Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

15Tem/150

ÖNEMLİ İŞLERİNİZ VARDI – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrakÖNEMLİ İŞLERİNİZ VARDI - Seyfettin KARAMIZRAK

Zaman çok önemliydi sizin için. Bütün işlerin sorumlusuydunuz. Bir nebze ayrılsanız sistem felç olur, ülke zaafa uğrardı kuşkusuz.

Bundan ötürü yaya yürüyemez, dolmuşa binemezdiniz. Bir hastaya “geçmiş olsun” a, bir cenazeye “başsağlığına” fırsat bulup gidemezdiniz. En kısa yol ücretinin “kaç para” olduğunu da bilemezdiniz.

Çok sıkıydı göreviniz çok, işlerin beyniydiniz adeta. Görev kişiliğinizle tanımlanırdı. Kimse yerinizi dolduramaz, makam koltuğuna bu kadar fiyakalı oturamazdı.

Bu mühim görevi kimseye devredemezdiniz, çünkü hiç kimse sizin gibi mükemmel(!) olamazdı. İsteseniz de, ilkeleriniz gereği makamınızı bir nebze terk edemezdiniz.

Bir huzurevine giderek, düşkünlerle, yaşlılarla dertlerini paylaşacak fırsatı bulamazdınız.

Kurallı yaşar, akılcı düşünürdünüz. Herkesin, ideal yaşam standardını kolayca yakalayabileceğini savunurdunuz. Geçinemeyenler, sıkıntı çekenler tembel(!), işsizler beceriksizdi.
Açlığın ne demek olduğunu bilemediğinizden, “bu ülkede fakir kalmadı” sanırdınız.

Devasa projelerin adamıydınız vesselam, küçük işlerin muhatabı olamazdınız. Eve vaktinde gelemezdiniz, çocuklar uyurken saçlarını okşamak zorunda kalırdınız.

Zihniniz çok önemli bilgilerle dolu olduğundan, eşinizin, çocuklarınızın doğum günlerini bir türlü hatırlayamaz, sürekli kaçırırdınız. Oyuncak almayı, çiçek götürmeyi düşünemezdiniz.

“Gülmek iş ciddiyetine uymaz, laubaliliktir” diye düşünürdünüz. Tebessümü unuttuğunuzdan, dostlarınıza güler yüzlü gözükemezdiniz. Çocuklarınızla şaka yapamaz, birlikte oynayamazdınız.

Emir vermeye, talep etmeye alışmıştınız. Hatır sormak, gönül almak, dostlarınızı aramak aklınıza gelmezdi.

Hiç hata yapmazdınız, başkaları yanılır ve özür dilerlerdi.

Büyük işlerin adamıydınız, tecrübeli, bilgili, aydındınız, her şeyi bilirdiniz. Danışmaya, kitap okumaya ihtiyaç duymazdınız.

Görev, mantık demekti, realisttiniz. Bu yüzden şiir dinlemeye, şarkı mırıldanmaya, çiçek koklamaya, bir nebze duygulanmaya gerek görmezdiniz.

Kazanmayı severdiniz, fakat kalp kazanmak hiç aklınıza gelmezdi. Bir de sevdiklerinize zaman ayırmak.

Eşinize çocuklarınıza her şey alıyordunuz ya, sevmek bu demekti. Daha ne isteyeceklerdi ki. Onlar için çalışıyordunuz ya. Piknik yapmaya, balık tutmaya, çocuklarla uçurtma yapmaya, sinemaya gitmeye ne gerek vardı.

Fevkalade azimliydiniz. Aldığınız ödüller, belgeler, plaketler yetmezdi. Dahası için hayatınızdan fedakârlık yapmanız gerekirdi. Bu yoğun koşuşturmadan, bir gönül yaparak bir teşekkür almak hiç aklınıza gelmedi.

Hep emirler yağdırdınız, direktifler verdiniz. Başarınızda büyük payı olan çalışanlarınıza, minicik bir hediye vermeye, ya da küçücük bir tebessüm göstermeye fırsat bulamadınız.

Çok meşguldünüz çok, doğum gününüzü abartılı törenlerle şaşaalı şekilde makamınızda kutlamak zorunda kalırdınız. Ailenizle paylaşmaya fırsatınız olmazdı. Başkalarının da bir doğum günlerinin bulunduğunu hatırlayamazdınız.

Bu ülke için çok önemliydiniz, mühim toplantılar yapmak, ciddi nutuklar atmak zorundaydınız. Evde çiçek yetiştiremez, bir kediyi okşayamazdınız.

İnsanların geleceği, umuduydunuz. Çalışmanız, didinmeniz gerekiyordu.
Bu yüzden pazara çıkamaz, alışveriş yapamazdınız.

Simidin, yumurtanın fiyatını, bilemezdiniz. Bayat ekmekleri kimlerin, niçin aldıklarını göremezdiniz.

Çünkü, daha önemli işleriniz vardı…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.