığındaki koalisyon ülkelerinin IŞİD'e karşı hava saldırılarında kullanmasına açıldı.

Foreign Policy Dergisi internet sitesinde bu haberi “Turkey Enters the War Against the İslamic State” yani Türkiye IŞİD’e Karşı Savaşa Girdi başlığıyla verdi. Dünya basını haberi aynı anlama gelebilecek yorumlarla manşetlerine taşıdılar.

Cahit Armağan Dilek’in 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde yayımlanan yazısında verdiği bilgilere göre,  “Türk Ordusu fiilen Suriye içinde (hava veya karada) operasyon yapmasa bile, Türkiye topraklarındaki bir üsten kalkacak bir yabancı savaş uçağının Suriye’de hava saldırısı yapması halinde Türkiye hukuken savaşın tarafı haline gelir.”

Çünkü “Suriye'deki savaşa uluslararası müdahaleyi öngören bir BM kararı yok. Ayrıca Suriye devleti tarafından bir yardım çağrısı da yapılmadığına göre Suriye'de yapılacak operasyonların yasal dayanakları da yoktur.”

Ancak Türkiye’nin “kendi imkân ve kabiliyetleri ile” Irak ve Suriye hudutları içindeki IŞİD ve PKK mevzilerini bombalamasımeşru savunma” kapsamı içinde değerlendirilebilir.

Uluslararası Hukuk halen bebeklik çağındadır ve güçlünün haklı olduğu bir düzenin varlığını sürdürdüğü bir alandır.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’den büyüktür” diyerek “Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin BM'yi etkisiz hale getirmesinin kabul edilemez olduğunu” haykırması bundandı. Ama bu adaletsiz dünya düzenini değiştirmek için yeterince güçlü değildik.

27Tem/150

1919 ERZURUM KONGRESİ VE HATIRLATTIKLARI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

1919 ERZURUM KONGRESİ VE HATIRLATTIKLARI – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Hayalleriyle yaşayanlar Türkiye’yi; komşu ve bölge ülkelerle ilişkileri sorun haline getirmişlerdir.

İçte ise küresel odakların emrinde örtülü işgal yönetimi sürmektedir.

2014 Türkiye’si, 1919 Türkiye’sinin şartları düşünüldüğünde farklı mı?

Avrupa-Haçlı güçlerince, Osmanlıyı paylaşma anlaşmaları yapıldı.

İlk görüşmeyi, 1908’de Estonya'nın başkenti Reval (Talin)'de İngiltere ile Rusya yaptı..

- Boğazlar (Brest litowsk gizli antlaşması), İngiltere ile Rusya arasında,

- Londra Antlaşması, İtilaf Devletleri ile İtalyan arasında

- Sykes-Picot Antlaşması,­ İngiltere ile Fransa arasında

- St. Jean de Maurienne Antlaşması, İngiltere, Fransa, İtalya arasında.

- Balfour Deklarasyonu, İngiltere tarafından imzalandı.

Bu paylaşım Antlaşmaları; Mondros Ateşkes Antlaşması ile uygulanmaya konuldu.

26Tem/150

TARIMSAL ARAZİLERİN MİRAS YOLUYLA BÖLÜNMESİ – Av. Semih ERGÜN

TARIMSAL ARAZİLERİN MİRAS YOLUYLA BÖLÜNMESİ – Av. Semih ERGÜN

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 15.05.2014 tarih ve 29001 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 6537 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir.

Yeni yasa ile asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve yeterli gelirli tarımsal arazi büyüklüğü kavramları tanımlanmış, belirlenen büyüklükteki tarımsal araziler üzerinde gerçekleştirilecek mülkiyeti aktarıcı nitelikli işlemlerin yanı sıra, intikal ve miras taksimi işlemlerinde önemli değişiklikler getirilmiştir.

Tarımsal alanlarda gerçekleştirilecek tapu ve kadastro işlemlerinde, tarımsal nitelik taşıyan alanların asgari tarımsal arazi büyüklüğü, yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü, arazi sınıfları arasındaki dönüştürme katsayıları, tarımsal alanlar arasındaki ekonomik bütünlük vb. kavramların Tapu müdürlüklerince irdelenerek doğrudan işlem tesis edilmesi mümkün olmadığından söz konusu taleplerle ilgili olarak il/ilçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerince olumlu görüş verilmesi durumunda işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

25Tem/150

Sapla Saman Karışmış Yine… Alptekin CEVHERLİ

alptekin cevherl,Sapla Saman Karışmış Yine… Alptekin CEVHERLİ

Türkiye’mizin etrafında bir ateş çemberi var ve gittikçe büyüyor. Yıllardır söylediğimiz ‘güven ve istikrar adası Türkiye’ söylemi dahi neredeyse tehlikeye girdi. Irak’la başlayan ve Suriye ile devam eden süreçte, ülkemizin bütün güney sınır komşuları ciddi bir kaos ile istihbarat ve terör örgütleri için ise geniş imkân sunar hale geldiler.

22 İslâm ülkesinin sınırlarının yeniden yapılandırılması ve bunların içinden etnik, mezhepsel ve lehçelere göre yeni devletçikler çıkarma projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi gün be gün hayata geçerken neredeyse Türkiye dışında, proje için başkaca da bir pürüz kalmadı…

Son pürüz olan İran da; ABD ile yaptığı antlaşma çerçevesinde Batı’ya kapıları sonuna kadar açmış oldu. Bunun Türkiye’ye yararları olduğu gibi, çeşitli zararları da mutlak surette olacaktır.

24Tem/150

YENİ TÜRKİYECİLER GÜNAH ÇIKARIYOR… / Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL

mustafa erkal profYENİ TÜRKİYECİLER GÜNAH ÇIKARIYOR… / Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümünde şehitlerimizi ve örnek devlet adamı Rauf Denktaş’ı rahmetle anıyoruz.

Aydınlar Ocağı Genel Merkezi’nin mevlidi ve bayramlaşması bizlere birçok şeyi düşündürdü. Bunların başında bayramı bayram olarak kutlayamayan şehit aileleri gelir. Vatan, millet ve bayrak için şehit olarak en yüksek mertebeye ulaşan bu aziz varlıklarımızın yakınları yıllardır bayram yapamamaktadırlar.

Etnisitesi ne olursa olsun; Devletinden yana olup emperyalizmin işbirlikçisi ve oyuncağı olmayan, Kürt Lawrencelere özenmeyen vatandaşlarımız bazı yörelerden göçe zorlanmaktadırlar. Bazı alçaklar askere diklenip “buradan gidin” bile diyebilmektedir. Ülkeyi 12 senedir bu hale getirenler, kamu düzenini verdikleri tavizlerle bozan siyasetçiler utanmalıdır. Bu vatandaşlarımız bayramı bayram olarak kutlayabilirler mi?

Devletlerine ihanet etmedikleri için korucu olanlar kurşunlanmakta, baskı ve şiddet görmektedirler. İktidarın sahip çıkmadığı korucularımız acaba bayramı fark edebiliyorlar mı?

23Tem/150

NAR GİBİ KIZARTAN AYDIN – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

ayhan katırcıkaraNAR GİBİ KIZARTAN AYDIN - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Burhanettin Kayhan(1945-2002) vefat etmişti. Türkiye’nin en sancılı yıllarında (1969-1971)sorumluluk almış bir gençlik lideriydi, sivil toplum önderiydi, önemli bir aydın ve müteşebbisti bu aziz dostum Burhanettin Kayhan. Söz konusu yıllarda Ankara’da TRT Haber Merkezi’nde yöneticiydim. Eşim ile birlikte önce İstanbul Florya’da oturan Ailesine taziye için evlerine gitmiştik. Başkent’e döndüğümde bir telefon geldi. Burhanettin Kayhan ile ortak dostumuz Yazar ve Muallim Ali Nar arıyordu.

-İslami Edebiyat Dergisi ve ekolu olarak Burhanettin Kayhan ile alakalı bir toplantı yapacağız. Sizin de bu toplantıda görüşlerinizi açıklamanızı istiyoruz.

Oysa böyle bir toplantıyı Birlik Vakfı ve MTTB’nin yapması gerekmez miydi? Yahut Burhanettin Kayhan’ın Kayıhan Yayınları Sahibi olması dolayısıyla Basın Yayın Birliği, üyesi olduğu Türkiye Yazarlar Birliği ve de MÜSİAD’ın? Sonra sohpetlerin vazgeçilmezleri olan İstanbul İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden aziz dostları böyle bir etkinlik yapamazlar mıydı?

Bir bahar mevsiminin üşütmeyen ve ıslatmayan gününde İstanbul Fatih’te İETT otobüs durağı ve Saray Muhallebicisi’nin arkasındaki İslami Edebiyat Dergisi’nin mütevazi genel merkezine gittim. Bir Cumartesi öğleden sonra Ali Nar toplantıyı açtı. Öyle içten ve sıcak bir konuşma yaptı ki konuklar duygulandı böylesi bir vefa karşısında. Hatıralar anlatıldı. İslam coğrafyasının aydınlatılması hareketinin analiz ve değerlendirilmesi yapıldı. Hayrat dağıtıldı. Dua ve Fatihalarla son verildi toplantıya.

21Tem/151

AKP+MHP KOALİSYONU – Av. Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sönmezAKP+MHP KOALİSYONU – Av. Ruhittin SÖNMEZ

Koalisyon ihtimalleri konusunda benim ilk günden beri görüşüm (“Gönlümden Geçen Koalisyon Başka, Başa Gelecek Başka”başlıklı yazımda belirttiğim gibi) en yüksek ihtimal AKP+CHP koalisyonudur. Gönlümden geçen AKP+MHP koalisyonunu ise daha düşük bir ihtimal olarak görüyorum.

Çünkü büyük sermaye, çok uluslu şirketler, uluslararası örgütler ve küresel sistem AKP+CHP koalisyonu istiyor. Üstelik Kılıçdaroğlu hükümet ortağı olmaya çok istekli.

Ancak Sadi Somuncuoğlu görüşlerine çok değer verdiğim tecrübeli, bilge bir siyasetçi ve devlet adamıdır.

Yeniçağ Gazetesinde yazdığı “Koalisyon Matematiği” başlıklı yazısından Sadi Somuncuoğlu’nun AKP+MHP koalisyonunu daha muhtemel gördüğü anlaşılmakta.

Somuncuoğlu’na göre, seçimden bugüne kadar MHP kanadında “olaya önce uzaktan ve soğuk bakmak, sonra olmayacakları netleştirmek suretiyle, olması mümkünü gündeme getirmek yolunun seçildiği görüldü. İşte bu çerçeve, MHP’yi kilit konumuna getirdi.”

Somuncuoğlu MHP’nin bu politikasını, Devlet Bahçeli’nin 1999 seçimlerinin hemen sonrasında  “RP ve DYP dinlensin”  cümlesi ile “DSP-MHP-ANAP üçlüsünün kuracağı koalisyon hükümeti dışında bir alternatif bırakmamış” olmasına benzetiyor.

Gerek AKP ve gerekse MHP tabanlarının birlikte bir koalisyona sıcak baktığını biliyorum.

20Tem/150

Seyfettin Karamızrak hocamızdan bir dörtlük

10986672_698070176964398_2931018521009365924_n  Dörtlük

Dört dizeden oluşan kümeye “dörtlük”denir. Bir konu etrafında toplanmış dört dize kümesinden oluşan dörtlükler halk edebiyatının temel birimlerinden biridir. Bunlar, düzyazıdaki paragraf gibidir.

19Tem/150

NELER BEKLENİYOR? – Prof. Dr. Nurullah AYDIN

NELER BEKLENİYOR?- Prof. Dr. Nurullah AYDIN

Türkiye dış ve iç karar alıcılarla, karar vericilerin ve uygulayıcıların arenasıdır. Kim karar alıyor, kim karar veriyor, kim uyguluyor sorusuna herkes farklı açıklama getirebiliyor.

Toplumdaki algıları değiştirmek için, her kesim, kendine göre tezler ortaya koyuyor. Toplumun algılamasını yönlendirmede stratejik merkezler asimetrik psikolojik savaşın kara propaganda yönetimini uyguluyor. Kim kimden destek alıyor?

Batı; beyinleri ele geçirerek, Türkiye’nin kimliğini değiştirme çabasındadır.

Devşirdikleri dinci, etnikçilerle, çıkarcı, makam, servet, şöhret hırsına bürünmüş fasık ve münafıklarla; Ortadoğu’yu kan gölüne çevirirken nihai hedef Türkiye olduğunu gizlemediler. Yayınladıkları haritalarla, yeni sınırlarla yeni devletleri belirlediler, uyguluyorlar.

Tarih tekerrür ediyor.

Batı’nın şer üçlüsü; Türkiye’yi postmodern işgal etmiş durumdadır.

Türk Milleti tarihin en ağır bunalım dönemini yaşamaktadır.

Türk Milleti’nin milli ve manevi değerleri; altüst edilmiş, ortak değerler parçalanmıştır.

Halk; uyuşturulmuş neyin ne olduğunun farkında değildir.

Aydınlar; susmuş, sinmiş durumdadır.

Batı’nın şer üçlüsü tarafından;

Bütün yeraltı ve yerüstü servetlerine el konulmuş,

Medya ele geçirilmiş,

İletişim alanı kontrol altına alınmış durumdadır.

17Tem/150

HAKKIN HUZURUNA VARMADAN OLMAZ – Av. Tevfik KARABULUT

tevfik karabulut  avHAKKIN HUZURUNA VARMADAN OLMAZ - Av. Tevfik KARABULUT

Kalpler kirlenirse kirlenir diller
Nefret ile çöle döner gönüller
Sevgi ışık olur, buluşur eller
Muhabbet bağına girmeden olmaz

Yalanla kirlenmiş sözler aldatır
Türlü renge giren yüzler aldatır
Bakar göremezsin, gözler aldatır
Gönül gözü ile görmeden olmaz

Başımızı hak önünde eğmişiz
Elest meclisinde "belâ" demişiz
"Evet" deyip sözümüzü vermişiz
Verilen sözlerde durmamak olmaz

Cehalet bitmezse düzelmez işler
İrfanla düzelir haller, gidişler
Hikmete giden yol sorguyla başlar
Neden niçin diye sormadan olmaz

Kibre esir olan gönüller kördür
Hey dost, tevazuun hasmı kibirdir.
Benlik tuzağına gidişi durdur
Nefsini yerlere sermeden olmaz

"Dosdoğru ol" emri Rahman'ın sözü
Hakk'a dönük olur müminin yüzü
İhmal eyleyemez Hakk'a niyazı
Hakk'ın huzuruna varmadan olmaz

14.07.2015

17Tem/150

Kartlar Yeniden Dağıtılırken… / Alptekin CEVHERLİ

alptekin cevherl,Kartlar Yeniden Dağıtılırken… / Alptekin CEVHERLİ

İlk devletlerden ve hata kabilelerden günümüze insanlık stratejik kaynaklar nedeniyle pek çok savaş yaşamış ve bunlarda yüz milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Kişisel ihtiraslar nedeniyle yaşanmış birkaç savaşı saymazsak dünya savaş tarihini var olan kaynakların paylaşım mücadelesi olarak özetleyebiliriz. Elbette bu savaşların dini, sosyolojik veya psikolojik pek çok sebebi de olmuştur ama ana itici güç, var olan kaynakların paylaşımı şeklindedir.

Eski çağlarda savaşlar uzun hazırlıklar gerektirir, ancak çok kısa sürerdi. Bütün bir ülkenin kaderi birkaç saat içerisinde belirlenirdi. Aylar süren hazırlıklar ve savaş meydanına veya kale önüne ulaşım zorlukları ardından saatler ile hesaplanabilecek bir sürede neticeye ulaşılırdı. Meselâ Mohaç Meydan Muharebesi veya Malazgirt Zaferi bunun en güzel örneklerindendir.

Gelişen teknoloji ile birlikte hazırlık süreleri kısalmaya, silahlı mücadele süreleri de uzamaya ve çeşitlenmeye başlamıştır.

16Tem/151

TÜRK’TEN GAYRİ ESİR MİLLET PEK KALMADI – Süleyman PEKİN

TÜRK’TEN GAYRİ ESİR MİLLET PEK KALMADI – Süleyman PEKİN

Her yıl Temmuz ayının 3’ncü haftasının “Esir Milletler Haftası” olarak kutlandığını ve pek bilinmese de bunun 62 yıllık bir mazisi olduğunu biliyor musunuz?

İngilizcesi “Captive Nations Week” olan bu haftayla ilgili olarak “National Captive Nations Committee” yani ‘Esir Milletler Ulusal Komitesi’ adıyla kurulan 56 yıllık bir organizasyondan haberdar mısınız?

Başlangıçta komünizme karşı Amerikan kapitalizminin bir taktik hamlesi olması, Bush ve Obama’nın başkanlıklarında hatırlanması hâl-i hazırda esir milletlerin 4’te 3’ünün Türk olması gerçeğini değiştirmiyor.

Ortaöğretim kitaplarındaki herhangi bir Türk Dünyası haritasına bakarsanız 40 küsur maddede sıralanmış Türk topluluklarını görürsünüz. Başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere bunların 7’si bağımsız devlettir. Onlarca muhtar cumhuriyet ile özerk vilayetin ise Nahcivan ile Karakalpakistan haricinde tamamı esir; ve diğerleri:

15Tem/150

ÖNEMLİ İŞLERİNİZ VARDI – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrakÖNEMLİ İŞLERİNİZ VARDI - Seyfettin KARAMIZRAK

Zaman çok önemliydi sizin için. Bütün işlerin sorumlusuydunuz. Bir nebze ayrılsanız sistem felç olur, ülke zaafa uğrardı kuşkusuz.

Bundan ötürü yaya yürüyemez, dolmuşa binemezdiniz. Bir hastaya “geçmiş olsun” a, bir cenazeye “başsağlığına” fırsat bulup gidemezdiniz. En kısa yol ücretinin “kaç para” olduğunu da bilemezdiniz.

Çok sıkıydı göreviniz çok, işlerin beyniydiniz adeta. Görev kişiliğinizle tanımlanırdı. Kimse yerinizi dolduramaz, makam koltuğuna bu kadar fiyakalı oturamazdı.

Bu mühim görevi kimseye devredemezdiniz, çünkü hiç kimse sizin gibi mükemmel(!) olamazdı. İsteseniz de, ilkeleriniz gereği makamınızı bir nebze terk edemezdiniz.

Bir huzurevine giderek, düşkünlerle, yaşlılarla dertlerini paylaşacak fırsatı bulamazdınız.

Kurallı yaşar, akılcı düşünürdünüz. Herkesin, ideal yaşam standardını kolayca yakalayabileceğini savunurdunuz. Geçinemeyenler, sıkıntı çekenler tembel(!), işsizler beceriksizdi.
Açlığın ne demek olduğunu bilemediğinizden, “bu ülkede fakir kalmadı” sanırdınız.